Türkiye’de hiç böyle bir sorun yokken, Kılıçdaroğlu birdenbire “başörtüsüne yasallık kazandırma” politikası açıklamıştı.
CHP’nin genel başkanı olur olmaz da 12 yıl önce aynı politikayı açıklamış, “üniversitelerde türban sorununu çözme” politikası üzerinden AKP’nin kozunu alacağını sanmıştı. Tersine AKP o kozu daha sağlam kullandı ve türban ilkokullara kadar indi.
Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun türban yarışı
Kılıçdaroğlu’nun gereksiz hamlesi, şimdiden CHP’nin ayağına dolanmış durumda.
Kılıçdaroğlu “başörtüsüne yasallık” isteyince, bunu fırsata çevirmek isteyen Erdoğan, “yasa yetmez, anayasaya koyalım” demişti.
Erdoğan şimdi el yükseltti ve Kılıçdaroğlu’na “sıkıyorsa başörtüsünü referanduma götürelim” dedi. Kılıçdaroğlu’nun yanıtı ise “ne referandumu, yasa önerimi destekle. Var mı sende o cesaret?” oldu.
Kısacası başörtüsü ya da daha doğru bir ifadeyle türban, çünkü Türkiye’de başörtüsü sorunu zaten yoktu, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında bir yarış konusuna döndü. Ve böylece Kılıçdaroğlu’nun seçim “taktiği”, CHP’ye seçim sürecinde bir büyük sıkıntı doğurmuş oldu.
Çıkış fırsatı
Buradan çıkış olasılığı yine de var ve CHP’nin akil adamları Kılıçdaroğlu’nu o çıkışa zorlamalı:
Kılıçdaroğlu’nun anayasa ve referandum seçeneklerine karşı çıkarken yasa önerisinde diretmesi yanlış. Tersine CHP, Erdoğan’ın konuyu önce anayasaya sokma şimdi de referanduma götürme taktiklerini, yasa önerisini geri çekmek için fırsat olarak kullanmalı. Az kayıpla bir büyük yanlıştan dönülmüş olur.
Çünkü Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun türban yarışını Kılıçdaroğlu kazanamaz ama Cumhuriyet kaybeder!
Cumhuriyet’le hesaplaşmanın sembolü
Kılıçdaroğlu ve ekibinin başından beri anlamadığı şu: Başörtüsü başka türban başka. Türkiye’de başörtüsü sorunu yok. Türban ise Erdoğan’ın da bizzat belirttiği gibi “siyasal sembol”dür.
Neyin siyasal sembolüdür? Siyasal İslamcıların Cumhuriyeti tasfiye edebilmek için kuvvet toplayabilmesinin sembolüdür. Öyle olduğu için de dün “türbana özgürlük” diyerek Kılıçdaroğlu ve ekibini “kandıranlar”, bugün “eteğe yasak” koymaya çalışmaktadır.
Yani bugün Türkiye’de kılık kıyafet sorunu yok ama AKP’nin Cumhuriyet’le hesaplaşma sorunu var. Anımsatalım:
AKP Isparta Milletvekili Recep Özel, “80 yıllık pisliği temizlemeye çalışıyoruz” demişti. AKP Niğde’deki seçim minibüsünü “84 yıllık karanlığa son” sloganıyla donatmıştı. AKP’li Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “yüzyıllık parantezi kapatacağız” demişti. AKP Genel Başkanı Erdoğan “İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor” diyerek Cumhuriyet’in kurucularını hedef almıştı.
Seçimi ne kazandırır?
Kısacası 20 yılda AKP’nin Cumhuriyet’i nasıl hedef aldığı saymakla bitmez. O nedenle en sonuncusuna değinelim: AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçeyle düşünce üretemeyiz” diyerek cumhuriyeti hedef aldı.
94 yıllık yalandır bu. 28 Ekim 1927 tarihli nüfus sayımı da ortaya koymaktadır ki, okur yazarlık ortalaması yüzde 8,61’dir. Tersine Cumhuriyet dil devrimiyle bir eğitim seferberliği yapmış ve hızla Türk milletini okur-yazar haline getirmiştir.
Kısacası Türkiye’nin kurucu partisi CHP, olmayan başörtüsü sorununa yasallık çözümü aramak yerine, olan ve süren Cumhuriyet yıkıcılığıyla mücadele etmelidir. Seçimi türban yarışı değil, “Cumhuriyet yıkıcılığını” yıkma kararlılığı kazandırır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
24 Ekim 2022
#1 by Mehmet Yavuz Dedegil on 25/10/2022 - 04:11
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si seçimi kazanmak ÍSTEMÍYOR. Halkın esasen „başörtüsü“ diye bir sorunu yok, fakirlik, açlık sefalet sorunu var ve bunu Kılıçdaroğlu gayet iyi biliyor. Onun gayesi, en sıkıştığı zamanda AKP’yi yine iktidara taşımak. Çünkü onun efendisi, onun muhalefet oyunundan çok memnun.
#2 by Yasemin Çin on 25/10/2022 - 06:31
Saygıdeğer Mehmet Ali Güller,
Kendi menfaatleri için, kusur ve ihmallerinden kaynaklanan, artık sınır tanımaz zulüm, ahlâksızlık ve kötülüklerini, ‘kader-fitrat’ diyerek ALLAH’a bağlayan/ Tanrı’ya iftira eden, din satıp saltanat kurucularla, KUR’AN bilgisi ile mücadele en büyük zorunluluk! Meydanı çoook boş buldular, bütün cehaletlerine rağmen Cumhuriyeti yıkacaklar!
Bu konuda yıllar önce yazdığım makaleyi paylaşmak istedim, saygılar.
Din’in Menfaat İçin Kullanılması Allah’ın mı, Bizim mi Sorunumuz ve Bu Sorunu Allah mı, Biz mi Çözeceğiz?!
(Lokman,33)“Dikkat edin, kandırıcılar sizi Allah ile aldatmasınlar / o aldatıcı, sizi Allah hakkında aldatmasın.”
(Fâtır,5)“Sakın kandırıcıların, sizi Allah adına aldatmalarına kanmayın.”
Ne muhteşem uyarılar değil mi? Günümüze nasıl da uyuyor! “Allah ile aldatanlar” ülkesi haline geldik-getirildik. Para-mal-mevki-güç-saltanat-kariyer peşinde ve bunu her ne pahasına olursa olsun elde etmek düşüncesine sahip olanlar, artık sınır tanımaz bir biçimde “Allah ile aldatanlar” içinde yer alıyor. Bu dünya yaşamı için çok kârlı ve getirisi çok yüksek bir alan. Ya sonrası?…Onu, belli ki şu an için pek düşünen yok! Önce menfaat, illa ki menfaat, sadece menfaat! O zaman can alıcı soruyu soralım. ALLAH’ı mı, menfaati mi? Hangisini seçiyorsunuz? Menfaatini / çıkarını / kendi ince hesabını ön planda tutanlar, her ne olursa olsun amacına ulaşmak niyetinde olanlar; hangisini tercih ediyorlar sizce? Din’in çıkar / menfaat için kullanılmasında; ilk olarak, KUR’AN ayetleri Arapça –anlamı üzerinde düşünmeden- okutuluyor ki; “Allah ile aldatanlara” karşı, Allah’ın, uyaran, bilinçleri-gözleri açan ayetleri bilinmesin, anlaşılmasın.
(Zuhruf,2,3,4)“Apaçık / ayan-beyan bilgi veren Kitab’a yemin olsun ki, dili Arapça olan halk anlasınlar, düşünsünler diye / aklınızı kullanarak anlamanız için, bu Kitab’ı Arapça bir Kur’an kıldık. Tüm insanlık içindir.”
(İbrahim,4)“Elçilerin her biri kendi halklarına, Allah’a ortak koşmamalarını ve Allah’ın apaçık ayetlerini, kendi dilleriyle bildirmişlerdi.”
(Zümer,3)“Arı-duru-tertemiz din yalnız ve yalnız Allah’ındır.”
Sonra da, -tek kutsal, yalnız ve sadece Allah / Tanrı olması şartken-; önce yapay bir kutsal yaratılıyor. Bu da Peygamber üzerinden yapılıyor. Kur’an’ın ısrarlı uyarılarına ve Allah’ın yarattığı kul-beşer-insan olduğu önemle vurgulanmasına rağmen, Peygamber dinde kurucu ortak yapılıyor ve insanüstü vasıflarla donatılarak “kutsal(?)” hale getiriliyor. Tepeye oturtulan en kutsal ile ona bağlı alt kadrolar oluşturuluyor. Peygamberin aslında hiç söylemedikleri- asla söyle(ye)meyecekleri; söylemiş gibi gösterilerek, din sömürücülerinin kendi sapkın, insan doğasına aykırı düşünceleri, yaptırmak istedikleri, “Peygamber buyuruyor ki” başlığı ile sanki Peygamber söylemiş gibi anlatılıyor. Hoca, efendi, hazret, şeyh, şıh, pir, mevla gibi üstün nitelikli(?!) din alanını ele geçirmişlerle -sözünün üzerine söz söylenemez, kesin, mutlak itaat makamı- kutsallıklar dizini oluşturuluyor.
Artık bu söylenen uydurmalara inanacak kullar-sürüler üretilme aşamasına geçiliyor. Burada da hiç sorun yaşanmıyor. Kutsal(?!) söz konusu olunca, bilgisizlerden, itaat-biat kültürü içinde yetişmişlerden, Kur’an’ın içeriğinden habersizlerden kula kullar oluşturmak hiç de zor olmuyor.
Sonuç: Köşe başlarını tutmuş, ”Allah ile aldatanlar”; kendi lüks yaşamlarının finansmanını bu kula kul olmuşlara yaptırıyorlar.
(Şûra,13)“Dini dosdoğru uygulayın, rivayetler uydurarak onda ayrılığa düşmeyin / bölünüp fırkalara ayrılmayın. Fakat kendilerini çağırdığın bu ilke / bu din, ortak koşanlara / şirke bulaşanlara çok ağır gelmektedir.”
“Peygamber buyuruyor ki!” diyerek din anlatanlara inananlar; şuna karar vermeli! Taptıkları tanrıları; KUR’AN’ın tanıttığı ALLAH mı?, putlaştırılmış, Allah’ın yarattığı bir kul olduğu unutulmuş, adına izafe sözler uydurulmuş Peygamber mi?
KUR’AN’da ki Allah’ı ve Allah’ın Ayetlerinin / Sözlerinin nasıl uyardığını bilmezseniz, kime taptığınızı da bilmezsiniz!
(Yusuf,40)“Allah’ın yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Hüküm yalnız / ancak Allah’ındır. Allah, yalnız ve yalnız Kendisine kulluk etmenizi istemiştir. Dosdoğru din işte budur.”
(Nahl,52)“Din sadece Allah’ındır.”
(Bakara,163)“Tanrı’nız bir tek Tanrı’dır. Çok seven / Rahman, çok müşfik / Rahim olan O Tanrı’dan başka Tanrı yoktur.”
(Ankebut,18)“Biliniz ki elçinin görevi, sadece Allah’ın ayetlerini açıkça bildirmektir.”
(Mü’min,14)“Ortak koşucu inkârcılar hoşlanmasa da, siz dini sadece Allah’a ait kılarak ve Allah’a birilerini ortak etmeden kulluk edin.”
(Rûm,43)“Allah tarafından ertelenmesi söz konusu olmayan bir gün gelmeden önce, Allah’ın dosdoğru dinine yönelin.”
(Nisâ,125)“İyileştiren-güzelleştiren, Allah’a teslim ve hanif; eski inançlarından dönen biri olarak İbrahim’in milletine uyandan daha güzel-iyi kim olabilir?”
(Hac,78)“Allah uğrunda gereken çaba ve gayreti gösteriniz. O’dur sizi seçen. Allah din konusunda size hiçbir zorluk yüklememiştir.”
Bu kadar uyaran ayetten sonra;“Din”in sahibi kim?!
(Ra’d,11)“Gerçek şu ki bir topluluk kendisini toplumsal ve zihinsel olarak değiştirmedikçe, Allah o toplumun durumunu değiştirmez. Allah, zihinsel olarak ortak koşucu, toplumsal olarak iyiliklerini kaybetmiş bir topluluğun yok olmasını istedi mi, artık hiçbir güç o toplumun yıkılmasını durduramaz; o toplumun Allah’tan başka, koruyup kollayanları da olmaz.”