Suudi Arabistan’ın dev petrol şirketi Aramco’nun iki tesisine 14 Eylül’de düzenlenen saldırı, dünya piyasalarında önemli bir etki yarattı. Zira saldırıya uğrayan Abqaiq ve Khurais tesisleri, Suudi Arabistan petrol üretiminin yarıdan fazla düşmesine neden oldu.
Saldırı, günlük 9,8 milyon varil petrol üreten Suudi Arabistan’ın üretiminde günlük 5,7 milyon varil kesintiye yol açtı. Bu da petrol fiyatlarının yüzde 15 artmasına neden oldu.
Brent ham petrol fiyatı yüzde 19 artarak varil başına 71,95 dolara ulaştı. ABD ham petrol fiyatı da yüzde 15 artarak 63,34 dolar oldu. Her ikisi de mayıs ayından bu yana en yüksek fiyatları görmüş oldu.
Aramco üçüncü kez hedef
Bu saldırı, Suudi Arabistan petrolünü hedef alan bu yılki üçüncü saldırı.
İlk saldırı, mayıs ayında 7 insansız hava aracıyla Doğu-Batı Ham Petrol Boru Hattı’ndaki üç pompayı hedef almıştı.
17 Ağustos’ta Şeybe petrol sahasını vuran ikinci saldırı ise ilkine göre çok daha büyük zarar verdi zira Şeybe’de günlük 500 bin varil petrol üretiliyordu.
Ancak 14 Eylül’deki üçüncü saldırı tam anlamıyla büyük bir darbe oldu. Zira Abqaiq ve Khurais’te günlük 5.7 milyon varil petrol üretiliyordu. 10 (hatta 20) adet insansız hava aracıyla (ABD’nin iddiasına göre ek olarak seyir füzeleriyle) düzenlenen saldırı, tesislere çok büyük hasar verdi.
İran olağan şüpheli mi?
Saldırıyı, Yemen’de Suudilere karşı direnen Husiler üstlendi. Ancak ABD iki tesisi hedef alan saldırının Husilerin boyunu aşan nitelikte olduğunu savunuyor ve doğrudan İran’ı suçluyor.
Tamam, kendisine uygulanan ambargo nedeniyle petrolünü istediği oranda satamayan Tahran yönetimi “Biz petrol satamazsak, hiç kimse satamaz” tehdidi savurmuştu… Ancak buna rağmen okların kolayca kendisine döneceği bir saldırının getirisinden çok götürüsü olacağı da ortadayken, İran’ın böyle bir saldırı düzenlemesi mantıklı mı?
Üstelik, şartlar da İran’ın lehine gelişmekteyken:
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i G7 zirvesi sırasında ülkesine davet etmiş ve yaptırımların kaldırılması konusunda bir planı görüşmüştü. Macron o planı Donald Trump’la da müzakere etmişti.
Ardından İran’a savaş açılmasını savunan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton görevden alınmış ve Trump’ın BM Genel Kurulu’nda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşebileceği belirtilmişti.
Şartlar lehine düzelirken İran’ın Suudi Arabistan’daki petrol tesislerini vurması, mantıklı mı?
2 trilyon dolarlık şirket
Saldırının failine ulaşmak, en azından şu aşamada oldukça güç. ABD’nin yayınladığı uydu görüntüleri, hatta göstereceği bir “kanıt” bile, geçmişteki Irak ve Suriye yalanları nedeniyle dünyanın büyük bir bölümünü ikna etmeyecektir.
Fakat saldırının olası sonuçları düzleminde bir çözümleme yapabiliriz:
Dev petrol şirketi Aramco, 2016 yılından beri halka arzıyla gündemde. ABD, ilk günden beri satışın New York borsasında yapılmasını istiyor. Riyad’ın 2016’daki planı, şirket hisselerini Londra borsasında piyasaya açmaktı. Ancak Brexit kararı bu planı değiştirdi. Öte yandan Hong Kong’daki olaylar, bu seçeneği de yakın zamanda ortadan kaldırdı. Geriye New York ve Tokyo kaldı, ancak halka arz sürecini JP Morgan, Morgan Stanley ve HSBC’nin yürütmesine rağmen Aramco yetkilileri şirket hisselerini Tokyo’da borsaya sunmak istediklerini açıkladı.
Son durum şöyleydi: Aramco’nun kasım ayında halka arzı duyurulacak ve yüzde 5 hissesi 2020 yılında satılacaktı. Yüzde 5’lik hissenin 100 milyar dolardan fazla edeceği, böylece Aramco’nun değerinin 2 trilyon doları aşacağı öngörülüyordu.
Saldırının sonuçları
Saldırının ilk sonucu petrol fiyatlarını yükseltmekse, ikinci sonucu da İran’a yaptırımları yumuşatma eğilimini baltalamak oldu!
Çünkü Aramco’yu vuran 14 Eylül saldırısı, olası Trump-Ruhani görüşmesini de vurdu! Hem Washington’dan hem de Tahran’dan gelen açıklamalar, bu görüşmenin artık olmayacağı yönünde…
Bunların dışında olası sonuçlar ne mi olacak? Yanıtlar, 14 Eylül saldırısından sonra artık gündemde olan şu iki soruda:
1. Aramco’nun değeri hâlâ 2 trilyon dolar mı?
2. Aramco planlandığı takvimde ve planlanan yerde (Tokyo) halka arz edilebilecek mi?
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
19 Eylül 2019
#1 by Puma on 20/09/2019 - 12:45
Katiliyorum. Ayni 11 eylul gibi bir sahte bayrak operasyonudur. Faili derin devlettir.
Iranin boyle birseyden kazanacagi birsey yoktur. Finansal ve jeopolitik bir manipulasyondur. Yan sebepler olarak, arabistana daha fazla savunma silahi satmak akla gelebilir. Trump’un basarisini baltalamak gibi bir hedef te vardir mutlaka. Bizdeki Tuzladaki kimyasal yangininin amaci da Astana sureciini baltalamak olabilir (esas amac sigortadan para almak degilse). Mesela birkac yil once Texas’in Abdden ayrilmasi gundeme gelince de boyle bir yangin cikmisti.
#2 by puma2 on 23/09/2019 - 20:56
Alakasiz bir yazi daha yazabilir miyim. Sonucta burayi muhtelif ilerici insanlar takip ediyordur.
…..
Nevzat Tarhan’ın kanserden (yoksa kemoterapiden mi) olen Neslican Tay hakkinda soylediklerini siddetle kiniyorum.Bence dincilik degil isbirlikcilik yapiyor eskisi gibi. Esas soyleyecegim bu degildi.
….
Bazilari acik giyindi diye suclamis. Bu yobaz takimini kinamakla beraber, acik giyinmenin kansere care oldugunu da soylememiz lazim. Temiz havada acik havada gunesin altinda guneslenecek, krem falan kullanmayacak, D vitamini uretecek, ve bunun emilmesi icin bir sure sabunla yikanmayacak, ve D vitamini depolayacak. D vitamini kanser, enfeksiyon , ve kronik hastaliklarla savasta cok onemli bir madde.
Kendileri yobaz olmadigi halde, babalari, kocalari, ve mahallesi yobaz oldugu icin cok kapali giyinmek zorunda kalan kadinlara aciyorum.
….
Neslican’in mucadelesini onaylamakla beraber bunun tam bilincli olmadigini, ve “laik” medyanin da uzerine dusen gorevi yapmadigini da soylemeliyiz.
Kanser olmussun, o zaman ilk olarak, makyaji ve sacini boyamayi birakman lazim.
Niye bunu kimse soylemez. Hayat tarzini degistirmeden yalnizca mucadele ediyorum, pes etmiyorum demekle mucadele olmaz ki. Oyle yapiyorlar ki, sanki makyaj demek mucadele demek devrimcilik demek, yobazlikla mucadele demek, hadi ordan, kartelin baska bir tur kuklasi olmanin neresi mucadeledir.
….
Aslinda pek tanimamakla beraber Losev’den ciddi olarak suphe duymaktayim. Tek yaptiklari para istemek. Losemiyi azaltmak icin ne yapmak lazim diye toplumu aydinlatsalar ya, mesela cop yakma tesislerini kapatmak lazim, diye niye soylemezler. Greenpeace hakkinda da olumsuz seyler duydum. Ilerici kurumlara ve orgutlere ihtiyac var. Losev Akp zamaninda kamu spotu verebiliyorsa, acaba demek lazim. Iftira atmis olmayayaim, ama ciddi olarak supheliyim. Zaten Facebook’a da ilk ciktiginda gicik kapmistim ve hislerimde ne kadar hakli oldugum zamanla ortaya cikti.
….