Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalar, sorunun kaynağı/temeli zemininde ve Türkiye’nin çıkarı penceresinde incelenmelidir.
Sorunun kaynağına ve temeline Hrant Dink bir konuşmasında çok açık bir şekilde işaret etmişti: “Karabağ sorununun çözülmesi gerekiyor. Karabağ sorununa Azerbaycan, Türkiye, Ermenistan, Rusya, ABD, neyse artık, bir araya gelip orada açık ve net söylüyorum, Ermenistan’ın işgal etmiş olduğu topraklardan çekilmesi lazım.”
ABD’nin dört hedefi
Güney Kafkasya meselesi, ABD ile Çin-Rusya ittifakı arasındaki büyük güç mücadelesinin de bir parçasıdır. ABD bu çerçevede dört hedefe sahiptir:
1. Rusya’yı çevreleme: Baltık bölgesinden başlayıp Doğu Avrupa ve Batı Karadeniz’i kapsayan ve Güney Kafkasya’ya uzanan hat.
2. Rusya’yı çevrelerken tersinden Türkiye’yi de çevreleme: Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’a yerleşen ABD Rusya’nın dışında fiilen Türkiye’yi de hedef almaktadır.
3. Suriye’yi Rusya için Afganistan’a dönüştürme.
4. Türkiye-Rusya-İran işbirliğini bozma.
SETA Ankara-Moskova ittifakını dinamitliyor
Türkiye’nin zayıf karnı, AKP hükümeti içindeki işte bu dördüncü hedefe uygun yapıların varlığıdır. Her sorunda Rusya ve İran’ı hedef alan bu yapılar, elbette merkeze rağmen konumlanmış değildir!
SETA Koordinatörünün yazısı, bu bakışı özetlemektedir: 1. Sorunu Rusya’nın Ermenistan’ı cesaretlendirmesi ve Türkiye ile Azerbaycan’a karşı kışkırtması olarak sunmaktadır. 2. Ankara ile Moskova arasında yeni bir rekabet alanının açıldığını savunmaktadır. 3. Ankara-Moskova yakınlaşmasını eleştiren Batı başkentlerinin, Türkiye’nin Batı adına Rusya’yı dengelediğini görmesi gerektiğini savunmaktadır.
Sabah’ta SETA koordinatörü ile dile getirilen Rusya karşıtı bu tutum, hızına alamayıp Hürriyet’te anti-komünist bakışla Sovyetler Birliği düşmanlığına kadar götürülmektedir. Hürriyet’in “Stalin’in Kanlı Mirası” manşeti şöyle demektedir: “1921’de Azerbaycan toprakları içinde Ermeni ağırlıklı Karabağ Otonom Bölgesi’ni oluşturdu. Ermenistan toprakları içinde de Azeri ağırlıklı Nahçıvan kuruldu” (29.9.2020).
Neredeyse “Nahçıvan’ı verelim, Karabağ’ı alalım” diyecek!
Oysa gerçek şudur: İngilizler 1918’de Batum’u işgal etmiş ve Kafkasya’ya girmiş, 1918’de bağımsızlık ilan eden Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan üçlüsüne dayanarak Kemalistlerle Bolşevikler arasında Kafkas Seddi kurmuş, Atatürk ve Lenin ise tarihi bir ittifak kurarak o seddi yıkmıştır!
Dahası, Bolşeviklerin Çarlık Rusya’sını yıkmasını, Kars, Ardahan ve Batum’u geri vermesini ve Rusya’yı Doğu Anadolu’dan çekmesini görmeyerek meseleyi “Stalin’in Kanlı Mirası” diye sunmak, en hafifinden tarihe haksızlıktır.
3+3 modeli
Türkiye’nin çıkarı açısından sorunun çözümünde izlenecek yol, öncelikle Ankara ile Moskova’yı karşı karşıya getirme potansiyeli taşıyan girişimleri bertaraf etmekten geçer.
1. Rusya’nın Ermenistan’ı kışkırttığı, İran’ın Ermenistan’a silah taşıdığı iddiaları Astana Platformu’nu dinamitlemeyi hedef almaktadır.
2. Suriye’den Güney Kafkasya’ya cihatçı taşımak, Moskova ve elbette Bakü için en istenilmeyecek durumdur. Bu yöndeki Batı propagandasına malzeme verilmemesi kritik önemdedir.
3. Ermenistan, Rusya’nın “resmi müttefikidir” ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) üyesidir. Çatışmanın BM kararıyla da Azerbaycan toprağı olduğu kayda geçirilen işgal altındaki Dağlık Karabağ’dan Ermenistan topraklarına sıçramaması, Erivan’ın Moskova’yı sahaya davet etmesini zorlaştırmanın ve Moskova’nın “zorunlu dahlini” önlemenin yoludur.
4. Rusya’nın Kafkasya’da ikinci bir Gürcistan vakasına tahammülü yok. 2018’de Batı destekli “kadife devrimle/darbeyle” devlet başkanı olan Peşinyan’dan memnun değil. Peşinyan hükümetinin Moskova’yla iyi ilişkiler yanlısı ana muhalefet partisi liderini tutuklaması, Gümrü’deki Rus Üssü’ne karşı bazı bakanların açıklama yapması, Kremlin’de ciddi endişe oluşturmuş durumda. Peşinyan ise “resmi müttefikliğe” dayanarak Moskova’yı kendisine yardım etmeye zorluyor ve bunun olmamasını da Batı’yla ilişkileri geliştirmenin dayanağına dönüştürmeye çalışıyor.
5. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Sahiba Gafarova başkanlığındaki heyetle görüşmesinde açıkça “Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen 5 bölgesinin geri verilmesinden yanayız” demişti (23.9.2020). Moskova’nın bu son konumu Bakü açısından oldukça değerlidir.
Peki nihai çözüm nasıl sağlanır? 20 Temmuz’da bu köşede “Kafkaslar için 3+3 modeli” başlıklı yazımızı yeniden okumanızı öneriyorum.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
1 Ekim 2020
#1 by puma on 02/10/2020 - 13:35
Detayli bilgi ve analiz icin tesekur ederiz.
Yalniz, ABD diyince hangi ABD sorusu yone karsimiza cikiyor. Yeni Trump Amerikasi mi, yoksa eski Biden derindevlet-kartel kuklasi Amerikasi mi… Can Atakli yine Reis’in Trump’suz ayakta kalamayacagini falan ima etti. Tamamen yanlis mantik. Asil Biden kazanirsa Akp 2007-2013 arasina, yani kumpas davalari, Suriye dusmanligi, Astana oncesi durumuna doner. Kaddafi Fransa-Nato saldirisi sonrasi serseri isbirlikciler tarafindan olduruldukten sonra Hillary “harika bir haber” demisti. Buna ragmen, Emre Kongar, aslinda Hillary daha cok oy almisti demisti, Trump kaybedecek gibi diyince ise, M. Yanardag da Insallah diyerek birlikte midemizi bulandirdilar.
Solculuk sampiyonu Chomsky (ayni bizim Ahmet Altan-Cengiz Candar falan gibi yani), kumpas davalari surecinde Birgun denilen biraz suphe duydugum gazetedeki roportajinda, AKP en yenilikci Turkiye partisidir demisti. Daha sonra Reis biraz Atlantik cizgisinden cikinca, Reis katildir demekte. Ayrica Chomsy’ye diyorlar ki, 2000 tane mimar-muhendis 11 Eylulde ikiz kulelerin yikilmasi ucak carpmasiyla olmus olamaz, ayrica WTC7 de ucak carpmadan ayni sekilde yikildi, sizin fikriniz nedir. Chomsky de diyor ki, 2000 ufak bir sayi, boyle bir iddia varsa bunu bilimsel makale olarak yayinlamalilar, bunun yontemi bu degil herkes kendine gore iddia ortaya atabilir; falan..Yani goz var nizam var, ucak carpmayan bir bina da ayni sekilde ayni zamanda yikiliyor, bizimki “makale yayinlasinlar” (kim cesaret edebilir) diyerek konuyu yokusa suruyor, topu taca atiyor, eski fikrinden donmuyor, ..ama bence bal gibi de ne olup bittiginin farkinda.
Bir de Samir Amin var cok ovulen uluslararasi solculardan. Kenidsini hic tanimam, hic takip etmedim, ama populerligine bakilirsa, ondan da suphe ederim.
Ve malesef bizim gercek ve samimi solcu-Ataturkculerimiz (ama tam kivamina gelmemisler, E.Kongar biraz duygusal olsa da analitik zekasi oldugu imasinda bulunan (katiliyorum aslinda) M.Yanardag’a ne oluyor). Ben de dinciler gibi cemberi daraltiyorum, ama tamamen farkli bir sebeple. Dogruyu gorsunler artik, bilmedikleri konularda halki yaniltmasinlar.
Trump’tan bes kurus almiyorum. Hatta bana karsi cimri davranmislardi (ne alakam olabilir ki onlarla..). Temsil ettigi eksenen dolayi Trump’u destekliyorum, ayni sekilde temsil ettigi eksenden dolayi (yani savas, teror , insan kacakciligi, insan kurban edilmesi , insanlarin kolelestirilmesi, insanliga karsi soykirim, Ataturk dusmanligi, ) gibi sebeplerle Biden’in baskanligina karsiyim.
#2 by puma2 on 02/10/2020 - 13:54
Pardon, yine yarim cumleler kalmis, ama ne demek istedigim belli, okuyucu kendisi de makul bir sekilde tamamlayabilir.
Simdi ben Tele1’in ABD siyasesti konusundaki tavrini siddetle kiniyorum, ve cok elestirdikleri Fetocu-libos tiplerle bir konuda ayni cizgide bulustuklarini belirtiyorum…. Tamam, diyelim bu konudaki hatalarini anladilar diyelim, ama sonra Tele1e gelen reklamlar azalirsa sorumluluk kabul etmiyorum. Sonucta is dunyasi derindevlet ile ister-istemez bir isbirligi icinde (bunun caresi derindevletin sirketlerini kamulastirmak, bunu ancak Trump yapabilir..), mesela dis macunlarina niye hala Flor katiyoruz..ve bu sebeple Trump destekcisi ourlarsa bazi reklamlar azalabilir, “diger taraftaki” yani yandas reklamlar da baska sebeple az veya yok zaten. Sonucta Trump’u destekleyince otomatik olarak Aydinlik gibi yandas olmayacaklar… Ben olsam ABDden bahsedeceksem, bu konuda notr davranirim, mesela HaberGlobal bu konulardaa iyidir. Hicbir hamaseti yoktur. Ayni anda keskin muhalefet olunabilirse daha da iyi olu, ancak pratikte biraz zor.
Yani Reis bu konuda malesef biraz hakli gibi “bitaraf olan bertaraf olur”, sanki bu vecize bilinclere kazinmis gibi, ve “muhafazakar paket”i elestirmek isteyenler bu sefer kendilerini “liberal paket”in icinde buluyorlar.