“Amerikan Ortadoğu’su” dönemi kapanıyor

İran’dan gelen “Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır gibi öncü ülkelerin katılımıyla bölgesel bir diyalog ortamı oluşturulmalı” önerisi, her şeyden önce zamanlaması bakımından dikkat çekiyor.

Zira İran Dış Politikalar Stratejik Konseyi Başkanı ve Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in Danışmanı Kemal Harazi’den gelen bu öneri, birincisi ABD Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğu ziyaretinin bitiminde ve Türkiye, İran ve Rusya liderlerinin Tahran Zirvesi’nin hemen öncesinde geldi.

BIDEN’IN ORTADOĞU FİYASKOSU

Biden’ın İsrail ve Suudi Arabistan’a yaptığı Ortadoğu ziyaretinin hedefi, Ürdün Kralı II. Abdullah’ın nitelemesiyle “Arap NATO’su” benzeri bir İran karşıtı savunma ittifakının oluşturulmasıydı. Biden bunu sağlayamadı.

ABD’nin Ortadoğu’daki bu başarısızlığını, Murat Yetkin’in şu iki kritik soruyla özetleyebiliriz: “Biden’den önce Suudi Arabistan’a gidip de fahiş miktarlarda silah satış anlaşmasıyla dönmeyen bir ABD Başkanı olmuş muydu acaba? Ya da petrol üretim kotalarında istediğini yaptıramadan, sözünü dahi alamadan dönen bir ABD başkanı?”

Neden böyle peki? Uzun, katmanlı, ağır bir yanıtı yok bunun; basit bir yanıtı var: ABD hegemonyası zayıflıyor.

ABD hegemonyası zayıfladıkça da hem müttefiklerine istediklerini yaptıramıyor hem de müttefikleri kendisi dışındaki kuvvetlerle de “çok taraflı” işbirliği geliştiriyor. Türkiye ve Suudi Arabistan, özetle o türden müttefiklerdir. Öyle ki, en Amerikancı iktidarlar bile o hegemonya yitimi karşısında, kaçınılmaz olarak Çin ve Rusya ile iyi ilişki geliştirebilmenin önemini görmek zorunda kalıyorlar.

SUUDİ ARABİSTAN’IN TÜRKİYE VE İRAN’LA NORMALLEŞMESİNİN ÖNEMİ

İşte Suudi Arabistan…

ABD’nin enerji piyasalarını birlikte kontrol etme önerisini değil, Rusya’nın önerisini cazip buluyor. Çin’e petrolü yuan karşılığında satmayı öneriyor. Rusya’yla S-400 konusunu görüşüyor. “BRICS Artı Diyalogu” toplantısına katılıyor. Irak’ın ev sahipliğinde İran’la normalleşme görüşmeleri yapıyor.

Suudi Arabistan’ın bu “yeni pozisyonu”, Ortadoğu açısından bir fırsata dönüştürülebilir. Zira Suudi Arabistan’ın hem geniş zaman aralığında İran’la ama hem de dar zaman aralığında Türkiye’yle ilişkisi kötüydü. Şimdi iki ülkeyle de normalleşme arıyor.

Bunun iki önemli anlamı, daha doğrusu iki önemli çıktısı olacaktır:

1) Suudi Arabistan’ın İran’la normalleşmesi demek, bölgenin de önemli oranda normalleşmesi demektir. Körfez-İran gerginliğinin ve tansiyonunun düşmesi enerji politikalarından Suriye ve Lübnan’a kadar olumlu yansır.

2) Suudi Arabistan’ın Türkiye’yle normalleşmesi demek, Türkiye’nin 10 yıldır donmuş olan Mısır’la ilişkisini de düzeltebilmesinin zeminini oluşturabilir. Zira İhvancı Mursi’nin devrilmesiyle Ortadoğu, İhvan eksenli olarak Türkiye-Katar ile Suudi Arabistan-BAE-Mısır olarak karşı karşıya gelmişti.

SURİYE’YLE TERS YOLDAN NORMALLEŞME

Hep söyledik: Türkiye açısından Ortadoğu’yla ilişkileri yeniden düzeltmenin yolu (hızlı yolu elbette), Suriye’yle normalleşmeden geçiyor.

Ancak dış politikasının merkezinde hâlâ Suriye’de ÖSO nüfuz alanı elde edebilme hayalini tutan iktidar, bu nedenle girdiği yanlış yoldan çıkamıyor. Ankara zihinsel ya da fiziksel iktidar değişliği sonrasında er geç bu yanlış yoldan çıkacaktır, o ayrı…

Ya o sürece kadar peki? İşte Suudi Arabistan’ın İran ve Türkiye ile normalleşmesi, Türkiye’nin Mısır’la normalleşmesini, Mısır’la normalleşme de Suriye’yle normalleşmeyi hızlandırabilir…

Ters ve uzun yol elbette… Ancak düz ve hızlı yolu tercih etmeyenlerin direksiyon tuttuğu şartlardayız ne yazık ki…

WASHINGTON’LA PAYLAŞILAN EGEMENLİKLER PARÇA PARÇA ALINIYOR

Özetle, “tek kutuplu dünya” dönemi kapanıp “çok kutuplu/merkezli dünya” inşa olurken, bu elbette Ortadoğu’ya da yansımaktadır. “Amerikan Ortadoğu’su” dönemi adım adım kapanmaktadır. Biden boşuna “Ortadoğu’da Çin’e ve Rusya’ya dolduracak boşluk bırakmama” mesajları vermiyor!

Önceki gün Cumhuriyet’te yazdım: Ortadoğu’da boşluk yok, fazlalık var. O fazlalık ABD’dir. Fazlalık törpülendikçe de, bölge devletleri Washington’la paylaştıkları egemenliklerini parça parça alıyorlar. Bu bazen silah anlaşmalarıyla, bazen enerji politikalarıyla, bazen de “bölgesel diyalog” eğilimleriyle kendisini gösteriyor.

İşte “Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi öncü ülkelerin katılımıyla bölgesel bir diyalog ortamı oluşturulmasının” konuşulmaya başlanmış olması, tam da odur.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
19 Temmuz 2022

Reklam
  1. “Amerikan Ortadoğu’su” dönemi kapanıyor | Doğa+Yaşam+Politik Yazılar=Paylaşım= Sitesi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: