MOSKOVA’NIN BAŞARISI: ANKARA’DAN SONRA RİYAD DA ASTANACI OLDU

Suudi Arabistan Kralı Selman’ın Moskova ziyareti, Rusya’nın Suriye sahasındaki ikinci büyük kazanımının işaretlerini verdi.

Birincisi Türkiye’ydi. Moskova sahada Atlantik kampı içinde Esad’a karşı konumlanan en önemli kuvvet olan Türkiye’yi, Türkiye’nin de manevraya ihtiyaç duyduğu bir zamanda yanına çekti.

Bu durum sahada üç ciddi sonuç yarattı:

1- Sahada ABD cephesini zayıflattı ve Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünü bozdu.

2- Cenevre sürecinin tam karşısına Astana sürecini koydu.

3- Esad’ın Halep’i almasını ve kuzeye doğru yönelebilmesini sağladı.

Kuşkusuz henüz Ankara-Şam anlaşmasının olmamasından kaynaklanan sıkıntılar sürmekte, AKP hükümetinin iki tarafla da iş tutmayı esas alan ikircikli çizgisi süreci geciktirmektedir. Bu ise en çok PYD’ye yaramaktadır!

RİYAD 3 CEPHEDE SIKIŞTI

Ankara’nın Moskova desteğiyle Suriye’deki pozisyonunu değiştirmeye başlaması, sahada en başından beri var olan Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlü cephesini de böldü. Bunun pratikte sahada desteklenen örgütlerin ayrışmasına kadar varan yansımaları oldu.

Şimdi Moskova, tıpkı tam da Ankara’nın ihtiyaç duyduğu türden bir manevraya ihtiyaç duyduğu anda, Riyad’a da el uzattı. Riyad’a Yemen konusunda bir jest yaprak Kral Selman’ın Moskova’ya gelmesini sağladı. Rusya, Riyad’ın desteklediği Yemen yönetiminin Moskova’ya atamaya çalıştığı üç ismi de reddettikten sonra, dördüncüyü onaylayarak bu jesti yaptı.

Evet, Riyad üç büyük sorunla karşı karşıyaydı:

1- Riyad’ın sorunlarından biri savaş ilan ettiği Yemen’deki tıkanma ve işin içinden çıkamaz durumda olmasıdır.

2- Riyad’ın ikinci sorunu ise körfez krizidir. Suudi öncülüğündeki Körfez ülkelerinin Katar’ı hedef alması umulan sonuçları doğurmadı, tersine hem Riyad’ın hem de Doha’nın Washington’dan yüklü silah almasıyla sonuçlandı. Dahası Pentagon krizden sonra Katar’la askeri tatbikat yapmışken, diğer körfez ülkeleriyle yapacağı tatbikatları krizin sürmesini gerekçe göstererek erteledi. Ve en başında açıkça Riyad’ı destekleyen ve Doha’yı uyaran Trump yönetimi, şimdi Doha’ya yönelik Riyad öncülüğündeki yaptırımların son bulmasını istiyor.

3- Diğer yandan ABD’nin sırf Rusya’yı sıkıştırabilmek için petrol fiyatlarını Suudi Arabistan faktörüyle düşük tutma politikası, Moskova’dan önce Riyad’ı vurdu. Öyle ki geçen sene Suudi Arabistan en sonunda Rusya’yla düşük fiyata karşı anlaşmak zorunda kaldı.

İşte Kral Selman’ın Rusya ziyareti bu şartlarda gerçekleşti.

RİYAD’DAN ASTANA SÜRECİNE DESTEK İLANI

Peki Kral Selman’ın Moskova ziyaretinden somut neler çıktı?

Öncelikle belirtelim: Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr’in, ülkesinin Moskova ile ilişkilerinin “tarihi anı” yakaladığını ilan etmesi karşılıklı kazançların seviyesine işaret etmektedir.

Zira toplamda değişik alanlarda 14 önemli anlaşma imzalanmıştır. Ancak asıl önemlisi şu iki gelişmedir:

1- Riyad, Moskova’da Astana sürecini desteklediğini ilan etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey LavrovPutin ve Kral Selman Suriye konusunda anlaştı” derken, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El CubeyrAstana sürecine ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne destek verdiklerini” açıkladı.

Böylece Moskova, Ankara’dan sonra Riyad’ı da karşı cepheden söküp almış oldu!

2- Diğer yandan Türkiye’den sonra Suudi Arabistan’ın da Rusya’dan S-400 alabileceği gündeme geldi.

Bu konuda henüz bir netlik olmasa da, konunun masaya gelmiş olması çok çok önemli. Zira Suudi Arabistan büyük silah üreticileri açısından çok değerli bir müşteridir.

DİPLOMASİ ÖRNEĞİ: MOSKOVA’NIN KÖRFE’DEKİ TUTUMU

Bitirirken, büyük devletlerin nasıl diplomasi yürüttüklerini anlamak açısından Moskova’nın körfez krizine yaklaşımına bakalım. Zira Kral Selman’ın Moskova’ya gelebilmesini, biraz da o krizdeki Moskova tavrı belirlemiştir.

Riyad öncülüğündeki Körfez ülkeleri Katar’ı hedef aldığında ne olmuştu? Başta ABD olmak üzere Almanya hariç neredeyse tüm Batı kampı Suudileri desteklemiş ve Katar’a cephe almıştı. Türkiye ise herkesten önce, gaz sahası ortağı İran ve ticaret partneri Almanya’dan önce Katar’a destek vermişti.

Rusya ise ne müttefikleri İran ve Türkiye gibi hızla Katarcılık yapmış, ne de Batı’ya uyup Suudicilik yapmıştı. Tarafsız kalmış, tarafları sükunete davet etmiş, iki tarafla da “barışma” hedefli temaslar yürütmüştü.

Peki ne oldu? Başta Suudicilik yapan ABD Katar’a destek vermeye başladı ama bu iki farklı konumlanışında da büyük silah satışlarıyla kazanç sağladı. Katar’a herkesten önce destek veren ve asker gönderen Türkiye ise diğer ülkeler krizden kazançlar elde ederken, kazansız ortada kaldı.

Rusya ise “tarafsız ve barışçı” pozisyonu ile orta ve uzun vadeli diplomatik başarı kazandı, şimdi tek tek ülkeleri bölgedeki saflaşmada bölge cephesine kaydetmeye çalışıyor…

Mehmet Ali Güller
7 Ekim 2017
ABC Gazetesi

  1. #1 by Okan on 10/10/2017 - 14:31

    Elinize sağlık tüm dikkatimizle takip ediyoruz..selamlar.

  2. #2 by Ali Saraç on 12/10/2017 - 00:09

    Türkiye kazansız ortada kalsa da Türkiye’yi yönetenlerin kazansız olduğu düşünülemez. Ülkemize yapılan Katar’lı şirketlerin yaptıkları yatırımlarda yönetenlerimizin ortaklıkları olmadığını düşünemiyorum. Yoksa krizin ilk dakikalarında Katar’a bu kadar açık destek vermezlerdi diye düşünüyorum.

  3. #3 by Mayk on 13/10/2017 - 22:08

    Rusyanin basarisinin sirri:
    -Akilli, iyi niyetli bir liderlerinin olmasi
    -Askeri teknolojide acik ara birinci olmasi (dusman elektronigini kilitleme yetenegi, ustun fuze tekolojisi)
    -Enerji karti: Su anda dunyada bir numara olabilir. Suudlar ise en iyi ihtimalle ucuncu siradalar, kaynaklari tukeniyor.
    Enerjide onemli musteriler endustri devleri olan Almanya ve Cin. Cin gonullu olarak Avrasya blokunda, Almanya ise
    istese de istemese de mecbur. Ayrica Atlantik kuklaligindan da biktilar.
    -Dev bir ekonomi olan Cin ile stratejik ortak haline gelmesi (bir ara ikisi de komunistken bile biraz dusmandilar,
    bu yuzden Cin’deki sosyalizmi daha cok begenenlere Maocu diyorlar, hala), ve bu sayede
    dolarin hakim oldugu dunyaya mahkum olmamasi.

    Cin’in dev bir ekonomi olmasinda Bati’nin acgozlululugun payi buyuktur. Cin akilli davranip
    kukla olmadan batinin bu tutumundan yararlandi (ya da belki kukla da biz bilmiyoruz).
    Belki Bati’nin plani endustriyel urunlerin her bir parcasini baska bir kukla ulkeye ucuza yaptirarak,
    butun ulkeleri kendine mecbur etmekti (baska bir aciklama bulamiyorum), mesela cipleri Tayvan’a
    bu parcayi Malezya’ya, bu parcayi Singapur’a, yazilimlari Hindistan’a yaptirayim,..ben de hepsinin
    gozetleyicisi ve jandarmasi olayim, itiraz edeni finans, politika, veya siIah yoluyla dize getireyim..
    Iste bu durumda Rusyanin askeri teknolojisi belirleyici oluyor.

    Suudlarin Avrasya blokuyla flortu birkac yildir var. Belki simdi daha gorunur hale geldi.
    Suudlarin 40 yillik petrol kazanclari, Abd’de kullanilmasina izin verilmeyen hazine bonolari
    olarak duruyor. Suudilerin petrolleri de tukeniyor ve buyuk bir cari aciklari var. Birkac trilyonluk
    birikimleri ise rehin. Bu durumda Suudi hanedani can derdinde, cunku sosyal patlamayla
    devrilebilirler. Tabi o hanedanin bekasi degil onemli olan. Onemli olan jeopolitik sonuclardir.

    Abdnin de S400’e ihtiaci vardir. Abdnin kendini kitalararasi fuzelerden koruyacak teknolojisi yok.
    Peki kime karsi koruyacak. Hikaye bilindigi gibiyse, Kuzey Koreye karsi.
    Abdnin derin devletinin kendi ulkelerini koruma gibi bir dertleri yok. Zaten firtinayla kendilerine saldiranlar
    da kendileri. Onlarin amaci dunyada bir yerleri karargah haline getirmek, oradan dunyayi kontrol etmek.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: