Atlantik cephesi 10 yılın sonunda Suriye’yi tahrip etti, terör örgütleri aracılığıyla sınırlı egemenlik alanları oluşturdu ancak temel hedeflerine ulaşamadı.
Neydi o temel hedef? Suriye’yi parçalamak; içinden denize açılan bir Kürdistan, kıyıda bir Nusayri devleti, güneyde Dürzi devleti ve ortada bir Sünni devleti çıkarmak.
Bu sadece ABD’nin değil, İsrail’in de hedefiydi. Hatta eski İsrail İçişleri Bakanı Gideon Sa’ar ile emekli bir asker olan Dr. Gabi Siboni, “dört parçalı Suriye” planını rapor olarak yazıp yayınlamışlardı.
Benzer analizler, ABD Dışişleri, CIA ve Pentagon’a yakınlıklarıyla bilinen yarı-resmi düşünce kuruluşlarının çalışmalarında da vardı.
ABD’nin bu hedefe ulaşabilmesi, pratikte Esad yönetimini devirebilmesine bağlıydı.
Sonuç? 10 yılın ardından Atlantik cephesi Esad yönetimini deviremedi, rejimi değiştiremedi, Suriye’yi parçalayamadı.
Hatta, bugünlerde yaşanan kimi gelişmeler de, Suriye’nin “normalleşmesinin” başladığına işaret ediyor.
ARAP ÜLKELERİ SURİYE’YLE BARIŞIYOR
Örneğin, Suudi Arabistan, Şam’daki büyükelçiliğini açmaya hazırlanıyor.
Örneğin, 10 yıl aradan sonra Ürdün Kralı Abdullah ile Beşar Esad bir telefon görüşmesi yaptı. Ürdün Suriye sınır kapısını açtı, uçuşları başlatmaya hazırlanıyor.
Örneğin Mısır doğalgazının Suriye üzerinden Lübnan’a taşınması konusu üzerinden 10 yıl sonra Mısır ile Suriye arasında temaslar başlamış oldu ve bir anlaşmaya imza atılmış oldu.
Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri ve Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Bakanı Abdullah bin Zayed Al Nahyan, Suriye’nin Arap Ligi’ne dönmesinin “kaçınılmaz” olduğunu söyledi.
Örneğin diğer Arap devletleri de Suriye’nin Arap Birliği toplantılarına katılmaya başlaması gerektiğini savundu.
Sadece Araplar mı?
Yunanistan, İtalya, İspanya, Romanya, Çekya gibi bazı Avrupa ülkeleri, Şam’da Büyükelçilikleri yeniden açma niyetinde olduklarını açıkladılar.
Örneğin Interpol, Şam bürosunu yeninden faaliyete geçiriyor.
Kısacası Suriye normalleşiyor…
Daha doğrusu Esad yönetimine ve Suriye’ye 10 yıldır düşmanlık yapanlar, Suriye’yle normalleşme yoluna dönüyor…
ABD, İSRAİL VE TÜRKİYE ESAD KARŞITLIĞINDA ORTAK
Suriye’de 10 yıllık politikasını sürdürmeye çalışan üç ülke kaldı: ABD, İsrail ve Türkiye.
ABD, pek çok ülkenin Suriye’yle normalleşmeye başlamasından rahatsız ve bunu açıkça belirtiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı bu konuda yaptığı bir açıklamada, Washington’un kesinlikle Şam’la diplomatik ilişkileri normalleştirmeyeceğini duyurdu.
Türkiye için de aynı durum geçerli. AKP iktidarı, Suriye’nin ortakları Rusya ve İran ile işbirliği yapmasına rağmen, Suriye karşıtlığını sürdürüyor ve Esad yönetimini yıkma hedefini, 10 yıllık hayal olsa bile, koruyor. Dahası, Esad yönetimine karşı kurduğu sözde hükümeti ve sözde orduyu desteklemeyi sürdürüyor.
SURİYE’DE TÜRKİYE-ABD KARŞITLIĞI
Peki bu tabloyu nasıl değerlendirmeliyiz? Çünkü tablo kendi içinde aynı zamanda çelişkili…
Şöyle ki, ABD ve Türkiye Esad karşıtlığını sürdürme konusunda ortaklarken, PYD nedeniyle Suriye’de fiilen karşı karşıya konumlanmış durumdalar.
Dahası önce Erdoğan “ABD askerleri Suriye’den çıkmalı” dedi, ardından da ABD Başkanı Biden, Suriye hakkındaki ulusal acil durum halini bir yıl daha uzatmasıyla ilgili kararının gerekçesini yazdığı ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye gönderdiği mektupta “Türkiye hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor” dedi.
Diğer yandan Esad yönetimi de, Türk askerlerinin bulunduğu bölgelerle, ABD askerlerinin desteklediği PYD bölgeleri dışında, ülkenin tamamında egemenliği sağlamış oldu.
ESAD KAZANDI, ERDOĞAN KAYBEDİYOR
Tüm bunlardan çıkarılması gereken sonuçlar var:
1) Türkiye’nin Esad karşıtlığı “artık” sürdürülemez çünkü Esad karşıtlığı Türkiye’ye zarar veriyor, Türkiye’nin dış politikasını esir alıyor. Ankara Şam’la anlaşarak, hem Ortadoğu’daki diğer ülkelerle normalleşme yolunu açmış olacak, hem de Doğu Akdeniz’de avantaj kazanacak.
2) 10 yılın özeti, Esad’ın kazanması ve Esad karşıtlarının kaybetmesidir. Bu Türkiye için de geçerlidir; Esad kazandı, Davutoğlu kaybetti, Erdoğan da kaybediyor. AKP iktidarının Şam’la normalleşmeye direnerek Türk dış politikasını esir alma süreci, ilk seçimde sona erecek.
3) ABD’nin 900 askerle PYD devleti inşa edebilme şansı yok. Aslında 900 askerle, süreci uzatabiliyor olmasında, Türkiye’nin de dolaylı rolü var. Türkiye Suriye karşıtlığını sürdürdükçe ve Türk askeri Suriye’de bulundukça, ABD’nin de Suriye’de bulunabilmeyi sürdürmesi ne yazık ki kolaylaşıyor.
4) Türk ordusunun, Suriye ordusunun önünü açarak, Şam yönetiminin ülke topraklarının tamamında egemen olmasını kolaylaştırması, ABD’nin planını en kolay yıkma yoludur.
Özetin özeti: Türkiye, herkesten önce Suriye’yle normalleşmelidir.
Mehmet Ali Güller
CRI Türk
12 Ekim 2021
#1 by cumhuriyetciyorum on 13/10/2021 - 10:11
Bundan daha açık ve anlaşılır nasıl yazılabilirdi? Görüntüde ABD’yle didişen Türkiye’nin gerçekte ABD-İsrail ikilisiyle kol kola olduğunu her fırsatta ortaya koymak önemli. Çünkü, ortamda bunun böyle olmadığını düşünen hatırı sayılır sayıda insan var.
#2 by Suzan Tuna Sümer on 13/10/2021 - 13:52
Attığı her adımı bir bir geri çekiyor. ‘Yönetilen insan’ modeli…