KARADENİZ – NİL EKSENİ

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Türkiye ile Mısır arasında kurulacak bir ortaklıkla yeni bir güç ekseni oluşturulabilir. Karadeniz’den Nil Vadisi’ne demokrasi ekseni olacak” sözleri, tıpkı çuvallayan “komşularla sıfır sorun” tezi gibi Washington’da cilalanıyor.

Kuşkusuz Türkiye’nin Mısır’la ittifak arayışı, bunu Karadeniz-Nil ekseni diye nitelemesi, ABD stratejisi içindedir.

Bu alt-eksen üç nedenle ihtiyaçtır: ABD’nin bölgede çözülmesini engellemek, Mısır’ı İran’a yaklaştırmamak ve İsrail’in güvenliğini sağlamak.

İnceleyim:

1.) ABD’NİN ÇÖZÜLMESİNİ ENGELLEMEK

“Mısır’ı kaybeden ABD, bölgede çözülmeye başlar” gerçeğine uygun olarak, Kahire yeniden alt-eksene dahil edilmeye çalışılmaktadır.

ABD böylesi önemli bir hedef için “Küresel Antiterörizm Forumu” kurdu ve Türkiye’yi bu forumun eşbaşkan ilan etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da verdiği mesajlar, forumun  ana ilkeleri gereğiydi. Erdoğan’ın içini boşaltarak, çarpıtarak sunduğu ve önerdiği laiklik, bu mesajların başında geliyordu.

2.) MISIR’I İRAN’A YAKLAŞTIRMAMAK

Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sonrası İran’la yakınlaşan Mısır’ın, Tahran’dan uzaklaştırılması gerekmektedir.

Kahire’nin Tahran’la diplomatik ilişkileri başlatması, Tahran’a Süveyş Kanalı’ndan geçiş izni vermesi, İran savaş gemilerini karasularına kabul etmesi, Gazze’ye ablukanın uygulandığı Refah Sınır Kapısı’nı aralaması, El Fetih ile Hamas’ı buluşturması ve en önemlisi İsrail’in güvenliğinin garantisi olan Camp David’i sorgulaması, Mübarek sonrası Mısır’ın dikkat çeken politikalarıdır.

Yeri gelmişken belirtelim. Davutoğlu’na uygulatılan politikaların temelini “İran’a markaj” belirlemektedir: Suriye’nin İran’dan koparılması gerektiğinde Davutoğlu Suriye ile yakınlaşmakta, Mısır’ın İran’ın etkisine girmesi engellenmek istendiğinde Davutoğlu Mısır’la yakınlaşmaktadır!

3.) İSRAİL’İN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK

Mübarek’in devrilmesi, bölgede en çok İsrail’in çıkarlarını sarstı. Tel Aviv’in Mübarek’i savunabilmek için yaptığı girişimleri, Washington nezdindeki çabaları anımsanacaktır.

Çünkü Mısır İsrail’in güvenliğinin teminatıydı. Bu teminatın dayanağı 1979 tarihli Camp David anlaşmasıydu ve Hüsnü Mübarek de bu anlaşmanın teminatıydı!

İşte artık Mısır’da Camp David anlaşması sorgulanmaktadır: Mısır Başbakanı İsam Şerif, Camp David anlaşmasının “kutsal” bir anlaşma olmadığını, bölgenin çıkarları doğrultusunda değiştirilebileceğini söyledi.

Mübarek sonrasında, Mısır-İsrail ilişkilerinin bozulduğunu CFR de saptamaktadır. CFR’nin hazırladığı raporda, Mısır ile İsrail arasında 30 yıl boyunca süren “güçlü, yararlı ve sıcak” ilişkilerin sona erdiği belirtilmektedir.

İşte Davutoğlu, ABD adına Karadeniz-Nil ekseni oluşturarak, bozulan bu ilişkileri tamir etmeyi ve Mısır’ı yeniden İsrail’in kucağına sürmeyi de önüne görev olarak koymuş bulunuyor. Çünkü ancak İran’a yakınlaşması engellenecek bir Mısır’ın, yeniden İsrail eksenine oturtulması olasıdır.

Elbette sürecin nasıl sonuçlanacağı, bu çabaların dışında, hem Mısır’daki iç dinamiklere hem de bölgedeki İran merkezli dış dinamiklere bağlıdır.

ANA-EKSEN: ABD-AKP-İSRAİL

AKP’nin bölgede ABD adına attığı her adım artık İran’ı hedef almakta ve nesnel olarak İsrail’i korumaktadır.

Konu Mısır olduğunda da, füze kalkanı olduğunda da bu böyledir. Çünkü füze kalkanı da İran’ı hedef almakta ve İsrail’i korumaktadır.

Bu sonuç, AKP’nin BOP eşbaşkanı olarak Türkiye’yi yerleştirdiği ana-eksenden kaynaklanmaktadır. O ana-eksen “ABD-AKP-İsrail” eksenidir ve bölge karşıtıdır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
21 Eylül 2011

, , ,

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın