Selahattin Demirtaş‘ın “HDP’de gizli Erdoğan seviciler var” demesi, yıllarca süren AKP-PKK Açılım ortaklığının doğal bir sonucuna işaret ediyordu.
Zira o ortaklık sadece HDP içinde “Erdoğan seviciler” çıkarmamış, aynı zamanda AKP içinde de “Öcalan seviciler” doğurmuştu. Anımsayalım mı?
Bülent Arınç: “Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan‘ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?”
Beşir Atalay: “Öcalan‘ın mesajları bizim de düşüncemiz.”
Yalçın Akdoğan: “Öcalan‘ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var. Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor.”
Sadullah Ergin: “Öcalan bölgenin ve Türkiye’nin reel politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor.”
Mehmet Metiner: “Öcalan‘ın durduğu yer, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor.”
Yasin Aktay: “Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup PKK’nin önüne yeni hedefler koymuştur.”
Yiğit Bulut: “Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor.”
AKP: ÖCALAN İYİ SINAV VERDİ
“Bunlar Erdoğan‘ın Açılım’ı buzdolabına koymasından önce söylenmiş sözlerdi” mi diyorsunuz?
O zaman bugünlerde söylenen şu sözleri de anımsayalım:
AKP Milletvekili Galip Ensaioğlu: “Süreç bitmedi. Cumhurbaşkanı’nın beyanları, rakip görülen siyasi partinin güncel bir şey üzerinden eleştirilmesiydi. Öcalan‘la görüşmeler sürüyor. Biz Öcalan’ın etkin pozisyonunu korumaya çalışıyoruz.”
AKP Milletvekili Orhan Miroğlu: “Öcalan 6-7 Ekim olaylarında, açlık grevlerinde iyi bir sınav verdi. Bence Öcalan’ın kapısı çalınmalıdır.”
AKP Milletvekili Metin Külünk: “Bu coğrafyada üç hedef vardı son dönemde. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir; İmralı, iki; Barzani, üç.”
ERDOĞAN-ÖCALAN-BARZANİ İTTİFAKI
Külünk‘ün sözleri, asıl ittifaka işaret etmesi bakımından da çok önemliydi: Erdoğan-Öcalan-Barzani ittifakı!
Erdoğanların Erbil’i Bağdat’tan koparmak için Irak hükümetiyle uzun süredir karşı karşıya gelmesi, Maliki‘yi devirmek için Haşimi-Nuceyfi-Barzani denklemi kurmaları, Neçirvan Barzani‘nin ifadesiyle Ankara ile Erbil arasında 50 yıllık stratejik anlaşmanın imzalanması, Barzani‘nin AKP Kongrelerinde ağırlanması, Barzani‘ye ait finans kurumlarına ayrıcalıklar tanınması, Barzani‘nin Bağdat’tan çaldığı petrolün İsrail’e taşınması, Barzani‘nin peşmergelerinin eğitilmesi ve donatılması…
Ve daha geçenlerde Barzani‘nin Ankara’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda tam 2,5 saat ağırlanması.
AKP’nin Musul’un 30 km kuzey doğusundaki Başika’ya asker sevketmesi de Külünk‘ün işaret ettiği bu ittifakın gereğiydi.
Peki Irak’ın itirazları ve ABD’nin Rusya cephesine kayan Irak’ı tamamen kaybetmemek için AKP’ye “asker çek” mesajı vermesi üzerine geri çekilen askerler sadece Nuceyfi‘nin adamlarını ve Barzani‘nin peşmergelerini mi eğitecekti? Erdoğan’ın Musul’a sevkettiği askerler Erbil’i Bağdat’tan koparma hedefinin gereğiydi ve önceki gün Barzani’nin “bağımsızlık referandumu” için hazırlık talimatı vermesi de aynı eksenli bir gelişmeydi.
IRAK VE SURİYE’NİN BİRLİĞİ SORUNU
“Türk Ordusu Musul’a Irak’ın birliğini korumak için gitmişti” propagandası gerçeği yansıtmıyor. Bu propaganda aynı zamanda uzun bir süredir dile getirilen “Türk Ordusu Suriye’nin birliğini korumak için Suriye’de güvenli bölge kurmalı” propagandasının da Irak versiyonudur.
Oysa hem Irak’ın hem de Suriye’nin siyasal birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasının basit ve sade yolu belli: Bağdat ve Şam’ın tam egemenliği!
Fakat Ankara’nın Barzani’yle ittifak yapması Irak’ın bütünlüğünü, Suriyeli muhaliflerle ittifak yapması da Suriye’nin bütünlüğünü hedef almaktadır.
Ve daha önemlisi ABD’yle İncirlik Mutabakatı imzalayarak, üslere NATO ordularını yerleştirmeye başlayarak komşularınızın bütünlüğünü koruyamazsınız, tersine parçalanmalarına katkı vermiş olursunuz.
Dahası ABD’yle işbirliği yaparak ne PKK’yi bitirebilirsiniz, ne de Türkiye’nin hemen güneyinde bir Amerikan Koridoru kurulmasını engelleyebilirisiniz.
Tersine 25 yıllık Irak örneğinde olduğu gibi, o ilişki üzerinden kendinizi koridor bekçiliğinde bulursunuz.
Türkiye’nin milli kuvvetlerinin asıl uyanık olması gereken nokta işte burasıdır.
Mehmet Ali Güller
22 Aralık 2015
#1 by MEHMET R. MOLDER on 22/12/2015 - 10:30
KİM VEYA KİMLER? MİLLİ KUVVETLER? GÜCÜ KUVVETİ NEDİR?
#2 by Salih on 22/12/2015 - 18:25
Bu yazı içerikleri, ki sanırım doğrudur, doğruysa bunları söyleyenler “vatan hainliğiyle” suçlanmazlar mı? Bilgi için soruyorum…