Mihail Gorbaçov’un SSCB’yi dağıtmasının ardından Boris Yeltsin’in yıkıma götürdüğü Rusya Federasyonu’nu yeniden ayağa kaldıran Vladimir Putin, KGB görevlisi olarak elbette komünist/sosyalist rejimin bir memuruydu. Fakat Putin sosyalist değil, en azından Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olduğundan beri…
Ancak Putin’in sağlam bir anti-emperyalist olduğunu, somutlarsak, esaslı bir anti-Amerikancı olduğunu söyleyebiliriz.
PUTİN’İN SAHADAN ÖĞRENİYOR
2007 yılındaki Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD’ye karşı yaptığı çıkıştan sonra Putin’in adım adım konuşmalarındaki anti-emperyalist, anti-Amerikancı tonu koyulaştırdığını rahatlıkla dile getirebiliriz.
Ancak özellikle bu yıl, 4 Şubat’ta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’le birlikte imzaladığı “ortak bildiri”den bu yana Putin’in konuşmalarında anti-Amerikancı tonu koyulaştırmasının ötesinde, ABD’ye karşı mücadelenin de programını inşa etmeye başladığını söyleyebiliriz.
Bunda “Çin’e özgü sosyalizmin” lideriyle gelişen ortaklığının etkisi olduğu muhakkak ama daha önemli etkenin, sahada ABD’ye karşı çarpışma pratiğinin kaçınılmaz bir şekilde teoriye yansıması olduğunu ifade edebiliriz.
SALDIRGAN VE SÖMÜRGECİ ABD TAHLİLİ
Putin son olarak Moskova Uluslararası Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasıyla esaslı bir anti-Amerikanizm programı ortaya koydu. Bu nedenle Putin’in bu çok önemli konuşmasını incelemeliyiz:
Öncelikle Putin ABD ve müttefiklerinin hangi hedef gereği neler yaptığını ortaya koyuyor. “ABD ve vassallarının”, tehdit, şantaj, baskı, provokasyon, darbe ve iç savaş yoluyla egemen devletleri kendisine boyun eğdirmeye çalıştığını belirten Rusya lideri, tüm bunların ABD açısından tek amacı olduğunu ortaya koyuyor: “Diğer ülkelerin sırtından geçinmeyi sağlayan modeli sürdürmek.”
Böylece Putin emperyalist kapitalizmin saldırgan ve sömürgeci karakterlerine işaret ederek, o karakterlerin üzerine inşa ettiği düzeni hedef alıyor.
ABD AB’NİN GÜVENLİĞİNE KARŞI
Putin, emperyalist ABD’nin aslında Avrupa güvenliğini de hiçe saydığını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Rusya lideri “ABD’nin Avrupa güvenliği vaatlerinin ikiyüzlülük olduğunu” belirterek, gerçekte ABD’nin Avrupa üzerinde askeri altyapısını büyüterek aslında Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını savunuyor.
Böylece Putin ABD’nin NATO’yu genişleterek ve Batı Avrupa ile Avrupa-Asya’nın en büyük parçası olan Rusya’yı karşı karşıya getirerek Avrupa güvenlik mimarisini hedef aldığını ortaya koymuş oluyor.
UKRAYNA HALKI: HARCANAN ER
Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin Ukrayna’yı satranç tahtasındaki piyon gibi kullandığını da ifade ediyor. Putin’in kullanılan Ukrayna halkı için seçtiği kavram ise oldukça uyarıcı: “Harcanan er.”
Putin, ABD’nin NATO’yu genişleterek, Ukrayna’ya NATO üyeliği vermeye çalışarak, Kiev yönetimini Rusya’ya karşı ağır silahlarla donatarak, sekiz yıldır Dombas katliamına göz yumarak, anti-Rusya projesini destekleyerek, neo-Nazi ideolojisinin yayılmasını sağlayarak, Ukrayna halkını “harcanan er” konumuna ittiğini belirtiyor.
Ve Putin’e göre ABD bu çatışmayı uzatmaya çalışarak hatta başka coğrafyalarda çatışmalar kışkırtarak, modelini/düzenini sürdürmeye çalışıyor. Putin ABD’nin “NATO sistemini Asya-Pasifik bölgesine yaymaya çalıştığına” da önemle dikkat çekiyor.
TEK KUTUPLU DÜNYA DÜZENİ ÇAĞI GEÇMİŞTE KALDI
Peki ABD’nin düzenini koruyabilmek için sergilediği bu emperyalist saldırganlıklar işe yarıyor mu?
Putin yaramadığı konusunda net ve şöyle ifade ediyor: “Tekrar ediyorum: tek kutuplu dünya düzeni çağı geçmişte kaldı.”
Rusya lideri, mevcut “küresel modelin” sahiplerinin tüm güçleriyle uğraşmasına rağmen, bu modelin “ölüme mahkûm” olduğunu vurguluyor ve “tarihsel ölçekteki jeopolitik değişimlerinin farklı bir yöne ilerlediğini” savunuyor.
Putin yeni dünyanın nasıl olduğunu ve ulusların önüne neleri getirdiğini/getireceğini de şöyle ifade ediyor: “Uluslararası hukuk ve daha adil ilişkiler üzerine inşa edilmiş çok kutuplu bir dünya, ortak tehditlerle mücadele için yeni fırsatlar sunuyor. Bunların arasında bölgesel çatışmalar ve kitle imha silahlarının yaygınlaşması, terörizm ve siber suçlar yer alıyor.”
Ve Putin uluslararası topluma, ABD’nin ulusları hedef alan bu saldırganlığına ve meydan okumalarına karşı koymak için tüm devletlerin birleşmesi gerektiği mesajını veriyor.
PUTİN’İN DÖRT MADDELİ FORMÜLÜ
Sonuç olarak Putin, 4 Şubat’tan 16 Ağustos’a kadar geçen yaklaşık altı ayda yaptığı çok önemli açıklamalarla anti-Amerikanizminin programını dört madde ile çerçevelemiş oluyor:
1) ABD emperyalizmi sömürü düzeni üzerine küresel bir model/sistem inşa etmişti.
2) Bu model, ABD ve müttefiklerinin tüm çabasına rağmen artık sürdürülemez durumda. ABD, modelinin ömrünü uzatabilmek için daha da saldırganlaştı; bu amaçla Ukrayna’yı da kullanıyor, AB’yi de…
3) ABD saldırganlığı tüm ulusları hedef alıyor, dolayısıyla tüm devletler ABD’ye karşı birleşmeli.
4) Tek kutuplu dünya düzeni çağı kapandı, çok kutuplu dünya düzeni çağı başladı.
Mehmet Ali Güller
CRI Türk
17 Ağustos 2022
#1 by M.Selim Güven on 18/08/2022 - 09:22
Her zamanki gibi aydınlatıcı ve okurunuzun mevcut görüşlerine değerli katkılar sağlayan güzel bir yazı.Teşekkür ediyorum.