Demokrasi, en kaba anlamıyla halk yönetimi demektir. Ülkemizin kurucu felsefesi içinde “halkçılık” diye kavramlaştırılmıştır.
Elbette halkın yönetime ve karar alma süreçlerine ne kadar dahil olabildiği, hatta kimlerin halk olup olmadığı, tarihselliği içinde incelenmesi gereken bir konudur. Kaldı ki demokrasi konusunda günümüzde bile bir standart, bir ortak ölçü yoktur.
Demokrasi: Yönetime dahil olma mücadelesi
Örneğin eski çağlarda kölelerin, kadınların ve gençlerin karar süreçlerine dahil edilmediği antik demokrasiler de vardır; mülksüzlerin karar süreçlerine dahil edilmediği parlamentolu monarşi demokrasileri de, hatta yakın bir zamana kadar kadınların karar alma süreçlerine alınmadığı burjuva demokrasileri de…
Yine demokrasi, egemenliğin gökten yere iniş biçimleri bakımından da tarihsel süreçlerde farklılıklar gösterir. Antikçağda, Roma’da yönetme yetkisi tanrısaldır; halk aracılığıyla yöneticiye aktarılar. Ortaçağda yönetici, tanrının yeryüzündeki gölgesidir; tanrı adına yönetir.
Yine demokrasi, halkın yönetime katılımının şekli ve düzeyi bakımından da tarihsel süreç içerisinde farklılıklar gösterir. Halkın temsilcilerinin yer aldığı parlamentoların ortaya çıkması ve hükümdarların gücünü, iktidarını sınırlandırma mücadeleleri, demokrasiyi geliştirme mücadeleleriydi.
‘Demokrasi eşittir liberal kapitalizm’ aldatmacası
Temsili yerine doğrudan yönetime katılma açısından zirve ise 1871 Paris komünüydü. Kanlı bastırıldı ve liberal-temsili demokrasi yaygınlaştı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra da “demokrasi eşittir liberal kapitalizm” algısı oluşturuldu. Egemen görüşe göre gerçek demokrasi kapitalist üretim biçimi içinde ve liberal-temsili rejimde olasıydı! SSCB’nin dağılması da liberal demokrasinin zaferiydi!
Elbette doğru değildi. Sosyalist demokrasi, tüm iddiasıyla tarih sahnesindedir hâlâ…
Temsilcilerin varlığı üzerinden toplumu siyasetin dışına iten ve devlet ile toplum arasındaki mesafeyi açan liberal demokrasi ile toplumun siyasallaşmasını hedefleyen, siyaseti kamusallaştıran ve yönetime doğrudan katılımı hedefleyen sosyalist demokrasi anlayışı arasındaki mücadele sürüyor, sürecek…
Liberal demokrasinin en geri biçimi de ne yazık ki ülkemizde de uygulanan biçimidir: Demokrasinin sandıktan ibaret olduğunun savunulduğu, halkın beş yılda bir sandığa gidip “profesyonel yöneticiyi” seçtikten sonra siyasetle işinin bittiği, siyasetin sadece siyasetçiler tarafından yapılacağının dile getirildiği anlayış…
Kuşkusuz Lenin’in belirttiği gibi sınıflı toplumlarda “saf demokrasi” yoktur, sınıf demokrasisi vardır. O nedenle temel mesele, hangi sınıfın yönettiğidir, devlete hangi sınıfın kumanda ettiğidir, mülkiyetin kime ait olduğudur…
Emperyalist burjuva sınıfın demokrasisi
Bir köşe yazısı için çok uzun ama kavramın incelenmesi bakımından kısa bile denilemeyecek kısalıktaki bu girişi, ABD Başkanı Joe Biden’ın düzenlediği “Demokrasi Zirvesi” konusunu değerlendirmek için yaptık.
Evet, son tahlilde Biden’ın “demokrasi zirvesi” de emperyalist sınıfın demokrasi anlayışının egemen olduğu bir zirvedir. Öyle olduğu için de emperyalist ABD’nin hasım olarak gördüğü Çin ve Rusya zirveye çağrılmamıştır. Türkiye’nin çağrılmaması ise Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorunların sonucudur elbette.
Diğer yandan 193 ülkeden 110’unun çağrılı olduğu zirveye katılan ülkelere bakılırsa, Biden’ın demokrasi zirvesine katılım için belirlediği ölçü, Batı tipi liberal demokrasi bile değildir. Nedir peki?
ABD, kendi sisteminde hegemonyasını kabul eden ya da edecek olanları zirveye çağırmıştır. Hedefi, büyük küresel mücadelesi için dünyayı iki kampa ayırmaktır. Çin ev Rusya’ya karşı demokrasi çatısı altında bir “dünya bloğu” oluşturabilme peşindedir.
Zirve demokrasiyle ilgili değil
Kısacası “demokrasi zirvesi”nin demokrasiyle bir ilgisi yoktur, emperyalizmin çıkarlarıyla ilgilidir. Tıpkı demokrasi ve insan hakları diyerek Yugoslavya’yı parçalamaları, Afganistan ve Irak’ı işgal etmeleri ve Suriye ile Libya’ya saldırmaları gibi…
Liberal demokrasi, emperyalist kapitalizmin maskesidir: ABD’de en zengin yüzde 1’in servetinin, yüzde 50’nin servetinin toplamını aşması ve yoksulların sayısının 45 milyona çıkması ise o maskenin düşmekte olduğunun göstergesidir.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
11 Aralık 2021
#1 by Mehmet Murat AYGEN on 20/12/2021 - 17:02
Kapitalizm, gelişmeğe, XIX.yy’daki seyri ile devâm edebilse idi; işçi sınıfı, üretim araçlarına el, işyerlerinde değil, borsada koyacaktı. XX.yy borsalarında kurulan “devre kesici” teçhizat sosyalizme karşı alınmış önlemlerden sâdece biridir. Daha ne önlemler alınmıştır, ne önlemler.. [bkz: (–1–) Grant, J., “Hong Kong stock exchange looks at circuit breaker plan” (title over 3 columns) Equities news, Financial Times Europe, © The Financial Times Limited 2013 No.38,444, Week 03, Thursday January 16 2014, Printed by (Germany) Dogan Media Group Hurriyet AS Branch Germany An der Brucke 20-22 64546 Morfelden Walldorf, p.22 ve (–2–) “Borsada endeks bazlı devre kesici” (2 sütun üzerine) başlıklı haberi, Milliyet gzt., Yayın Sahibi Milliyet Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş., Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı, Yazı İşleri Müdürleri Bertan Ağanoğlu Menderes Özel Kemal Bulut, Sorumlu Müdür Murtaza Gürler, ISSN 0540-0910, 71. Yıl 23221. Sayı, 08 Ağustos 2020 Cumartesi, Basıldığı Yer DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu Esenyurt/-İstanbul, s.5].