Türkmenistan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Hem Rusya hem Ukrayna ile iyi ilişkileri olan Türkiye arabuluculuk rolü oynayabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Arabuluculuk olur, kendileriyle bu konuyu görüşmek olur, gerek Ukrayna’yla gerek Sayın Putin’le bu görüşmeleri geliştirerek inşallah bunun çözümünde bizim de bir payımızın olmasını isteriz.”
KREMLİN’İN MESAJLARI
Erdoğan’ın bu arabuluculuk talebi, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’a da soruldu. Peskov’un yanıtı ise olumsuzdu: “Mesele şu ki Rusya Donbass’taki krizin taraflarından biri değil. (Rusya, Türkiye ve Ukrayna temsilcilerini bir araya getirecek) böyle bir zirvede sorunun çözüm yolunu bulmak mümkün olmaz. Krizin tarafı, bir taraftan Kiev; diğer taraftan (Ukrayna’nın doğusunda) tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmiş olan cumhuriyetlerin (Donetsk ve Lugansk) temsilcileridir” (Sputnik, 29.11.2021).
Moskova, bu yanıtıyla birkaç mesaj birden vermiş görünüyor:
Moskova’nın bu yanıtı, kuşkusuz öncelikle meselenin Moskova-Kiev meselesi olmadığına işaret eden bir diplomatik yaklaşımdır.
İkincisi muhatabın Donetsk ve Lugansk temsilcileri olduğunu belirterek, Kiev’e masaya ancak kimlerle oturabileceğini söylemiş oldu.
Üçüncüsü de Ukrayna’nın kendi parçası gördüğü yerin, Ukrayna’nın parçası olmadığını işaret etmiş oldu.
Ya Ankara’ya mesaj?
ERDOĞAN’A VERİLEN LİSTE
Kremlin, Erdoğan’ın doğrudan Moskova ile Kiev arasında yapmak istediği arabuluculuk girişimini baştan reddettiği görülüyor ancak bunun kategorik bir ret olmadığı anlaşılıyor. Şundan:
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, 26 Kasım günü düzenlediği basın toplantısında, “(Rusya ile takas etmek istediğimiz kişilerin isimlerini içeren) liste Türkiye’ye iletildi. Bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştum, Rusya Devlet Başkanı ile görüşmesi oldu ve listeyi Rusya tarafına iletti” demişti.
Gazeteciler Kremlin Sözcüsü Peskov’a, Zelenskiy’in bu açıklamasını da sordular. Peskov’un yanıtı ise “Bu açıklamayı yorumsuz bırakacağım” şeklinde oldu.
Bu “yorumsuz” yanıttan, Erdoğan’ın Kiev’in listesini Moskova’ya ilettiği sonucu çıkıyor. Bunu da bir arabuluculuk olarak kabul edebiliriz.
Anlaşılan o ki, Moskova Erdoğan’ın daha alt seviyede ve teknik anlamdaki işlerde arabuluculuğuna evet diyor ama daha üst seviyedeki bir siyasal görüşmede arabuluculuğunu kabul etmiyor.
ARABULUCULUĞUN ÖNÜNDEKİ ENGEL
Pek şaşırtıcı değil. Zira arabuluculuk için iki tarafla da iyi ilişkinizin olması gerek şarttır ama yeter şart değildir. Eğer bir tarafla ilişkinizdeki iyi olan yan, diğer tarafa olumsuz yansıyorsa, arabuluculuğunuz pek olası değildir.
Örneğin SİHA’lar Ukrayna ili iyi ilişki demektir ancak Rusya ile sorun anlamına gelir.
Örneğin Kırım politikanız Ukrayna ile iyi ilişki demektir ama Rusya için sorun anlamına gelir.
Örneğin Ukrayna’yla Karadeniz’de NATO’nun Rusya karşıtı tatbikatlarına katılıyorsanız, bu Ukrayna ile iyi ilişkiler demektir ancak Rusya ile sorun anlamına gelir.
Yani arabuluculuk için iki tarafla da iyi ilişkinizin olması gerekir ama bu ilişkilerin tarafların çıkarlarını rahatsız etmemesi gerekir.
TÜRKİYE-RUSYA İŞBİRLİĞİNİN DEĞERİ
Buradan Türkiye-Rusya ilişkilerine gelecek olursak…
ABD’nin rahatsız olduğu ve sabote etmeye çalıştığı bu işbirliğinin siyaseten ne kadar değerli olduğunun kanıtı, Dağlık Karabağ’dır. Türkiye-Rusya işbirliği, yıllardır bekleyen bu sorunu çözmüş oldu.
Şöyle bir genelleme de yapabiliriz. Marshall Yardımı’nı esas alırsak, 1947’den bu yana var olan Türk-Amerikan işbirliği Türkiye’nin yararına hiçbir soruna çözüm getirmedi. Dahası ABD Kıbrıs başta Türkiye’nin kendisinin çözmeye çalıştığı sorunlarda da Türkiye’nin karşısında oldu. Hatta ABD Türkiye’nin terörle mücadelesinde bile engeller çıkardı ve en sonunda teröre desteğini de açıkça sergilemeye başladı.
Yani 74 yıllık Türk-Amerikan işbirliği Türkiye yararına tek bir soruna bile çare olamamışken, birkaç yıllık Türkiye-Rusya işbirliği, üstelik iktidarın bu işbirliğini ABD’yle pazarlıkta kullanmasına rağmen, Türkiye yararına bir sorun (Dağlık Karabağ) çözebilmiştir.
Dolayısıyla Türkiye’nin Ukrayna’yla ilişkilerini, Rusya’yla işbirliğinde sorun yaratmayacak çerçevede tutmasında sayısız yarar vardır. Kaldı ki ABD’nin kullandığı Ukrayna konusu, aslında Karadeniz bağlamında Türkiye’nin çıkarlarına zaten aykırıdır. Türkiye’nin Karadeniz’deki çıkarı, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya üye yaparak Karadeniz’i bir NATO gölü yapmaya çalışmasında değil, NATO’yu Karadeniz’den uzak tutarak Karadeniz’i Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusu olarak tutabilmesindedir.
Mehmet Ali Güller
CRI Türk
30 Kasım 2021