Bildiride kavga, Amerikancılıkta ittifak

Hükümetin görevi terörle mücadele etmektir, teröre karşı “kınama bildirileri” yayınlamak değil! Hükümeti oluşturan partinin görevi de hükümetin terörle daha iyi mücadele edebilmesini sağlayacak yasaları çıkarmaya öncülük etmektir.

AKP ise genelde bunlar yerine önceliği, siyasi partileri arkasına dizmeye ve bunun için TBMM’de “ortak kınama” bildirisi yayınlamaya veriyor. Oysa TBMM bir Sivil Toplum Kuruluşu değildir, işlevi STK’lerin yapacağı bir “kınama bildirisi” yayınlamaktan fazla olmalıdır.

İçinde terörün sponsoru olmayan bildiriler

Yine böyle oldu. Bildiri öncülüğünün bu kez İYİP’ten gelmesi ise büyük olaslıkla İYİP’in Millet İttifakı’ndan ayılması ve Cumhur İttifakı’ndan davet almasıyla ilgili… Sonuçta AKP, MHP, İYİP ve SP ortak bir “terörü kınama bildirisi” imzaladı ve imzalamayan CHP’yi “terör destekçisi” ilan ederek yine terörü ve şehitleri dar siyasete alet etmiş oldu.

İmzalanan bildiri ise bomboş. Sıradan bir dernek bile çok daha dolu bir metin yazardı. Bildiride terörün ana sponsoru olan ABD’ye tek bir laf yok!

Oysa çok açık ki PKK terörü ABD desteği olmasa bu kadar uzun sürmez ve etkili olmazdı. ABD’nin PKK’nin Suriye kolu PYD’yi bölgedeki kuvveti ilan ettiği, bunun gereği olarak eğittiği ve silahlandırdığı şartlarda, ABD’yi kınamadan terörü kınamak, en hafifinden apolitik bir tutumdur. (Ki kınamadan öte ABD’ye tutum almak gerekir)

CHP’nin ayrı olarak yayınladığı “kınama bildirisi” de dört partinin ortak bildirisinden biraz daha dolu olmasına rağmen, o da terörün sponsoruna tek laf etmemiştir!

Sonuç olarak ABD’yi hedef almayan her iki bildiri de içeriksiz, laf kalabalığı yapan, işlevsiz ve sonuca etkisizdir; bu özellikleriyle de bir örtüdür.

Bildiri neyin örtüsü?

Neyin örtüsü olduğunun yanıtını ise, önceki gece İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu’nda oylanması gösterdi. AKP, CHP ve MHP’nin oylarıyla İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasıyla, günlerdir süren bildiri tartışmasının ne kadar anlamsız olduğu bir kez daha görülmüş oldu.

Terörü kınamakta bildiri kavgası yapan AKP-MHP ikilisi ile CHP, ABD’nin NATO’yu genişletme projesini onaylayarak aynı cephede buluştular. Ki aslında üzerinde kavga ettikleri bildirilerde de ABD’nin terördeki rolüne değinmeyerek aynı cephede buluşmuşlardı.

İYİP ve SP’nin ise İsveç’in NATO üyeliğine karşı oy vermesi, daha sonra yapılacak TBMM Genel Kurulu’ndaki oylama açısından en azından umut vericidir. Terörün ana sponsoru olan ABD’nin NATO’yu genişletme stratejine hayır diyebilmek, dünyanın ilk antiemperyalist kurtuluş savaşının siyasi karargâhı olmuş TBMM için bir onur meselesidir.

TBMM pazarlık aracına dönüştürüldü

Bildiri tartışmasının ve siyasette bolca vatan hainliği suçlaması yapılmasının hemen ardından İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu’na getirilmesi ise iki kere ayıptır.

Çünkü iktidar açısından milletvekilleri, AKP’nin dış politika pazarlığında kullanacağı oylara/ellere indirgenmiştir.

İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’de onaylanması, AKP’nin ABD’yle pazarlıklarının bir parçasıdır. Öyle ki bizzat Erdoğan bunu açıklamış, ABD Başkanı Biden’ın kendisine “onayla İsveç’i, al F-16’yı” dediğini söylemişti!

Yine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da NATO toplantısı sırasında görüştüğü ABD ve İsveç dışişleri bakanlarına, –TBMM’nin iradesini gasp ederek- “İsveç’in NATO üyeliğinin birkaç hafta içinde TBMM’de onaylanacağının” sözünü vermişti; her iki bakan da bunu kendi kamuoylarına duyurmuştu.

Sonuç olarak egemen siyaset, hangi konuda kavga ederse etsin, NATO’culukta ve NATO’nun patronu ABD’nin taleplerini yerine getirmekte sımsıkı uzlaşmaktadır!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
28 Aralık 2023

  1. Hakan doğan adlı kullanıcının avatarı

    #1 by Hakan doğan on 29/12/2023 - 10:31

    Emeğinize sağlık teşekkürler

  2. Mehmet Yavuz Dedegil adlı kullanıcının avatarı

    #2 by Mehmet Yavuz Dedegil on 31/12/2023 - 05:34

    Ísmet Ínönü ve CHP dahil, 2. Dünya Savaşı sonrasında Türk politikacılar, Türkiye’nin bir ABD mandası olmasını kabul etmişler, Atatürk’ün ülke yönetiminde bağımsızlık ilkesinden vaz geçmişlerdir. Türkiye’nin NATO’ya ilk ve red edilen başvurusu daha tek partili CHP döneminde yapılmıştır. 27 Mayıs 1960 sabahı darbe yapıldığı duyurularında da titizlikle „NATO’ya ve CENTO’ya sadığız!“ eki tekrarlanmıştır. Milli Birlik komitesinden Sayın Suphi Karaman’la çok sonra yaptığım uzun bir sohbette de, darbeyi yapan subayların sorunu DP ve Menderes olarak gördüklerini, arka planda ipleri yöneten ABD ve NATO’yu algılamadıklarını görmüştüm. Bu yüzdendir ki, 1960 darbesinin kazanımları ancak on sene, 1970 e kadar sürmüştür.
    O zamandan beri Türkiye’de hemen hiçbir Parti, yCHP dahil, sorunların arkasında ABD/NATO’nun olduğunu dile getirmemiştir, tahminen AB ve Gümrük birliği’ne girmekle bu bağımlılıktan kurtulacağımızı ummaktadırlar. Halbuki AB de aynı Türkiye gibi ABD/NATO bağımlılığı içindedir.

  1. Bildiride kavga, Amerikancılıkta ittifak | ...Doğa + Yaşam ve Politik Yazılar =Paylaşım Sitesi -(okuyup düşünmek için...!)

Hakan doğan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın