POWELL-GÜL GİZLİ MUTABAKATI YÜRÜRLÜKTE – KUKLA DEVLET İNCİRLİK’TEN KORUNUYOR

POWELL-GÜL GİZLİ MUTABAKATI YÜRÜRLÜKTE

Kukla devlet İncirlik’ten korunuyor

Erdoğan-Gül ikilisi, ABD tezkeresi 1 Mart’ta reddedilince, “gizli mutabakat”la tezkereyi TBMM’nin etrafından dolanarak uygulamaya koydular. 23 Haziran kararı, ABD için sadece rotasyon değil, esas olarak kukla devletin korunması anlamına geliyor. ABD’nin gündeminde, rotasyonun ardından, “operasyonel kuvvet”le İncirlik’ten bölgeye müdahale planı var. ABD, Türkiye’nin batısından kuzeydoğusuna kadar uzanan bölgelere üs kurarak ülkemizi kuşatıyor…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Dergisi
18 Ocak 2004

Türk Milletinin ve TBMM’nin iradesi, 1 Mart tezkeresini reddederek ABD askerlerinin Türkiye’yi işgaline geçit vermeyince, Erdoğan-Gül ikilisi 3 Kasım seçimlerinin diyeti olarak “gizli mutabakat” imzaladı ve bu mutabakat doğrultusunda hazırladığı gizli kararlarla, ABD adına TBMM’nin etrafından dolanarak tezkereyi dolaylı kabul ettiler.

Erdoğan-Gül ikilisi, Türkiye’nin milli politikalarını hiçe sayarak, ABD ile imzaladıkları “gizli mutabakat”ın gereklerini Washington yönetimi adına yerine getirdiler… Özellikle Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’in 15-19 Haziran tarihli ABD ziyareti, mutabakatın birçok maddesinin yürürlüğe konulması kapsamında değerlendiriliyor.

TARİH TARİH, GİZLİ MUTABAKAT

Tarih 2 Nisan 2003: Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’la “gizli mutabakat” imzaladı.

Tarih 24 Mayıs 2003: Gül, Powell’la yaptığı görüşmenin perde arkasını Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na anlattı: “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki. Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var.”

Tarih 26 Haziran 2003: Ulusal Kanal muhabiri Özer Çetinkaya, Gül’e Sedat Sertoğlu’na verdiği röportajı hatırlattı ve “ABD’yle yapılan gizli anlaşmayı” sordu. Gül, “Böyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum” yanıtını verdi.

Tarih 13 Temmuz 2003: İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin İstanbul İl Merkezinde düzenlediği basın toplantısıyla “gizli mutabakat”ı açıkladı.

Tarih 17 Temmuz 2003: Abdullah Gül, Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat’la görüşmesinin ardından basınla yaptığı sohbet sırasında şöyle diyor: “Tezkerenin reddinden sonra Powell’ın Türkiye’ye yaptığı ziyarette bölgede yapılması gerekenleri beraber kararlaştırdık.”

ROTASYON BAHANE, NİHAİ AMAÇ KONUŞLANMA

ABD, 1 Mart 2003 tarihinden sonra, Türkiye’ye asker konuşlandırma amacından vazgeçmedi. ABD’nin Almanya’da bulunan 90 bin askerini Türkiye’ye yerleştirmek istediği, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Marc Grossmann’ın 9 Aralık 2003 tarihli Türkiye ziyaretinde de gündeme geldi.

ABD askerinin Türkiye’ye yerleştirilmesi için bulunan pratik yol; “Rotasyon, transit geçiş, geçici operasyonel kuvvet bulundurma” adı altında başta İncirlik olmak üzere bazı havaalanı ve limanların kullanılmasıydı. Gül-Powell gizli mutabakatının 5. maddesi yürürlüğe konulmalıydı: “Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak.”

ABD’nin amacı Kukla Devleti koruyacak ve Ortadoğu’da operasyon yapacak “geçici kuvvet” bulundurmak; nihai amacı Türkiye’ye asker yerleştirmek; bahanesi ise “rotasyon”!

Erdoğan-Gül ikilisi, 5. maddenin yürürlüğe konulması için “1 Mart tezkeresinin dolaylı kabulü” anlamına gelen 23 Haziran 2003 tarihli 5755 sayılı gizli kararı çıkardılar. Bu kararın gizliliği 16 Kasım 2003’te kaldırıldı ancak Resmi Gazetede yayımlanmadı. Bakanlar Kurulu’nun 5755 sayılı “Gizliliği kaldırılmış kararı” şöyle: “BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü teyit eden istikrar ve güvenliğin sağlanması, yeniden yapılanması ve bu ülkeye insani ve diğer yardımların ulaştırılabilmesine ilişkin 22 Mayıs 2003 tarihli ve 1483 sayılı kararının uygulanmasına ilişkin faaliyetler kapsamında, Genelkurmay Başkanlığı’nca belirlenecek ilkeler ve usuller ile tespit edilecek liman, havaalanı, tesis ve üslerin söz konusu kararda amaçlar doğrultusunda dost ve müttefik ülkelerce askeri malzeme, teçhizat ve personel nakli de dahil lojistik destek maksadıyla, bu kararname tarihinden itibaren 1 yıl süre ile kullanılmasına izin verilmesi 23 Haziran 2003 tarihinde kararlaştırılmıştır.”

ERDOĞAN TOPU GENELKURMAY’A ATTI

Erdoğan-Gül ikilisi, konu kamuoyuna yansıyana kadar suskun kaldı! ABD basını, İncirlik’in “rotasyon”a 1 Ocak 2004’te açıldığını, 7 Ocak’tan itibaren rotasyonun başladığını yazınca Hükümet yetkilileri “olağandışı bir durum olmadığını” söylemekle yetindiler. Öyle ki, Başbakan Tayip Erdoğan, 11 Ocak’ta gazetecilerin ısrarlı soruları karşısında topu Genelkurmay Başkanı’na attı. Basına yansıyan gelişmelerin resmi açıklama olmadığını söyleyen Erdoğan, resmi açıklamanın Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılacağını açıkladı. 12 Ocak 2004 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısının en önemli gündem maddesi, konunun kamuoyuna “nasıl yutturulacağıydı?” Toplantı sonrasında basının karşısına çıkan Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, konuyu 1483 sayılı BM kararına dayandırdıklarını belirtti: “1483 sayılı BM kararı çerçevesinde alınmış bir Bakanlar Kurulu kararıdır. Bunun gereğinin, ilke ve usullerinin tespiti de Genelkurmay Başkanlığımıza bırakılmıştır. Tartışılan konunun özü, Anayasa’nın 92. maddesi ve BM’nin 1483 sayılı kararı ve Bakanlar Kurulu kararıdır…” Bakan Çiçek, bir gazetecinin “Bakanlar Kurulu kararının 1 Mart tezkeresinden ne farkı var?” sorusuna, “Çok fark var. O gün, 1483 sayılı karar yoktu. O Meclis’in yurt dışına asker göndermesi, yabancı ülke askerlerinin başka ülkelere Türkiye üzerinden geçmesiydi. O zaman BM kararı yoktu” karşılığını verdi. Çiçek, Anayasa’nın 92. maddesi uyarınca bu konuda bir Meclis kararına ihtiyaç olmadığını iddia etti. Ulusal Kanal’ın “asker konuşlandırılacak mı?” sorusuna Bakanlar Kurulu Sözcüsü Cemil Çiçek “hayır” yanıtını verdi.

HÜKÜMET, KARARI MİLLETTEN SAKLADI

Peki, hükümet, imzaladığı bir kararın arkasında neden duramadı? Topu neden Genelkurmay’a attı? Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan Erdoğan’ın topu kendisine atmasına rağmen neden 5 gün boyunca resmi açıklama yapmadı, 16 Ocak’a kadar sustu?

  1. 23 Haziran 2003 Bakanlar Kurulu kararı, hükümetin “yok” dediği “gizli mutabakat”ın 5. maddesinin yürürlüğe konulması.
  2. Hükümet bu nedenle, kararın gizlilik süresi kalktığında, yani 16 Kasım’da, kararı Resmi Gazete’de yayımlatmadı.
  3. Kararın içeriği hukukumuza aykırı. BM Güvenlik Konseyi’nin 22 Mayıs 2003 tarihli 1483 sayılı kararı; a) Irak’ın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığının korunması yolunda b) güvenlik ve istikrarının sağlanması için c) insani yardım yapılmasını istiyor. Oysa, Irak’ın uluslararası hukuk çerçevesi içinde fiilen işgal altında olduğu bir durumda, işgali sürdürecek olan Amerikan askerilerine transit geçiş sağlamak, “insani yardım” olmayıp, tam tersine 1483 sayılı kararın ihlalidir.
  4. Hükümet, TBMM’yi by-pass ederek imzaladığı kararla, Anayasa’nın 92. maddesini ihlal etmektedir. Türkiye’de yabancı asker bulundurma yetkisine izin verme, 92. maddeye göre TBMM’nindir. Dışişleri yetkilileri ise 92. maddenin “… yabancı ülke askerlerinin Türkiye sınırları içinde bulundurulması …”nı kapsadığını, ancak ABD askerlerinin “Türkiye’de gecelemeden, uçak değiştirilmesini gerektirecek süre kadar bulunup, transit geçeceklerini” iddia ediyorlar. Hükümet’in hukuk dışı uygulamasına kılıf bulma yönünde yapılan bu açıklamalara, daha 1.5 yıl önce Türkiye’nin başbakanı olan Bülent Ecevit şu çarpıcı yanıtı verdi: “ABD askerlerinin Türkiye’ye kaşı kullanılmayacaklarına nasıl güvenebiliriz?”

AKP’NİN İNCİRLİK SAVUNMALARI

AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in 12 Ocak 2004 tarihli açıklaması: “Askerler transit geçiş için İncirlik Üssü’ne inip, buradan transfer edilecekler. Burada tezkere içeriğiyle ilgili bir konu yok. Şu anda Boğazlar’dan da transit geçen bir takım şeyler var

Aydınlık Başbakan’a soruyor: Ülkenin tartıştığı en önemli güvenlik sorununa Grup başkan vekilinizin gayrıciddi tutum sergilemesini nasıl değerlendirdiniz?

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 13 Ocak 2004’te “gizli kararı” şöyle savundu: “BM’nin üye ülkelere mecbur ettiği çerçeve içerisinde imkanlarımızı üye ülkelere açmıştık. Irak’ın istikrarına, güvenliğine ve Irak’a insani yardım yapacak ülkelere Türkiye imkanlarını açmıştı”

Aydınlık soruyor: BM sizi nasıl mecbur edebilir? BM, gizli kararı imzaladığınız tarihte, örneğin Güvenlik Konseyi üyesi olan Suriye’yi niye mecbur etmedi?

İNCİRLİK, ABD’NİN YALNIZCA ROTASYON YAPACAĞI BİR ÜS MÜDÜR?

İncirlik Üssü, ABD’nin 1. Körfez Savaşı sonrasında kukla devleti oluşturmak için, 36. paralelin üstünü, yani Irak’ın kuzeyini askeri yollarla korumuştu. Geçen 13 yıllık süre, ABD’nin İncirlik Üssü’nü kullanarak, PKK’ye silah ve yardım malzemesi dağıtmasından, İncirlik’ten kaldırdığı uçaklarla TSK helikopterlerini taciz etmesine kadar pek çok örnekle dolu.

İncirlik’in ne anlama geldiğini, ABD’nin kukla devlet için aktör rolü verdiği IKYB’nin Bölgesel Yönetim Sorumlusu Behram Salih açıkça itiraf etti: Salih, 12 Ocak 2004’te  NTV’ye verdiği demeçte Irak’ta federal bir yapı tesis edilmesi gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Komşumuz Türkiye’nin, Türk dostlarımızın bunu anlaması çok önemli. Irak zaten bölünmüş durumda. Ortada bir Kürdistan var… Amerikalıların ve İngilizlerin, İncirlik’ten bize sağladığı koruma ile Irak’ın geri kalanından zaten bağımsızız.”

Behram Salih, Kerkük’ün coğrafi, tarihi olarak ve nüfus yapısı bakımından Kürdistan’ın bir parçası olduğunu iddia etti ve gerekirse bunun için referanduma gidilmesini istedi.

ABD açısından İncirlik’i kullanmanın rotasyondan daha çok şey ifade ettiğini bizzat ABD’li yetkililer açıklıyor. ABD’nin Avrupa’daki Hava Kuvvetleri Komutanı Robert Folesong, 14 Ocak 2004’te yaptığı açıklamada şöyle diyor: “Bu bizim için hem stratejik, hem de askeri olarak önemli. İncirlik’in Amerikan ordusuyla bağlantılandırılmasının bizim için yararının büyük olacağını düşünüyorum”

Kaldı ki, ABD’nin tek niyetinin rotasyon olmadığını açıkça ortaya koyan bir başka gelişme, Washington’un Ankara’dan Konya Üssü’nü de istemiş olması. Ulusal Kanal, 13 Ocak 2004’te, ABD’nin İncirlik’in yanı sıra Konya’daki hava üssünü de eğitim amaçlı kullanmak için talepte bulunduğunu gündeme getirdi. Habere göre, ABD, NATO kapsamında olmayan Konya Havaalanını Türkiye ile imzalanacak “özel bir mutabakatla” kullanmak istiyor. Ulusal Kanal’ın haberinden 3 gün sonra, ABD yetkililerinden itiraf geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Adam Ereli, 16 Ocak 2004’te “ABD Türkiye’de İncirlik dışında bir üs daha kullanmayı düşünüyor mu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Dünya genelinde ABD askeri gücünün yeniden yerleştirilmesiyle ilgili bir düzenlemeye gidiyoruz. Bu düzenlemenin dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye üzerinde de etkisi olacak.”

ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA VE KUKLA DEVLETİ KORUMA ÜSLERİ

ABD, son bir ayda, batıdan başlayarak kuzeydoğuya kadar Türkiye’yi kuşatacak şekilde askeri konuşlanma yapıyor.

Batı’dan kuşatma

Balkan Bilgi Ağı, ABD’nin Balkanlarda 100 bin kişilik bir gücü sürekli faal tutmak için Bulgaristan, Romanya ve Makedonya’da yeni üsler açtığını duyurdu.

Güneybatıdan kuşatma

Kıbrıs Rum Kesimi’nde yayımlanan Kipros Simera gazetesi, 12 Aralık 2003 tarihinde, ABD’nin İspanya’daki Maron Hava Üssü’nü Kıbrıs’a taşıyacağını açıkladı. Kipros Simera gazetesi, İngiltere’nin Kıbrıs’taki iki üssünden biri olan Agratur’un “ABD’nin ölüm üssü haline geleceğini” belirterek, “NATO üsleri Girit ve İncirlik’le birleşecek” ifadesini kullandı.

ABD’nin İspanya’daki üssünü Kıbrıs’taki İngiliz Agratur üssüne taşıma kararını değerlendiren KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, ABD’nin Türkiye’yi kontrol etmek için adaya askeri kuvvet getirdiğine dikkat çekti. Denktaş, Kıbrıs’taki ABD üssünün Türkiye’yle birlikte Ortadoğu ülkeleri ve Rusya için de bir tehdit oluşturacağını vurguladı.

Güneydoğudan kuşatma

6 Ocak’ta Ulusal Kanal’a değerlendirmelerde bulunan askeri bir uzman, ABD ve İsrail’in, Türkiye’nin ulusal güvenliği için Irak’ın kuzeyinde operasyon yapmasını ne pahasına olursa olsun engellemek istediğini, ABD’nin bu amaçla İncirlik kadar stratejik konumda olan K.Irak’taki üslerine son dönemde takviye yaptığını açıkladı. Askeri uzmana göre Telafar ve Musul’daki eski havaalanlarını askeri üsse dönüştüren ABD, üslere ağır bombardıman uçakları getirdi.

Kuzeydoğudan kuşatma

Gürcistan’daki ABD destekli darbenin ardından, Kafkaslardaki ABD askeri varlığının hissedilir oranda arttığı ve var olan üssün güçlendirildiği bildirildi.

23 Haziran 2003’te çıkarılan bu gizli kararın 9 gün sonrasında, 4 Temmuz 2004’te, Irak’ın kuzeyinde Türk askerinin kafasına çuval geçirildi. Ancak karar yırtılıp çöpe atılmadı!

ABD, İspanya’daki üssünü Kıbrıs’a taşıma kararı aldı. Denktaş uyardı: “ABD üssü Türkiye için tehdit oluşturur.” Ankara’dan tek bir tepki gelmedi!

1.5 yıl önceki Başbakan Ecevit uyardı: “ABD, Türkiye’yi Akdeniz ve güneydoğudan baskı altına aldı. Aynı zamanda her türlü amaç için kullanabileceği koskoca bir orduyu ‘operasyonel’ adı altında Türkiye’ye yığmaktadır.” Türkiye’nin savunma ve güvenliğinin zaafa uğratılmasına, devletin ilgili kurumlarından tek bir tepki gelmedi!

İncirlik konusu gündemdeyken, IKYB’li Behram Salih açıkladı: “Amerikalıların, İncirlik’ten bize sağladığı koruma ile Irak’ın geri kalanından bağımsızız.” Irak’ın kuzeyinde “kırmızı hat”tı korumaya yönelik tek bir açıklama gelmedi!

Anayasa ihlal edilerek, Hükümetin Amerikan askerini dolaylı olarak ülkemize kabul etmesine, devletin merkezi kurumlarından tek bir tepki gelmedi?

Hükümet, Türk milletini gerçekdışı açıklamalarla oyalarken, 3 günde 700 Amerikan postalı yurdumuzu çiğnedi! Daha nereye kadar???

—–

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK:
”Gizli Mutabakat’ın İncirlik’ten başka maddeleri de var”
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 15 Ocak 2004’te Partisinin İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı yaparak, AKP hükümeti ile ABD arasında yapılan Gizli Mutabakatın İncirlik dışındaki hükümlerini bir kez daha açıkladı. Perinçek, 13 Temmuz 2003 günü yaptığı basın toplantısında Gizli Mutabakatı madde madde açıkladığına dikkat çekerek kamuoyuna şu bilgileri verdi:
İncirlik’in Amerikan Ordusu’na açıldığını öğrenmek için, dört gün önceki Wall Street Journall’in haberini beklemeye gerek yoktu. 13 Temmuz 2003 günü yaptığım basın toplantısında açıklamıştım. ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Gül arasında 2 Nisan 2003 günü yapılan görüşmelerde iki sayfalık ve 9 maddelik bir mutabakat metni kabul edilmişti. İncirlik’in ABD savaş uçaklarına açılması taahhüdü o mutabakatta bulunuyordu. Gül, bu gizli antlaşmayı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmişti.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’in 15-19 Haziran 2003 tarihleri arasındaki Washington temasları, Gizli Mutabakat zemininde yürütülmüştür. Ziyal’in temaslardan sonra Dışişleri Bakanlığı’nda yaptığı özel toplantıda, verdiği bilgiler de Gizli Mutabakat ile aynı yöndeydi.
Erdoğan-Gül hükümeti, 23 Haziran 2003 tarihli Gizli Kararnameyi bu mutabakat metnini esas alarak kabul etti. 11 Türk subay ve astsubayının bir ABD bölüğü tarafından Süleymaniye’de esir alınmasından sonra, hükümet ile ABD hükümetinin yetkili kıldığı üst düzey yöneticiler arasında çok gizli görüşmeler yapıldı ve daha kapsamlı bir mutabakata varıldı.
Genelkurmay’ın 13 Temmuz 2003 günlü basın toplantısında da belirttiğim üzere, Gizli Mutabakat’tan haberi vardır. Bazı noktalara itiraz ettiği belirtilmekteydi. Genelkurmay’ın razı edilmesi işlemi, bu nedenle 30 Ağustos sonrasına bırakılmıştı. 13 Temmuz 2003 günü yaptığım basın toplantısında, ABD ile Türkiye arasındaki Gizli Mutabakat’ı 14 maddede özetleyerek kamuoyuna açıkladım ve 16 Temmuz 2003 günü TBMM üyelerine yazdığım bir mektupla tek tek bütün milletvekillerine bildirdim. Gerek basın toplantımda gerekse milletvekillerine yazdığım mektupta, Gizli Mutabakat’ın 5. maddesi gereği, Erdoğan hükümetinin, İran'a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlarda, ABD'ye şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlama taahhüdü altına girdiği belirtiliyordu.
Gizli Mutabakat maddelerin çoğu hayata geçirilmektedir ve önümüzdeki dönemde hepsi tekrar tekrar kamuoyunun önüne gelecektir.
GİZLİ MUTABAKATIN ÖZETİ
1.Türk askeri Irak'ın kuzeyinden çekilecek.
2.Türk ordusunun sınır harekâtlarına son verilecek.
3.PKK/KADEK'E karşı Türkiye içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4.Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK'ya karşı ABD'nin onayını almadan askerî harekâtta bulunursa, Türkiye'ye ambargo ve askerî yaptırım uygulanabilecek.
5.ABD'nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek verilecek.
6.Türk ordusunun asker ve silah gücü indirilecek.
7.Irak'ın kuzeyinde ilan edilecek kukla devlet, Türkiye tarafından resmen tanınacak.
8.PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9.PKK/KADEK yasallaştırılacak.
10.Hazırlanan Yerel Yönetimler Yasasıyla belediyeler özerkleştirilecek.
11.Türkiye'de dört yıl içinde aşamalı olarak federasyona geçilecek.
12.Kıbrıs'ta, Denktaş "Arafat modeli" uygulanarak devredışı bırakılacak ve  Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak.
13.Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak.
14.Ermenistan'a yönelik kısıtlamalar kaldırılacaktır.
GİZLİ MUTABAKATIN TEMMUZ AYINDA AÇIKLAMADIĞIM MADDESİ
13 Temmuz 2003 günü yaptığım basın toplantısında, gizli görüşmeler ve Gizli Mutabakat hakkında “bugün açıklanmasını uygun bulmadığım” maddeleri ilerde açıklayacağımı belirtmiştim. O zaman kamuoyunda ve özellikle Türkmenler arasında bir telaş yaratmaması için, şu maddenin açıklanmasını ileri tarihe bırakmıştım:
Kuzey Irak’taki Kürdistan sınırları içinde, özellikle Kerkük, Süleymaniye ve Musul’da yaşayan Türkmenler, ABD tarafından güvenli biçimde Bağdat'a ve Irak'ın diğer bölgelerine taşınacak, onlara taşındıkları yerlerde iş olanakları sağlanacak.
KUKLA KÜRT DEVLETİNE BEKÇİLİK İNCİRLİK'TEN YAPILIYOR
1990 sonrası Türkiye hükümetleri, ABD ve İsrail’in Kuzey Irak’ta bir kukla devlet kurmalarına destek olmuşlardır. Ortadoğu’da ikinci bir İsrail işlevi gören bu devlet, şimdi genişleme aşamasına gelmiştir. ABD ve İsrail için vazgeçilmez olan bu kukla devlet, ancak güneye ve kuzeye doğru genişleyerek varlığını sürdürebilir.
Genişlemenin birinci aşaması, artık uygulanmaktadır. Kukla devlet, güneye petrole, Kerkük’e doğru genişletilmektedir. ABD, bu uygulamanın güvenliğini İncirlik’ten sağlamaktadır. İncirlik, bugün Irak'ın toprak bütünlüğünü, Irak halkını ve Irak Türkmenlerini vuran bir merkezdir. İkinci aşama, kuzeye, yani Türkiye'ye doğru olacaktır. Bunun hazırlıkları da başlamıştır.
İncirlik üssünün ve ABD’nin Türkiye’den istediği diğer askerî kolaylıkların tek bir amacı vardır: Kuzey Irak’taki Kukla devletin bekçiliğini yapmak ve genişleme operasyonunu yürütmek. Tayyip Erdoğan yönetimi, İncirlik’i ABD’ye açarak ve diğer askeri kolaylıkları sağlayarak, açıkça Türkiye'nin bölünmesine, bilerek hizmet etmektedir. Tayyip Erdoğan yönetimi, Türk Ceza Kanununda tanımlanan en ağır suçu işlemektedirler.
BU İKTİDARDAN KURTULMAK YAKICI SORUN
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, ABD tarafından iktidara getirildikleri günden beri Türkiye'yi içerden vurmaktadır. Bu ihanet mutabakatını kabul eden ve uygulamaya geçen iktidar meşruluğunu kaybetmiştir. Bu iktidar, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde yeni
mevziler elde ederse, Türkiye'yi bölmeye hizmet eden Gizli Mutabakatları uygulamada yeni bir atağa geçecektir. Bu iktidardan kurtulmak, Türkiye için varlık yokluk sorunudur.
DERHAL MİLLİ HÜKÜMET
Türkiye'nin ABD'den gelen tehdide karşı bütün kuvvetini ve imkânlarını harekete geçirmesi, ertelenemez bir görevdir. Bunu başarmak için milli bir hükümetin kurulması şarttır.

—-

ABD ASKERLERİNİN BİZE KARŞI KULLANILMAYACAĞINA NASIL GÜVENİLİR?

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 13 Ocak 2003’te yaptığı yazılı açıklamada, “ABD, Türkiye’de 60 bin asker görevlendirecekmiş. Ama bu güç Türkiye’de yerleşik bir askeri güç olarak değil, sadece ‘operasyonel’ nitelikte olacakmış. O nedenle de Türk Hükümeti’nin Meclis’den izin almasına gerek olmayacakmış” ifadelerini kullanarak şunları kaydetti:

“Diyelim ki Amerikan yönetiminin iddiası doğrudur. Ama Irak işgal edildikten sonra yanı başımızda o kadar büyük bir askeri güce gereksinme var mıdır? 60 bin kişilik gücün, Türkiye’ye karşı da kullanılmayacağına nasıl güvenilir?  Gerçek şu ki, Türkiye ile Amerika arasında tek kanatlı bir pazarlık yapılmıştır ve bu pazarlıkta Amerika tüm isteklerini kabul ettirmişken Türkiye herhangi bir haklı isteğini gündeme bile getirmemiştir. Tam tersine, Amerika, Türkiye’nin Kıbrıs’taki haklı isteklerini gözardı etmektedir. Bir yandan da Türkiye’nin güneyinde bir Kürt devletini adım adım kurdurmaktadır. Böylece hem Akdeniz’de hem de Güneydoğumuzda Amerika, Türkiye’yi ağır baskı altına almaktadır.  Bunları yaparken de gereğinde her türlü amaç için kullanabileceği koskoca bir orduyu ‘operasyonel’ adı altında Türkiye’ye yığmaktadır. Buna karşılık Türkiye, Kuzey Irak’la ve Kıbrıs’la ilgili haklı isteklerini bile gereğince gündeme getirememektedir.”

—-

ABD ASKERLERİNİN NE KADAR KALACAĞINA KİM KARAR VERECEK?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 13 Ocak 2004’te CHP Gurubu’nda yaptığı konuşmada, İncirlik Üssü’nün kullanılması ile ilgili kararnamenin hukuki niteliğinin tartışmalı olduğunu, Anayasal dayanağının bulunmadığını bildirerek, Danıştay’ın kararnameyi iptal edebileceğini söyledi. Baykal, “Hükümet her zaman olduğu gibi hukuku, Anayasal gerekleri dikkate almadan, üstelik gizli kapaklı halkın dikkatinden kaçırarak olup bitti içine girdi ve bunda da suçüstü yakalandı” diye konuştu. “Anayasa’nın Türkiye’ye yabancı asker gelmesi ya da asker gönderilmesinin TBMM kararına bağlı olduğunu kesin bir şekilde hüküm altına aldığını” belirten Baykal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ne kadar kalacağına kim karar verecektir, neye göre karar verecektir? Hüküm çok net ve açıktır. Merasim gereği gelecek bandolar dışında tek bir asker bile olsa en kısa süre için de olsa Türkiye’ye geliş TBMM’nin kararına bağlıdır.” BM’nin 1483 sayılı kararının da böyle bir işleme izin vermediğini söyleyen Baykal, Danıştay’ın “Hukuki niteliği tartışmalı” bu kararnameyi iptal edebileceğini savundu.

 

—-

HÜKÜMET, TBMM ÖNÜNDE HESAP VERMELİ

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, 14 Ocak 2004’te yaptığı açıklamada, Hükümet’in İncirlik’i Meclis’ten ve milletten saklayarak yabancı silahlı kuvvetlere açtığını belirtti. AKP’nin BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’la ilgili kararının arkasına saklandığına işaret eden Ağar, “karar, Irak’ta silahlı müdahalede bulunan güçlere değil, Irak halkına insani yardım talebini içermektedir” dedi. Anayasa’nın 92. maddesini hatırlatan Mehmet Ağar, Türkiye topraklarına yabancı askerlerin gelişine sadece Meclis’in izin verebileceğini vurguladı. Hükümetin vahim bir hata işlediğini kaydeden DYP lideri, “Hükümet’in Meclis önünde hesap vermesini bekliyoruz.” dedi.

 

—-

AMERİKAN CUMHURİYETİ ÇÖKÜYOR

Amerikalı siyaset bilimci Prof. Dr. James Petras, 11 Ocak 2004’te, Halkevleri, Mülkiyeliler Birliği ve Cosmopolitik dergisi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Emperyalizm, Küreselleşme veDireniş” konulu konferansta konuştu.

ABD’nin, Irak’taki askeri kayıpları ve savaşın ekonomik maliyetinin yüksekliği nedeniyle İran, Suriye ve Küba gibi ülkelere savaş açma cesaretinin pek kalmadığını savunan Petras, “ABD belli bölgeleri işgal edebiliyor ama bu bölgeleri yönetecek yönetimleri oluşturamıyor” dedi. ABD için asıl sorunun, dışarıdaki emperyal askeri operasyonların aşırı genişlemesi ve bu operasyonların maliyetinin aşırı artmasından değil, iç ekonomiden kaynaklandığını ifade eden Petras, “ABD imparatorluğu dışarıda genişler ve yükselirken, Amerikan Cumhuriyeti içeride çöküyor” dedi. ABD’nin büyük bir bütçe ve dış ticaret açığı bulunduğunu belirten Petras, ABD’nin bu açığı ve askeri operasyonların maliyetini, Çin ve Japonya başta olmak üzere dışarıya satılan hazine bonoları ile içeride eğitim, sağlık ve emeklilik başta olmak üzere sosyal hizmetlerdeki hakların kısıtlanmasından elde edilen kaynaklarla karşıladığını bildirdi.  “ABD halkı da askeri operasyonları finanse etmek için sömürülüyor” diyen Petras, halkın bu duruma, eski komünizm tehdidinin yerini alan “sürekli uluslararası terörizm tehdidi” ile ikna edildiğini, “herkesin yatağının altında bir Bin Ladin olduğunu düşündüğünü” savundu.  ABD’de “sürekli turuncu, kırmızı alarmlar verildiğini, sürekli uçakların kaçırılıp binalara intihar saldırıları düzenleneceği sanısına yol açan bir atmosfer oluşturulduğuna” dikkat çeken Petras, “Uluslararası terörizme karşı savaş kavramı, ABD’de sürekli düşen yaşam standartlarının, askeri harcamaların artmasının ve ABD’nin Orta Doğu’da yayılmasının meşrulaştırılması için kullanılıyor” dedi.

 

—–

BARZANİ’YE SUKİAST HABERLERİ

7 Mart 2003 tarihli Özgür Politika gazetesinde, Mehmet Özgül imzalı yazıda, Türk Genelkurmay’ının KDP lideri Barzani’ye suikast yapacağı iddia edilmişti. Özgür Politika’da provokasyon amacıyla yazılan iddia, zamanlama açısından da dikkat çekmişti. 7 Mart 2003, ABD’nin Irak’a saldırısının hemen öncesi ve Türkiye’nin K.Irak konusunda alacağı tutumu tartıştığı dönemdi. Yazının ilgili bölümünü hatırlatalım: “Güneylilerin Türk devletinin gerçek niyetini anlamasında ve tepkilerini yoğunlaştırmasında geçenlerde gözaltına alınıp tutuklanan Türkmen Güvenlik Daire Başkanı ile birlikte ele geçirilen bir sabotaj ve provokasyon timinin verdiği bilgilerin de rolü var. Bu provokasyon timinin, Türk ve Irak istihbarat birimlerinin birlikte gizli operasyonlara girişeceği, Türk Genelkurmayı’na bağlı özel birimlerin Güney Kürdistan’da kitlesel katliamlar planladığı, KDP Lideri Mesut Barzani’ye suikast yapılacağı, yabancı ajans ve basın mensuplarının öldürülerek provokasyon yaratılacağı gibi bir dizi tertip peşinde olunduğunu itiraf ettikleri bildiriliyor.”

Bir yıl önceki iddialar, benzer bir süreçte yeniden piyasaya sürüldü. ABD ve İsrail’in arkasında olduğu bilinen pek çok Ortadoğu internet sitesi, “Barzaniye suikast” haberleri yayınladı.

Aynı süreçte Türk basınında da dikkat çeken bir senaryo gündeme geldi. Güneri Civaoğlu, 31 Aralık 2003 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde bu senaryoyu okurlarına aktardı: “2004 baharının ilk günleri… Irak karışmış. Irak’taki İngiliz kuvvetleri, Basra kenti dışında kontrolü tamamen yitirmişler. Şiilerin isyanı yayılıyor. Günde en az 30 intihar saldırısı ile ABD kuvvetleri bunalmıştır. Bağdat ve çevresine sıkışmıştır. KDP Başkanı Mesud Barzani, ocak ayında bir bombalı saldırıyla yaşamını yitirmiştir. Meydan, her nabza şerbet veren Celal Talabani’ye kalmıştır. ABD, Kürtleri destekleyen İsrail tarafından etkisiz hale getirilecektir.Artık sahne, cumhuriyetin ilanını amaçlayan Talabani ve onun önünü kesmek için anlaşan Türkiye–İran-Suriye’nindir. Ve Ankara’dan işaret gelir, her şey 48 saat içinde başlar, tamamlanır. Dohuk-Akra hattı artık Türklerindir. İran kuvvetleri ise Erbil ve Süleymaniye’yi Talabani güçlerinden temizlemişlerdir. Kerkük ise Arap–Türkmen çoğunluğun kontrolüne geçmiştir. Talabani, İsrailli uzmanlar yardımıyla kaçırılmıştır. Kuveyt’tedir. Avrupalılar, BM’yi devreye sokmuşlardır. BM, ABD’nin karşılık vermesini önlemek üzere, Irak’ta düzeni, Barış Gücü ile kendinsin sağlayacağını ve kısa sürede Irak’ı Iraklılara bırakacak planını açıklamıştır. Bu bir senaryodur. Duyarlı alanlara yakın “M5 Dergisi”nde yayımlandı. Özetle yansıttım. Burası Orta–Doğu… Ama Atatürk’ün laik Türkiye’si çöl kumlarının rüzgarları, güneş ışınlarıyla, şeriatla, üfürükle, tekkelerle oluşturduğu bir ‘serap’ ülkesi değil.”

, ,

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın