LİBERAL EKONOMİNİN GELECEĞİ VE 3. DÜNYA SAVAŞI RİSKİ

KAPİTALİST DÜNYANIN NAFİLE UMUDU: BIDEN

Ya savaşlar devrime yol açar ya da devrimler savaşı önler! Büyük devrimci Vladimir Lenin‘in bu sözleri, bugün yine günceldir.

Kapitalizm, 2008 küresel krizinden tam çıkamamışken, 2020’de covid salgını ile iyice krize girmiş durumda. Gelişmiş kapitalist ülkeler, ekonomilerindeki bu büyük daralmayı şimdilik emekçi halkın sırtına yükledikleri ağır yüklerle geçiştirmeye çalışıyorlar.

Peki ya sonra? Dünya Bankası’nın, Uluslararası Para Fonu IMF’nin beklenti raporları kapitalist dünya açısından hiç de iç açıcı değil. Büyük enerji, ilaç ve teknoloji şirketlerinin raporları da öyle…

Tablo, kapitalizmin önüne yeniden Keynes’i getirdi; yani piyasaya devlet müdahalesini…

Pek çok ülkede kamucu açılımlar gündemde ya da en azından tartışılıyor…

Ancak bu son tahlilde, en büyük şirketleri/tekelleri tatmin etmiyor!

ALMANYA VE JAPONYA’NIN ABD’YE ÇAĞRISI

ABD seçimlerinin tüm dünyada her zamankinden çok daha fazla izlenir olması biraz da bu nedenleydi. Kapitalist Batı dünyası, ABD seçimlerine “liberal ekonominin” geleceği bakımından odaklandı.

Nitekim Joe Biden’ın kazandığının anlaşılmasıyla, başta Almanya Şansöylesi Angela Merkel olmak üzere “kapitalist Batı”nın şefleri, ABD’ye “AB ile ABD’nin omuz omuza vererek küresel sorunların üstesinden geleceği” mesajını verdi (Sputnik, 9.11.2020).

Kapitalist dünyanın en doğudaki temsilcisi Japonya Başbakanı Suga Yoşihideikili ittifak” vurgulu bir açıklama yaptı ve ABD ile Japonya’nın “Hint-Pasifik refahı ve barışını sağlamak için” birlikte çalışması gerektiğini savundu (AA, 9.11.2020).

Hint-Pasifik refahı dedikleri, özetle ABD ile Japonya’nın Çin’i bölgesine hapsetmesiydi elbette!

Kısası Biden’ın seçilmesi ile gelişmiş kapitalist dünya liderleri, krizdeki kapitalizmi kurtaracak bir işbirliği için umutlandılar. Zira Donald Trump “önce Amerika” diyerek geleneksel müttefikleriyle işbirliğini azaltmış, rekabeti artırmış, hatta kimilerine ağır yaptırımlar uygulamıştı.

Peki Biden’lı ABD’nin ABD ve Japonya’yla işbirliğini esas alması kapitalizmi bu krizinden çıkarabilecek mi?

İNGİLTERE GENELKURMAY BAŞKANININ 3. DÜNYA SAVAŞI UYARISI

Tam bu noktada İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter’ın açıklaması dikkat çekiciydi. Carter açık açık 3. dünya savaşı olasılığına dikkat çekti: “Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz. Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyük. Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da, yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor. Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor. Bu risklerin bilince olmamız gerek.” (Hürriyet, 9.11.2020).

Carter’a göre en büyük risk, insanların gittikçe savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleriydi: “Geçmişte yapılan hataları tekrarlayabilecek kişilere sesleniyorum. Önceki savaşlarda ölen insanları hatırlayın. Şu anda karşı karşıya kaldığımız en büyük risk, insanların yeni bir savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleridir. Geçmişi hatırlayın. Savaşa girmenin bir süreci, ritmi var. Önceki yüzyılda tansiyon arttı ve bu bazı yanlış hesaplamalara neden oldu ve sonunda da savaş çıktı. Umarım, bir daha böyle bir durumla karşılaşmayız.”

Benzer uyarılar ABD içinden de geliyor: Prof. Christopher Layne’in CFR’nin yayın organı Foreign Affairs’teki “Yaklaşan Fırtınalar” başlıklı makalesi bu bakımdan oldukça önemliydi. Prof. Layne, ABD içinde gittikçe Çin’e karşı şahinleşen bir anlayışa dikkat çekiyor ve ABD’nin Soğuk Savaş retoriğini tekrarladığına ve kamuoyunun Çin karşıtlığı üzerinden savaşa hazırlandığına dikkat çekiyordu (Aydınlık, 9.11.2020).

Bunun büyük bir hata olduğunu belirten Prof. Layne, “Çin’le savaşın faturasının çok ağır olacağını” belirtiyordu!

KAMUCULUK SAVAŞIN PANZEHRİ

ABD’deki seçimlerde ortaya çıkan “yarılma” aslında 2008’den beri toparlanamayan ve salgınla iyice derinleşen krizin de bir yansımasıydı: İşsiz Amerikalı sayısının 50 milyona yaklaştığı, en zengin yüzde 1’in malvarlığının ABD’nin yüzde 50’sinden fazla olduğu, ekonomik düzenin de siyasi düzenin de çatırdadığı bir tablo var…

Ekonomist Daron Acemoğlu’nun belirttiği gibi “Son 40 yılda yüksek eğitimliler ve geri kalanlar ile sermaye ve emek arasındaki büyük eşitsizlik arttı” (CRI Türk, 9.11.2020).

İşte hem ABD içindeki tablo hem de liberal düzenin çatırdaması, pek çok politikacı, ekonomist, diplomat ve askerde “3. Dünya Savaşı” riski endişesi yaratıyor.

Nükleer caydırıcılık başta olmak üzere kimi faktörler ise bu riskin önünde barikat olmayı sürdürüyor. Ancak asıl barikat, kapitalist dünyada hızla gelişen kamuculuk anlayışıdır. Kapitalist merkezlerde “liberal ekonominin” insanlık adına bir gelecek olmadığı, salgınla çok daha iyi görüldü. Ve bu anlayışın gelişmesi, insanlığın önündeki büyük felaket olasılığının panzehridir.

Mehmet Ali Güller
CRI Türk
10.11.2020

Reklam
  1. #1 by puma on 11/11/2020 - 10:27

    ====================================================================================
    PUMA: Puma’nin yorumlari asagidadir.
    ====================================================================================

    LİBERAL EKONOMİNİN GELECEĞİ VE 3. DÜNYA SAVAŞI RİSKİ

    Posted by Mehmet Ali Güller in CRI Türk, Politika Yazıları on 11/11/2020
    KAPİTALİST DÜNYANIN NAFİLE UMUDU: BIDEN

    ====================================================================================
    PUMA: Satanist dunyanin demek lazim. Elitler kaybediyorlardi, Trump devrimi yasaniyordu,
    bu devrim Avrupaya da yansiyacakti, ve Avrupadaki elitler panikteydi.
    Ortada katrilyon dolarlik altin, bono, turev varliklari , gibi seylerin sahibini belirleme gibi
    bir mesele vardi. Boylece kriz buyuk oranda cozulecekti, ama elitlerin isine gelmezdi bu.
    Ve sonrasinda saglik sistemi, cevresel konular, enerji, guvenlik gibi konularda reformlar yapilacakti.
    Yani olup bitene bakinca mantik boyle der.
    ====================================================================================

    Ya savaşlar devrime yol açar ya da devrimler savaşı önler! Büyük devrimci Vladimir Lenin‘in bu sözleri, bugün yine günceldir.

    ====================================================================================
    PUMA: ABDde Trump’un temsil ettigi devrim savasi onleyecekti.
    Biden simdilik hileyle kazandi gibi gorunse de Trump acik farkla kazandi ve bu
    yakinda tescil edilecek.
    ====================================================================================

    Kapitalizm, 2008 küresel krizinden tam çıkamamışken, 2020’de covid salgını ile iyice krize girmiş durumda.
    Gelişmiş kapitalist ülkeler, ekonomilerindeki bu büyük daralmayı şimdilik emekçi halkın sırtına yükledikleri ağır yüklerle geçiştirmeye çalışıyorlar.

    ====================================================================================
    PUMA: Bu kriz neydi, Cin’in Batinin finansal manipulasyonlarina direnmesi.
    Bu neye benze, bir adamin bir suru kredi karti vardir, istedigi kadar harcama yapar ama sonra
    kartlarin limitine ulasilir. Tembellige alismis olan adam kudurur.
    Kuduz kopek gibi oraya buraya saldirayim der ama karsisinda Ayi ve Ejderha vardir.
    ====================================================================================

    Peki ya sonra? Dünya Bankası’nın, Uluslararası Para Fonu IMF’nin beklenti raporları kapitalist dünya
    açısından hiç de iç açıcı değil. Büyük enerji, ilaç ve teknoloji şirketlerinin raporları da öyle…

    Tablo, kapitalizmin önüne yeniden Keynes’i getirdi; yani piyasaya devlet müdahalesini…

    ====================================================================================
    PUMA: Derin devlete ulus devlet mudahelesi, dogrusu bu.
    ====================================================================================

    Pek çok ülkede kamucu açılımlar gündemde ya da en azından tartışılıyor…

    ====================================================================================
    PUMA: Farkli taraflar kamuculugu farkli anlar. Bazilari derin kamuculuk diye anlayabilir.
    Yani devletin degil derin devletin onderligi, totaliter sistemi. Hatta bazilari buna sosyalizm derler,
    ama alakasi yok, dupeduz kuresel fasizm istiyorlar.
    ====================================================================================

    Ancak bu son tahlilde, en büyük şirketleri/tekelleri tatmin etmiyor!
    ALMANYA VE JAPONYA’NIN ABD’YE ÇAĞRISI

    ABD seçimlerinin tüm dünyada her zamankinden çok daha fazla izlenir olması biraz da bu nedenleydi.
    Kapitalist Batı dünyası, ABD seçimlerine “liberal ekonominin” geleceği bakımından odaklandı.

    Nitekim Joe Biden’ın kazandığının anlaşılmasıyla,

    ====================================================================================
    PUMA: oldu bittiye getirmeye calisiyorlar.
    ====================================================================================

    başta Almanya Şansöylesi Angela Merkel olmak üzere “kapitalist Batı”nın şefleri,
    ABD’ye “AB ile ABD’nin omuz omuza vererek küresel sorunların üstesinden geleceği” mesajını verdi (Sputnik, 9.11.2020).

    ====================================================================================
    PUMA: Amaclari ajandalarini uygulamak, sorun cozmek degil. Merkel-Macron
    elitlerden veya onlarin kuklasi. Merkel’e Hitler’in kizi diyorlar ve bence dogru.
    Merkel o zaman sanildigindan 20 yas kadar yasli olmali, ve bence oyle de.
    ====================================================================================

    Kapitalist dünyanın en doğudaki temsilcisi Japonya Başbakanı Suga Yoşihide “ikili ittifak” vurgulu bir açıklama yaptı
    ve ABD ile Japonya’nın “Hint-Pasifik refahı ve barışını sağlamak için” birlikte çalışması gerektiğini savundu (AA, 9.11.2020).

    ====================================================================================
    PUMA: iki tane atom bombasiyla akillanmadiniz derdim ama,.. japonya ABDnin kuklasi derler,
    aslinda derin devletin kuklasidir, hem de cok eskilerden beri. bu yuzden 2. dunya savasinda nazilerle
    ayni taraftaydilar dolayli olarak (bence direk olarak).
    ====================================================================================

    Hint-Pasifik refahı dedikleri, özetle ABD ile Japonya’nın Çin’i bölgesine hapsetmesiydi elbette!

    ====================================================================================
    PUMA: Cin’e kaydirdiklari fabrikalari ABDye geri getirmek yerine Hindistana kaydirirlar,
    biraz da orayi somurelim derler, zaten hindistanda rusvet yaygin.
    ====================================================================================

    Kısası Biden’ın seçilmesi ile gelişmiş kapitalist dünya liderleri, krizdeki kapitalizmi kurtaracak bir işbirliği için umutlandılar.

    Zira Donald Trump “önce Amerika” diyerek geleneksel müttefikleriyle işbirliğini azaltmış, rekabeti artırmış, hatta kimilerine ağır yaptırımlar uygulamıştı.

    ====================================================================================
    PUMA: Muttefikli degildi o, bence, ayni sistemin kuklalari olmalariydi.
    Once Amerika demek, once ulus devlet, once derin devlet degil demektir.
    Bir Almanya liderinin de once Almanya demesi lazim, ama hayir once elitlerin kuresel cikarlari
    diyorlar.
    ====================================================================================

    Peki Biden’lı ABD’nin ABD ve Japonya’yla işbirliğini esas alması kapitalizmi bu krizinden çıkarabilecek mi?

    ====================================================================================
    PUMA: Almanya diyecektiniz heralde.. Guya kartel karsiti olan Karen Hudes (eski dunyabankasi’li)
    ABD, Rusya, Almanya’nin ortak olmasi ve Cin ve Hindistan’in yukselmesini durdurmasini istiyordu.
    Sanki Brezinski’nin fikirleri gibi. Rusya niye: cunku en buyuk askeri guc. ABDde tek basina
    dayatmalar yapacak gucte degil, ama Rusya da ayni tarafta olursa
    (zaten mantiken Rusya da Cin’den korkmali belki onlara gore) diger ulkeler hemen boyun egerler, diye dusunmustur, mesela
    dolarsiz bir finasal sistem oneremezler.
    ====================================================================================

    İNGİLTERE GENELKURMAY BAŞKANININ 3. DÜNYA SAVAŞI UYARISI

    Tam bu noktada İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter’ın açıklaması dikkat çekiciydi.
    Carter açık açık 3. dünya savaşı olasılığına dikkat çekti: “Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz.
    Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyük.
    Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da, yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor.
    Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor. Bu risklerin bilince olmamız gerek.” (Hürriyet, 9.11.2020).

    Carter’a göre en büyük risk, insanların gittikçe savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleriydi:
    “Geçmişte yapılan hataları tekrarlayabilecek kişilere sesleniyorum. Önceki savaşlarda ölen insanları hatırlayın.
    Şu anda karşı karşıya kaldığımız en büyük risk, insanların yeni bir savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleridir.
    Geçmişi hatırlayın. Savaşa girmenin bir süreci, ritmi var.
    Önceki yüzyılda tansiyon arttı ve bu bazı yanlış hesaplamalara neden oldu ve sonunda da savaş çıktı. Umarım, bir daha böyle bir durumla karşılaşmayız.”

    Benzer uyarılar ABD içinden de geliyor: Prof. Christopher Layne’in CFR’nin yayın organı
    Foreign Affairs’teki “Yaklaşan Fırtınalar” başlıklı makalesi bu bakımdan oldukça önemliydi.
    Prof. Layne, ABD içinde gittikçe Çin’e karşı şahinleşen bir anlayışa dikkat çekiyor ve
    ABD’nin Soğuk Savaş retoriğini tekrarladığına ve kamuoyunun Çin karşıtlığı üzerinden savaşa hazırlandığına dikkat çekiyordu (Aydınlık, 9.11.2020).

    ====================================================================================
    PUMA: Trump guya Cin karsitidir, gercekte ise insanligin dostu elitlerin dusmanidir.
    Elitler acisindan ABD-Avrupa birlikteligi 3. dunya savasi anlaminda birlikteliktir,
    Natoculuktur, s400 karsitligidir.
    ====================================================================================

    Bunun büyük bir hata olduğunu belirten Prof. Layne, “Çin’le savaşın faturasının çok ağır olacağını” belirtiyordu!

    ====================================================================================
    PUMA: Elitleri uyariyor aslinda. Ordular , ilk hedefiniz elitlerin inleridir, ileri.
    ====================================================================================

    KAMUCULUK SAVAŞIN PANZEHRİ

    ABD’deki seçimlerde ortaya çıkan “yarılma” aslında 2008’den beri toparlanamayan ve salgınla iyice derinleşen krizin de bir yansımasıydı:
    İşsiz Amerikalı sayısının 50 milyona yaklaştığı, en zengin yüzde 1’in malvarlığının ABD’nin yüzde 50’sinden fazla olduğu,
    ekonomik düzenin de siyasi düzenin de çatırdadığı bir tablo var…

    ====================================================================================
    PUMA: Surdurulemez bir sistem vardi. ABDdeki vatansever ve barisci kesim Trump’u basa getirdi.
    Ama oy veren halk anlaminda bakarsak, o halk buyuk oranda bilincisz, iki taraftakiler de, ve
    yanlis sebeple dogru veya yanlis tarafa oy veriyorlar.
    ====================================================================================

    Ekonomist Daron Acemoğlu’nun belirttiği gibi “Son 40 yılda yüksek eğitimliler ve geri kalanlar ile sermaye ve emek arasındaki büyük eşitsizlik arttı” (CRI Türk, 9.11.2020).

    ====================================================================================
    PUMA: Turkiyede de dinciler ve dinci olmayanlar (dindarlar , laikler,..) arasindaki
    esitsizlik dinciler lehine artti.
    ====================================================================================

    İşte hem ABD içindeki tablo hem de liberal düzenin çatırdaması, pek çok politikacı, ekonomist, diplomat ve askerde “3. Dünya Savaşı” riski endişesi yaratıyor.

    ====================================================================================
    PUMA: Sonuc olarak ne diyoruz, Biden’in kapitalist dunyaya umut olmasi mi,

    yoksa 2. dunya savasi riskini artirmasi mi, bence 2.’si
    ====================================================================================

    Nükleer caydırıcılık başta olmak üzere kimi faktörler ise bu riskin önünde barikat olmayı sürdürüyor.
    Ancak asıl barikat, kapitalist dünyada hızla gelişen kamuculuk anlayışıdır.
    Kapitalist merkezlerde “liberal ekonominin” insanlık adına bir gelecek olmadığı,
    salgınla çok daha iyi görüldü. Ve bu anlayışın gelişmesi, insanlığın önündeki büyük felaket olasılığının panzehridir.

    ====================================================================================
    PUMA: Salginda insanlarin olmesi elitler acisindan kotu bir sey degil, mesela
    Almanya’da 10 milyon yasli koronada olse Merkel, kahretsin yonetemedim, istifa ediyorum mu der,.
    Bu elitlerin bazilari gercekten 3. dunya savasi istiyorlar, yeraltinda saklanacaklari yerleri hazirlamislar.
    Onlari icin nukleer denge bir engel degil, ordularin direnmesi bir engel.
    ====================================================================================

    ====================================================================================
    PUMA: dunku bir yorumda yanlisklikla demokrat parti yerine sosyalist parti demistim duzeltirim.
    ====================================================================================

  2. #2 by puma on 11/11/2020 - 10:29

    (yollanamadi galiba tekrar deniyorum..)
    ====================================================================================
    PUMA: Puma’nin yorumlari asagidadir.
    ====================================================================================
    LİBERAL EKONOMİNİN GELECEĞİ VE 3. DÜNYA SAVAŞI RİSKİ
    Posted by Mehmet Ali Güller in CRI Türk, Politika Yazıları on 11/11/2020
    KAPİTALİST DÜNYANIN NAFİLE UMUDU: BIDEN
    ====================================================================================
    PUMA: Satanist dunyanin demek lazim. Elitler kaybediyorlardi, Trump devrimi yasaniyordu,
    bu devrim Avrupaya da yansiyacakti, ve Avrupadaki elitler panikteydi.
    Ortada katrilyon dolarlik altin, bono, turev varliklari , gibi seylerin sahibini belirleme gibi
    bir mesele vardi. Boylece kriz buyuk oranda cozulecekti, ama elitlerin isine gelmezdi bu.
    Ve sonrasinda saglik sistemi, cevresel konular, enerji, guvenlik gibi konularda reformlar yapilacakti.
    Yani olup bitene bakinca mantik boyle der.
    ====================================================================================
    Ya savaşlar devrime yol açar ya da devrimler savaşı önler! Büyük devrimci Vladimir Lenin‘in bu sözleri, bugün yine günceldir.
    ====================================================================================
    PUMA: ABDde Trump’un temsil ettigi devrim savasi onleyecekti.
    Biden simdilik hileyle kazandi gibi gorunse de Trump acik farkla kazandi ve bu
    yakinda tescil edilecek.
    ====================================================================================
    Kapitalizm, 2008 küresel krizinden tam çıkamamışken, 2020’de covid salgını ile iyice krize girmiş durumda.
    Gelişmiş kapitalist ülkeler, ekonomilerindeki bu büyük daralmayı şimdilik emekçi halkın sırtına yükledikleri ağır yüklerle geçiştirmeye çalışıyorlar.
    ====================================================================================
    PUMA: Bu kriz neydi, Cin’in Batinin finansal manipulasyonlarina direnmesi.
    Bu neye benze, bir adamin bir suru kredi karti vardir, istedigi kadar harcama yapar ama sonra
    kartlarin limitine ulasilir. Tembellige alismis olan adam kudurur.
    Kuduz kopek gibi oraya buraya saldirayim der ama karsisinda Ayi ve Ejderha vardir.
    ====================================================================================
    Peki ya sonra? Dünya Bankası’nın, Uluslararası Para Fonu IMF’nin beklenti raporları kapitalist dünya
    açısından hiç de iç açıcı değil. Büyük enerji, ilaç ve teknoloji şirketlerinin raporları da öyle…
    Tablo, kapitalizmin önüne yeniden Keynes’i getirdi; yani piyasaya devlet müdahalesini…
    ====================================================================================
    PUMA: Derin devlete ulus devlet mudahelesi, dogrusu bu.
    ====================================================================================
    Pek çok ülkede kamucu açılımlar gündemde ya da en azından tartışılıyor…
    ====================================================================================
    PUMA: Farkli taraflar kamuculugu farkli anlar. Bazilari derin kamuculuk diye anlayabilir.
    Yani devletin degil derin devletin onderligi, totaliter sistemi. Hatta bazilari buna sosyalizm derler,
    ama alakasi yok, dupeduz kuresel fasizm istiyorlar.
    ====================================================================================
    Ancak bu son tahlilde, en büyük şirketleri/tekelleri tatmin etmiyor!
    ALMANYA VE JAPONYA’NIN ABD’YE ÇAĞRISI
    ABD seçimlerinin tüm dünyada her zamankinden çok daha fazla izlenir olması biraz da bu nedenleydi.
    Kapitalist Batı dünyası, ABD seçimlerine “liberal ekonominin” geleceği bakımından odaklandı.
    Nitekim Joe Biden’ın kazandığının anlaşılmasıyla,
    ====================================================================================
    PUMA: oldu bittiye getirmeye calisiyorlar.
    ====================================================================================
    başta Almanya Şansöylesi Angela Merkel olmak üzere “kapitalist Batı”nın şefleri,
    ABD’ye “AB ile ABD’nin omuz omuza vererek küresel sorunların üstesinden geleceği” mesajını verdi (Sputnik, 9.11.2020).
    ====================================================================================
    PUMA: Amaclari ajandalarini uygulamak, sorun cozmek degil. Merkel-Macron
    elitlerden veya onlarin kuklasi. Merkel’e Hitler’in kizi diyorlar ve bence dogru.
    Merkel o zaman sanildigindan 20 yas kadar yasli olmali, ve bence oyle de.
    ====================================================================================
    Kapitalist dünyanın en doğudaki temsilcisi Japonya Başbakanı Suga Yoşihide “ikili ittifak” vurgulu bir açıklama yaptı
    ve ABD ile Japonya’nın “Hint-Pasifik refahı ve barışını sağlamak için” birlikte çalışması gerektiğini savundu (AA, 9.11.2020).
    ====================================================================================
    PUMA: iki tane atom bombasiyla akillanmadiniz derdim ama,.. japonya ABDnin kuklasi derler,
    aslinda derin devletin kuklasidir, hem de cok eskilerden beri. bu yuzden 2. dunya savasinda nazilerle
    ayni taraftaydilar dolayli olarak (bence direk olarak).
    ====================================================================================
    Hint-Pasifik refahı dedikleri, özetle ABD ile Japonya’nın Çin’i bölgesine hapsetmesiydi elbette!
    ====================================================================================
    PUMA: Cin’e kaydirdiklari fabrikalari ABDye geri getirmek yerine Hindistana kaydirirlar,
    biraz da orayi somurelim derler, zaten hindistanda rusvet yaygin.
    ====================================================================================
    Kısası Biden’ın seçilmesi ile gelişmiş kapitalist dünya liderleri, krizdeki kapitalizmi kurtaracak bir işbirliği için umutlandılar.
    Zira Donald Trump “önce Amerika” diyerek geleneksel müttefikleriyle işbirliğini azaltmış, rekabeti artırmış, hatta kimilerine ağır yaptırımlar uygulamıştı.
    ====================================================================================
    PUMA: Muttefikli degildi o, bence, ayni sistemin kuklalari olmalariydi.
    Once Amerika demek, once ulus devlet, once derin devlet degil demektir.
    Bir Almanya liderinin de once Almanya demesi lazim, ama hayir once elitlerin kuresel cikarlari
    diyorlar.
    ====================================================================================
    Peki Biden’lı ABD’nin ABD ve Japonya’yla işbirliğini esas alması kapitalizmi bu krizinden çıkarabilecek mi?
    ====================================================================================
    PUMA: Almanya diyecektiniz heralde.. Guya kartel karsiti olan Karen Hudes (eski dunyabankasi’li)
    ABD, Rusya, Almanya’nin ortak olmasi ve Cin ve Hindistan’in yukselmesini durdurmasini istiyordu.
    Sanki Brezinski’nin fikirleri gibi. Rusya niye: cunku en buyuk askeri guc. ABDde tek basina
    dayatmalar yapacak gucte degil, ama Rusya da ayni tarafta olursa
    (zaten mantiken Rusya da Cin’den korkmali belki onlara gore) diger ulkeler hemen boyun egerler, diye dusunmustur, mesela
    dolarsiz bir finasal sistem oneremezler.
    ====================================================================================
    İNGİLTERE GENELKURMAY BAŞKANININ 3. DÜNYA SAVAŞI UYARISI
    Tam bu noktada İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter’ın açıklaması dikkat çekiciydi.
    Carter açık açık 3. dünya savaşı olasılığına dikkat çekti: “Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz.
    Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyük.
    Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da, yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor.
    Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor. Bu risklerin bilince olmamız gerek.” (Hürriyet, 9.11.2020).
    Carter’a göre en büyük risk, insanların gittikçe savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleriydi:
    “Geçmişte yapılan hataları tekrarlayabilecek kişilere sesleniyorum. Önceki savaşlarda ölen insanları hatırlayın.
    Şu anda karşı karşıya kaldığımız en büyük risk, insanların yeni bir savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleridir.
    Geçmişi hatırlayın. Savaşa girmenin bir süreci, ritmi var.
    Önceki yüzyılda tansiyon arttı ve bu bazı yanlış hesaplamalara neden oldu ve sonunda da savaş çıktı. Umarım, bir daha böyle bir durumla karşılaşmayız.”
    Benzer uyarılar ABD içinden de geliyor: Prof. Christopher Layne’in CFR’nin yayın organı
    Foreign Affairs’teki “Yaklaşan Fırtınalar” başlıklı makalesi bu bakımdan oldukça önemliydi.
    Prof. Layne, ABD içinde gittikçe Çin’e karşı şahinleşen bir anlayışa dikkat çekiyor ve
    ABD’nin Soğuk Savaş retoriğini tekrarladığına ve kamuoyunun Çin karşıtlığı üzerinden savaşa hazırlandığına dikkat çekiyordu (Aydınlık, 9.11.2020).
    ====================================================================================
    PUMA: Trump guya Cin karsitidir, gercekte ise insanligin dostu elitlerin dusmanidir.
    Elitler acisindan ABD-Avrupa birlikteligi 3. dunya savasi anlaminda birlikteliktir,
    Natoculuktur, s400 karsitligidir.
    ====================================================================================
    Bunun büyük bir hata olduğunu belirten Prof. Layne, “Çin’le savaşın faturasının çok ağır olacağını” belirtiyordu!
    ====================================================================================
    PUMA: Elitleri uyariyor aslinda. Ordular , ilk hedefiniz elitlerin inleridir, ileri.
    ====================================================================================
    KAMUCULUK SAVAŞIN PANZEHRİ
    ABD’deki seçimlerde ortaya çıkan “yarılma” aslında 2008’den beri toparlanamayan ve salgınla iyice derinleşen krizin de bir yansımasıydı:
    İşsiz Amerikalı sayısının 50 milyona yaklaştığı, en zengin yüzde 1’in malvarlığının ABD’nin yüzde 50’sinden fazla olduğu,
    ekonomik düzenin de siyasi düzenin de çatırdadığı bir tablo var…
    ====================================================================================
    PUMA: Surdurulemez bir sistem vardi. ABDdeki vatansever ve barisci kesim Trump’u basa getirdi.
    Ama oy veren halk anlaminda bakarsak, o halk buyuk oranda bilincisz, iki taraftakiler de, ve
    yanlis sebeple dogru veya yanlis tarafa oy veriyorlar.
    ====================================================================================
    Ekonomist Daron Acemoğlu’nun belirttiği gibi “Son 40 yılda yüksek eğitimliler ve geri kalanlar ile sermaye ve emek arasındaki büyük eşitsizlik arttı” (CRI Türk, 9.11.2020).
    ====================================================================================
    PUMA: Turkiyede de dinciler ve dinci olmayanlar (dindarlar , laikler,..) arasindaki
    esitsizlik dinciler lehine artti.
    ====================================================================================
    İşte hem ABD içindeki tablo hem de liberal düzenin çatırdaması, pek çok politikacı, ekonomist, diplomat ve askerde “3. Dünya Savaşı” riski endişesi yaratıyor.
    ====================================================================================
    PUMA: Sonuc olarak ne diyoruz, Biden’in kapitalist dunyaya umut olmasi mi,
    yoksa 2. dunya savasi riskini artirmasi mi, bence 2.’si
    ====================================================================================
    Nükleer caydırıcılık başta olmak üzere kimi faktörler ise bu riskin önünde barikat olmayı sürdürüyor.
    Ancak asıl barikat, kapitalist dünyada hızla gelişen kamuculuk anlayışıdır.
    Kapitalist merkezlerde “liberal ekonominin” insanlık adına bir gelecek olmadığı,
    salgınla çok daha iyi görüldü. Ve bu anlayışın gelişmesi, insanlığın önündeki büyük felaket olasılığının panzehridir.
    ====================================================================================
    PUMA: Salginda insanlarin olmesi elitler acisindan kotu bir sey degil, mesela
    Almanya’da 10 milyon yasli koronada olse Merkel, kahretsin yonetemedim, istifa ediyorum mu der,.
    Bu elitlerin bazilari gercekten 3. dunya savasi istiyorlar, yeraltinda saklanacaklari yerleri hazirlamislar.
    Onlari icin nukleer denge bir engel degil, ordularin direnmesi bir engel.
    ====================================================================================
    ====================================================================================
    PUMA: dunku bir yorumda yanlisklikla demokrat parti yerine sosyalist parti demistim duzeltirim.
    ====================================================================================

  3. #3 by Dr. Murat Aygen on 11/11/2020 - 18:07

    Nasıl ki Seyfi Demirsoy ve Halil Tunç’a -hâşâ- “sarı sendikacı” diyebilmek için Nuri Beşer’i unutturmak gerekmişse, 24 OCAK 1980 kararlarına “Liberal” diyebilmek için de, 7 EYLÜL 1946 kararları unutturmak îcâb etmiştir. 24 OCAK’tan yana olabilmek için II. Cihan Savaşı’ndan sonra yazılmış Prentice Hall MacGrew-Hill ve Addison Westley ders kitaplarına müracaat etmek kâfîdir Hocanız da Prof. Tansu ÇiLLER ise, künhüne tam varırsınız. 7 EYLÜL’e cevaz arayan ise, MARX’a Friedrich LiST’e müracaat etmek zorundadır.

  4. #4 by M. Yavuz Dedegil on 30/11/2020 - 01:13

    Sayın Güller
    10.11.2020 tarihli yazınızda, „… asıl barikat, kapitalist dünyada hızla gelişen kamuculuk anlayışıdır. Kapitalist merkezlerde “liberal ekonominin” insanlık adına bir gelecek olmadığı, salgınla çok daha iyi görüldü. Ve bu anlayışın gelişmesi, insanlığın önündeki büyük felaket olasılığının panzehridir.“
    diyorsunuz. Gelişmeleri Almanya’dan izleyen birisi için, en son cümlenizi tam tersi olarak da yorumlamak mümkün. Kamuculuk anlayışının nereye götüreceği, kamuyu kimlerin yönettiğine bağlı.
    Batı demokrasilerinin liberal ekonomi doktrinleri, kapital ile emek arasındaki bir „politik güç dengesi“ sayesinde işleyebiliyordu. Kapital’in, üretim araçlarının sahibi olmaktan kaynaklanan yönetici gücünün karşısında, sayısal üstünlüğü olan emekçi halkın seçtiği parlamento ve sendikalar vardı.
    Son 50 senede bu durum çok değişti: Parlamentolar ve sendikalar sermayenin „lobicilerinin“ eline geçti. ABD‘nin önderlik ve dayatmasıyla, kamu iktisadi kurumları, KÍT’ler, anonim şirketlere dönüştü ve böylece hisseleri büyük sermayenin eline geçti. Örneğin Volkswagen, eskiden %75 Kuzey-Ren-Westfalya Üstelik bu geçişte emekçilere „borsa üzerinden para kazanma“ aldatmacası yapılarak, onların birikimleri de soyuldu.
    Almanya’da sosyal demokrat (SPD) şansölye Schröder (Ekim 1998 – Kasım 2005), hükümete gelmeden önce, 20 kadar büyük şirketin yönetim kurulu ve VW’nin „Denetleme Kurulu“ üyesiydi. SPD, seçim sloganı „Agenda 2010“ adı altında halka sosyal rahatlatmalar sözü veriyordu. Schröder, şansölye olunca, işçiler ve işsizlerle ilgili bu sosyal kanunları, Volkswagen (VW) yönetim kurulunun personelden sorumlu üyesi Harz’a yaptırdı. Íşçi ve işsizleri eskisinden beter eden bu kanunlar halen Harz-kanunları adı altında yürürlüktedir. SPD, 2021 seçimleri için, Harz-Kanunlarını iptal veya değiştirmeyi bugünkü agendası yapmıştır. Schröder 2005 seçimlerini kaybedince, hükümeti devretmesine iki hafta kala, Rus „Gasprom“ şirketi için, Alman devleti adına 6 Milyar Dollarlık kredi garantisi anlaşmasını imzaladı ve bugün Moskova’da oturup Gasprom’a çalışmaktadır, aylığının 200.000 $ olduğu söyleniyor, Putin’in de kankasıdır.
    Tam Harz-Kanunları çıktığıda, VW’nin işçi temsilciliği başkanı hakkında, şirket yönetiminden rüşvet aldığı şayiaları çıktı, savcılık işin içine girince konu dolandırıcılığa kadar genişledi (Almanya dışında kurulan bir şirket ile kendi şirketi VW’yi dolandırma). Bu konunun da Schröder ve sonraki Dışişleri Bakanı Gabriel (SPD) in de bilgisi içinde yapıldığı haberleri de çıktı. Bütün demokratik ülkelere yakıştığı üzere, sonradan haberler birden kesildi, sonunda ne oldu kimse bilmiyor.
    ( https://www.dw.com/de/schmiergeld-aff%C3%A4re-im-vw-konzern/a-1636265 )
    Alman hükümetinin eski savunma bakanı Ursula von der Leyen hakkındaki biri 200 Milyon, biri takriben 130 Milyon Avroluk meclis araştırması, deliller yok edildiği için sonuçlanmadı, kendisi 1. Aralık 2019 dan beri Brüksel’de „Avrupa Komisyonu Başkanı“.
    Şu anda ulaştırma bakanı Andreas Scheuer (CSU) hakkında 550 Milyon Avroluk meclis araştırması var ama bakan söz konusu giderin anlaşmalarını meclise vermeyi red ediyor.
    Şu andaki sağlık bakanı Jens Spahn (CDU), birkaç ilaç şirketinin hissedarı, kendisi aslında banka memuru idi.
    Bütün bunların başında tabii önce görsel ve yazılı medya kontrol altına alındı. (Bakınız: Erich Schmidt Eenboom: „Undecover“ kitabı, Almanya’da Medyanın BND, istihbarat teşkilatı, tarafından konrolü)
    Macron’un çıkarmaya çalıştığı kanunları Fransız halkı sokaklara dökülerek engelledi.
    Bu, su üstüne çıkan örnekleri, Avrupa çapında genişletmek mümkün.
    Binnetice, belki Norveç ve Finlandiya hariç. Batı Avrupa demokrasilerinin yönetimi, yani parlamento ve hükümetleri, ve dolayısıyla bu ülkelerde KAMU’yu temsil eden GÜÇ, artık Finans-Kapitalin elindedir. AB- Merkez bankası da onların elindedir. ABD hakkında yazmaya gerek yok, bilinen gerçek.
    Dolayısı ile, ATATÜRK ve sonradan ÇÍN deki Kamu yönetimi ile, bugünkü AB-ülkeleri kamu yönetimini terminoloji olarak bile, birbirinden ayırd etmek gerekir derim.
    M. Yavuz Dedegil: (dedegil@gmx.de)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: