Cemaat gruplarından Koza İpek’e operasyon yapılması ve bu grubun gazete ve tv’lere sahip olması, basın özgürlüğüne müdahale yorumlarına neden oldu.
Mesele basın özgürlüğü mü? Peki cemaatlerin basın organları olabilir mi? Dahası cemaatlerin varlığı normal mi?
Meselenin hem ideolojik hem de siyasi yönü var.
Ama önce AKP-Cemaat çatışmasının en başından beri savunduğumuz şu ilkeleri yeniden vurgulayalım:
ÇATIŞMADAN YARARLANMA İLKESİ
AKP ile F Tipi’nin çatışması Türkiye’nin yararınadır. AKP’nin zayıflaması da F Tipi’nin zayıflaması da demokrasi güçlerinin önünü açar. O nedenle aralarındaki çatışmada taraflardan biriyle “beraber” olmak doğru değildir.
Bu apolitiklik anlamında tarafsızlık da değildir. Zira taraflardan iktidar olanla “beraber” olma iktidarın konumunu korumasına, taraflardan muhalefette olanla “beraber” olma da onun devlet içindeki yapısını korumasına yarar.
Doğru yöntem çatışmadan yararlanmak, iki tarafın da darbe alması için uğraşmak ve tarafarların birbirini hırpalamasıyla ortaya çıkan iktidar boşluğunda kuvvet biriktirmektir.
Öte yandan bu çatışmada taraflardan birini gladyo ilan etmek, diğerini aklamak anlamına gelecektir. İki taraf da elbirliğiyle Ergenekon teritplerinde gladyo faaliyeti yürütmüştür ve içlerinden birinin “kandırıldık” demesi bu gerçeği değiştirmez. ABD’deki iç mücadelenin bir yansıması olarak gladyonun çatırdığı, bunun Türkiye’ye de yansıdığı, gladyo kanatlarının karşı karşıya geldiği gerçeği hep gözönünde tutulmalıdır.
Gelelim F Tipi’ne operasyona ve basın özgürlüğü meselesine…
ÜMMETTEN MİLLETE, MÜRİTTEN VATANDAŞA
Öncelikle konuya ideolojik yönden bakalım.
Uygarlık tarihi içinde devletler devrimlerle hep nitelik değiştirmiştir. Örneğin sanayi devrimi ile feodal devletler milli devletlere dönüşmüştür.
Devrimci dönüşüm sonucunda egemenlik kraldan ya da padişahtan millete geçmiştir. Kralın tebası olan halk, bir devrimle millet ve efendi olmuştur. Bu demokrasidir.
Demokraside bireyler tarikat ya da cemaat gibi yapıların müridi değil, devrimle kurdukları vatanın vatandaşıdırlar. Konumları şeyhe göre değil, anayasaya göre belirlenir.
Özetle milli devletlerde feodal devletlere ait kurumlar olmaz. Milli devletler, o kurumları yıka yıka oluşur.
Atatürk‘ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” demesi bundandır.
Ancak Bayar-Menderes iktidarıyla birlikte Cumhuriyet yeniden bu feodal kurumlarla uzlaşmaya başladı. Demirel‘in oy adına tavizler vermesi, Özal‘ın Türk-İslam sentezi adına “ortak iktidar” kurması bu yapıları palazlandırdı ve neredeyse hepsi birleşip tarikatlar koalisyonu kurarak Erdoğan‘ın liderliğinde iktidar oldu.
Türkiye’nin bugün yaşadığı hemen tüm sorunların temelinde işte feodalitenin Cumhruiyet’le hesaplaşması vardır.
DEMOKRASİYE KARŞI DEMOKRASİ OLMAZ
Soru basittir: Demokrasiyi ortadan kaldırma girişimlerine demokrasi adına izin verilir mi?
Yanıt elbette hayırdır. Ancak Türkiye’nin Atlantik Cephesi içerisinde 60 yıldır gericileştirilmesi bu soruya kuvvetli bir hayır yanıtı verilmesini engellemektedir. Anayasa mahkemesi anayasaya aykırı suçları cezalandıramamakta, Cumhuriyet’i yıkma hedefi ilan eden tarikatlar Cumhuriyet’in kurumlarını yönetebilmektedir.
Bu ideolojik çerçeve içerisinde baktığımızda, bırakın F Tipi’ne operasyonu desteklemeyi, cemaatlerin şirket sahibi olmasına ya da basın organları kurmasına bile karşı çıkmamız gerekir.
Yeri gelmişken belirtelim: Biat kültürünün egemen olduğu bu yapıların operasyon karşısında “basın özgürlüğü” istemesi, kara mizahtır!
AKP-CEMAAT ÇATIŞMASI DEMOKRASİYE YARAR
Gelelim meselenin siyasi yanına…
Kuşkusuz devleti yönetenler bugün bu operasyonları yukarıda çizdiğimiz ideolojik çerçeve nedeniyle yapmıyorlar. Cumhuriyet’i korumak için değil, kendi saltanatları için kılıç çekiyorlar.
Sonuçta ideolojik nedenlerle çizdiğimiz çerçeve, cemaat medyası gibi havuz medyasının bir bölümü için de geçerlidir.
Demokrasi güçleri tıpkı cemaat medyası gibi havuz medyasına da cepheden karşı çıkmaldır.
Ama bugün sırf siyasi bir hesaplaşma yaşanıyor diye de cemaat medyasına sahip çıkılamaz.
Kimi siyasi partilerin çıkıp F Tipi basına destek vermesi, hatta kimi milletvekillerinin çıkıp Erdoğan‘a karşı F Tipi ile birleşme çizgisi ilan etmesi, en hafifinden saflıktır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi AKP ile F Tipi’nin çatışması Türkiye’nin yararınadır. AKP’nin zayıflaması da F Tipi’nin zayıflaması da demokrasi güçlerinin önünü açar. O nedenle aralarındaki çatışmada taraflardan biriyle “beraber” olmak doğru değildir.
Zira taraflardan hangisi kazanırsa dönüp önce demokrasi güçlerine vuracaktır. O nedenle ikisinin de zayıflaması demokrasinin çıkarınadır.
Asıl önemlisi de, her ikisinin gerilediği alanlarda kuvvet biriktirerek esas çarpışmaya hazırlık yapmaktır.
Mehmet Ali Güller
2 Eylül 2015
#1 by hasankpsr on 02/09/2015 - 21:50
olaya bakışın yıllar önce temiz toplum adı altında yapılmaya çalışılan ongorunun yerine sizin yani iscii partisinin toplumun temiz olabilmesi için başının ozgur ve temiz olması gerektigini idda ettiniz unutmayalim bunlar birbirini yeniyor bunlar toplumu kaotik bir ortama getirmeyi amaçlıyor. fto yerine bir güç yaratma amacında bu amaç ulusumuzun bölme yok etme bol parçala yok et dün cumhuriyete bugün eski dostu olan yandasina yarın sizin bizim başımıza can dundarin yorumu şimdi kavga değil birleşme ozgur basin adına selamlar