Archive for category Cumhuriyet Gazetesi
AKP’nin tavizkâr dengeciliği
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 27/03/2023
Seçim gündeminin ağırlıklı olduğu şu günlerde, Rusya cephesinde arka arkaya yaşanan dikkat çekici gelişmeler var:
1) Bir Türk hükümet yetkilisi, “yaptırım uygulanan malların Rusya’ya geçişini 1 Mart’ta durdurduklarını” açıkladı (Bloomberg, 10.3.2023).
Haber doğruydu. Rus basını “Türkiye üzerinden Rusya’ya giden Türk menşeli olmayan ürünlerin gümrüklerden geçişinin durdurulduğunu” yazdı (Aydınlık, 11.3.2023).
Kararın ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun görüşmesinden sonra geldiği anlaşılıyor. Zira Çavuşoğlu ortak basın toplantısında şu mesajı vermişti: “ABD ve AB yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmesine, yaptırımların baypas edilmesine izin vermeyeceğimizi söylüyoruz ve izin de vermiyoruz” (AA, 20.2.2023).
2) Türkiye’deki yer hizmetleri şirketleri TGS ve Havaş, Rus havayollarının kullandığı ABD yapımı Boeing ve Avrupa üretimi Airbus uçaklarına hizmet vermeyi durdurdu. Kararın, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) talebi üzerine alındığı açıklandı (airporthaber.com, 24.3.2023).
Gerçi Rus havayolları, TGS ve Havaş’ın artık vermeyeceği yer hizmetlerini bazı küçük firmalardan alarak çözecek ama karar yine de yakında başlayacak turizm sezonunu olumsuz etkileyecektir.
Akar’ın beklettiği S-400 onayı
3) Türkiye, Rusya’dan ikinci parti S-400 alımını durdurdu. Oysa 2017 yılında imzalanan anlaşmaya göre ilk parti doğrudan alınacak ama ikinci partide Türkiye’nin teknoloji paylaşımı, ortak üretim ve yazılım entegrasyonu gibi istekleri karşılanacaktı. Yani Türkiye açısından asıl önemli olanı, ikinci partiyi almaktı.
Ancak ikinci parti S-400’ün alımı için gerekli onay belgesi, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın masasında bekliyor (Aydınlık, 15.3.2023).
Gerekçesi ise sözleşmedeki üçüncü ülkelere satış yasağı. Oysa sözleşmedeki bu madde benzer silah anlaşmalarında yer alan bir madde ve onay belgesinin bu gerekçeyle bekletiliyor olması, gerçekçi görünmüyor.
4) Tam bu süreçte ASELSAN’dan ilginç bir çıkış geldi. ASELSAN Genel Müdürü Haluk Görgün, “S-300 ve S-400’lere ihtiyacımız yok” mesajı verdi (Abdullah Karakuş, Milliyet, 13 Mart 2023).
Gaz merkezi müzakeresi askıda
5) Türkiye ile Rusya arasındaki en önemli projelerden biri de “ortak gaz merkezi”dir. Batı’nın Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya yaptırım uyguladığı şartlarda gündeme gelen bu konu, Türkiye’nin elini güçlendirecek bir projeydi.
İleride Rusya’nın dışında Türkmen gazının ve komşu ülkelerdeki diğer gazların da toplanmasıyla Türkiye bütün dünyaya gaz satılan bir merkez haline gelebilir ve bu enerji-politik mücadelede Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Ancak Putin’in önerdiği proje ilerlemiyor. Konu geçen günlerde Kremlin’de basın toplantısında gündeme geldi. Kremlin sözcüsü Peskov, “Türkiye’deki doğalgaz merkezi projesinde kaçınılmaz olarak gecikmeler yaşanacağını, çünkü Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle müzakere sürecinin askıya alındığını” açıkladı (Sputnik, 20.3.2023).
Depremin müzakereleri nasıl engellediğini anlamak elbette mümkün değil, çünkü depreme karşın pek çok iş ve proje yürüyor.
Belli ki mesele başka…
Tüm bu olumsuzlukların hepsinin birden bu ay içinde yaşanması tesadüf olabilir mi? Yoksa tüm bunlar, AKP’nin kritik 14 Mayıs seçimi virajında, neo-Abdülhamitçi bir anlayışla ABD ve Rusya arasında tutturmaya çalıştığı “tavizkâr dengeciliğin” sonucu mu?
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
27 Mart 2023
Ortadoğu’da yeni düzen
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 25/03/2023
ABD’nin ünlü Foreign Affairs dergisi, Çin’in 10 Mart’ta Suudi Arabistan-İran barışını sağlamasını, “Ortadoğu’da yeni bir düzen mi?” başlığıyla inceledi (Cansu Yiğit,harici.com.tr, 22.3.2023). Analiz özetle “İran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaşmasının bölgeyi dönüştürebileceği” potansiyeli üzerinde duruyor.
Haklılar çünkü İran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaşması, daha şimdiden bölgeyi dönüştürmeye başladı. Ve evet, Ortadoğu’da yeni bir düzen kuruluyor.
Çin barışı
İran Suudi Arabistan’ın, Suudi Arabistan da İran’ın müttefikleriyle normalleşmeye başladı:
1) İran ve Kuveyt, deniz sınırının belirlenmesi için müzakereye başladı. Kuveyt resmi haber ajansı Kuna’nın haberine göre, müzakereleri, Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı Mansur el-Uteybi ile İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Rıza Necefi’nin başkanlık ettikleri hukuk komisyonları yürütüyor (Sputnik, 14.3.2023).
2) Bahreyn ve İran, ilişkileri normalleştirme konusunda doğrudan ikili görüşmelere başladı (Sputnik, 14.3.2023).
3) Suudi Arabistan ile Suriye, diplomatik ilişkileri başlatıyor. Suudi Arabistan merkezli El-İbhariyye Kanalı, iki ülke yetkililerinin konsolosluk hizmetlerinin yeniden başlaması için görüşmelere başladığını duyurdu (Cumhuriyet.com.tr, 24.3.2023).
Özetle “Çin barışı”, sadece 15 gün içinde, Ortadoğu’da üç yeni normalleşmeye olumlu etki yaptı.
İsrail’in endişesi
“Çin barışı”nın bölgeye dolaylı etkileri de var:
4) ABD’nin Wall Street Journall gazetesi, Çin’inbu yıl içinde İran ile Körfez ülkelerini Beijing’de bir araya getireceğini yazdı (WSJ, 12.3.2023).
Sürpriz olmaz. Zira Çin lideri Xi Jinping ile Rusya lideri Vladimir Putin’in 21 Mart’ta imzaladığı tarihi ortak bildiride buna işaret eden bir hedef var: İki ülke, Basra Körfezi bölgesi için kolektif güvenlik mimarisi oluşturulmasını savunuyor.
5) Arap ülkeleri ile İsrail’i normalleştiren “İbrahim anlaşmaları”, pratikte ABD’nin İran’a karşı İsrail-Arap ittifakı kurma projesiydi. İsrail, bazı Arap ülkeleriyle anlaşmayı imzalamış, Suudi Arabistan’la da normalleşmeye çalışıyordu. Suudi Arabistan’ın İran’la normalleşmesi, “İran’a karşı İsrail-Suudi ittifakı” hedefini boşa düşürdü.
Ama daha somutu şu: Netanyahu hükümetinin Filistin’e operasyonları, artık Körfez ülkelerinin daha çok radarına giriyor. Nitekim Tel Aviv Merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü de bunu görerek şu uyarıda bulunuyor: “İsrail-Filistin sahasında gerilim devam ederse, İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin seyrinde bir duraklama ve hatta İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki resmi ‘balayı’dan geri çekilme, diğer bir deyişle normalleşme sürecinin durması olası” (Harici.com.tr, 23.3.2023).
‘ABD’ye tarihi meydan okuma’
ABD yetkilileri de medyası da, ilk günlerde Çin’in İran-Suudi barışını sağlamasını küçümseyerek yok sayan bir tutum izliyordu. Ancak yavaş yavaş bunun ne anlama geldiği gerçeğiyle yüzleşmeye başladılar.
ABD’nin ünlü dış politika dergileri, “kendi kalemize gol attık”tan, “ABD’ye tarihi meydan okuma”ya kadar değişik tonlarda olayı değerlendirmeye başladılar.
Evet, kısacası kaçınılmaz bir şekilde, Ortadoğu’da yeni bir düzen inşa olmaya başladı…
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
25 Mart 2023
Yeni dünya düzeni bildirisi
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 23/03/2023
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 40. buluşması tarihi önemdeydi. İki lider, “Yeni Bir Çağ İçin Rusya-Çin Kapsamlı Ortaklığının ve Stratejik İşbirliğinin Derinleştirilmesi Ortak Bildirisi”ni imzaladılar.
Doğrudan belirtelim: 21 Mart 2023 tarihli bu bildiri, 4 Şubat 2022 tarihli bildirinin geliştirilmiş ve derinleştirilmiş devamıdır; ikisi birden, “yeni dünya düzeni” bildirisidir.
Çok kapsamlı bu bildirinin öne çıkan mesajlarını incelersek, neden “yeni dünya düzeni” bildirisi dediğimiz belki daha iyi anlaşılır:
Yeni bir çağa girilirken
– Bildiri, “çok kutuplu, ekonomik küreselleşmenin sağlandığı ve uluslararası ilişkilerin demokratikleştiği” yeni bir çağa işaret ediyor. Ve bu çağ şu ilkelerin üzerinde inşa olacak: Hiçbir ülke diğerinden üstün değil, hiçbir yönetim modeli evrensel değil ve hiçbir ülke uluslararası düzeni dikte edemez.
– Bildiri, Çin ve Rusya ilişkilerini Soğuk Savaş dönemi modelini aşan türden bir ilişki olarak niteliyor.
– Bildiri, her ülkenin kendi kalkınma modelini seçme hakkına sahip olduğunu belirterek, ABD’nin sözde ülkeleri “demokrasi-otokrasi” şeklinde cepheleştirmesine itiraz ediyor.
– Çin Avrasya Ekonomik Birliği’ni, Rusya Kuşak ve Yol’u destekliyor; taraflar ikisinin entegrasyonunu ve Büyük Avrasya Ortaklığı’nı savunuyor
Renkli darbelere karşı işbirliği
– Bildiri, “renkli devrimlere” karşı kolluk kuvvetlerinin işbirliğini arttıracağına işaret ediyor. İki ülkenin, Orta Asya’ya “renkli devrimler” ithal etme girişimlerini ve bölge işlerine dış müdahaleyi kabul etmediklerini ilan ediyor.
– İki ülke, Doğu Türkistan İslami hareketi de dahil olmak üzere “üç şer güç” ile mücadelede ilgili bakanlıkların yıllık toplantılara başlamasını kararlaştırdı.
– İki ülke, enerji başta pek çok alanda işbirliğini geliştirecek.
– Bildiri, Kuzey Akım boru hattına sabotajın tarafsız bir şekilde soruşturulmasını savunuyor.
Küredeki sorunlara çözüm kararlılığı
– Rusya, Çin’in Ukrayna krizinin çözümü için inisiyatif almasını memnuniyetle karşılıyor ve Çin’in önerdiği 12 maddelik barış planına olumlu baktığını belirtiyor.
– Bildiri, Suudi Arabistan-İran normalleşmesini memnuniyetle karşılıyor; Filistin sorununun iki devletli çözümünü, Suriye’de siyasi çözümü, Libya’nın bütünlüğünün korunmasını, Basra Körfezi bölgesi için kolektif güvenlik mimarisi oluşturulmasını savunuyor.
– Çin ve Rusya; Afrika, Latin Amerika ve Karayipler ile ilgili konularda koordinasyonu güçlendirme kararı aldı.
– İki ülke, Kuzey Kutbu’nun barış, istikrar ve yapıcı işbirliği bölgesi olarak korunmasını savunuyor.
ABD ve müttefiklerine uyarı
– Tayvan, Çin topraklarının devredilemez bir parçasıdır.
– ABD, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin meşru taleplerine yanıt vermeli ve yeniden diyalog başlamalı.
– Japonya, nükleer deniz kazası ve etkileri nedeniyle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimini kabul etmeli.
– Çin ve Rusya, AUKUS (Avustralya, İngiltere ve ABD) konusunda ilgilileri uyarıyor.
– ABD’nin ülke içinde ve dışındaki biyolojik askeri programları dünyayı tehdit ediyor. ABD, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ni ihlal eden faaliyetlerine derhal son vermeli.
– NATO, diğer ülkelerin egemenliğine saygılı olmalı, Asya-Pasifik ülkeleriyle askeri güvenlik bağlarını güçlendirmeye son vermeli.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
23 Mart 2023
Şam’ın eylemli normalleşme beklentisi
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 20/03/2023
Ankara-Şam normalleşmesi, üçüncü aşamasında tıkandı. Putin’le görüşen Esad, Erdoğan’la görüşebilmesinin şartının “Türk askerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi” olduğunu yineledi. Yineledi diyoruz, zira bu şart zaten Şam tarafından daha önce sunulmuştu.
Madem şart yeni değil, o zaman normalleşme üçüncü aşamasında neden tıkandı? Açılır mı, nasıl ve ne zaman açılır? Bu sorulara yanıt bulabilmek için, önce neden tıkandığını anlamamız gerekiyor.
1. aşama: istihbaratçılar devrede
Ankara-Şam normalleşmesi, öncekilerden farklı olarak, bu kez Erdoğan’ın Suriye’ye sınır ötesi operasyon ilanında bulunduğu şartlarda, bizzat Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından gündeme getirilmişti. Özetle Putin Türkiye’nin haklı güvenlik endişesinin çözümünün sınır ötesi operasyonda değil, teröre karşı Ankara-Şam işbirliğinden geçtiğini savunmuştu.
Erdoğan, Suriye’de “iki ajandası” olduğu için, Putin’in önerisini zamana yaymaya çalıştı ama en sonunda Ankara-Şam normalleşmesini kabul etmek zorunda kaldı.
Kapı, Türkiye ve Suriye istihbarat başkanlarının görüşmesiyle açıldı. Böylece birinci aşama geçilmiş oldu. Ancak Erdoğan’ın “iki ajandası” yine de ilerlemenin önünde engeldi, süreci yokuşa sürüyordu. Bu nedenle 2022 yazından 2022 sonuna kadar bir türlü ilerleme sağlanamadı.
2. aşama savunma, 3. aşama dışişleri
Sığınmacı sorununu seçim fırsatına çevirme olasılığı, nihayet ikinci aşamaya geçilebilmesini sağladı. Türkiye ve Suriye savunma bakanları, 28 Aralık 2022’de, Rusya Savunma Bakanı’nın kolaylaştırıcılığında bir araya getirilebildi.
Üçüncü aşamada dışişleri bakanlarının biraraya getirilmesi planlandı. Ancak deprem başta yeni faktörler, süreci olumsuz etkiledi.
Bu arada İran, hem sürecin dışında kalmamak için ama hem de süreci kolaylaştırmaya katkı için, üçlü görüşmelere dahil olmak istedi; taraflar dörtlü formatta anlaştı. Önce 15-16 Mart’ta dört ülkenin dışişleri bakan yardımcıları biraraya gelecek ve ardından da doğrudan bakanlar görüşecekti.
Ancak olmadı, 15-16 Mart görüşmesi ertelendi. Çünkü başta da belirttiğimiz gibi Esad “Türk askerinin çekilmesi şartını” anımsattı.
Erdoğan’ın niyeti kuşkusu
Şam, Türk askerinin çekilmesi gerektiğini daha önce de belirtmişti. Hatta süreç ilerlemeyince, şart “Türk askerinin çekilmesinin kabul edilerek bir takvim belirlenmesine” esnetilmişti. Ancak yine de ilerleme sağlanamadı.
Ankara “önce masaya oturmayı sonra bunları konuşmayı” istiyordu. Şam ise “önce bu konularda adım atılmasını, sonra masaya oturmayı” savunuyordu.
Süreci yakından takip edenlerden edindiğim izlenim şöyle: Şam, düşünceden eyleme geçilmemesini ve pratik adımlar atılmamasını, Ankara’nın süreci seçime dayalı ele almasına bağlıyor. Diğer yandan Ankara’nın “asker çekme” konusundaki esnemeyen tavrı, Erdoğan’ın niyeti konusundaki kuşkuların giderilmesini zorlaştırıyor.
Tablo yine de tamamen olumsuz değil, çünkü aralanmış kapı kapatılmadı, açık duruyor. İlerleyen süreçte dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacak teknik toplantıyla, sürecin ilerletilebilmesi yine de zorlanabilir, zorlanmalıdır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
20 Mart 2023
Rusya’ya karşı NATO’culuk seçim kazandırmaz
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 18/03/2023
Politico’ya konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, iktidar olduklarında nasıl bir dış politika uygulayacaklarını anlatmış. AB’den İsveç-Finlandiya’nın NATO üyeliğine kadar biz dizi dış politika konusunda, özetle AKP iktidarından daha Batıcı bir çizgi izleyeceklerini ortaya koymuş.
Fakat tüm bu sözleri içerinde asıl vahim olanı şu: “Rusya ile yaptığımız görüşmelerde kesinlikle eşitler arasında bir ilişki arayacağız, ancak Rusya’ya Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu da hatırlatacağız.”
Rusya’ya karşı NATO’culuk yapmanın başından her türlü eşitler arası ilişki kurma olanaklarını yok edeceği gerçeği bir yana, bu söz hem Türkiye’nin hem de dünyanın gerçeklerinden kopukluğa işaret ediyor.
Çok kutuplu yeni dünyada eski dünyacılık yanlışı
“Rusya’ya karşı NATO üyesi olduğunu hatırlatmak”, pratikte Rusya’ya karşı NATO’ya, daha da somutlarsak ABD’ye dayanmak demektir.
Oysa Rusya’ya karşı NATO’culuk ve Amerikancılık, Türkiye’nin siyasal iklimiyle örtüşmez. CHP Genel Başkan Yardımcısı Çevizköz’e, halkın ABD’ye, Batı’ya, NATO’ya nasıl baktığını ortaya koyan kamuoyu araştırmalarını dikkatle incelemesini öneriyorum. Elbette Macaristan’da Orban’a karşı ittifak oluşturanların nasıl Batıcılık yaparak seçimi kaybettiğini incelemesinde de ek yarar var.
Diğer yandan bu sözler, iktidar adayı partinin dış politika sorumlusunun dünyanın gerçeklerini de iyi göremediğini ortaya koyuyor. Nedir o gerçekler? Çok kutupluluk, çok taraflılık, ekonominin ve onu izleyerek siyasetin ağırlık merkezinin Atlantik’ten Pasifik’e kayması, Atlantik yerine Asya-Pasifik yüzyılına giriliyor olması ve tüm bunlara paralel olarak yeni uluslararası ilişkiler düzeninin inşası…
Somutlarsak: Çin’in Suudi Arabistan ile İran’ı barıştırılabildiği, Çin’in inisiyatifiyle Asya, Avrupa ve Afrika’nın Kuşak ve Yol ile bağlandığı, Çin ve Rusya’nın Asya’yı Şanghay İşbirliği Örgütü ile biraraya getirebildiği, BRICS ile küresel ekonominin lokomotifine geçilen yeni dünya…
Böyle bir dünyada Rusya’ya “NATO üyesi olmayı” anımsatmanın, bırakın Türkiye’ye avantaj doğurabileceğini sanmak, tersine ekonomiden siyasete onlarca zararı var.
ABD Kongresi’nin gördüğü gerçek
Aslında Ünal Çeviköz’ün sözlerinin, gerçeğe dönüşebilme olasılığı bakımından da geçerliliği yok. Çünkü yeni iktidar, istese de “Rusya’ya karşı NATO üyesi hatırlatma” ölçeğinde Batıcılık yapamaz, yapamayacak!
Şu iddiayla söylüyorum: BOŞ Eşbaşkanı Erdoğan’ı bile belli ölçülerde Asya’ya yönelten ekonomik ve siyasi gerçeklik, Kılıçdaroğlu’nu haydi haydi Asya’ya yöneltecektir. Kaldı ki Suriye başta pek çok konuda, Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan daha bölgecidir.
Bu gerçeği ABD de görüyor. ABD Kongre Araştırma Servisi, güncellenmiş 15 Şubat 2023 tarihli “Türkiye: Arka Plan ve ABD İlişkileri” raporunda tam da bu soruyu inceliyor: “Türkiye’de farklı bir cumhurbaşkanı 2023 seçimlerini kazanıp iktidara gelirse, bazı politika değişiklikleri mümkün olabilir mi?”
Yanıtını da şöyle veriyor: “Türkiye’de halk ve siyasi kesimin çoğu arasında yaygın milliyetçi duygular nedeniyle, yeni bir cumhurbaşkanı ülkenin güvenliğiyle ilgili konularda Türk politikasını değiştirmekte zorlanabilir.”
Dolayısıyla, değiştiremeyeceğiniz politikalar için “değiştiririm” mesajı vererek kazanacağınız seçimi riske atmayın.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
18 Mart 2023
Karadeniz’de iki strateji
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 16/03/2023
ABD’ye ait MQ-9 insansız hava aracının (İHA) önceki gün Karadeniz’de düşmesi, bölgeyi yeniden gergin bir hale getirdi. ABD Rusya’yı saldırganlıkla, Rusya ise ABD’yi sınırlarında casusluk faaliyeti yapmakla suçluyor.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin olayla ilgili şu sözleri ise “Karadeniz’de statükonun korunmasının” ne kadar önemli olduğunu gösteriyor: “Uluslararası sular üzerindeki uluslararası hava sahasında uçmaya ve faaliyet göstermeye devam edeceğiz. Karadeniz hiçbir millete ait değildir. Dünyanın bu bölgesinde ulusal güvenlik çıkarlarımız için yapmamız gerekeni yapmaya devam edeceğiz.”
ABD’nin Karadeniz’i NATO gölü yapma hedefi
Beyaz Saray’ın “stratejik iletişim direktörü”, ABD’nin stratejisine göre özenle seçmiş sözlerini: Karadeniz hiçbir millete ait değilmiş, uluslararası sahada faaliyette olmak haklarıymış!
Nedir peki ABD’nin stratejisi? ABD SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan yeni durumu, “Karadeniz’i bir NATO gölü” yapmanın yolu olarak kullanmaya çalışıyor; Türkiye’nin Soğuk Savaş boyunca Karadeniz’de gözettiği dengeyi ve uyumu, bozmaya çalışıyor.
ABD, Türkiye’nin NATO üyeliğinin üzerine Bulgaristan ve Romanya’yı ekleyerek, Ukrayna ile Gürcistan’ı da NATO’ya ortak yaparak, yani 6 Karadeniz ülkesinden 5’ini NATO müttefiki yaparak, Karadeniz’i NATO gölü yapmaya çalışıyor.
Böylece serbestçe giremediği tek deniz durumundaki Karadeniz’e girerek Rusya’ya karşı stratejik üstünlük kurmaya, Avrasya’nın çok önemli bir alanını tutarak küresel güç mücadelesinde avantajlı olmaya çalışıyor.
ABD’nin önündeki engel: Montrö
Peki ABD’nin Karadeniz’e serbestçe girebilmesini engelleyen ne? Montrö Sözleşmesi.
1936 tarihli sözleşme, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere getirdiği gemi sayısı ve tonajı sınırıyla, ABD’nin Karadeniz’de sınırsızca bulunmasını engelliyor.
ABD, kimi zaman açıkça Montrö’nün güncellenmesini savunarak, kimi zaman bu olayda olduğu gibi “Karadeniz kimseye ait değil, uluslararası deniz” diyerek, Montrö engelini engel olmaktan çıkarmaya çalışıyor.
Karadeniz yarı kapalı bir denizdir ve Karadeniz’in hukuki statüsünü etkileyen en önemli uluslararası belge, 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi’dir. Sözleşme, Türkiye’ye, Karadeniz’e kıyısı olan devletlere ve Boğazları kullanan diğer devletlere ayrı ayrı haklar ve yükümlülükler belirliyor.
Dolayısıyla Karadeniz’in Montrö’ye dayanan mevcut statüsü, ABD’nin serbestçe ve sınırsızca faaliyetini önlüyor.
Türk stratejisi: Karadeniz Karadenizlilerindir
Ankara, Washington’un Karadeniz hedefini, genel olarak kendi yaklaşımına aykırı görüyor. Zaman zaman Erdoğan gibi doğrudan NATO’yu Karadeniz’e çağıran yöneticilerin varlığına rağmen, 1936’dan bu yana Türkiye, Karadeniz’de Rusya’yla denge ve uyum gözetiyor.
Türk devletinin Karadeniz stratejisinin ne olduğunu en iyi özetleyen sözler ise 2008 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ tarafından şöyle dile getirilmişti: “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere ait bir konudur.”
Yani ABD Karadeniz’in kimseye ait olmadığı tezini ileri sürerken, Türkiye ise tersine Karadeniz’in Karadenizlilere ait olduğunu savunmaktadır.
Karadeniz’in Karadenizlilere ait olmasının güvencesi de Montrö’dür!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
16 Mart 2023
Kuşak ve Yol barışı
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 13/03/2023
Son kitabım “Kuşak ve Yol”un içeriğini girişte şöyle açıklamıştım:
“Bu çalışmanın temel hedefi, Kuşak ve Yol’un küresel problemler karşısında nasıl çözüm yolu olabileceğinin araştırılmasıdır. Kitapta üç temel tez ileri sürüyorum: (…) 3. Tez: Kuşak ve Yol İnisiyatifi, ‘birlikte kalkınma’ eksenli olarak rotaları üzerindeki sorunları çözecek, komşuluk ilişkilerini geliştirecek ve bölgesel barış projelerini hayata geçirecektir.” (Kuşak ve Yol, Büyük Avrasya Ortaklığı, Kırmızı Kedi, Eylül 2022)
İran – Suudi Arabistan anlaşması
İşte Suudi Arabistan ve İran’ın 10 Mart’ta Çin’in arabuluculuğunda anlaşması, Kuşak ve Yol’un hayata geçirdiği barış projelerinden ilkidir ve çok önemlidir.
Bu barışa giden yolu anımsayalım:
– Çin, Suudi Arabistan’ın da bulunduğu bir grup ülkeyle, “Kuşak ve Yol Dijital Ekonomi Uluslararası İşbirliği Girişimi”ni başlattı (Kuşak ve Yol, s.51)
– Çin-Suudi Arabistan Yatırım İşbirliği Forumu, Kuşak ve Yol Girişimi ile Suudi Vizyonu 2030 arasındaki endüstriyel tamamlayıcılığı teşvik etti ve 28 milyar ABD Dolarından fazla değerde işbirliği anlaşmaları imzaladı (Kuşak ve Yol, s. 54).
– İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nın üç temel rotasından biri, İran’dan geçen Güney Rotası’dır (Kuşak ve Yol, s.52) İran, Kuşak ve Yol’un hem kara hem deniz güzergâhlarında kritik önemdedir.
– Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Aralık 2022’de üç günlüğüne Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş, Körfez ülkeleri ve 21 Arap ülkesiyle iki zirve düzenlemişti. İlk kez düzenlenen Çin-Arap Ülkeleri Zirvesinin “Riyad Bildirisi” isimli sonuç bildirisinde, “sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için Arap ülkelerinin Kuşak ve Yol Girişimi’ne ortak olmasının” önemi vurgulandı. Çin-Körfez İşbirliği Zirvesi sonrası yayımlanan sonuç bildirisinde “Körfez ülkeleri ile İran arasındaki ilişkilerin iyi komşuluk ve içişlerine karışmama ilkesine uygun olarak yürütülmesi gereğine” işaret edildi. (Cumhuriyet, Ufuk Ötesi, 12.12.2022)
Çin’in diplomasi atağı
Görüldüğü gibi Riyad-Tahran barışının asıl kolaylaştırıcısı, Kuşak ve Yol’du.
Ama dahası da var: Çin (ve elbette Rusya), Suudi Arabistan ve İran’la hem ikili ilişkilerini derinleştirerek, hem de bu ülkeleri liderlik ettikleri uluslararası örgütlere dahil ederek, barışı adım adım inşa ettiler. Anımsayalım:
– Suudi Arabistan, Mayıs 2022’de Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği “BRICS+ Diyalog Grubu” toplantısına katıldı.
– Suudi Arabistan, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) “diyalog ortağı” statüsünü aldı
– İran, ŞİÖ’nün dokuzuncu üyesi oldu.
Çin’in son dönemde çok önemli diplomatik hamleler yaptığı görülüyor. Önemi nedeniyle onları da yeniden anımsayalım:
– Çin, 12 maddelik bir barış planı önerisiyle ABD’nin Ukrayna’da “uzun savaş stratejisi” izlemesinin önüne geçmeye çalışıyor.
– Çin, ABD’nin işgal ettiği Suriye topraklarından çıkmasını isteyerek, Suriye’de siyasi çözümün sağlanması için bastırıyor.
– Çin, “Türkiye, İran ve Rusya”nın oluşturduğu (ve Ankara-Şam normalleşmesiyle Suriye’nin de dahil olacağı) Astana Platformu’na “gözlemci üye” olmak istiyor.
Çin’in tüm bu hamleleri ve son aylarda çeşitli bölgesel ve küresel sorunlarda aldığı inisiyatif şu gerçeğe işaret ediyor: Uluslararası ilişkiler düzeni çok kutupluluk temelinde adım adım yeniden inşa oluyor.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
13 Mart 2023
5’li Masa
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 11/03/2023
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov duyurdu: Türkiye, Rusya, İran ve Suriye dışişleri bakan yardımcıları önümüzdeki hafta Moskova’da toplanacak (TASS, 9.3.2022).
Böylece hem Rusya’nın kolaylaştırıcılığında Ankara-Şam normalleşmesi hayata geçiyor hem de fiilen “Astana Üçlüsü”, “Astana Dörtlüsü”ne dönüşüyor.
Putin’in açtığı kapı
AKP hükümeti uzun süre direndi: Suriye’nin müttefikleri Rusya ve İran’la işbirliği yapacaktı ancak Suriye karşıtlığını sürdürecekti! Bu denklemi de ABD’yle pazarlığında kart olarak kullanacaktı.
Bunun uzun süre sürdürülmesi elbette olası değildi. Nitekim Erdoğan’ın Suriye’ye sınır ötesi operasyon ilanı ile birlikte Moskova harekete geçti ve “terör sorununun çözümünün yolu Ankara-Şam normalleşmesinden geçer” dedi. Tahran’ın da Moskova’ya destek vermesiyle, bu yol Astana görüşmelerinde Ankara’nın önüne getirildi.
Erdoğan iktidarı konuyu ağırdan aldı, yokuşa sürdü ama en sonunda 28 Aralık 2022’de Moskova’da Türkiye-Suriye-Rusya üçlü savunma bakanları toplantısını kabul etmek zorunda kaldı. Böylece Putin’in açtığı kapı, biraz daha aralanmış oldu.
ABD’nin rahatsızlığı
Ardından Astana Platformu üyesi olarak, İran da sürece dahil olmak istedi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, 31 Ocak 2023’te, “İran’ın Rusya-Türkiye-Suriye üçlü formatına dahil edilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını” duyurdu.
Böylece normalleşmede üçlü format, dörtlü formata dönüştü. Bu fiilen Astana Üçlüsü’nün de Astana Dörtlüsü’ne dönüşecek olması demektir. Kaldı ki Suriye, kimi Astana toplantılarına yan salondan dolaylı katılmıştı.
Böylece ABD için en istenmeye durum belirmiş oluyor: Astana Üçlüsü’nden yeterince rahatsız olan Washington’un önünde şimdi dörtlü tablo var! (ABD Genelkurmay Başkanı Org. Milley’in Suriye’nin kuzeydoğusunu ve ABD Savunma Bakanı Austin’in Irak’ın kuzeyini ziyaret etmesinde, bu durumun da etkisi var elbette.)
Çin Astana’ya katılmak istiyor
Washington açısından bir diğer istenmeyen durum da Çin’in birkaç aydır Suriye üzerinden ABD’yi sıkıştırıyor olmasıdır. Beijing yönetimi, ABD’nin Suriye’de petrol ve buğday hırsızlığı yaptığını miktarlarıyla birlikte ortaya koyarak, işgal ettiği toprakları terk etmesini istiyor.
Çin Dışişleri Bakanı Qin Qang, ülkesinin Ortadoğu politikasını anlatırken, “Çin’in Ortadoğu ülkelerinin stratejik bağımsızlığa kavuşmasını desteklediğini” belirtti (CRI Türk, 7.3.2023)
Öte yandan Çin, Astana Platformu’na “gözlemci üye olmak istediğini” de açıklamıştı. Rusya’nın Astana görüşmelerindeki temsilcisi Levrantyev “Çin’in katılmasını İranlıların kabul ettiğini, Türk tarafının ise konuyu incelediğini” duyurmuştu (Sputnik, 23.11.2022).
Astana’nın kökü 28 Şubat’ta
Görüldüğü gibi önümüzdeki süreçte Astana Beşlisi hayata geçebilir.
Şimdi Türkiye açısından mesele şu: Altılı Masa bu olumlu süreci devam ettirecek mi? Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na rağmen Türkiye’nin önünü açan bu bölgesel işbirliği mekanizmasını sürdürecek mi?
Unutulmamalı: Astana Platformu bir AKP uygulaması değildir, bir devlet uygulamasıdır ve düşünsel kökleri de 28 Şubat sürecindedir. Anımsayın: MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç, “Türkiye’nin, Rusya ve İran’ı da içine alacak şekilde bir arayışın içinde olmasında fayda buluyorum” demişti (Sabah, 8.3.2002).
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
11 Mart 2023
ABD’nin önündeki iki seçenek
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 09/03/2023
Önce ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mark Milley geldi; İsrail’i ve ardından gizlice Suriye’nin kuzeydoğusunu ziyaret etti. Birkaç gün ardından da ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geldi; resmi programında Ürdün, İsrail ve Mısır vardı, araya Irak’ı, Bağdat ve Erbil’i de ekledi.
Peki ne anlama geliyor bu ziyaretler?
Önceki gün CRI Türk için yazdım, daha geniş olarak doğrudan adımla ulaşabileceğiniz Youtube kanalımda da yorumladım: Meselenin İran boyutu var, Türkiye-Suriye normalleşmesi boyutu var, Astana “dörtlüsü” boyutu var, Çin’in Ortadoğu’daki ABD varlığına itiraz eden çıkışları var, Pentagon’un ABD iç kamuoyuna “Ortadoğu’da bulunma gerekçesi” gösterme çalışması var ve Washington’un “Ortadoğu’da Çin’e boşluk doldurtmama” hedefi var.
Ortadoğu’daki tablo ABD’nin aleyhine
ABD’nin hegemonyasının zayıfladığı ortada. Kimi taktik ataklar yanıltmasın, ABD stratejik düzlemde gerileme halinde. Bu taktik ataklar da stratejik düzlemdeki gerilemeyi yavaşlatabilmek için.
Yani ABD’nin Ortadoğu’da BOP türü projeleri diriltecek bir kudreti yok. Tablonun daha da aleyhine değişmesini önlemeye çalışıyor. Çünkü tablo artık şöyle:
Çin: Kuşak ve Yol ile bölgede. ABD’yi Suriye’den çıkmaya zorluyor. ABD’nin İsrail ve Suudi Arabistan gibi geleneksel müttefikleriyle iyi işbirliği geliştiriyor.
Rusya: 2015’ten beri askeri olarak da sahada. ABD’nin Suriye planının önüne geçebildi, dahası Atlantik cephesini de bölebildi. Türkiye ve İran ile Astana Platformu’nu inşa etti, şimdi Suriye’yi de dahil ederek bunu Astana dörtlüsüne dönüştürme yolunda.
İran: ABD’nin yaptırımlarına rağmen ayakta ve ABD-İsrail ikilisinin tüm uğraşlarına rağmen bölgedeki etkinliğini hem de artırarak sürdürüyor.
Körfez: Katar ve BAE İran’la ilişkileri geliştiriyor, Suriye’yle normalleşiyor. Suudi Arabistan ABD’ye rağmen Rusya’yla enerji işbirliğini sürdürüyor, Irak’ın ev sahipliğinde İran’la normalleşme arıyor.
Görüleceği üzere süreç ABD’nin aleyhine işliyor.
Ya çatışma ya çok kutupluluğu kabul
Elbette ABD’nin son tahlilde asıl hedefi Çin. Sadece Asya-Pasifik’te değil, Kuşak ve Yol bağlamında Ortadoğu’da da, Kuzey Afrika’da da Çin ABD’nin hegemonyasını sarsıyor. Tüm stratejik hesaplar bu esasa göre yapılıyor.
Çin de bunun farkında ve hem “dost cephesini” genişleterek, hem uluslararası sorunlarda inisiyatif alarak, hem “modern sosyalist ülke” hedefine mesafeyi “nitelikli kalkınma” yoluyla kısaltmaya çalışarak ve hem de ABD’nin her alandaki yıkıcılığına karşı koyarak, sonuçları itibariyle “uluslararası ilişkiler düzenini” çok kutupluluk temelinde dönüştürüyor.
Dolayısıyla ABD’nin önünde iki seçenek var:
Ya Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang’ın “ABD fren yapmayıp yanlış yolda hızlanmayı sürdürürse kesinlikle çatışma çıkar” (Sputnik, 7.3.2023) uyarısındaki gibi çatışmaya yönelecek.
Ya da Harward’lı siyaset bilimci Prof. Stephan M. Walt’ın Foreing Policy dergisinde yazdığı gibi “Tek kutupluluğu geri getirmek imkansız, ABD çok kutuplu bir dünyayı kabul etmeli” (harici.com.tr, 7.3.2023) gerçeğine uymak zorunda kalacak.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
9 Mart 2023
Türkiye’nin muhalefet sorunu
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 07/03/2023
20 yıldır değişmedi: Türkiye’nin iktidar sorununun çözümü, muhalefet sorununun çözümüne bağlıdır. Çünkü 20 yıldır Erdoğan ne zaman tökezlese, onu ayağa kaldırıp iktidarda tutan bir muhalefet oldu.
Baykal’ın Siirt seçimi hediye ederek Erdoğan’a başbakanlık yolu açmasından, Kılıçdaroğlu-Bahçeli ikilisinin Ekmeleddin İhsanoğlu vakasıyla Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı yolu açmasına kadar…
Erdoğan’ın şansı
O seçimde Kılıçdaroğlu-Bahçeli ikilisi Erdoğan’a karşı ortaktı, bu seçimde Erdoğan-Bahçeli ikilisi Kılıçdaroğlu’na karşı ortak. Özdağ, Bahçeli’nin yanındaydı, Akşener’le birlikte ayrıldı, sonra Akşener’den de ayrıldı. İnce, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayıydı, ayrıldı, Kılıçdaroğlu’na rakip oldu. Bu karmaşada, AKP’nin eskileri, kötü dış politikanın mimarlarından Davutoğlu ile kötü ekonomi politikanın mimarlarından Babacan, Kılıçdaroğlu’na ortak oldu…
Şu çok kısa özet bile, Türkiye’nin en önemli sorununun, muhalefet sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik, yer değiştirme hareketlerinin yönü ve hızı, siyaset bilimine de aykırıdır: Bir sınıfın, bir ideolojinin hatta bir ihtiyacın bile temsilcisi olmadan öyle ya da böyle siyasi arenada varlık gösterebilmek…
Erdoğan’ın formülü
Bu tablo karşısında Erdoğan’ın yapması gereken tek şey, muhaliflerin içinden kendisine yararlı müttefik çıkarabilmektir. İşte Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının formülü budur: İktidarda kalmasını sağlayacaksa, en ağır sözleri söyleyenlere bile makam vermek!
İşte HAS Parti Genel Başkanı Kurtulmuş. “Biz AKP gibi firavunlaşmayacağız” diyordu, AKP Genel Başkanvekili oldu.
İşte DP Genel Başkanı Soylu. “Erdoğan’ın yakasına yapışacağım” diyordu, paçasına yapıştı.
İşte MHP Genel Başkanı Bahçeli. Öyle şeyler söylüyordu ki, Erdoğan “Bahçeli’nin ağzından salyalar akıyor” diyordu.
Uzatmayayım, Erdoğan 20 yıl içinde iktidarda kalabilmek için liberalleri de, Kürtçüleri de, ulusalcıları da kullandı… Öyle ki kendisine sosyalistlerin içinden de CHP’nin içinden de müttefik çıkarabildi.
Akşener’in planı ne?
Altılı Masa da Erdoğan’ın şansıydı. Birbirine benzemezlerin, hatta birbirine zıtların tek bir amaçla ittifak yapması büyük riskler taşıyordu. Bu nedenle çok uyardık. 2014 ve 2018’de Erdoğan’ın karşısına çıkmayan Kılıçdaroğlu’nun bu kez adaylıkta ısrarcı olmasını da yanlış bulduk.
Bir yıl önceki “çengel operasyonuna” bakılırsa, Erdoğan masanın zayıf karnını biliyordu: Önce Bahçeli’yi devreye soktu, Akşener’e “evine dön” çağrısı yaptırdı. Ardından bizzat kendisi çağrı yaptı: “Masayı terk et.” Sonuç mu?
2 Mart 2023: Akşener, “Ortak Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ortak bir anlayışa ulaşmış bulunuyoruz” denilen metni imzaladı.
3 Mart 2023: Akşener “ortak cumhurbaşkanı adayımız yok” diyerek masayı dağıttı, CHP’li İmamoğlu ile Yavaş’ı cumhurbaşkanı adayı olmaları için göreve çağırdı.
4 Mart 2023: Akşener, akşam TV izliyordu, konuklardan Ersan Şen “teklif gelirse aday olurum” dedi. Akşener reklam arasında Şen’i aradı ve “görüşelim” dedi.
Yaşanmasa, inanılamayacak bu tablo üzerinden Akşener’e soralım: 2 Mart’tan 3 Mart’a ne değişti? Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta ısrarı ortadaydı zaten, buna kökten karşıysanız, seçime beş kalayı neden beklediniz? İmamoğlu ve Yavaş çağrınızı reddetti, ya ikisi birden kabul etseydi? Kısa çöp çekeni eleyecek miydiniz? Akşam TV izleyip Şen’i bulmasaydınız, 5 Mart planınız neydi?
Vahim ama muhalefetin kazanmasının yolu hâlâ var!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
6 Mart 2023