Erdoğan‘ın Suudi Arabistan ziyareti, “değerli yalnızlık” diye örtmeye çalıştıkları dış politika felaketine çözüm arama girişimiydi; kral değişikliğini fırsata dönüştürme hamlesiydi.
Başarılı oldu mu? Olgular üzerinen inceleyeceğiz ama önce mevcut tabloya bir bakalım.
AKP’NİN ‘DEĞERLİ YALNIZLIK’ TABLOSU
Suudi Arabistan, Katar’la birlikte AKP’nin Suriye düşmanlığındaki ortağıydı. Her üç kuvvet de ABD’nin Suriye planında özel görevler üstlenmişti. Katar finansman sağlıyordu, Suudi Arabistan istihbarat, AKP Hükümeti de sınırdaş olması nedeniyle lojistik destek…
Fakat Mısır’da İhvan diktatörlüğünün yıkılması bu troykayı dağıttı. AKP ve Katar İhvan’ın devrilmesine darbe dedi ve karşı çıktı, Suudi Arabistan ise İhvan’ın devrilmesini destekledi.
Bu durum bölgede bir Kahire-Riyad ekseni oluşmasına neden oldu. Bu eksen doğal olarak Riyad’ı Suriye konusunda sınırladı. Zira Kahire, Suriye’de açıkça Moskova’nın aldığı inisiyatife uygun şekilde konumlanıyordu; “Esad’lı çözüm” diyordu.
Öte yandan Suudi Arabistan, etkisi altındaki Körfez ülkelerini de harekete geçirerek AKP dışında İhvan’a destek veren Katar’ı sıkıştırdı. En sonunda bu ülke de İhvan’a karşı tutum değişikliğine gitti.
Böylece AKP Hükümeti bölgede iyice yalnızlaşmış oldu! Kuşkusuz tamamen yalnız değildi, ÖSO vardı, Barzani vardı, PKK vardı…
ERDOĞAN’IN MISIR MESAJI
AKP iktidarı, Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz‘in ölmesi ve yerine Kral Salman‘ın gelmesini bir fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Erdoğanlar, Mısır’la yakınlaşan Abdülaziz‘in tersine Salman üzerinden bu ülkeyle yeniden ittifak koşullarını arıyor.
İşte Erdoğan‘ın ziyaretinin temel hedefi buydu. Peki bu hedef gerçekleşti mi? Ya da ne oranda gerçekleşti?
Erdoğan dönüş yolunda şu dikkat çekici açıklamayı yaptı: “Bizim için asıl önem arz eden konu, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşımak. Mısır meselesi, bizim Suudi Arabistan ile ilişkilerimize gölge düşürmemelidir. (…) Mısır’ı asla yok farz edemeyiz. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye; bu üçlü ayak, bölgenin en önemli ülkeleri. (…) Bana göre Mısır konusunda, en etkin olabilecek olan ülke Suudi Arabistan’dır. Bunu kendileriyle de paylaştım. Eğer burada Suudi Arabistan bir adım atacak olursa, devran tersine dönebilir.”
Peki bu açıklama ne anlama geliyor?
RİYAD’I KAHİRE’DEN KOPARMA HAMLESİ
Suriye konusunda iki temel model çarpışıyor: Biri Rusya, İran, Irak ve elbette Şam yönetiminin içinde olduğu bölge modeli. Diğeri ise ABD’nin PKK, AKP, ÖSO gibi kuvvetlere dayanarak yürütmeye çalıştığı Batı modeli.
Erdoğan, Suriye konusunda bölge modeline yakın duran Mısır’ın Suudi Arabistan üzerinden Batı modeline eklemlenmesini istiyor.
Fakat bunun gerçekleşme şansı yok. Kuşkusuz Erdoğan bunu biliyor. Zaten Erdoğan’ın hamlesi gerçekte Mısır’ı kendilerine yaklaştırmaktan çok, aslında Suudi Arabistan’ı Mısır’dan koparmayı hedefliyor.
Yani Erdoğan aslında eski müttefiki Suudi Arabistan’la Suriye’de yine tam mutabık olabilmenin peşinde!
AKP İÇİN RİYAD’IN ÖNEMİ
Riyad’ın pozisyonu Erdoğanlar için özellikle şu üç nedenle önemli:
1) Erdoğan, Riyad desteğini Tahran’a karşı bir avantaj olarak görüyor. Suudi Arabistan’ın İran’a karşı İsrail’le yaptığı stratejik ortaklık anlaşması bu noktada önem kazanıyor. Zira AKP Hükümeti fiilen hem Suriye hem de İran cephesinde nesnel olarak İsrail’le birlikte yer almış oluyor!
2) Erdoğan, Riyad ve Körfez desteğini İran-Irak-Suriye hattına karşı bölgede bir cephe oluşturabilme avantajı olarak görüyor.
3) Erdoğan, Riyad desteğini ve dolayısıyla Körfez sermayesini, ekonomiz kriz tehdidine karşı sıcak para avatantajı olarak görüyor.
Peki bu avantajlar Erdoğan‘ın “değerli yalnızlığına” gerçekten çare midir? Türkiye açısından asıl soru budur ve çare olmadığı gibi, tersine Türkiye’yi daha da büyük belalara sokma girişimidir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Mart 2015