Yeni devlet kurmak için ya “silahlı zor” ile eski devlet yıkılır, ya da eski devlete paralel devlet inşa edilerek eski devlet yavaş yavaş ölüme itilir. 15 yıldır yaşadığımız süreç işte bu ikincisidir. Özetleyelim:
PARALEL SİSTEM
Önce parlamenter sisteme paralel bir geçiş sistemi inşa edildi. Erdoğan bu süreci 21 Mart 2015’te “parlamenter sistemi bekleme odasına aldık” diye tarif etti. İki yıl böyle götürülen sisteme 16 Nisan 2017’de darbe vuruldu ve başkanlık sistemine geçildi. Erdoğan 13 Ağustos 2017’de şöyle diyordu: “Artık parlamenter demokrasi yok”
PARALEL MECLİS
AKP 15 Temmuz FETÖ darbesini fırsata çevirerek kesintisiz ve sürekli OHAL ilan etti. Böylece yasama yürütmeye, daha doğrusu Saray’a bağlandı. TBMM’den yasa çıkarmak yerine artık Saray’dan OHAL kararnameleri yayınlanıyor. Böylece Saray TBMM’ye paralel meclis haline getirilmiş oldu.
PARALEL ANAYASA
Anayasa Mahkemesi’nin 2007’de laiklik karşıtı odak ilan ettiği ama kapatmadığı AKP, fiilen anayasayı ve mahkemesini kapattı! Şöyle: Erdoğan örneğim 26 Şubat 2016’da artık “Anayasa mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duyuyorum” diyebiliyordu. Böylece Anayasa’ya paralel kendi yasasını koymuş oluyordu, kendi yasasını uyguluyordu. Zaten anayasaya uymayarak cumhurbaşkanlığı yapıyordu. En sonunda, geçmiş yıllarda zaten parça parça değiştirilen anayasaya 16 Nisan 2017’de büyük bir tırpan vurdu.
PARALEL POLİS
AKP hükümeti “paralel polis” inşası için uzun bir süre F Tipi yapı ile ittifak kurdu, onlara dayanarak devletin emniyet teşkilatını kullandı. Paralel yapı ortaklığı ile Ergenekon-Balyoz operasyonları yapıldı ve eski devletle çarpışıldı!
İktidar, F Tipi ihanetin ardından polis içindeki paralel yapıyı tasfiye etti ama boşalan yeri yeni tarikat ve cemaatler doldurdu. Böylece kendisine yakın ve kontrol edilebilir yeni bir paralel yapı inşa etmiş oldu.
PARALEL HUKUK
AKP hükümeti tıpkı poliste olduğu gibi yargıda da önce F Tipi yapıya dayanarak ilerledi. Yasma gücünü kullanarak F Tipi yapının yargı içerisinde yükselesini, kritik yerleri tutmasını sağladı. En sonunda 12 Eylül 2010 referandumu ile yargıyı F Tipi’ne teslim etti.
Daha sonra FETÖ’yü tasfiye eden iktidar, şimdilerde doğrudan 15 yıl boyunca il ve ilçelerde AKP yöneticiliği yapan kadrolarıyla boşluğu dolduruyor ve örneğin son 1341 hâkim atamasında olduğu gibi yüzde 95 oranında AKP’li hâkim atıyor!
Paralel yargı ile cumhuriyet yargısını baskılayan ve sindiren iktidar bir yandan da müftülere nikah gibi konularla paralel hukuk oluşturmaya devam ediyor. İşe medeni hukukun aile hukuku ayağıyla başlayan hükümet, ardından adım adım kişiler hukukuna, eşya hukukuna ve miras hukukuna yönelecek.
PARALEL EĞİTİM
AKP hükümeti türbanı önce ilkokullara kadar soktu, ardından Kuran kurslarını yasallaştırıp genişleterek paralel bir eğitim modeli tohumu attı. 4+4+4 ile kız çocuklarının 4. sınıftan sonra okumasının zorunluluğunu gevşetti. Ardından müfredattan evrimi çıkardı, müfredata şeriatın alt kolları olan “muamelat” ve “ukubat”ı ekledi, şimdi de “cihat”ı eklemeye çalışıyor. Diğer yandan tüm okullara mescit zorunluluğu getirdi. Kız ve erkek çocukların ayrı sınıflarda okutulması hazırlıkları yapıyor, bu konuda toplumu iki ileri bir geri taktiğiyle yokluyor.
Ensar Vakfı, Birlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti ile protokol imzalayan Eğitim Bakanlıpı, bu vakıfların okullarda eğitim yapmasını, seminer vermesini, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp ve yaz okulu etkinlikleri düzenlemesini sağlamış olacak. Böylece paralel eğitim ile cumhuriyet eğitiminin tamamen ortadan kaldırılması sağlanacak.
PARALEL TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME
Belediye başkanı olduğunda “şehremini sistemini geri getirelim” diyen, sonraki yıllarda “Osmanlı eyalet modelini” öneren Erdoğan, toplumsal örgütlenmeyi kafasındaki modele uygun hale getirebilmek için paralel bir toplumsal örgütlenme yoluna gidiyor. Nasıl mı? Başta Eğitim ve Aile bakanlıkları ile vakıflar arasında protokol imzalattırarak!
Zamanla toplum “vakıflar” ile örülmüş ve örgütlenmiş olacak. Böylece yurttaşlık bilinci yerine farklı aidiyetler oluşturulacak.
PARALEL SERMAYE
AKP’nin aslında ilk paralel inşası sermaye ile ilgiliydi ve öncelikle belediyeler aracılığıyla yapılıyordu. Fakat güç kazandıkça çapı büyüttü ve çeşitli yollarla “sermaye dönüşümü” yaptı. Ardından ihale kanununu değiştirerek “yeni bir sermaye sınıfı” yarattı!
Özelleştirme yolu ile en büyük kamu kurumlarını TÜSİAD üyelerine ucuza vererek “eski sermayeyi” susturdu. Diğer yandan 15 yılda 10 liman, 81 elektrik santrali, 40 tesis, 3483 taşınmaz, 3 gemi ve 36 maden sahası özelleştirerek sermaye dönüşümü hedefinde büyük ilerleme sağladı!
PARALEL ORDU
15 Temmuz FETÖ darbe girişimini fırsata çeviren AKP hükümeti “yeniden yapılandırma” adı altında TSK’yi bakanlıklara böldü, YAŞ’ı parti şurası haline getirerek, orduyu parti ordusu yapma yoluna girdi. Fiilen liyakat yerine siyasi iktidara uyumluluk kriteri getirdi. (Ancak AKP hükümetinin en az yol alabildiği ve hâlâ en güçsüz olduğu yer TSK’dir!)
PARALEL TARİH
Erdoğan bir yandan da paralel bir tarih yazıyor. 15 Temmuz’u önce Çanakkale Zaferi ile bir tuttu, ardından ise 15 Temmuz’un Çanakkale Zaferi’nden daha anlamlı olduğunu söyledi!
Kısacası 15 Temmuz’u “yeni devlet” inşası için milat ilan etti. Zira eski devlet dedikleri Türkiye Cumhuriyeti 1915 Çanakkale ile başlayan ve 30 Ağustos 1922’de zaferle taçlanan 7 yıllık savaşlarla kurulmuştu.
PARALEL DEVLET
Devlet soyut değil somuttur; öncelikle egemen sınıftır, yasamadır, yürütmedir, yargıdır, ordudur, polistir, bürokrasidir, eğitim kurumlarıdır, kamu kurumlarıdır. Bunların yıkılıp yerlerine yenilerinin kurulmaya çalışılması “yeni devlet” inşasından başka bir şey değildir!
Yani AKP’li Ayhan Oğan “yeni bir devlet kuruyoruz, kurucusu Erdoğan” derken gerçeği söylüyordu. Gelen tepkiler nedeniyle Erdoğan ve Yıldırım toplumu yumuşatma yoluna gitse de gerçek ortada. Kaldı ki Oğan’ın sözlerine tepkilere yanıt veren AKP Hükümeti sözcüsü Mahir Ünal da aynı şeyi farklı sözlerle dile getiriyor: “Devleti yeniden yapılandırıyoruz, mimarı da Erdoğan”. Yani “yeni devlet” yerine “devleti yeniden yapılandırma” diyor, “kurucu” yerine “mimar” sıfatını kullanıyor!
“Yapamazlar, yeni devlet kuramazlar” diyerek süreç izlenemez. Cumhuriyet kuvvetleri ancak bu yıkım ve inşa faaliyeti gerçeğini görerek ve bu gerçeğe göre konumlanarak yıkımı durdurabilir!
Mehmet Ali Güller
15 Ağustos 2017
ABC Gazetesi
#1 by Seyfi Vak on 16/08/2017 - 09:27
Merhaba,
Akrabalarım olan balkanların büyük bir kısmı RTE aşığı inanılmaz oy potansiyeli var..Seçimden önce vatandaş yapılıp seçimde oran yükseltme çabaları bunlar..vatandaşlık tabi ki verilebilir ama zamanlama manidar..ilginize..
http://www.milliyet.com.tr/soydaslar-10-tl-ye-vatandaslik-gundem-2502809/
#2 by Serdar Sağlamtunç, FCSI on 16/08/2017 - 14:45
Çok yerinde ve teknik bir açıklama olmuş. Bu durumu halen anlamamakta inat eden büyük ve küçük muhalefet ile onların destekçileri gaflet uykusundan uyanır mı? Hiç sanmam. Bu zatlar saçma sapan konularla vakit geçirirken büyük bir yandaş satın alma işlemi sürdürülüyor. Öyle ki, belki bir gün seçmenlik de yeterli olmayacak ve bu blok satın alınmış oylar hep aynı ve sabit kalacak ve beyler hep başta kalacak.
İşte o zaman batı mı, doğu mu, AB mi, Avrasya mı görülecek!
#3 by YAKUP on 16/08/2017 - 18:47
Bu makalenin her satırının altına imzamı atarım.Tesbitler son derece isabetli.
#4 by teoman şanal on 16/08/2017 - 23:48
Özellikle son bölümü olmak üzere tamamına yakınına katılıyorum. Bu durumun tamamını veya bir kısmını görenlerin de çok olduğunu sanıyorum.
Son cümleniz, ” Cumhuriyet kuvvetleri ancak bu yıkım ve inşa faaliyeti gerçeğini görerek ve bu gerçeğe göre konumlanarak yıkımı durdurabilir!” doğru sonuç.
Gerçeği görenler, göremeyenlere tek tek veya mümkün olduğu kadar topluca anlatacak ve gösterecek/göstermeye çalışacak. Burada da sorunu aşabiliriz.
Benim aklımdaki sorun, büyük ve yurt içine dağılmış olan ”gerçeği görmüş” topluluk nasıl örgütlenecek ve neler yaparak konumlanacak? Konumlanan Cumhuriyet kuvvetleri nasıl müşterek, organize hareket ettirilecek?
Yoksa bunu zaman içinde gelişen şartlar mı belirleyecek?
#5 by mayk on 17/08/2017 - 07:33
En sonunda durum donup dolasip orduya dayanacak, cunku zor kullanmak gerekecek.
Ya rejim degisecegi icin, ya secimde hile olacagi icin, ya ekonomik kriz ya da ic savas olacagi icin,
bir yerde ordu goreve zorlanacak.
Ordunun darbe yapma niyeti ve gucu yoktur. Ancak hersey altust olursa, mecburiyetten
olaya mudahele etmek zorunda kalacak. Orduyu kimin yonettiginden bagimsiz olarak,
bu durum Akpgilleri de ezip gececektir. Boyle bir durumda ordunun Ataturkcu olmasi
Akplilerin de isine gelir, cunku onlar fazla gaddar olamazlar.
Akp laikligi savunur hale gelirse siyasi omrunu uzatir.
…
Kilicdaroglunun tutuklanmaya calisildigi goruntusu, ona doping saglama amaclidir.
Kilicdaroglu sayesinde Akp iktidarda kalabilir. O giderse dogru eksende bir muhalefet gelir.
…
Baskanlik anayasasi mecliste tersine cevrilmelidir. Bence bu mumkun ve akli basinda olan herkesin isine gelir,
ancak parti liderlerini kontrol eden ve turkiyeyi karistirmak isteyen guclerin isine gelmez.