ABD’den bağımsızlık mı, ABD’ye bağımlılık mı gelişiyor?

AKP’li Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu‘nun “Erdoğan başkan seçilseydi Türkiye bu kaosu yaşamayacaktı” demesi yalnızca itiraf gibi bir açıklama değil, aynı zamanda Erdoğan‘ın 7 Haziran’dan önce “400 milletvekili verin, bu iş huzun içinde çözülsün” demesinin de devamıdır.

SARAY SAVAŞI MI, VATAN SAVAŞI MI?

Kuşkusuz bu, yaşananları “saray savaşı” diye nitelemeyi gerektirmez ama “saray savaşı değil vatan savaşı” demeyi de gerektirmez: Çünkü mesele tek düzlemli değil, en az üç düzlemlidir:

1) Düzlemlerden biri Türkiye’yi ABD’nin “yeni Ortadoğu” planına eklemleme düzlemidir.

2) Bir diğeri “işbirliği” pazarlıklarından yararlanarak “PKK’ye operasyon yapma” düzlemidir.

3) Ve üçüncüsü de “tam bağımsızlıkçı” düzlemdir.

Her düzlemin dayandığı bir sınıf, toplumsal tabaka, ekonomik güç, kısacası bir kuvvet vardır

Üçüncü düzlem, uygulama açısından ilk ikisinin gerisinde ama ilk ikisini aşma potasiyeline sahip olan düzlemdir.

İlk iki düzlem şu anda ittifak yapmaktadır ama üçüncü düzlemin kuvvet kazanması, ikinci düzlemi birincisinden koparabilecektir.

PKK DEĞİL, ABD BAŞ DÜŞMAN

Burada kritik hatalardan biri “PKK baş düşmandır” tezidir. Tez üç kere hatalıdır:

1) Birincisi “baş düşman emperyalizmdir” tezini bulanıklaştırmaktadır.

2) İkincisi “PKK baş düşman” ilan edildiğinde PKK’ye operasyon yapmak herşey sayılmakta ve bu örneğin İncirlik Mutabakatı gibi bir gelişmeyi bile önemsizleştirmektedir.

3) Üçüncüsü “PKK baş düşman” ilan edildiğinde, emperyalizmin stratejik ve taktik araçları arasındaki çelişmelere gözler kapatılmakta, o araçlardan biri diğerine operasyon yaptı diye “milli kuvvet” mertebesine çıkarılmaktadır.

ABD yerine PKK’yi baş düşman ilan etmek, pratikte sadece İncirlik Mutabakatı gibi bir gelişmeyi sessizlikle karşılamayı sağlamıyor, dahası yukarıda sıraladığımız düzlemlerden birincisini adım adım ABD’yle birlikte bölge operasyonlarına yuvarlıyor; ikincisini de “ABD’yle işbirliği yaparak ABD koridoru yıkılamaz” gerçekliğinden koparıyor.

En sonunda ne oluyor? 5 yıldır Suriye’ye açık müdahale isteyen Erdoğan‘ın dediği dolaylı gerçekleşiyor: Türkiye, bu kez “açıktan ve doğrudan” Suriye’ye abanmaya başlıyor.

ABD İÇİN TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ

ABD emperyalizmi için bugün kritik önemdeki konu Türkiye’yi Atlantik rotasına tam çıpalamaktır. Washington bu sağlanıncaya kadar Türkiye’nin PKK operasyonlarına önemli boyutta itiraz etmeyecektedir, adım adım Açılım masası tavsiye edecektir; PKK’ye “sabredin” mesajı vermesi bu nedenledir.

ABD, John Bass‘ın ifadesiyle “Türkiye’yi geri dönülemez noktaya kadar ilerletebildiğinde”, yani Obama‘nın minimum 3 yıl sürecek IŞİD stratejisine eklemlediğinde, Ortadoğu emperyalizm için en kullanışlı sahaya dönüşecektir:

Bölgenin en önemli iki aktörü Türkiye ile İran karşı karşıya gelecek, Ankara bölge ülkelerinin tam karşısında konumlanacak, İsrail’le yeniden açık ittifak konumuna sürüklenecek ve en sonunda tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de ABD koridoruna bekçilik yapacaktır.

ERDOĞAN SORUNU

Türkiye’deki her olaya işte bu açından bakmamız gerekir. Olan şey Türkiye’yi ABD’ye daha mı bağımlı hale getiriyor, yoksa ABD’den uzaklaştırıyor mu?

Ve kuşkusuz ABD’nin stratejik ve taktik araçlarını da bu esasa göre sıralamalı, onlardan hangisinin ABD’nin bu düzlemi yaratmasında esas belirleyici olduğunu doğru saptayabilmeliyiz.

7 Haziran’dan önce özetle “parlamenter sistemi bekleme odasına aldım”, “anayasayı rafa kaldırdım” diyen Erdoğan bugün “Türkiye’nin yönetim sistemi fiilen değişti, artık buna anayasal bir statü kazandırılmalı” demektedir.

ABD, Türkiye’yi Atlantik rotasına tam çıpalamak adına Erdoğan‘ın bu siyasi hesaplarına dolaylı destek vermektedir. Erdoğan ABD’deki kimi çevreler tarafından bir süredir sevilmese de, hâlâ yüzde 35-40 oranında bir desteğe sahip olduğu için, “birlikte çalışılacak kişiler” listesindeki yerini korumaktadır.

Türkiye’nin tüm milli, bağımsızlıkçı, devrimci kuvvetlerinin esas üzerinde durması gereken budur. Çünkü ABD ile Erdoğan arasındaki bu ilişki ve karşılıklı yarar durumu, Türkiye’yi ABD’ye daha bağımlı hale getirme riski taşımaktadır.

Mehmet Ali Güller
17 Ağustos 2015

  1. Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: