Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği

Seçim öncesinde, muhalefetin sığınmacı sorunu baskısının da etkisiyle Suriye’yle normalleşme konusunda kimi adımlar atan AKP iktidarı, seçim sonrasında konuya ilgisiz görünüyor.

Hatta AKP’nin kimi uygulamaları, örneğin BM’deki Suriye’nin egemenliğine aykırı oylamada aldığı tutum, örneğin beş bin kişilik yeni bir birliği eğiterek ÖSO saflarına katması, örneğin İdlib ısrarı, normalleşmenin önündeki “katı tutuma” işaret ediyor.

Tahran’da normalleşme konuşuldu

Kuşkusuz Türkiye’nin Suriye’yle normalleşme ihtiyacı, birincisi iç politikadaki sığınmacı sorunu nedeniyle, ikincisi de dış politikadaki “Ortadoğu’daki büyük değişim” gerçeği nedeniyle, aslında AKP’nin karşı-iradesinin üstünde bir ihtiyaçtır.

Ancak o ihtiyacın iç politik mücadele açısından şu anda AKP’ye dayatılamamasında, seçim sonrasında muhalefetin içinde düştüğü girdabın kuşkusuz önemli etkisi var…

Ama dış politikada elbette öyle değil.

Nitekim konu Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat’ın Tahran ziyaretinde gündeme geldi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan normalleşmede ne durumda olunduğunu ortak basın toplantısında şu sözlerle açıkladı:

“Şimdiye dek savunma bakanları ve dışişleri bakanları düzeyinde birkaç tur müzakere yapıldı. Son oturumda ise Türkiye askeri güçlerinin zamanlamaya göre askeri güçlerini sınırlarının gerisine çekmesi önerildi. Suriye Devlet Başkanı da aynı mantık üzerinden ortak sınırların güvenliğinin temin edilebileceğini belirtiyor. Tahran ve Moskova ise garantör ve kolaylaştırıcı aktörler olarak çabalarını sürdürecek (tasnimnews.com, 1.8.2023).

‘Kademeli geri çekilme’ formülü

Konu Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesi sırasında gündeme gelmiş ve EsadTürk askerinin Suriye’den çekilmesini” normalleşmenin şartı olarak ortaya koymuştu.

Moskova ve Tahran ise normalleşme ihtiyacı gereği daha makul bir yol bulmak için, masaya “kademeli geri çekilme” önerisini koymuştu.

Bu öneri önceki görüşmelerde Şam tarafından kabul edildi ancak Ankara yanıtlamış değil…

Tersine, “kademeli geri çekilme” konusuna tepki gösteren Ankara destekli Suriyeli cihatçı örgütlerin eylemleri, bu konuda AKP’nin işaret edeceği kademeleri bile şu aşamada kilitlemiş durumda.

Deyim yerindeyse AKP, kendi yarattığı cihatçı canavarlarıyla bölgesel ortakları arasında sıkışmış durumda…

Bir tek AKP ve İsrail karşı

Ancak Ankara açısından hesabı yapılması gereken şey artık şu:

12 yıl önce AKP’nin liderliğinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar başta olmak üzere bölge ülkelerinin tamamı Beşar Esad’ın karşısındaydı.

12 yıl sonra ise durum şu: AKP dışında Beşar Esad karşıtlığını sürdüren bölge ülkesi bir tek İsrail kaldı!

AKP, Astana müttefiklerinin açtığı ve kolaylaştırdığı Suriye’yle normalleşme yolunda ilerlemediği taktirde, bölgede ikinci kez “yalnız” kalmış olacak; üstelik yalnızlığına İsrail’in ortaklığı nedeniyle, bu kez iç kamuoyuna yalnızlığını “değerli” diye pazarlama şansı da olmayacak!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
3 Ağustos 2023

  1. Mehmet Yavuz Dedegil adlı kullanıcının avatarı

    #1 by Mehmet Yavuz Dedegil on 04/08/2023 - 04:49

    Türkiye’nin iç, dış ve ekonomide hangi politikaları uygulaması gerektiğini yazmanın bir faydası yok, çünkü Türkiye, Türkler veya onlara seçtirilen politikacılar tarafından yönetilmiyor.
    Aynı 2.ci dünya savaşını „kayıtsız şartsız kaybeden“ Almanya ve savunmasını NATO’ya teslim eden diğer Avrupa ülkeleri gibi, Türkiye de kayıtsız şartsız ABD yönetiminde. Íktidar kadar muhalefet de ABD tarafından yönetiliyor.
    Türkiye 23. Şubat 1945 Ankara Antlaşmasıyla, sanki Almanya ile birlikte savaşı kaybetmiş gibi, TC devlet yönetimini ABD’ye teslim etmiştir. 1946 Kahire borç antlaşması ve aynı sene bütün eğitimin ABD’ye teslim edilmesi, 1950 de NATO’ya da girmekle, TC artık bağımsız bir devlet olmaktan çıkmıştır.
    1945 sonrası Ankara hükümetleri, ABD’nin bir kuklasından ibarettir. 1960 ihtilalinde bile Ankara radyosundan „NATO ve CENTO’ya sadığız“ diye ilan edilmiştir.
    NATO bugün Türkiye’yi koruyan değil, Türkiye için en tehlikeli ittifaktır; gereğinde ve uygun gördüğünde Türkiye’yi bölecektir. Bunun hazırlıkları, Afgan ve arap-kürt-islamist savaşçıları, yabancı mafya çetelerini Türkiye’ye doldurarak, çıkarçı-işbirlikçi tarikatları güçlendirerek yapılmıştır.
    Millet olarak bugün düşünmemiz gereken tek konu budur, ve bu konuda bölünme için hazırlanmış siyasi muhalefetten hiçbir fayda beklenemez.
    Çok muhtemel olan bir iç savaşı, TC’yi kurtarmak için kim ve hangi güçle yönetecektir?

  1. Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği | Doğa + Yaşam ve Politik Yazılar =Paylaşım Sitesi -(okuyup düşünmek için!)

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın