Sudan’ı 30 yıldır yöneten Ömer El Beşir 4 aydır süren halk hareketinin ardından devrildi. Ancak El Beşir’in yerine yönetime ordu el koydu ve bu haliyle değişim darbeye dönüştü.
Peki darbe, halk hareketinin daha da ileri gitmesinden korkan ve rejimi kurtarmaya çalışan ordunun bir refleksi mi, yoksa arkasında onu yönlendiren bir dış parmak mı var? Çünkü pek çok analist, ilk andan beri olağan şüpheli olarak ABD’yi işaret ediyor. İnceleyelim:
ABD faktörü
ABD elbette Ömer El Beşir yönetiminden rahatsız olabilir. Zira Sudan’ın en büyük ticaret ortağı Çin. Üstelik Sudan Çin’le petrol üretimi anlaşmasından, barışçıl nükleer enerji üretimi anlaşmasına kadar bir dizi ABD’yi rahatsız eden anlaşma yaptı.
Öte yandan ABD 1997’den beri sürdürdüğü Sudan’a ekonomik yaptırımı, bu ülkenin artık “bölgesel sorunların çözümünde ve terör tehlikesine karşı ABD ile yakın ilişki içinde olduğu” gerekçesiyle 2017’de kaldırdı. ABD, 1993’te “teröre destek veren ülkeler listesi”ne aldığı Sudan’ı, 6 başlıktaki yasal şartları yerine getirmesi halinde bu listeden çıkaracağını açıkladı.
Körfez faktörü
1989’da Sudan’da darbe yapan ve uzun süre ülkeyi İhvanla birlikte yöneten El Beşir, bu örgütün 1999 yılında Meclis’te aldığı bir kararla kendi yetkilerini sınırlamaya kalkması üzerine, Meclis’i lağvetti ve İhvan lideri Turabi’yi tasfiye etti. (İhvancıların bir bölümü El Beşir’in safına geçti.)
Şeriat ilan ederek ülkesini bir iç savaşa sürükleyen ve bölünmesine neden olan El Beşir, 2011’de Güney Sudan’ın ayrılmasıyla petrol gelirinden oldu ve ekonomik krize girdi. El Beşir krizi açmak için en sonunda Körfez’e teslim oldu!
İşe önce Suudi Arabistan adına, daha 2015 yılından itibaren Yemen’e asker göndermekle başladı. (Karşılığında Sudan’a 2016 yılında Körfez’den 2,5 milyar dolar yardım gitti.) Ve El Beşir yavaş yavaş İran’la arasına mesafe koymaya başladı.
El Beşir son olarak Körfez’in “Yeni Suriye Açılımı” adına 17 Aralık 2018’de Şam’da Beşar Esad’ı ziyaret etti. Körfez özetle El Beşir üzerinden Esad’a, “Suriye krizi Arap krizidir” mesajı veriyor ve İran’ı dışlaması şartıyla yeniden Arap Birliği’ne kabul edileceğini belirtiyordu.
Ekonomik kriz
Sudan’daki gelişmelerin arkasında doğrudan bir dış parmak aramadan önce, içerideki gerçeği doğru saptamalıyız.
Öncelikle Sudan’da eylemler yeni başlamış değil, 19 Aralık 2018’den beri Sudanlılar ayakta ve El Beşir’in istifasını istiyor. Çünkü Kasım 2018’de Sudan parası yüzde 90 değer kaybetti ve enflasyon yüzde 70’e yükseldi. Benzinden başlayarak her şeye zam geldi. Fakat özellikle ekmeğe yapılan üç kat zam bardağı taşırdı ve halk 19 Aralık’ta ülkenin kuzey doğusundaki Attaba’da ayaklandı. O tarihten bu yana Sudanlılar her türlü şiddete ve baskıya rağmen El Beşir’i protesto etmeyi sürdürüyor.
Ordu, 23 Aralık’ta bir bildiri yayımlayarak El Beşir’e desteğini ilan etti. Ancak eylemlerin kararlılıkla sürmesi sonrası ordu bir yol ayrımına geldi: El Beşir’i destekleyip halkla karşı karşıya mı gelecekti? Yoksa El Beşir’e el çektirip rejimi mi kurtaracaktı?
İkincisini seçti: Ordu yönetime 11 Nisan’da el koydu. El Beşir’in Savunma Bakanı (Eski Genelkurmay Başkanı) Avad bin Avf, El Beşir’in yıkıldığını ve 2 yıllık geçişin başladığını ilan etti. Ancak protestolar devam etti ve sadece El Beşir’in değil, rejimin hedef alındığı mesajı verildi. Bunun üzerine bin Avf da 24 saat dolmadan istifa etmek zorunda kaldı ve sokağı yatıştırmak adına yerine Genelkurmay Başkanı Org. Abdulfettah El Burhan geçti.
Fakat halk eylemleri sürdürüyor!
Mısır dersi
Bu olgulara bakarak şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değil.
Ancak Mısır dersi önemli: Orada da halk uzun süren kitle eylemleri ile 2011’de Mübarek’i yıkmış ama en örgütlü kuvvet olan İhvan (Mursi) iktidara konmuştu. Halk bu kez Mursi’ye karşı ayaklanmış, ordu (Sisi) Mursi’yi devirerek rejimi kurtarmış, devrimi çalmıştı!
Programı ve öncüsü olmayan kendiliğinden halk hareketlerinin devrimini, en örgütlü kuvvet kimse (ki genelde ordu) rejimi kurtarmak adına çalar!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet gazetesi
15 Nisan 2019
#1 by nayk on 20/04/2019 - 01:40
Bir ihtimal daha var bence: Bir kukla rejimin lideri olarak olmek.Yani bir yere yaslanip olunceye kadar iktidarda kalmak. Bizim padisahlarimizin hepsi normal bir diktatorden daha guclu degil miyidi. Ilk yillarda bunlar eceliyle olduler. Ulke zayiflayinca bazilari cinayete kurban gitti, ya da tahttan indirildi.
Azerbaycanda diktatorluk var bence. Sirtini nereye yaslamis: bence Rusyaya. Rusyanin kuklasi olarak kaldikca, ya da en azindan Rusya ile uyumlu kaldikca, tam ekonomik kriz cikacak gibi olsa hemen Rusya devreye girer, ne yapar eder rejimi kurtarir. Hatta kim bilir dunya icin boylesi daha hayirlidir.
iran da benzer sekilde. gerici mollalar iktidarda, ama jeopolitik olarak Avrasya ekseninde oldugu icin rejim sorgulanmaz, sorgulayanlar (abd-israil) da zaten yine jeopolitik olarak sorgular. Aslinda iran halkinda modernlige karsi buyuk bir ozlem var, ama bunun gercek olmasi cok zor. Rusya jeopolitik sebeple destekler. Abd ise jeopolitik olarak karsidir, bu da rejimi ic siyasette guclu yapar (beka meselesi).
Akpnin ulkeyi her anlamda batirmasina ragmen hala yuzde 50ye yakin oy almasi yine jeopolitik tavizlerle buyuk oranda ilgilidir diye dusunuyorum. S400 alacagiz, ama diyoruz ki patriot ta aliriz.
Abdnin amaci patriot satmak degil ki, s400den vazgecirmek. Zaten patriot ta aliriz derken s400 ten vazgecebilirz imasi yapiliyor.
Bizde sozcu ve korkusuzda s400un basimiza bela olacagi, cunku getirecegi ekonomik krize degmeyecegi ima ediliyor. Dolar firlarmis falan. Abd dolari niye firlatsin daha dogrusu , tlnin degerini niye dusursun. Bu sekilde iktidari da degistiremez, s400ten de vazgeciremez. Ancak
bunun imasi ile korkutarak vazgecirebilir.. Zaten Brunson krizi bu yonde bir provaydi. s400 icin beterini yapariz imasi var. Bu da ayni Fed’in faiz artirim gibi: Artirma imasiyla dolar gucleniyordu, ama gercekten arttirinca hicbirsey olmuyordu.
Bence s400 alinmasiyla asil dolar riske girer. Cunku mesela Suriyede ucusa yasak bolgeyi
Abd yerine biz belirleyebiliriz.
Bir de dolar artcacak diye herkes dolar aliyor, niye ille de dolar. Git biraz da avro al, altin al, ruble al, v.s. Mesele tlnin deger kaybedecek olmasiysa, diger etkenleri saymazsak bunlar da orantili olarak artacak demektir. Dugun sezonu altin fiyati artar diye bir kural yok. TVde oyle anlatiliyor ki sanki kapali carsi altin fiyatini arz-talebe gore belirliyor. Zerre kadar alakasi yok. Kuresel finans merkezlerinde dolar tabanli bir fiyat uyduruyorlar, biz de aynen kabul ediyoruz, simdilik.
Hem sen dolar artacak diye beklerken, iktidar bir tur manipulasyonla bunu geciktirir, sen de dolari bozmak zorunda kalirsin, bu sirada sistem dolari ucuza kapatir, ve omrunu uzatir. Olan kendini kurnaz zanneden garibana olur.
Ekrem bey bence ofisine sefer tasi, karbonmonoksit alarmi, geiger sayaci, su ariticisi, falan goturmeli. Halkla o kadar da yuz goz olmamali. GaffarOkkan da cok seviliyordu, ama demek ki sevilmek yeterli degilmis. Haydar Meric soyle bir kitap yazacagim dedi, kitap gelmeden kendisiyle beraber Karadenizde yokedildi. Once kitabi yayinlasaydi, sonra ilan etseydi, yine belki sehit olurdu, ama ulkeye daha fazla yarari olurdu.
Sudan ve Cezayirde olanlar darbe midir. Can Atakliya gore degil. Belki Afrika tipi postmodern darbe denebilir. Yani diktator kenara cekiliyor, yerine genelkurmay baskanini vekil olarak atiyor, gibi birsey olabilir. Bir de “diktator”un gitmesi her zaman iyi degildir, cunku yerine gececek hazirdaki guc daha beter olabilir.
Trump’un “Rusya sorusutrmasi”ndan kurtulmasindan memnunuz, ama ona santajla bazi seyler yaptirildigi ya da yapacaklarinin bazilarinin yapmasi engellendigi soyleniyor.
#2 by ercan Böncüoğlu on 07/06/2019 - 15:50
Sayın Mehmet Ali Güller,
Makalelerinize üye olup adresime gelenleri aksatmadan okurum.
Şimdi size bir vatandaş ve okurunuz gözü ile “Suriye bataklığından nasıl çıkarız” ın kısa bir analizini yapacağım. Görüşünüz benim için önemli. Şimdiden teşekkür ederim.
Öncelikle AKP iktidarının yönetimden gittiğini, Yönetime milli mutabakat hükümetinin geldiğini varsayıyorum. AKP iktidardan gitmese bile Sayın Cumhurbaşkanının yönetimde olmadığı bir AKP ile mümkün olabilir diye düşünüyorum.
1- Esat Cephesi :
Esatla hemen diyalog kurulmalı. Barışılmalı. Gerektiğinde özür dilenmeli. Türkiye’nin Suriye’nin gerçekten toprak bütünlüğünden yana olduğu resmi ağızlarca ifade edilmelidir.
Bu aşamada Esat’ın İdlibe saldırısını kesmesi istenmelidir.
2 – Rusya cephesi :
Türkiye’ye büyük gelecek ve başımıza bela olacak olan S-400 alımından vaz geçtiğimiz Rusya’ya hemen bildirilmeli. Ödediğimiz 1.5 milyar dolar paranın doğalgaz borcumuza sayılması istenmelidir.
Türkiye S-400 leri aldığı taktirde nerde ve ne zaman ve kime karşı kullanacağı bilinmemektedir. S-400 lerin alımı halinde Türkiye güç zehirlenmesine kapılıp gereksiz yere civar ülkelere ve ABD ye kafa tutar hale gelebilir. Bu da olası bir ABD İran savaşında Türkiye’yi ayak altında bırakıp, savaştan en büyük zarar gören ülke haline sokabilir.
3 – ABD cephesi :
ABD ye söz verdiği gibi bu defa patriotları hemen göndermesi istenmeli ve F35 projesinden çıktığımız resmi ağızlarca beyan edilmelidir. ABD li bir üst düzey yetkilinin açıkladığı gibi S-400 lerin sahasında F 35 ler uçamayacağına göre F 35 lere Türkiye’nin yatırım yapması anlamsız olup, proje şimdiden boşuna yatırım ve çöp uçak projesi olmuş görünmektedir.. ABD eskiden olduğu gibi bu defa da Patriotları vermekte bahaneler uydurup, ipe un sererse, geciktirmeye başlarsa Kürecik başte olmak üzere, İncirlik, Pirinçlik derhal kapatılmalıdır.
4 – Türkiye Cephesi:
Türkiye hiç vakit geçirmeden Cerabulus’u, Afrin’i ve şu an asker bulundurduğu diğer toprakları Esat güçlerine teslim ederek askerimizi kendi sınırlarımıza çekmeli. ABD den gelecek patriotlarla hava güvenliğini sağlamalı. Olası bir ortadoğu savaşında askerimizin şehit olmasını önlemelidir. Öso güçlerini İdlib’e göndermeli, İdlip sorunu için ABD ve Rusya ve Esat ile masaya oturmalıdır.
Ayrıca Esatla yapılacak anlaşma gereği Türki’ye de bulunan dört milyon Suriye’linin vatanlarına dönmesi sağlanmalıdır. PYD bölgesi Esat’ın sorumluluğuna bırakılmalıdır. Unutmayalım ki Esat ta kuzeyde ikinci İsrail demek olan bir devletin topraklarında oluşmasını istememektedir. Bunu geçmişte defalarca açıklamıştır.
5 – İdlib Cephesi :
İdlib’teki Deaş unsurlarının Türkiye’ye girmeleri kesinlikle önlenmeli. ABD, Rusya ve Esat la yapılacak görüşmeler sonucunda Libya başta olmak üzere, Afrika’ülkelerinden birisine gönderilmeleri için anlaşmaya zorlanmalıdır.
Sonuç :
Yukarıda kısa analizde Türkiye’nin Suriye bataklığından en az zararla çıkış yolunu anlatmaya çalıştım. Şimdiden Esatla barışıp bu yol denenirse Ortadoğuya barış tam olarak gelmese bile en azından Türkiye muhtemel İran-ABD savaşından yara almadan kendini kurtarabilir. ileride Suriye’nin yeniden inşaası projesinde Türkiye Çin’i geride bırakıp çok büyük kazanımlar elde edebilir