Alman Kalkınma Yardımı Enstitüsü, geçen ay Bonn’da önemli bir toplantı yaptı. Yoğun gündem ve 10 günlük zorunlu yazı molası nedeniyle bu önemli toplantıyı sizlere aktaramamıştık. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Çin ziyareti, bu toplantıdaki bazı görüşleri incelememize vesile oldu.
Önce Merkel’in Pekin çıkarmasından bahsedelim.
Alman basınına göre Merkel’in Siemens, Airbus, BMW, Wolkwagen başta olmak üzere dev şirketlerin yöneticileriyle yaptığı Çin ziyareti, “çok başarılı ve kârlı” geçti.
Pekin-Berlin ilişkisi önümüzdeki dönemde daha da kârlı hale gelecek. Zira Alman Demiryolları Müdürü Rüdiger Grube, yakında Almanya’da üretilen bir ürünün demir yolu ile 23 günde Çin’e ulaşacağını söylüyor. Normal şartlarda bir yük gemisi, Almanya’dan Çin’e 46 günde ulaşıyor.
Yeri gelmişken belirtelim; Çin’in Pekin’den Londra’ya uzanacak “modern ipek yolu” tahminlerden daha hızlı ilerliyor. Bu güzergâhta yer alan Türkiye’deki artan demiryolu hattı sayısı, doğrudan Çin’in bu projesiyle ilgili!
YENİ AKTÖRLER
Gelelim Bonn’daki bu önemli toplantıya…
Dünyadaki genel kabule göre, ABD’nin tek kutup olduğu dönem çok kısa sürdü ve dünya şimdi çok kutupluluğa (daha doğru bir ifade olduğu için biz ‘merkez’ diyeceğiz) doğru yol alıyor.
Bonn toplantısındaki konuşmacılara göre çok merkezli dünyanın aktörleri şunlar: ABD, AB ve “yeni şekillendirici güçler” olarak nitelenen BRICS ülkeleri, yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika. Bu ülkelerin yanında, bölgesel güçler olarak ağırlığı artan Türkiye, Endonezya ve Meksika bulunuyor.
ÇOK MERKEZLİ DEĞİL, İKİ MERKEZLİ DÜNYA
Bonn’daki toplantıda konuşan Alman Ekonomi Bilimci Helmut Reisen ise faklı düşünüyor. Aynı zamanda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin Kalkınma Merkezi Araştırma Direktörü olan Helmut Reisen, “Yeniden iki merkezli bir dünyaya doğru yol alıyoruz” diyor ve geleceğin iki merkezini ABD ve Çin olarak görüyor.
Reisen’e göre “yeni şekillendirici güçler” merkez değil, sadece “kalkınmanın eşiğindeki büyük ülkelerdir.” Diğer konuşmacılara göre çok merkezli dünyanın aktörleri olan bu ülkeler, Reisen’e göre Çin’le kıyaslanacak güçte değiller.
Ancak Reisen, “ekonomideki başarıları ve ABD’nin siyasi ve ekonomik taleplerinden bağımsız tutumları” nedeniyle, bu ülkeleri aynı zamanda dünya düzenini değiştiren güçler olarak görüyor.
Helmut Reisen’e göre bu yeni güçleri birleştiren en önemli faktör ise “ABD ve Batı’ya karşı oluşturdukları cephe konumudur.”
İKİ MERKEZLİLİK ABD’NİN İŞİNE Mİ GELİYOR?
Reisen’in, çok merkezlilik yerine aslında iki merkezli bir dünyanın oluştuğunu belirtmesi önemli. Bize göre de asıl taraflar ABD ve Çin’dir.
Ancak Resien’in dikkat çeken bir başka görüşü ise bu iki merkezli dünya halinin, ABD’nin işine geldiğini savunması… Helmut Reisen, “ABD’nin çok merkezli bir dünyada güç kaybetmektense iki merkezli düzeni tercih ettiğini ve bu yolda elinden geleni yaptığını” belirtiyor.
Bu farklı ve tartışılması gereken bir görüş. Şimdilik şu üç soruyla bu tartışmaya dâhil olalım: “Çok merkezli bir dünyada güç kaybedeceği” savunulan ABD, Çin karşısında daha mı az güç kaybedecek? Çok merkez yerine, Çin’in tek merkez olarak ABD’nin karşısında olması, daha güçlü bir Çin anlamına gelmez mi? Daha güçlü bir Çin, ABD için daha büyük bir tehdit değil midir?
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Eylül 2012