Beyaz yaka aldatmacası

Her asgari ücret tespit döneminde kamuoyunun önüne çıkıp sürekli “asgari ücrete zam enflasyonu artırır” diye propaganda yapanlar konumuz değil. Çünkü o kişiler; danışmanı, sözcüsü, kalemi, yorumcusu olduğu büyük sermaye gruplarının çıkarlarını savunmakla görevlidirler.

Konumuz, bu görevlilerin argümanlarıyla emekçinin alacağı üç kuruşluk zamma itiraz eden beyaz yakalılar, orta sınıflar…

Sorun emekçinin zammı değil, patronun şişkin kârıdır

Önce “asgari ücret artışı enflasyonu alevlendirir” tezinin bir büyük sermaye yalanı olduğunu belirtelim. Enflasyonu etkileyen pek çok parametre vardır ve çalışana zam bu parametrelerden esas olanı değildir. Diğer parametreleri yok sayarak, enflasyonla sadece emekçinin maaşı arasında bir ilişki kurmak, elbette sermaye sınıfının çıkarının gereğidir.

Para politikalarıyla ekonomiyi çevireceklerini iddia eden mali sermaye iktisatçıları, onlarca yıldır emekçi ücretlerine yapılan zammın parayı bollaştırdığını ve bunun enflasyon yarattığını savunup duruyor. Oysa pek çok ciddi ekonomistin son yıllarda yaptığı araştırmalarda ve çalışmalarda görüldüğü gibi, çalışanın ücretine yapılan zam, öne sürüldüğü gibi enflasyon artışında belirleyici değil. Çünkü bu zam çok likit ve birkaç haftada kaybolup gidiyor.

Öte yandan, sermaye sınıfı, bu gerçeği örtebilmek için aralık ayında tüm enstrümanlarını seferber eder: Kamuoyunda asgari ücrete yapılacak zammın maliyetlere yansıyacağı, bunun da enflasyonu artıracağı işlenir sürekli.

Oysa sorun emekçinin alacağı üç kuruşluk zam değildir, doğrudan finans kapital düzendir, her yıl sonunda yüzde 150’lerle-200’lerle açıklanan patronların şişkin kârlarıdır, büyük sermaye gruplarının vergilendirilmeyen servet artışlarıdır, sermaye sınıfının temsilcisi olan partilerin kurduğu hükümetlerin periyodik ilan ettiği vergi aflarıdır, ranttır vs.

“Çalışana zam, maliyete yansır” sözü, patronların şişkin kârlarından vazgeçmek istememesinin örtüsüdür. “Asgari ücrete zam enflasyonu alevlendirir” diyen ekonomist danışmanlar, patronlarının bu yüksek kazançlarını halkın gözünden saklama görevlisidirler. O nedenle hiçbiri ekonomist olarak patronun kâr oranının bir parça azaltılmasını savunmaz ama emekçinin üç kuruşluk zammına göz dikerler! Enflasyonun nedeni olarak asgari ücret zammını gösterirler ama emekçinin ödediği oranda vergi ödemezler!

Beyaz yakalar mavileşiyor

Başta belirttiğim gibi, büyük sermaye çıkarını savunuyor, danışmanı görevini yapıyor, o nedenle konumuz onlar değil; konumuz beyaz yakalılar.

Asgari ücret tartışmasında büyük sermaye danışmanlarının yukarıda özetlediğimiz operasyonel tezlerine en büyük destek beyaz yakalılardan geliyor: “Asgari ücrete zam enflasyonu artırır, maaşlarımızın alım gücü zayıflar, asgari ücretle maaşımız arasındaki makas kapanır” diyerek emekçinin zammına fiilen karşı çıkıyorlar. Tıpkı büyük sermaye grupları gibi…

Peki nasıl oluyor da sermaye ile beyaz yakalı, emekçi karşısında aynı çizgide olabiliyor? İşte konumuz bu ve yanıtı, “hegemonya” kavramında… Hegemonya, egemen sınıfın kendi ideolojisini alt sınıflara “rıza yoluyla” kabul ettirmesidir.

Beyaz yakalı, sermaye sınıfının ideolojisinin üstünlüğünü kabul etmiş ve mavi yakalıya karşı o ideolojinin çıkarını savunabilir hale gelmiştir.

Beyaz yakalı, patronunun neden çok kâr yaptığını sorgulamaz ama mavi yakalının alacağı zammı sorgular. Beyaz yakalı, patronunun servet artışının neden vergilendirilmediğini sorgulamaz ama mavi yakalının alacağı zam gözüne batar.

Oysa, beyaz yakalılık tam bir aldatmacadır; sermaye sınıfı ona temiz bir yaka vererek payelendirmiş, kendisini mavi yakalıdan üstün görmesini sağlayarak yanına çekmiştir.

Oysa, beyaz yakalılar ya da orta sınıf, finans kapital düzende kadük bir sosyo-ekonomik tabakadır. Çünkü orta sınıflar da hızla yoksullaşmaktadır. Yani beyaz yakalar mavileşmektedir.

O nedenle mesele orta sınıfın, alt sınıfla kapanan gelir makasında sorumluyu doğru saptaması ve ona göre siyaseten konumlanabilmesidir. Mavi yakalı, beyaz yakalının en büyük müttefikidir.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
22 Aralık 2022

  1. Yasemin Çin adlı kullanıcının avatarı

    #1 by Yasemin Çin on 24/12/2022 - 03:01

    Riba,(fâiz?!)-KUR’AN!
    Üniversitede İşletme okumuş, 30 yıldır 20’den fazla Türkçe çeviriyi karşılaştırmalı inceleyen bir KUR’AN hayranı ve Atatürk’e minnettar bir Cumhuriyet kadını olarak; yaptığım araştırmaları, bulduğum her yerde paylaşıyorum. Amacım, KUR’AN bilinsin!
    KUR’AN bilinirse, din satıp, saltanat kuramazlar!
    Riba,(fâiz?!)-KUR’AN!
    KUR’AN’da, (Bakara,275) ayette; Türkçe’ye ‘Fâiz’ olarak çevirisi yapılan kelime, Arapça
    metinde, ‘Riba’ olarak geçmektedir.
    (Bakara,275)’Riba’ ile ilgili Ayet için; 3 farklı KUR’AN mealinden dipnot bilgileri aşağıya alıntıladım.
    Erhan Aktaş:
    “Riba, ‘haksız fazlalık’ demektir. Vade farkı, alım satım arasındaki kâr farkı gibi fazlalıklar “kazanç” türü fazlalıklardır. Bu nedenle her fazlalık riba değildir. Fâiz de bir fazlalık olmakla birlikte bu “kazanç” bağlamında olan bir fazlalıktır. Fâiz, vade ve hizmet karşılığı olan bir kazançtır. Fâiz sözcük olarak Kur’an’da kazanç anlamında birçok ayette yer almaktadır. Riba sözcüğüne “fâiz” anlamı vermek önemli bir yanılgıdır. Riba gerek mal gerek hizmet olarak bir karşılığa dayanmaksızın “fazladan ve haksız olarak” elde edilen kazançtır; diğer bir deyimle “haksız” fazlalıktır. Riba, “haksız fazlalık”, fâiz ise verilen hizmete karşılık elde edilen kârdır. Kâr farkının/kazancın, verilen hizmete ve piyasa koşullarına denk olması esastır. Denkliğin gözetilmemesi, yüksek vade farkının olması durumunda fâiz ribaya dönüşür. Bu bağlamda, yalnızca fâiz değil, alışverişteki aşırı kâr miktarı da vade farkındaki aşırı fark da ribadır. Verilen hizmet, vade farkı ve piyasa koşullarına denk olma esasına göre belirlenen fâiz, ribayı (tefeciliği) önleyen önemli faktördür.”
    İsmail Yakıt:
    ” ‘Riba’ Arapçada, “r-b-v” kökünden gelir. Kök; yüksek tepe, tepeye çıkma, artma, fazlalaşma gibi anlamlara gelir. Kendi kendine artan anlamında ‘riba’ kullanılır.
    Fâiz kelimesi, Arapçada dolan, taşan ve akan demektir.
    Riba ile fâizi ayırmak gerekir. ‘Fâiz’ kelimesi de Arapçadır ama Allah ayette; ‘riba’ kelimesini kullanmıştır.
    Kur’an, kavramları teknik kullanır. Kur’an’da vurgulanan riba, tefeciliğin tâ kendisidir. Birilerinin emek ve kazancını, hiç emek sarf etmeden sömürmenin adıdır. Riba kelimesinin ‘fâiz’ diye tercüme edilmesi yanlıştır.
    Fâiz, ribanın karşılığı değildir. Riba, tam anlamıyla tefeciliktir. Enflasyonun var olduğu bir ekonomide paranın alımgücü değerini korumaya çalışmak, ribaya girmez.”
    Edip Yüksel:
    “Kuran’ın yasakladığı fâiz, daha doğrusu tefecilik, iş yapma ve geliştirme amacıyla serbest piyasada alınan borçlar konusunda olmayıp, zaruri ihtiyaçlara harcanmak amacıyla bireyler tarafından alınan borçlarla ilişkilidir. Önceki ve sonraki ayetlerle birlikte değerlendirildiğinde burada kınanan tefeciliğin, banka fâiziyle bir ilişkisi olmadığı anlaşılır. Kur’an ayetleri bu konuyu, ticaret ve kâr bağlamında değil zekat ve sadaka bağlamında işler.”
    KUR’AN;
    (Bakara,276,278-Rum,39-
    Âli-İmran,130-Nisa,161)
    ayetler de ‘riba’ kelimesini kullanıyor; ‘fâiz’i değil!.
    Tanrı’ya iftira etmemek için; bütün kök kavramlar, gerçek anlam boyutlarıyla çok iyi araştırılmalı!!!
    Kendi işlerine gelince, ülke ekonomisini alt-üst etmek pahasına, ‘fâizin(!) haramlığı’ söz konusu oluyor da; bankanın, alacağına karşılık bir de yüksek ‘fâiz’ ekleyerek; insanların mallarını-mülklerini ellerinden almak ne oluyor? Bu yüzden intihar edenlerin/canlarından vazgeçenlerin yaşam hakkı ellerinden alınınca, ‘fâiz’ haram olmuyor mu?
    Öğrencilerin eğitim hakkının gasbına sebep, kredi(!) borçlarının geri ödeme fahiş ‘fâiz’ eklemesi, harama girmiyor mu?
    Önceleri, ihtiyaç sahiplerine verdikleri krediler karşılığı, sundukları hizmet/hak oranında faiz uygulayan bankalar; artık bir çeşit riba ile tefecilik yapmaktadırlar!!!
    Emek vererek, çalışıp üreterek elde ettiklerinin özgürlüğünü, bereketini, huzurunu, vicdanî rahatlığını bilmeyen toplum; ‘bedava’larla hazıra alıştırılıyor ve kolay yoldan(!) kazanmaya davet ediliyor. Bankalar, sırada öncelik vermek yoluyla yaptığı gibi; Kur Korumalı Mevduat da, üç kuruş parası olana her durumda ayrıcalık sağlayarak hak çizgisini aşmak!?
    Acımasızca, paradan para kazanan-kazandıran zulüm sistemleri; yaşamın ‘araç’larından olması gereken ‘para’yı; yaşamın ‘amacı’ yaptıkları gibi, ‘para’ya tap(tır)ıyorlar, böylece sistemi yerinden oynatıyorlar!!!

  1. Beyaz yaka aldatmacası | Doğa + Yaşam ve Politik Yazılar =Paylaşım Sitesi

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın