İngiltere’de toplanan G7 Dışişleri Bakanları, beklenildiği gibi üç ülkeyi tehdit etti. İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss’ın açıkladığı tehditler şöyleydi:
1) “Rusya Ukrayna’ya saldırırsa büyük sonuçları ve ciddi maliyeti olur.”
2) “Çin’in zorlayıcı ekonomik politikalarından endişe duyduğumuzu açıkça belirttik. Yapmak istediğimiz, benzer düşünen, özgürlük seven demokrasilerin yatırım ve ekonomik ticaret erişimini inşa etmek.”
3) “İran’ın müzakere masasına gelmesi için son şans.”
Tipik emperyalist argümanlar: Ukrayna üzerinden Rusya’ya saldıranlar, “Rusya Ukrayna’ya saldırırsa bedel ödetiriz” diyor; “özgürlük seven demokrasi” laflarıyla Çin’e ticaret savaşı açıyorlar; “son şans” diyerek İran’ı ABD baskısına boyun eğmeye zorluyorlar…
DEMOKRASİ YAYI DEĞİL EMPERYALİST SALDIRGANLIK YAYI
Emperyalist blokun bu aldatmaca çabası, dünya kamuoyunu avlamak için elbette…
Çin’e karşı inşa etmeye çalıştıkları emperyalist saldırı kuşağını bile “Asya’nın demokrasi yayı” diye sunuyorlar. Öyle ki Anadolu Ajansı da o argümana sarılarak haber servis ediyor TV ve gazetelere: “Çin’e karşı gayriresmi stratejik forum şeklinde bilinen ve ‘Asya’daki Demokrasi Yayı’ olarak nitelendirilen ittifak, kısmen düzenli toplantılar ve bilgi alışverişini kapsıyor.”
Kimlerden oluşuyor bu demokrasi yayı peki? Dörtlü Güvenlik Diyaloğu ya da “QUAD” olarak bilinen, ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya ittifakı…
ABD, rakip gördüğü ve ekonomik gelişmesini boğmaya çalıştığı Çin’i kuşatmaya ve çevrelemeye çalışıyor, bu ülkeye abluka uyguluyor ve bunun adı emperyalist sözlükte “demokrasi yayı” oluyor! Bu demokrasi yayı değil, tersine demokrasi karşıtı bir emperyalist yaydır.
ÖZEL STRATEJİK PARTNERLİK ANLAŞMASI
Demokrasi yayının antidemokratik olduğu da şuradan bellidir:
G7 Dışişleri Bakanları Toplantısında bir araya gelen Japonya Dışişleri Bakanı Hayaşi Yoşimasa ile Avustralya Dışişleri Bakanı Marise Payne; birincisi ikili ilişkilerini “özel stratejik partnerlik” seviyesine yükseltmekte, ikincisi de OUAD ittifakını güçlendirmekte anlaşıyorlar.
Amaç? “Serbest ve Açık Hint-Pasifik vizyonunu” hayata geçirmek…
Nedir bu vizyon? ABD’nin Çin karşıtı saldırgan Hint-Pasifik stratejisinin, emperyalist sözlükten alınma serbest ve açık gibi kelimelerle yutturulması… Daha somut söylersek; Hint-Pasifik bölgesini Çin’e kapatarak ABD ve müttefiklerine açma hedefi…
720 MİLYON DOLARLIK SİLAHLANMA ANLAŞMASI
Bitmedi, Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ile 720 milyon dolarlık “savunma anlaşması” imzaladı. Anlaşmaya göre Avustralya’da zırhlı araç üretim tesisleri kurulacak; kundağı motorlu obüs topları, mühimmat tedarik araçları ve radarlar üretilecek…
ABD’nin Çin’e karşı asker yığdığı bölgedeki iki ülkeden biri olan Güney Kore (diğeri Japonya), ABD adına hem QUAD’ın hem AUKUS’un gözdesi Avustralya’ya askeri destek veriyor.
QUAD’ı yukarıda belirtmiştik: ABD, Avustralya, Japonya ve Hindistan ittifakı…
AUKUS ise ABD’nin yine Çin’e karşı kurduğu ABD, Avustralya, İngiltere ittifakının adı. Merkezinde nükleer denizaltı anlaşması olan bu ittifak ile ABD ve İngiltere, Avustralya’yı Çin’e karşı nükleer üs haline getirmeye çalışıyor.
AVUSTRALYA MERKEZLİ HAMLE
Özetle ABD Hint-Pasifik bölgesinde Avustralya merkezli yeni bir hamle süreci başlatmış durumda. ABD işgaliyle zorunlu müttefik durumunda olan Japonya ve Güney Kore, bu amaçla Avustralya’ya yatırıma yönlendiriliyor.
Her ne kadar Avustralya hükümeti bu emperyalist hamlelerde piyon olmaya hevesliyse de, Çin-Avustralya ticaret verilerinde ortaya çıkacak düşüş, önümüzdeki süreçte Avustralya halkının izlenen siyasetlere tepki göstermeye başlamasına neden olacaktır.
Mehmet Ali Güller
CRI Türk
14 Aralık 2021
#1 by Onur on 15/12/2021 - 01:21
Severek takip ediyorum.
Cin’in kredi ile borclandirarak, Afrika’da sagladigi hakimiyet duzeni pro-kapitalist bir sistem degil mi ? Herkes kendi cikarlarina gore hareket ediyor. Soru isareti surada, neden Cin gibi bir uretim ulkesi kendi musterilerine karsi bir hakimiyet saglama arayisinda, Sonunda iliskilerini bozarak, onlara uretimlerini satamayacak ve nasil kendi ic duzenini devam ettirebilecek. ABD’yi ve AB’yi isgal ederek pazara hakim mi olacak? Her zaman oldugu gibi cebi uc kurus para goren ulkelerin hakimiyet hirsi olmasi diye dusunuyorum.