DAVUTOĞLU HAÇLILARI BÖLGEYE DAVET EDİYOR

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gayrı resmi AB Dışişleri Bakanları toplantısında mevkidaşlarına Arap coğrafyasında yaşanan gelişmeler hakkında görüşlerini aktardı ve Batı’ya seslendi: “Avrupa tekrar bu bölgelere girmek istiyorsa haçlı ve sömürgeci psikolojisinin, algılamasının yerini değer temelli bir yaklaşım almalı.” (Hürriyet, 5 Eylül 2011)

Dışişleri Bakanı’nın sözlerinden daha vahimi, Türk medyasının bu sözleri “Davutoğlu tarih dersi verdi” diye sunmasıdır.

Davuoğlu’nun ‘Batı karşıtlığı’ korkusu

Davutoğlu Haçlı seferlerini ya da Avrupa’nın sömürgecilik tarihini gerçekten bilmiyor olabilir mi? Avrupa Davutoğlu’nun söylediği gibi sömürgeci bir psikolojiye sahip olduğu için mi, ya da Haçlı olduğu için mi bu coğrafyaya girdi?

Davutoğlu tersinin doğru olduğunu, yani Avrupa’nın bu coğrafyaya girebilmek için dini bir araç olarak kullandığını, bu araçla “birlik” oluşturabildiğini bilmez mi? Ya da Davutoğlu, sömürgeciliğin “psikolojiyle” ilgili olmadığını, Avrupa’nın pazar ve hammadde kaynakları ihtiyacıyla ilgili olduğunu bilmez mi?

Kuşkusuz bilir. Ancak Batı’yı bu coğrafyaya davet etmeye zorunlu bir programın görevlisi olması elini mahkum etmektedir.

Ne demek istediğimizi aslında yine Davutoğlu’nun kendisi, aynı toplantıdaki şu sözleriyle açıklıyor: “Bu ülkeleri bekleyen üç tehlike var. (…) Üçüncüsü ise anti-Batı ve anti-Avrupa refleksnin uluslararası bir soruna dönüşme tehlikesi.”

Arap coğrafyasında gelişecek bir anti-Batı refleksinden rahatsız olan bir Dışişleri Bakanı’na sahip olmak, 80 yıl önce mazlumlara örnek olmuş bir ülke için çok şey ifade etmeli!

Batı’nın en temel hedefi

Batı bu coğrafyaya birincisi Haçlı olarak, ikincisi sömürgeci olarak, üçüncüsü de emperyalist olarak girdi. 100 yıllık bir süreci olan bu emperyalist dönemin, Batı açısından günümüzdeki en temel hedefi “Kürt meselesini” Batı lehine çözmektir. ABD’nin birinci ve ikinci körfez harekatı da, bugün Suriye’yi ve İran’ı hedef alması da, doğrudan bu sorunun “Büyük Kürdistan” olarak çözümüyle ilgilidir. Büyük Kürdistan, ABD açısından ikinci bir İsrail olarak stratejik hedeftir.

İşte Davutoğlu da bu “startejk hedefin” küçük oyuncusudur. 2001’de yazdığı “stratejik derinlik” kitabı bu küçük oyunculuğunun gereğidir.

20 Mart 2009 günü Washington’da “Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak” sözü vererek, 40 gün sonra, 1 Mayıs 2009’da Dışişleri Bakanı olarak atanabilen Davutoğlu bakın ne diyor:

“Geçiş bölgesi açısından bu derece önemli bir konuma sahip olan bu coğrafyanın bir iç jeopolitik bütünlük oluşturamamasının en önemli sebebi doğrudan bir deniz bağlantısının olmayışıdır. Bu da bu coğrafyanın deniz bağlantısı olan bir bölge ülkesi ile bütünleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır.” (Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, 2001, S. 438)

Kürt jeopolitiği uzun dönemde aidiyet hissini en yoğun bir şekilde yaşadığı bölgesel bir güç ile bütünleşme süreci içine görecektir. Uzun dönemde meselenin odak noktası bölge halkının aidiyet hissini pekiştiren bir kader birliği meşruiyeti ile çözümlenecektir” (s. 448-449)

Atlantik’e çıpalı Bakan

Görüldüğü gibi Davutoğlu da, daha AKP bile ortada yokken, Batı’nın “Büyük Kürdistan” stratejik hedefine çıpalanmıştır! Tıpkı Erdoğan ve Gül gibi…

Davutoğlu’nun Haçlıları bölgeye davet etmesi, NATO sözcülüğü yapması, Libya ve Suriye’ye meydan okuması bundandır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Eylül 2011 

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın