AKP’nin ‘değerli NATO üyeliği’ hevesi

ABD ve NATO’nun Rusya karşıtı “genişlemeci” çizgisi, iktidarda “daha NATO’cu” bir pozisyon alma hevesi doğurdu. Durumu “Rus baskısını yeniden ABD-AB-NATO ile dengelemek” diye tarif etmeye çalışıyorlar. NATO’nun genişleme programında yer alan üç ülkeye (Ukrayna, Gürcistan ve Bosna-Hersek) komşuluk ve siyasi-kültürel yakınlık gibi avantajların, Türkiye’yi ABD ve NATO nezdinde yeniden “değerli” hale getireceğini savunuyorlar.

Çeşitli özel temas ve açıklamalara bakılırsa, iktidar ABD/NATO-Rusya mücadelesini, ekonomik kriz koşullarında bir seçim avantajına çevirme fırsatı olarak görüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB Büyükelçileriyle buluşup “AB stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor, AB’ye tam üyelik hedefine bağlıyız” mesajı vermesi de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “NATO’nun değerlerini ve sorumluluklarını paylaşan Türkiye, 1952 yılından bu yana kendisine tevdi edilen tüm görev ve misyonları başarıyla yerine getirmektedir. NATO’nun her zamankinden daha aktif ve canlı olduğuna inanıyoruz” demesi de, yeni pozisyon alma bağlamında yorumlanabilir.

Ankara’nın normalleşme hamleleri

Kuşkusuz sahadaki gelişmeler de bunu destekliyor. Türkiye’nin Körfez-İsrail-Ermenistan üçgeninde başlattığı normalleşme hamleleri, yeni pozisyon almayı fırsat gören konjonktürün içindedir.

ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı kurulan East Med projesine desteğini çektiğine dair Atina’ya bir mektup göndermesi, hem Ankara’nın Körfez-İsrail-Ermenistan üçgeniyle normalleşmesini kolaylaştırma hamlesi, hem de Ankara’nın Washington’a doğru daha kolay adım atabilmesini hızlandırmanın aracı olarak yorumlanabilir.

ABD’nin NATO üzerinden Rusya karşıtı bir “yeni Soğuk Savaş”a soyunduğu şartlarda, East Med desteğini çekmesinin Atina’da ortaya çıkaracağı huzursuzluğun Washington açısından pek bir önemi yok. Neticede yeni üsler edinerek ABD Yunanistan’dan alacağının fazlasını aldı zaten…

Türk-Rus işbirliğinin somut getirileri

 “Türkiye, ABD-Rusya cepheleşmesinden yararlanmalı ve NATO’daki değerini yükseltmeli” çizgisi ile Kazakistan olaylarını Türkiye karşıtı Rusya hamlesi olarak propaganda eden çizgi, aynı hedefte birleşmiş görünüyor: Türk-Rus işbirliğinden rahatsızlık…

Oysa bu işbirliği, üstelik iktidar tarafından stratejik düzeye çıkarılmadığı ve ilk günden itibaren Batı’yla pazarlık kartı olarak kullanıldığı halde, Türk dış politikasına büyük kazanç alanı açtı: Türk-Rus işbirliği, Suriye’nin parçalanmasını önleyici faktör oldu. ABD-İsrail hedefi gerçekleşse ve Suriye parçalansa, bundan en olumsuz etkilenecek ülke Türkiye olacaktı. Türk-Rus işbirliği, Karabağ sorununa adil çözüm getirdi; Bakü’nün önünü açtı, işgal altındaki topraklarını kurtarma sürecinde ilerlemesini kolaylaştırdı.

Yeni Soğuk Savaş’ın sonucu belli

Türk-Amerikan işbirliği 70 yılda Türkiye’nin tek bir dış politikasının önünü açmamışken, 5 yıllık Türk-Rus işbirliğinin kazançları ortadadır. Dahası bu 70 yılda bırakın önünü açmayı, ABD, Kıbrıs’tan başlayarak pek çok alanda Türkiye’nin karşısında konumlandı.

ABD-Rusya mücadelesinden yararlanma ve bunu Türkiye’nin ABD ve NATO nezdinde değerini yükseltme fırsatı olarak kullanma çizgisi, Türkiye’nin ulusal ve bölgesel çıkarlarına aykırı bir çizgidir. Türkiye, tersine Rusya ile işbirliğini bölge çıkarları gereği daha da derinleştirmeli ve en önemlisi, Körfez-İsrail-Ermenistan normalleşmesinden önce Suriye ile normalleşmelidir.

ABD-Rusya cepheleşmesi, daha geniş perspektifte ABD-Çin/Rusya cepheleşmesidir. Çok kontrollü dış politikasıyla bilinen Çin’in bu hafta Suriye ile Deniz İpek Yolu anlaşması yapması, Pekin’in bu cepheleşmede sonucu nasıl gördüğünü yeterince iyi anlatmaktadır.

21. yüzyılın ikinci çeyreğinde sertleşecek küresel mücadelede doğru tarafta kalabilmek kritik önemdedir!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
17 Ocak 2022

  1. #1 by Mehmet Murat AYGEN on 19/01/2022 - 19:03

    RÂBITATÜL ÂLEM-i iSLÂM rejimler, ABD’ye, NATO müttefiklerinin yapmadıkları güzellikleri yapmışlardır. [bkz: “Körfez ülkesi ABD’den petrol ithal etti” (tek sütun üzerine) başlıklı haberi, Cumhuriyet gzt., İmtiyaz Sahibi Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan, Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Faruk Eren, ISSN 977-1300-0934, Yıl 93 Sayı 33727, Perşembe 08 Şubat 2018, s.9]. SAYIN ERDOĞAN böyle sıra-dışı müttefik olmak istiyorsa, (1) topçu Rıdvan’ın verdiği “Parkasız DENiZ GZMŞ” unvanını hakâret addetmeli ve (2) Nâzım Hikmet’i affetmiş mapus damlarından kurtarmış ADNAN MENDERES’in siyâsî mîrâsı üzerinde hak iddia etmekten vazgeçmelidir.

  1. AKP’nin ‘değerli NATO üyeliği’ hevesi | Doğa+Yaşam+ ve Politik Yazılar =Paylaşım= Sitesi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: