KARAYILAN HİKÂYESİ

Yeni Şafak’ın Albülkadir Selvi imzalı, “Yakalanan Karayılan Urumiye’ye götürülmüş” manşeti, önceki gün başkenti heyecanlandırdı. Haberde özetle İran’ın Murat Karayılan’ı yakaladığı ve Türkiye’ye karşı kullanmak üzere pazarlık yapıp, serbest bıraktığı iddia ediliyordu.

Konu dün de Hürriyet’te sürdürüldü. Metehan Demir, “başkentin bu konuda en çok dikkate alınması gereken isimlerinden
birine”, “Karayılan meselesinde aslında ne oldu” diye soruyor ve Karayılan’ın yakalanmadığı yanıtını alıyor.

Demir’in bu bilgiyi aldığı resmi kişi kuşkusuz hükümeti de bilgilendiriyordur. Ancak buna rağmen hükümetin Yeni Şafak manşeti üzerinden İran’ı suçlaması anlamlıdır.

İRANLI KAYNAKLARIMIZIN İDDİASI

Gelelim Karayılan’ın hikâyesine…

Ufuk Ötesi okurları anımsayacaktır. Bu konuya ilk kez 23 Ağustos 2011’de değinmiş ve şöyle yazmıştık:

Karayılan yakalandı şeklindeki, sonradan yalanlanan açıklamayla ilgili değerlendirme yapan İranlı kaynaklar, haberin önce duyurulmasına sonra yalanlanmasına önemle dikkat çekiyorlar. Kaynaklar, Karayılan’ın bölge politikalarına baskılandığına, ABD çizgisi dışına çıkarılmaya zorlanmış olabileceğine işaret ediyorlar!”

İranlı kaynakların bu bilgisi Karayılan’ın 21 gün sonra, 3 Eylül’de ortaya çıkıp “işte buradayım” demesiyle, aslında daha da kuvvet kazanmıştı.

7 Eylül’de bu köşede şu soruyu sormuştuk: “Karayılan acaba ‘ABD çizgisi dışına çıkarıldığı’ için mi, 21 gün sonra ortaya çıkabiliyor ve ‘işte buradayım’ diye konuşabiliyor?”

ASLINDA NE OLMUŞTU

Yeni Şafak’ın kafa karıştıran manşetini berraklaştırmak için 7 Eylül tarihli Ufuk Ötesi’nden anımsatalım:

İranlı kaynaklarımızın iddiasına göre Karayılan’ın 23 Temmuz tarihli açıklamasıyla başladı her şey… 23 Temmuz’da, yani İran’ın Kandil operasyonundan bir hafta sonra KarayılanAslında biz hareket olarak İran’a karşı herhangi bir savaş kararı almış değiliz” demiş ve eklemişti: “Hatta PJAK’ı, sadece kendini savunma, siyasal ve örgütsel faaliyetlerle yetinme gibi bir
doğrultuya ikna için bir hayli çabamız da oldu.”

İranlı kaynaklarımız, Karayılan’ın bu açıklamasından sonra Tahran tarafından “çağrıldığını”, heyette aslında Cemil Bayık’ın da bulunduğunu, bu heyetin Tahran tarafından bir süre alıkonulduğunu ve baskılandığını belirtmişlerdi.

21 GÜNDE NE OLDU

Karayılan’ın sessiz kaldığı 21 gün içinde, ikisi bölge adına biri ABD adına, çok önemli üç gelişme yaşandı:

1.) İran’ın Fars Haber Ajansı’na göre, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Başbakan Erdoğan’ı Boğaziçi Köprüsü girişinde telefonla yakaladı ve şu mesajı verdi: “Yeni Ortadoğu’yu ABD değil, İran’la Türkiye belirleyecek.

2.) Irak Başbakanı Nuri El Maliki, “terörle mücadeleye karşı Irak-İran-Türkiye işbirliğinin gerektiğini” açıkladı.

3.) ABD’nin Irak’taki askeri sözcüsü Tuğg. Jeffrey Buchanan, Türk sınırı ile Kandil arasında devriye gezmeye başladıklarını açıkladı.

KUZEYDE BAĞDAT OTORİTESİ İHTİMALİ

İlginçtir, en az yukarıdakiler kadar önemli bir gelişme daha yaşandı bu hafta başında…

4.) Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Yeni Şafak’ın manşetinden bir gün önce, PKK ile mücadelede Irak ordusunun rol oynaması gerektiğini açıkladı.

Irak Ordusu’nun PKK’yle mücadele adı altında kuzeye gitme ihtimali, aynı zamanda Bağdat otoritesinin yeniden tesis edilmesi demek.

ABD 1991’de çizdiği 36. paralelle, bölgeyi sadece uçuşa yasaklamadı, aynı zamanda Irak ordusunu da bölgeye sokmayarak Kürt devletini fiilen kurdu! Saddam Hüseyin son olarak o bölgeye TSK ile ittifak yaparak 1996 yılında girebilmişti…

Dolayısıyla Kuzey Irak’ta Irak ordusunun olması, ABD’nin aleyhine ve bölgenin lehinedir.

Tek sıkıntı AKP hükümetinin de bölgenin aleyhinde olmasıdır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Ekim 2011

, ,

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın