Son günlerde posta kutuma düşen soruların başında, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad‘ın PYD’ye destek açıklamasını nasıl değerlendirdiğim gelmektedir. Anlatayım:
Esad‘ın geride kalan 5 yıllık Batı saldırısı boyunca PYD’ye yönelik tutumunu üç süreçte inceleyebiliriz.
ÜÇ SÜREÇ, BİR STRATEJİ, ÜÇ TAKTİK
Birincisi, Şam yönetiminin PYD’ye karşı olduğu, onu Suriye’yi parçalamaya çalışan diğer örgütler gibi gördüğü ve ona göre konumlandığı süreçtir.
Zira PYD de diğer örgütler gibi Şam’daki merkeze karşı başka merkezler inşa etmeye çalışıyordu. Güç kazandığı bölgeleri kendisi yönetmek istiyor, yönetmeye başladığı bölgelerde ayrı bir otorite kuruyordu. Kısacası Suriye’den kopardığı parçada egemen olmak istiyordu. Bunu da açık açık özerklik ve kanton gibi hedefler ilan ederek daha sonra uyguladı.
Şam yönetiminin PYD’ye bakışının “zorunlu değiştiği” ikinci süreç ise Esad‘ın ağır saldırı altında olduğu ve ülkesinin tamamında aynı oranda savunma yapabilmek kabiliyetini yitirmeye başladığı süreçtir.
Bu süreçte AKP Hükümeti sınırları açmış ve Suriye’ye dünyanın dört bir yanından terörist akınına olanak sağlamıştı! Hepsiyle toptan mücadele Suriye Ordusu’nu zorluyordu. Esad bir taktik belirledi ve kuzeyden güneye doğru çekilmeye ve Hama-Humus hattında tutunmaya çalıştı.
Bu taktik, öncelikle Esad‘a geride daha sağlam savunma yapma olanağı sağladı. Diğer yandan Esad‘a karşı kuzeyde neredeyse tek cephe halinde savaşan örgütleri karşı karşıya getirdi. Zira Esad çekilince örgütler alan hakimiyeti kavgasına tutuştular.
PYD’nin kanton ilan etmeye başladığı, IŞİD’in diğer İslamcı örgütleri kendisine biat etmeye zorladığı, AKP Hükümeti’nin desteklediği ÖSO’dan kopmaların ve IŞİD’e katılımların başladığı bu süreç Esad‘a nefes aldırdı. Şam önceki mevziyi terketmiş ama çarpışmanın ilerleyen aşamasında o mevziye tekrar alabilmek için gerideki mevziyi sağlamlaştırmıştı.
İkinci sürecin sonuna denk gelen Kobani olayları, aynı zamanda üçüncü sürecin de başıdır: Şam yönetimi, IŞİD’e karşı PYD’yi tutmaktadır. Zira IŞİD Suriyeli olmayan düşmanların örgütüdür, fakat PYD Suriyeli Kürtlerin örgütüdür. IŞİD ile PYD’nin çarpışmasından yararlanabilmek, Suriye’nin bütününün çıkarınadır.
PUTİN’İN IŞİD’LE MÜCADELE STRATEJİSİ
Ve şimdi Esad‘ın PYD’yi desteklediğini açıklaması dördüncü sürece işaret etmektedir.
Bu süreci anlayabilmek için Putin‘in IŞİD’le mücadele stratejisine ve 30 Eylül 2015’ten itibaren Suriye’de IŞİD’e karşı silahlı operasyonlara başlamasına bakmalıyız.
Putin’in stratejisi Şam ve Bağdat hükümetlerinin Kürt örgütlerle ittifak yapmasına dayanmaktadır. Nitekim Putin‘in özel temsilcisi Mihail Bogdanov‘un PYD yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde, masada öncelikle Suriye’nin bütünlüğünü garantiye alan Cenevre Mutabakatı vardır.
Obama IŞİD stratejisiyle Kürt örgütlerini Bağdat ve Şam’dan kopmaya yönlendirirken, Putin IŞİD stratejisiyle Kürt örgütlerini Bağdat ve Şam’la beraber hareket etmeye zorlamaktadır.
İşte Esad‘ın yankı uyandıran PYD’ye destek açıklaması bu stratejiyle ilgilidir ve Suriye’nin stratejik ve taktik ihtiyaçlarınin gereğidir.
AKP’NİN PYD’YLE İLİŞKİSİ
Bu süreçleri anlayabilmek için Esad‘ı devirmek isteyen AKP Hükümeti’nin de aynı süreçlerde PYD’ye nasıl baktığını incelemeliyiz:
Birinci süreçte AKP hükümeti ile PYD’nin arası gayet iyiydi. Zaten AKP içeride PKK ile müzakere yürütüyordu. Öcalan AKP’nin oluruyla PYD’ye “Suriye’de özeklik ilan et” talimatları veriyor, Ahmet Davutoğlu ve Hakan Fidan sık sık PYD lideri Salih Müslim‘le görüşüyordu.
AKP Hükümeti ikinci süreçte de PYD’yle ilişkisini devam ettirdi. Davutoğlu ve Fidan yine Müslim‘le görüştü. Müslim Türkiye’de ağırlandı. Hatta Müslim’e “Esad’ı devrimek için ÖSO’yla hareket et, özerkliğinize karışmayız” dendi.
Kobani olaylarıyla başlayan üçüncü süreç ise AKP açısından oldukça zikzaklı bir süreçti. Fakat en sonunda AKP Hükümeti Kobani’de PYD’yi destekledi; PYD’ye yardım ulaştırılması için Peşmerge’ye koridor açtı, PYD-YPG’li yararlılara Türkiye’deki hastaneleri açtı vs.
BAŞ DÜŞMAN: ABD EMPERYALİZMİ
Açıkça belirtelim: PYD’yi ve diğer Kürt örgütlerini Suriye’nin birliği içinde tutan her strateji, son tahlilde Türkiye’nin de yararınadır. Zira Suriye’nin birliği, Türkiye’nin birliğidir.
PYD’yi ve bölgedeki diğer tüm Kürt örgtüleri ABD’nin kartı olmaktan çıkarmaya çabalayan her strateji, Türkiye’nin ve bölge barışının yararınadır.
Peki bu örgütler ABD’nin kartı olmaktan çıkabilir mi? Elbette zor ama imkansız değil. Zira güç, ilişkileri değiştirir. Rusya’nın destek verdiği bölge cephesinin güçlenmesi ve ABD’yi bölgede geriletmesi, bunu belli ölçülerde sağlayacaktır. En azından bu örgütlerin stratejik kart değeri düşecektir.
Burada mesele Türkiye’nin hangi sınıf ve kuvvet tarafından yönetildiğidir. Milli-yurtsever olmayan sınıfların ve emperyalizmle işbirliği yapan muhafakazar kuvvetlerin yönettiği bir Türkiye, ABD’yi geriletme sürecinin önündeki en önemli engeldir. Rusya-İran-Irak-Suriye ekseninin karşısında konumlanan bir Türkiye, ABD için kritik önemdedir.
Devrimcilerin asıl kafa yoracağı nokta burasıdır. Bir taraftan İncirlik Mutabakatı’nı önemsiz görmek, diğer taraftan da AKP’yi milli cephede sanmak gibi sonuçlara yol açan “PKK baş düşman” tezi biran önce terkedilmeli ve “bağ düşman ABD emperyalizmidir” tezine göre konumlanılmalıdır.
PKK terör örgütü emperyalizmin bir aracıdır ve araçlarla doğru mücadele ancak emperyalizme mücadeleye bağlıdır! Emperyalizmin projesinde yer alan, emperyalizme üsler açan, emperyalizmle çarpışan kuvvetlerin karşısında konumlanan bir Türkiye, acı ama, değil vatan savaşı, terörle mücadele operasyonu bile yürütemez!
Mehmet Ali Güller
14 Aralık 2015
#1 by abdullah on 14/12/2015 - 17:15
Değerlendirmeler gerçekci ve bir okadarda önemli.yalnız bir eksiklik varki değinmeden geçmek imkansız.sayın güller;degerlendirmelelerinizde özenle azami ölçüde gösterdiğiniz somut yaklaşımınızı öne çıkardığınız emperyalizme karşı mücadelede gösstermemişsiniz,yani emperyalizme karşı mücadelenin somut pratiği strateji ve taktikleri nelerdir.çözüm olarak koyduğunuz emperyalizme karşı mücadelenin somut olarak adı nedir.
#2 by Askeri öner on 14/12/2015 - 17:42
“…Emperyalizmin projesinde yer alan, emperyalizme üsler açan, emperyalizmle çarpışan kuvvetlerin karşısında konumlanan bir Türkiye… terörle mücadele operasyonu… yürütemez!” diyorsunuz. Peki, stratejik olarak;” …Emperyalizmin projesinde yer alan, .. “, BOP projesinin aktif unsurlarından birisi olan PYD’ ye destek vermek, neden taktik olarak Türkiye’nin yararına olsun?… Yararına olsa bile, Lenin: “Parça ile bütün çeliyorsa parça ihmal edilir.” der. Yani stratejik çıkar, taktik çıkara feda edilemez…Böyle bir tutum, Esat’ın sonucunu göze aldığı fırsatçılık olabilir, ama biz neden ayni tutumu alalım?. Askeri Öner.