Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin görüşmesi, iktidarı destekleyen medyada “Karadeniz barış denizidir” başlıklarıyla görüldü.
Diğer yandan Erdoğan’ın “Ukrayna ile işbirliğimiz üçüncü ülkelere karşı bir girişim değildir” mesajı da öne çıkarıldı.
Putin’in iki endişesi
Üçüncü ülke konusu önemliydi: Çünkü Zelenskiy’nin ziyaretinin öncesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Erdoğan’ı aramış ve Kremlin’in açıklamasına göre bazı endişelerini paylaşmıştı.
O endişelerin başında “Ukrayna’nın Minsk anlaşmalarından kaçınması ve son dönemde temas hattındaki durumu kızıştıracak provokatif eylemlerde bulunması” vardı.
Bir diğeri ise sonuçları itibariyle üstteki endişeyi tamamlıyordu: “Türkiye’nin Kanal İstanbul inşa etme planlarıyla ilişkili olarak Rusya tarafı, bölgesel istikrar ve güvenliği temin etmek için Karadeniz Boğazları’nın 1936 Montrö Konvansiyonu şartlarına uygun olarak mevcut işleyişinin korunmasının önemini vurguladı.”
Yani Erdoğan’ın Zelenskiy ile yaptığı görüşmeye dair “üçüncü ülkelere karşı bir girişim değildir” mesajı, doğrudan Putin’e verilen mesajdı.
Peki Türkiye-Ukrayna işbirliği, hele de bu görüşmede ifade edildiği şekilde “stratejik ortaklığın tahkim edildiği” türden işbirliği, gerçekten de Rusya’ya karşı değil mi? Bu sorunun yanıtını açıklamalarda değil, Erdoğan-Zelenskiy görüşmesinin ardından yayımlanan “ortak bildiri”de bulabiliriz.
Ortak bildiri Rusya’yı hedef aldı
Ortak bildiride, öncelikle Kırım’ın Ukrayna’ya ait olduğu vurgulandı ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için yani Kırım’ın yeniden Ukrayna’nın parçası olması için işbirliği ve koordinasyon kararı alındı.
Bu konuda önemli bir anımsatma yapalım: Zelenskiy, “Kırım’ı kurtarma stratejisini” 25 Mart 2021’de resmi olarak yürürlüğe koydu. ABD ve NATO’nun Rusya’ya karşı Ukrayna desteği ve Karadeniz’e daha fazla girme hedefi de bu ilan edilen stratejinin zamanlamasıyla uyumluydu.
Ortak bildirideki ikinci önemli vurgu, Ukrayna’nın NATO üyeliğine verilen destekti.
Üçüncüsü de “Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ile NATO ülkeleri silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğine katkı için Karadeniz’de güvenlik ve istikrarın desteklenmesine matuf işbirliğinin artırılmasının” kararlaştırılmasıydı.
Görüleceği üzere Türkiye-Ukrayna zirvesine dair yayımlanan ortak bildirideki bu üç karar da doğrudan Rusya’yı hedef almaktadır!
Karadeniz’e iki zıt yaklaşım
Buradan hareketle Erdoğan-Zelenskiy görüşmesine dair atılan “Karadeniz barış denizidir” manşetlerinin mesajına gelebiliriz. Karadeniz’in bir barış denizi, bir barış gölü olmasına dair iki temel yaklaşım vardır:
Birincisi, “Karadeniz’in Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusu” olduğu yaklaşımıdır ki bu TSK’ye 20 yıldır döne döne yapılan kumpasların ve operasyonların nedenlerinin başında gelmektedir. Zira Türk ordusu, son 20 yılda ağırlıklı olarak bu perspektifi kabul etmiş ve bunun gereği olarak da Rusya’yla işbirliğini savunmuş, ABD’nin Montrö’yü delerek Karadeniz’e girmesine karşı durmuştur.
Karadeniz’in bir barış denizi olması konusundaki ikinci yaklaşım ise NATO’nun Karadeniz’deki varlığını arttırmasına dayanmaktadır.
Görüleceği gibi iki yaklaşım birbirine zıttır.
Peki iktidarın bu konudaki yaklaşımı gerçekte nasıldır?
NATO’yu Karadeniz’e Erdoğan çağırdı
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 21 Şubat 2021’de, ittifakın Karadeniz’deki varlığını, Rusya’nın bölgedeki eylemlerine karşı güçlendireceklerini ilan etti.
Peki buraya nasıl gelindi? Köşe taşlarını anımsatalım:
– Erdoğan, NATO’yu Karadeniz’e çağırdı: “Ziyareti sırasında kendisine (Stoltenberg’e) söyledim: Bakın dedim, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor” (11.5.2016).
– Erdoğan’ın çağrısını fırsata çeviren ABD, 8-9 Temmuz 2016’da Varşova’da yapılan zirvede, NATO’nun Karadeniz’deki varlığının artırılması kararı aldırdı.
– Yayımlanan “NATO: Gelecek İçin Hazır” adlı belgeyle NATO’nun Karadeniz’deki varlığını artıracağı ilan edildi.
– NATO Nisan 2019’da Karadeniz’i “mücadele alanı” olarak belirledi.
Asıl mesele
Görüleceği gibi Türkiye açısından konu ya “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusu” şeklinde ya da “Rus gölü olmasın, NATO gölü olsun” şeklinde ele alınacak. ABD; Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın dışındaki Ukrayna ve Gürcistan’ı da NATO üyesi yaparak, Kardeniz’i NATO gölü yapmak istemektedir.
İşte asıl mesele budur; duyurunun saatini, önce kimin yayınladığını, “Yüce Türk milleti” ifadesinin sonradan eklenip eklenmediğini tartışmak ve tartıştırmak, bu esası perdelemektir.
Amirallerin uyarısını bu tablo içinde değerlendirmeyip de “olmayan darbe imasını” tartışanlar, aslında Türkiye’ye kötülük yapmaktadır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
12 Nisan 2021
#1 by (bilinmeyen bir kahramana ait korona sitesi) puma on 13/04/2021 - 09:20
Aynen. Yani aslinda bazi detaylari burdan ogreniyorum. Yorumlara katiliyorum bir farkla… Acaba ABD ile Rusya anlastiklari bir plani uygulamaya koyuyor olabilirler mi, .. mesela Ukrayna Rusya’ya verilecek, Rusya da Alaska’yi geri almaktan vazgececek (gorunurde oyle bir talep yok zaten). Biden gercekten baskansa bunlar olmaz. Yani yukardaki gibir tablo olur. Ve 3. Dunya Savasi hazirligi anlamina gelir. Trump hala ve daha guclu baskan olduguna gore (!), Ukrayna’yi Rusya’ya vermek icin Ukrayna’nin kontrollu bir saldiriya gecmesi gerekiyordu.
…………..
Kirim Ukrayna’nin olsun, bir itirazim yok, ama bir sartla, Ukrayna da Rusya’nin olsun.
…………..
Ermenistan Azerbaycanla savasirken elindeki s300ler (iskender fuzeleri?) calismamis. (Zaten bunlar karadan havaya savunma fuzeleri degil mi), ayni ucaklara, dronelara, helikopterlere, ve fuzelere karsi.
Erdogan Karakus bunu Haber Global’da soyle yorumladi. Demek ki rus silahlari iyi degil.
Ne kadar basit , naif, yanlis bir yorum. Bu fuzeler calismamistir, cunku Rusya Azerbaycan’in tarafini tutmustur. Daha dogrusu belki calismistir, ucmustur, ama patlamamistir.
Rusya dunyanin en iyi (savunma ve saldiri) silahlarina sahiptir.
#2 by ali haydar Nergis on 14/04/2021 - 13:06
Tele 1’de yayımlanan Soğan başlıklı yazım. Saygılarımla https://tele1.com.tr/yigit-muhtac-olmus-kuru-sogana-369352/