ABD’nin ‘ortak operasyon’ tuzağı

Suriye konusunda birincisi 3. Viyana toplantısında, ikincisi de G-20 toplantısında ele alınan iki önemli gelişme oldu. Bu iki gelişmenin ayrıntılarına bakalım ve neye işaret ettiğini inceleyelim bugün…

VİYANA’DA ABD-RUSYA BİLEK GÜREŞİ

Viyana’da Suriye konusunda tarafların bir “anlaşmaya” vardığı belirtildi.

Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu‘nun açıklamasına göre anlaşma şöyleydi: “6 ay içinde hükümet kurulacak, 14 ay sonra yeni anayasayla seçimlere gidilecek. Esad kalmayacak, aday da olmayacak.

Ancak Rusya ve İran’a göre “Esad kalacak ve aday olacaktı”, daha doğrusu Esad bu konuda kendi kararını kendisi verecekti!

Takvim de şöyleydi: “14 Aralık 2015’te Viyana’da yeniden toplanılacak. 1 Ocak 2016’da Şam yönetimi ile muhalifler arasında resmi görüşmeler başlayacak. 14 Mayıs 2016’da ateşkes ilan edilecek ve yeni anayasa süreci başlayacak. 14 Mayıs 2017’de seçimler yapılacak.”

Takvim uygulanabilir mi, göreceğiz. Zira saha çok aktörlü ve taraflar masaya güçlü oturabilmek için askeri hamlelerini hızlandıracaktır. Bu da haliyle takvimi zorlayacaktır.

Diğer yandan Viyana “anlaşması” açısından en kritik konu olan Esad‘ın konumu hakkında taraflar hâlâ pozisyon değiştirmemiştir. Örneğin Obama hâlâ “Esad varken Suriye’de çözüm olmaz” derken, Lavrov “Esad olmadan Suriye’de asla çözüm olmaz” gerçeğini savunmayı sürdürmektedir.

Ve asıl söz sahibi olan Esad ise Viyana’da konuşulan “takvime bağlı geçiş sürecine” itiraz etmektedir: “Muhaliflerin elinde toprak olduğu sürece takvime bağlı geçiş sürecinden bahsedilemez!

Bu da Moskova’nın “önce terör bitirilmeli” stratejisi içindedir!

KARA HAREKATI DEĞİL ORTAK OPERASYON İHTİMALİ

G-20’de ise Obama ile Erdoğan‘ın Suriye’de yeni hamleler konusunda bazı anlaşmalar yaptığı görülüyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry‘nin “Suriye’nin kuzeyini güvenli hale getirmek için yakında Türkiye ile ortak operasyon başlatıyoruz” demesi bir anlaşmaya işaret etmektedir.

Ancak “ortak operasyonun” Erdoğan ve Davutoğlu‘nun istediği ve G-20 öncesinde dillendirdiği gibi “kara harekatı” olmayacağı, daha doğrusu olamayacağı görülüyor.

Zira ABD açısından bunun gerçekleşebilmesi, birincisi Paris saldırısı sonrası Fransa’nın doğrudan askeri müdahale kararı alabilmesine ve AKP Hükümeti’nin ABD askeri olmadan da asker gönderebilme kabiliyetine bağlıydı.

Ancak Rusya’nın kararlılığını sürdürmesi Paris’in pozisyonunu Washington’a tam ayarlı hale getiremedi. Ankara da (TSK ve Dışişleri) ABD’siz bir kara harekatını çok riskli buldu.

Obama, iç politikadaki baskılara rağmen Suriye’ye “Amerikan askeri postalı” değdirmeyeceği sözünü tutmaya çalışıyor. Beyaz Saray’ın buradaki hesabı biraz da, Rusya’nın Suriye’deki askeri operosyonlarını, ekonomik nedenlerle, ne kadar sürdürebileceğine bağlı olacak.

Peki o saate kadar Atlantik Cephesi’nin tutumu ne olacak? İşte Kerry‘nin önce 15 Kasım’da CNN‘de Fareed Zakaria‘ya, ardından da 17 Kasım’da yine CNN‘de Christiane Amanpour‘a yaptığı “ortak operasyon” açıklaması bu noktada önem kazanıyor.

SURİYE KORİDORUNU KABÜLLENME OPERASYONU

Kerry bir kara harekatından ziyade IŞİD’in kontrolünde bulunan Türkiye-Suriye sınırı konusunda bir ortak operasyondan sözediyor. 310 km’lik bu sınırın yüzde 75’inin güvenli olduğunu, kalan 98 km’lik kısmının güvenli hale getirilmesi için Türkiye’yle ortak operasyona hazırlandıklarını belirtiyor.

Peki nasıl? ABD Suriye’nin kuzeyine 50 kişilik özel birlik göndermiş ve ek asker de göndereceğini açıklamıştı. Amerikan CBS kanalına göre Obama G-20’de Erdoğan’dan da özel birlik istedi.

Plan şu: Bu özel birlikler karadaki kuvvetleri koordine edecek, İncirlik’ten kalkan ABD ve Türk uçaklarının hava desteğiyle içeriye doğru ilerleyecek.

Fakat burada çok önemli bir tuzak var: Kerry bu açıklamasıyla Türkiye sınırındaki PYD kantonlarının güvenli bölge olduğunu, kalan kısmın da IŞİD’den alınarak güvenli bölge haline getirileceğini söylemiş oluyor. Bu pratikte Suriye’nin kuzeyinde Amerikan Koridoru’nun kurulması demek!

İşte en başından beri İncirlik Mutabakatı’nın öneminde ısrarcı olmamız ve Suriye’yle (dolayısıyla Rusya ve İran’la) anlaşmadan yapılacak bir müdahalenin koridoru önlemeyeceğine, tersine koridora bekçiliğe dönüşüceğine dikkat çekmemiz bundadı! (Bu noktada Kaynak Yayınları’dan çıkan son kitabımız “Suriye’nin Sevr’i: Amerikan Koridoru”nu önemle tavsiye ediyoruz.)

ABD adım adım Ankara’yı PYD kantonlarını kabule ve “ortak operasyon” üzerinden tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de koridorun inşasına mecbur etmektedir.

Bu girdaptan Türkiye’nin çıkabilmesi ciddi bir halk hareketine bağlıdır. Halk hareketi örgütlemek yerine Erdoğan‘ın “iktidarını sürdürme” hedefli “Açılım’ı buzdolabına koyma” taktiğine bel bağlamak, en sonunda Çin Füzesi’nden vazgeçilmesi gibi hüsran yaratacaktır!

Zira Erdoğan ekranlardan (ATV, Ahaber) “kara harekatı için güçlerimiz hazır”, “adım atılacak, zamanı belli değil” mesajları vererek ABD’nin mevzisinde olduğunu ve bölge cephesine karşı konumlandığını gayet açık birşekilde ortaya koymaktadır!

Mehmet Ali Güller
19 Kasım 2015

  1. ABD’nin ‘ortak operasyon’ tuzağı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: