Ortadoğu’da, İsrail-Filistin sorununda emperyalizmin oluşturduğu bir statüko var. ABD bu statükoyu İsrail lehine şöyle kullanmaktadır: İsrail Filistinlileri öldürerek alan boşaltıyor, sonra oraya “Yahudi Yerleşim Bölgesi” kuruyor, ardından işgali genişletiyor ve toplamda da ele geçirdiği toprakları büyütüyor. Bu 75 yıllık kısa İsrail tarihidir.
ABD bu statükoyu, aynı zamanda İsrail ile Filistin arasındaki arabuluculuğu tekeline almakta; o yolla asıl çözümün etrafında dolanmakta ve müzakereleri Filistin Devleti’nin kuruluşundan uzaklaştırmakta kullanıyor.
Neden? Çünkü İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını savunmakta kullandığı ileri bir karakoldur. ABD Başkanı Biden, bu gerçeği 37 yıl önce çok net bir şekilde dile getirmiş: “Eğer İsrail olmasaydı, ABD bölgede kendi çıkarlarını korumak için bir İsrail yaratmak zorunda kalacaktı.”
Statüko: Tek devlet, iki halk
İsrail olmasaydı İsrail yaratacak olanlar, Filistin’in “devletli” varlığını ise reddediyorlar. ABD’nin zaman zaman “iki devletli çözümü” dillendiriyor olması ise çok kutupluluğun Ortadoğu’da oluşturduğu yeni dengeler karşısında izlediği manevrayla ilgilidir, gerçekleşmesini istediğinden değil!
ABD, “iki devletli çözüm” derken, “tek devletli, iki halklı” statükoyu savunmaktadır fiilen.
Aksa Tufanı operasyonu, işte bu statükoyu bozma potansiyelini ortaya çıkarabilir. Elbette Netanyahu yönetimi, yönetiminin itibarını zedeleyen bu operasyon karşısında Gazze’ye misliyle kayıp verdirecek saldırılar düzenleyecektir.
Çünkü İsrail 50 yıl sonra ilk kez binden fazla kayıp verdiği bir saldırıyla karşılaşmış, üstelik bölgedeki en üst düzey komutanının bile evinden iç çamaşırlarıyla esir alınıp götürüldüğü görüntülerle büyük itibar kaybetmiştir.
Peki Netanyahu daha fazlasını yapabilir mi?
“İki devletli çözüm”cülük güçlenebilir
Savaş elbette Lübnan’a sıçrayabilir; oradan da Suriye ve İran’ı etkileyebilir. Böyle bir olasılık var.
Ama daha güçlü olasılık şudur: Ağır bir bombardıman ve kısmi bir kara harekâtından sonra, uluslararası koşullar ve İsrail iç çelişkileri, Tel Aviv’i masaya oturmaya zorlayabilir.
İsrail’in iç çelişkileri ortada: İsrail halkı, umulduğu gibi “savaşta iktidarın arkasına dizilme” tuzağına düşmedi. Tersine, 5. gün de geride kalırken, Netanyahu’nun işgalci politikalarını olanlardan sorumlu tutan anlayış sürüyor. Öyle ki Haartez hâlâ “Netanyahu, İsrail başbakanı olarak görevine devam edemeyecek bir çete lideridir” yayınlarını sürdürebiliyor. Dolayısıyla İsrail halkını arkasına alamamış bir iktidarın, savaşı bölgeselleştirebilmesi zordur.
Uluslararası koşullar ise ortada: Son yıllarda Ortadoğu’daki tüm gelişmelerde inisiyatif ABD’de değil, Çin ve Rusya’yla işbirliği yapan bölgededir.
Bu iki durum, İsrail-Filistin sorunundaki statükonun artık sürdürülemez olduğuna işaret etmektedir ve buradan, beklenilen aksine daha güçlü bir “iki devletli çözüm”cülük çıkabilir.
Barış savaştan doğar
Roma, İkinci Tapınağı iki bin yıl önce yıktı ve Yahudileri sürdü. Romalılardan hesap sorabilecek durumda değiliz. İki bin yıl içinde yaşananları da olmamış kabul edemeyiz. Özetle, İsrail’in ancak üzerindeki Mescid’i Aksa’yı yıkarak Üçüncü Tapınak hedefine ulaşabileceği bir olasılık yok. Dolayısıyla çözümü dünde değil, bugünde aramak mecburiyetindeyiz.
Bugün ise tablo şöyledir: Filistinliler İsrail’i yok edemez, İsrail de tüm Filistinlileri öldürüp bitiremez. Bu sürgit durumunun ise iki halka faydası yoktur. Bundan beslenenler, iki halkın durumu üzerinden ekonomik ve siyasi olarak nemalananlardır.
Barış, barıştan değil, savaştan doğar. Bölge, iki devletli çözüme, bugün dünden, yarın bugünden daha yakın…
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
12 Ekim 2023
#1 by Hakan Doğan on 13/10/2023 - 11:45
Emeğinize sağlık
Analiz çok doğru