ABD SALDIRISINI PERDELEME, TÜRKMENLERİ BÖLME, DİRENİŞİ KIRMA
A. Gül’e Telafer görevi otelde verildi
Henri Barkey Washington’daki otel buluşmasında Gül’e sorar: “ABD’nin Türkmenlere yönelik operasyonu karşısında Türkiye’nin pozisyonu ne olur?” Gül’ün yanıtı, özetle, hükümetinin Kürt federe devletine karşı olmadığı şeklindedir. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantıda Gül’ün yanıtından şu sonuç çıkartılır: “TSK sinirlenmekten öteye geçemez.” Ve Gül görevi gereği; ABD’nin Tel Afer’deki saldırısını perdeler, Türkmenleri Şii-Sünni-Kerküklü-Musullu,Tel Aferli diye böler; direnişi kırar.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Dergisi
19 Eylül 2004
Başbakan Tayip Erdoğan’ın Ocak 2004’teki Amerika ziyareti sırasında bir ara Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, heyetten ayrılarak, Washington’daki bir otelde Henri Barkey ile görüşür. Barkey, Gül’e ABD’nin Türkmenlere yönelik bir operasyonu karşısında Türkiye’nin pozisyonun ne olacağını iskandil eder. Gül, Barkey’e verdiği yanıtta özetle, AKP’nin Kürt federe devletine karşı olmadığını anlatır.
Barkey, Gül’le bu buluşmanın ardından gece Adams Morgan’da bir Türk’e ait Cities adlı lokantaya gider. Kendisini orada Cengiz Çandar, İlnur Çevik, Aslı Aydıntaşbaş ve Behram Salih beklemektedir.
Barkey, Gül’le yaptığı görüşmeyi KYB temsilcisi Behram Salih’e aktarır.
Masada ayrıca Irak’ın kuzeyindeki havaalanı işi de bağlanır. Komisyon 60 milyon dolardır! İlnur Çevik’in aldığı havaalanı işinde Cengiz Çandar da küçük ortaktır. Behram Salih’in üzerinden Kuzey Irak’ta bağlanan havaalanı işiyle ilgili resmi prosedürleri de Abdullah Gül halledecektir.
Akşam Otel’de başlayan süreç, gece lokantada neticelendirilir. AKP hükümeti Kürt federe devletine karşı çıkmayacağını, TSK’nın “bağımsız” Kuzey Irak operasyonunun engelleneceğini, ABD devleti adına Henri Barkey’e iletir.
Kukla devletin ilanına yönelik adım adım hareket edilecek ve bu girişime karşı koyma kararlılığındaki TSK’da hükümet yoluyla pasifize edilecekti.
Yani bir ay önce, Aralık 2003’te Dubai’de imzalan 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasıyla şarta bağlanan durum bir kez daha teyit edilmişti. Dubai’de, yüksek faizle Türkiye’ye verilecek borcun şartı, TSK’nın Kuzey Irak’a girmemesiydi.
‘TSK SİNİRLENMEKTEN ÖTEYE GEÇEMEZ’
Operasyon öncesinde TSK’nın durumu son bir kez daha ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki “gizli toplantıda” ele alınır. 28 Mayıs 2004’te ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye’yle ilgili gizli bir toplantı yapılır. Toplantıda üzerinde durulan konu, Amerika’nın Kuzey Irak’taki kukla devlet girişimine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nasıl tepki vereceğidir. Toplantıda yer alan Henri Barkey, Gül’le ABD devleti adına otelde yaptığı görüşmeden notları aktarır. ABD Dışişleri Bakanlığındaki toplantıda, AKP Hükümetinin Kürt federe devletine karşı olmadığı, Kuzey Irak’taki gelişmeler karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “sinirlenmekten” öteye gidemeyeceği sonucu çıkar.
STRATEJİ DİYARBAKIR’I MERKEZ YAPMAK
Washington’dan dönen Başbakan Tayip Erdoğan, 15 Mart’ta Kanal D’de, Fatih Altaylı’nın programında stratejiyi açıklar: “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı merkez yapacağız”
Stratejinin anlaşması ise ilk AKP hükümetinde, Abdullah Gül Başbakanlığı döneminde imzalanmıştır. Başbakan Abdullah Gül, ABD Dışişleri Colin Powell’la, 2 Nisan’da gizli mutabakat imzalar.
Abdullah Gül’e bu strateji için özel operasyon görevi ise Ocak 2004’teki Henri Barkey aracılığıyla otelde verilir. Görev, Kukla devlet ilanı için Türkmen bölgesinin temizlenmesi esnasında uygulanacaktır. Gül-Powell mutabakat zaptında bu durum şu maddeyle yer alır: “‘Kürdistan’ sınırları içinde kalan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye’deki Türkmenler ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm Türkmenlere iş olanakları sağlayacak.”
İşte Abdullah Gül, bu görevi, ABD’nin Telafer’de Türkmen kıyımı sırasında perdeleme, bölme ve direnişi kırma şeklinde yerine getirir.
İşte Gül’ün telafer’e ilk bomba düştüğü andan itibaren yerine getirdiği görevi:
TELAFER’DE TÜRKMEN KIYIMI
3 Eylül’de başlayan Tel Afer’e yönelik Amerikan saldırısı karşısında Hükümet, bir hafta boyunca hiçbir girişimde bulunmadı. Amerika’nın Tel Afer’e yönelik saldırısı 3 Eylül’de başladı. Ulusal Kanal 4 Eylül’de saldırıyı Türkiye kamuoyuna duyurdu. 5 Eylül’de İşçi Partisi İstanbul’da nöbet eylemi başlattı. 6 Eylül’de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı koltuğunda oturan Abdullah Gül’e Tel Afer’e yönelik saldırı soruldu. Abdullah Gül, olayın Türkmenlerle ilgisi olmadığını ileri sürdü.
Aydınlık, Hükümet’in Tel Afer’deki gelişmeler karşısındaki vahim tutumunu ortaya koyan çok daha ciddi bir bilgiye ulaştı. Tel Afer’deki Amerikan operasyonu ile ilgili istihbarat bir buçuk ay önce Ankara’ya ulaştı. Ancak hükümet hiçbir girişimde bulunmadı.
YENİ IRAK ORDUSU: PEŞMERGE KUVVETİ
Aynı günlerde, şimdi bombalanan Tel Afer kentinde önemli bir açılış vardı. Yeni Irak Ordusu’nun üç tümeninden kuzeydekinin açılışı yapılıyordu. Tümen, stratejik bir bölge olan Tel Afer’e bağlı Kesik’e konuşlandırılmıştı. Tümenin KDP’li komutanı, açış konuşmasında, “artık sınırlardan gelecek saldırılara karşılık verebileceklerini” söyledi. Peşmerge komutanın kastının ne olduğu açık: Türkiye ve Suriye’den gelen “tehdit”.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VERİLEN TALİMAT:
BASINI YÖNLENDİRİN
Ulusal Kanal’ın yayınları ve İşçi Partisi’nin nöbet eylemi, bir hafta susan basının olayın üzerine gitmesini sağladı. Bunun üzerine Gül, Tel Afer konusunda sert bir görüntü vermeye çalıştı. Saldırı başladıktan hemen sonra gazetecilerin soruları üzerine, “Olayın Türkmenlerle ilgisi yok” açıklaması yapan Dışişleri Bakanlığı birden tutum değiştirmiş gibi görünüyordu.
Aydınlık’a ulaşan bilgi, bunun tamamen bir görüntüden ibaret olduğunu ortaya koyuyor. Gül Baltık turundayken, “Türkiye’nin konuyla ilgili ABD nezdinde girişimde bulunması için kendisinin talimat verdiği konusunda basının yönlendirilmesini” istiyordu.
Daha sonra Abdullah Gül’ün Amerikan Dışişleri Bakanı Powell’la görüştüğü açıklandı. Gül Powell’a “Tel Afer’deki durum gözden geçirilmezse Irak’ta işbirliğini keseriz” dediğini açıkladı.
AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ’NİN AÇIKLAMASI
Ancak Amerikan Büyükelçiliği kaynakları, Gül’ün açıklamasındaki sözlerini basından duyduklarını, ayrıca operasyonla ilgili bilgilerin Türkiye’de olduğunu söylüyordu. Aslında bu yanıt, bir yandan Türk Dışişleri Bakanı’nı yalancı durumuna sokuyor, bir yandan da Gül’ün zaten operasyonun içinde olduğunu ortaya koyuyordu.
Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi Eric Edelman, 15 Eylül’de bazı gazetelerin Ankara Temsilcilerini toplayıp, Tel Afer saldırısından Hükümet’in haberi olduğunu açıkladı. Edelman, Tel Afer operasyonunda AKP hükümetinin ABD ile ortak hareket ettiğini açıkladı. Amerikalı yetkili, “Tel Afer operasyonu konusunda Türk hükümeti ile yoğun alışveriş ve işbirliği yapılmıştır” dedi.
Edelman, gerek Florida Tampa’daki Türk birimi gerekse Irak’taki Türk irtibat timleri bu konuda haberdar edilmiştir” diye konuştu. Edelman, Türk Özel Timlerinin Musul ve Tel Afer’de bulunduğunu söyledi. Edelman’ın yanısıra Amerikan Büyükelçiliği kaynaklarının yaptığı açıklamalarda da benzer vurgular vardı. Amerikalılar, olayın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onayı dahilinde olduğunu ileri sürdü.
ABD’DEN TÜRKMENLERİ KONTROL ALTINA ALMA ÇAĞRISI
Abdullah Gül, ABD’ye karşı sert bir görüntü vermeye çalışırken, işin perde arkasını ortaya koyan bir başka bilgi, Amerikan yetkililerinin Türkiye’den bir talebiyle iyice açığa çıkıyordu. Aydınlık’ın geçen haftaki sayısında yer alan bu haberde Dışişleri kaynaklarına dayanarak şu bilgi veriliyordu:
“Dışişleri kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Türkiye olayla ilgili ABD nezdinde girişimde bulununca, Amerikan tarafı kentte topyekün bir direnişe kalkışan Türkmenlerin direnişi durdurmaları için Türkiye’nin girişimde bulunmasını istedi.”
ABD’nin talebi olarak yansıyan bu bilgi, aslında Abdullah Gül’ün başından beri üstlendiği rolün en önemli kanıtlardan biriydi. Çünkü Abdullah Gül, daha saldırının üçüncü gününde Tel Aferlilerin tepesine Amerikan uçaklarınca salkım bombaları yağdırılırken, saldırının Şii Türkmenlere yönelik olduğu bilgisini sızdırıyordu. Gül ve ekibi, Türkmen örgütlerini de baskı altına almaya çalıştı. Türkmen Cephesi temsilcileri de bu baskı sonucunda Gül’ün yaptığı açıklamaya benzer görüşleri basına verdi.
Gül, bu tutumuyla bir yandan Türkmen örgütleri arasında nifak yaratıyor, bir yandan da Türkmenler arasında Tel Aferli-Kerküklü, Şii Türkmen-Sünni Türkmen gibi ayrımlarla bölme faaliyeti yürütüyordu.
KENTİN GÜVENLİĞİ PEŞMERGELERE GEÇTİ
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, “Tel Afer’in idaresinin Türkmenlere verilmesi” gerektiğini söyledi ama; Amerikan güçleri bunu dikkate almadı. Tel Afer’de, daha şimdiden KDP peşmergelerinin devriye gezmeye başladığı kaydediliyor.
Hükümet, Türkiye’nin Tel Afer konusundaki hassasiyetlerinin Amerika tarafından dikkate alındığını açıklamıştı ama kentin güvenliği KDP peşmergelerine devredildi.
Aydınlık’a yerel kaynaklardan ulaşan bilgiye göre, şu anda Amerikan Ordusu kentin dışına çıktı. Ancak Amerikan Ordusu içinde görev yapan 600 CIA peşmergesi şehrin içinde bulunuyor. CIA peşmergelerinin özelliği keskin nişancılık eğitimi almış olmaları. Bu konuda özel olarak İsrail’de eğitildikleri bilgisi veriliyor.
Amerikan planına göre, Tel Afer’in güvenliğini, peşmerge ağırlıklı Irak Ordusu sağlayacak. Ayrıca, 15 Ekim’e kadar 5 bin peşmergenin aileleriyle birlikte Tel Afer’e yerleştirileceği belirtildi.
KUKLA DEVLET’İN SINIRLARININ GÜVENLİĞİ İÇİN
İşte bu gelişme, saldırının gerçek hedefini de ortaya koyuyor. Amerikan işgalinin başından itibaren kentte hakimiyet oluşturamayan Amerikan güçleri ve peşmergeler, “çıbanbaşı” olarak gördükleri Tel Afer “tehlikesi”ni bertaraf etmeye karar vermişlerdi. İşin esas püf noktasında, Amerika’nın Irak’ın kuzeyinde tahkim etmeye çalıştığı Kukla Devlet’in konumu bulunuyor. Tel Afer, Amerikancı Kukla Devlet’in “potansiyel sınırları” içinde “Türkmenlerin kurtarılmış bölgesi” gibi duruyor. Amerika, Tel Afer saldırısıyla Kukla Devlet’in sınırlarını güvence altına almaya çalışıyor.
GÜL-POWELL ANLAŞMASININ 3. MADDESİ
Gül’ün Tel Afer operasyonundaki rolünü kanıtlayan en önemli olgulardan biri Amerikan Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı, kendi tarifiyle 2 sayfalık 9 maddelik anlaşma. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 13 Temmuz’da partisinin İstanbul İl Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında ABD’yle AKP Hükümeti arasında gizli bir mutabakat yapıldığını açıkladı. Perinçek’in açıkladığı Gül-Powell mutabakatının üçüncü maddesi şöyleydi:
“ ‘Kürdistan’ sınırları içinde kalan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye’deki Türkmenler ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm Türkmenlere iş olanakları sağlayacak.”
Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell 2 Nisan’da Türkiye’ye gelmiş ve Gül’le görüşmüştü. Daha sonra da basının karşısına çıkmışlar ve soruları yanıtlamışlardı.
Yaklaşık bir ay sonra, Gül, Powell’la yaptığı görüşmenin perde arkasını Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na anlatıyordu. Gül, 24 Mayıs 2003’te Gül Sertoğlu’na şunu söyledi: “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vuruyor) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki. Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var.”
Perinçek’in basın toplantısında açıkladığı mutabakatın bir kısmı uygulamaya sokuldu, bir kısmıysa uygulamaya çalışılıyor.
Mutabakatın diğer maddeleri de şöyle:
– Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek.
– Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak.
– PKK/KADEK’e karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
– Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askerî makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullandığı ve soykırımı uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek.
– Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek.
– Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecek.
– Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin, kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
– Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkacak.
– PKK/KADEK yasallaştırılacak.
– Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılacak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
– Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terkederek, federasyona geçecek.
– Kıbrıs’ta Denktaş devredışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak.
– Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
– Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehinde düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
NEDEN TEL AFER?
- Tel Afer bölgesi Irak’ın kuzeyinde en stratejik noktalardan biri olarak tanımlanıyor. Tel Afer, hem Suriye hem de Türkiye sınırına çok yakın bir bölgede bulunuyor. Şehir merkezinde 300 bini aşkın nüfusun tamamına yakını Türkmenlerden oluşuyor.
- Kerkük-Yumurtalık boru hattının güzergahında yer alan Tel Afer’in 23 kilometre kuzeyinde Kesikköprü adı verilen mevkide boru hattının istasyonu bulunuyor.
- Tel Afer’in hemen kuzeyindeki Ayn Zalah’da ise Musul petrollerinin işlendiği bir rafineri bulunduğu belirtiliyor. Tel Afer ve Musul arasında kalan topraklarda petrol kuyuları da bulunuyor.
- Tel Afer ayrıca, Türkiye’nin savaşın çok öncesinden itibaren Kuzey Irak’taki Kukla Devlet’in ekonomik kaynaklarını kesmek için gündeme getirdiği ancak ABD’nin engellediği ikinci sınır kapısının da güzergahında yer alıyor.
- Amerikan güçleri Bağdat’a girdikten üç gün sonra Tel Afer’e de girdiler. Barzani’ye bağlı Peşmergeler Musul’la birlikte Tel Afer’e de 11 Nisan 2003’te girdi. Ama özellikle Irak’ın kuzeyindeki Kerkük ve Musul gibi kentlerde bile belli ölçüde siyasi hakimiyeti sağlayan KDP e KYB unsurları Tel Afer’de bunu sağlayamadı.
TELAFER BOMBALANIRKEN
GÜL “KÜRDİSTAN HAVAYOLLARI” TEKLİFİNİ KONUŞUYORDU
ABD’nin Tel Afer’deki Türkmen kıyımı sırasında Ankara’nın Kuzey Irak’tan iki ayrı konuğu vardır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD’nin saldırısını “Türkmenlerle ilgisi yok” açıklamasıyla perdelemeye çalıştığı saatlerde, aynı zamanda bu iki isimle de görüşmeler yapıyordu.
Ziyaretçilerden ilki, KDP’nin iki numaralı ismi Necirvan Barzanii; ikincisi ise KYB lideri Celal Talabani’dir.
Gül önce Necirvan Barzani ile görüşür. Bakanlıktan çıkan Barzani, “Kürdistan Havayolları için Türk hava sahasının açılmasında, Türk hükümeti bize yardımcı olacak!” der. Barzani konuşurken, Tel Afer’de Türkmenlerin üzerine bomba yağıyordur!
Gül daha sonra Celal Talabani ile görüşür. Talabani’nin yaptığı açıklama da Barzani’nin ki kadar dikkat çekicidir. Talabani, Gül’e şu teklifi sunar: “Türk kamyon şoförleri bizim istediğimiz güzergahtan geçerse, konvoyun güvenliğini sağlarız.”
Ankara’daki “rahatsız” çevreler, iki açıklamayı da, Gül’ün Henri Barkey’e söylediği, “hükümetimiz Kürt federe devletine karşı değildir” şeklindeki açıklamasının sonucuna bağlıyorlar.