Daha iki hafta önce Irak Kürt Bölgesi Başkanı Mesud Barzani Ankara’ya gelmiş ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüşmüştü; 2,5 saat süre boyunca Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı gezmişti.
Daha iki hafta geçmişken, bu kez de Irak Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani İstanbul’a geldi. Barzani Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile görüştü.
Peki bu trafiğin sebebi ne? Hangi bölgesel gelişmeler bir Barzani‘nin gidip diğerinin gelmesini sağlıyor?
Ziyaretlerin sıklaşmasında iki temel nedeni var: Birincisi Ankara-Erbil ortaklığı ile yapılan Musul’a Türk askeri sevkiyatının büyük tepki görmesi ve geri adım atılmak zorunda kalması. İkicisi de enerji alanındaki sıcak gelişmeler.
Açalım:
AÇILIM, ANKARA-ERBİL İTTİFAKI DA DOĞURDU
Bu iki nedeni açacağız ama önce ilişkilerin nasıl bu boyuta geldiğini kısaca anımsayalım. Zira daha 2007 yılında Barzani-Talabani görüşmesinde alınan karar ile Talabani PKK elebaşlarını isteyen Ankara’ya “bir Kürt kedisi bile vermeyeceğiz” diyebiliyorken, ilişkiler bugün “stratejik ortaklık” diye adlandırılabiliyor.
İlişkileri hızla bu düzeye getiren temel etken, Amerikan Açılımı oldu. AKP’nin 2009 yılında uygulamaya başladığı “Kürt Açılımı”, eş zamanlı Ankara-Erbil ittifakı da başlattı.
Çünkü ABD patentli Açılım sadece Türkiye’yi değil, Irak ve Suriye’yi de kapsıyordu. Nitekim sadece Bağdat’a karşı Ankara-Erbil ittifakı değil, Şam’a karşı da Erdoğan-Öcalan ittifakı başladı. Öcalan‘ın AKP Hükümeti onayıyla PYD’ye “Suriye’de özeklik ilan edin” talimatı vermesi bu süreçte gerçekleşti.
Gelelim pratik sonuçlara…
Erdoğan-Barzani ortaklığı hangi sonuçları doğurdu?
50 YILLIK STRATEJİK ANLAŞMA
1) Erdoğan-Barzani ortaklığının ilk önemli sonucu, petrol anlaşmasıdır. Tabi bu anlaşma Bağdat’a rağmen yapıldığı için, ABD açıklarında mahkeme kararı bekleyen gemi örneğinde olduğu gibi dönemin Irak Başbakanı Nuri El Maliki tarafından yargıya taşındığı için, son tahlilde yasadışı bir anlaşmaydı ve dolayısıyla “kaçak petrol” anlaşmasıydı!
Irak’ın petrolü bu nedele uzun bir süre karadan Türkiye’ye taşındı, Türkiye’den de gemiyle İsrail’e. Yasadışılığın aşılması için de Akdeniz’de gemiden gemiye aktarıldı…
Bu süreçte Erdoğan ve Barzani ikilisi, Allawi, Nuceyfi, Haşimi gibi Maliki karşıtı isimlerle de ittifak yaparak Bağdat’ı sıkıştırdı. Geniş ittifak, IŞİD’in Musul’u işgali ikliminde ve ABD’nin desteğinde en sonunda Maliki‘yi yıktı!
Yani Erdoğan ile Barzani‘nin petrol anlaşması sadece petrol anlaşması değil, siyasi bir anlaşmaydı. Nitekim Neçirvan Barzani, anlaşmayı “50 yıllık stratejik anlaşma” olarak niteledi.
2) Erdoğan-Barzani ortaklığı, varlığı daha öncesine dayanan Türkiye’deki Barzani şirketlerinin önünü de açtı. Bu yeni süreçte başta Mersin’dekiler olmak üzere Barzani‘nin Türkiye’deki şirketleri büyüdü, daha çok kazandı ve kazandırdı!
KERKÜK’ÜN İŞGALİ VE REFERANDUM HAZIRLIĞI
3) Anlaşma petrolün çok daha ötesindeydi ve varlığı ABD patentli Açılım olduğu için çok boyutluydu. Öyle ki, Kerkük’ün işgalini bile getirdi…
Irak Kürt Bölgesi, IŞİD’in Musul’u işgalini fırsat bilerek ve Ankara’nın da oluruyla Kerkük’ü ele geçirdi. Böylece Türkiye’nin uzun yıllar kırmızı çizgi gördüğü ve bu nedenle Irak Anayasası’nda özel bir konuma tabi olan Kerkük, Erdoğan-Barzani ortaklığı ikliminde Kürt bögesine dahil edilmiş oldu.
4) Barzanilerin “Kürdistan’ın kalbi” dediği Kerkük, “bağımsızlığa” giden yolun en önemli virajıydı. Bu nedenle Barzani Kerkük’ün işgalinden sonra “bağımsızlık referandumu” kararı aldı.
Mesud Barzani iki hafta önceki Ankara ziyaretinden sonra da, Erbil’e döner dönmez hükümete “bağımsızlık referandumu” için hazırlık talimatı verdi.
Yani pratikte Barzani, Erdoğan ile yaptığı ortaklığa dayanarak Bağdat’tan adım adım kopmaya çalıyor!
5) Öte yandan Barzani, yine Erdoğan ile ortaklığına dayanarak ve arkasına Türkiye’nin desteğini alarak, süresi ikinci defa dolan başkanlığını zorla yeniden uzattı!
Barzani, mecliste güç kaybettiği koşullarda, İran’ın desteklediği KYB’ye ve mecliste ikinci parti konumuna yükselen Goran’a karşı, Ankara’nın desteğiyle Irak Kürt Bölgesi içindeki başat pozisyonunu koruyabildi.
BARZANİ’YE DESTEK KORİDORU ÖNLEMEZ
Kuşkusuz Ankara’nın ve devletin merkezi kurumlarının Erdoğan-Barzani ortaklığında oluru var. Bu olur, daha çok Barzani‘nin PKK’ye karşı kullanılması hedefine dayanmaktadır. Ancak burada büyük bir yanılgı var:
Bölgeye ilişkin ABD’nin temel projesi ne? Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan bir Kürt koridoru…
ABD bu koridorun ilk parçası olarak önce Barzanistan’ı inşa etti. Suriye’de 5 yıldır süren çatışma da esas olarak bu koridoru Suriye’nin kuzeyinden Doğu Akdeniz’e bağlamak için…
Ankara’nın yanılgısı işte burada: Suriye’nin kuzeyindeki koridoru engelleyebilmenin yolu Irak’ın kuzeyindeki koridorla ittifak yapmaktan geçmiyor!
Tersine, Ankara’nın Irak’ın kuzeyindeki koridorla ittifak yapması, adım adım o koridoru Bağdat’tan koparıyor. Dahası Ankara’nın Beşar Esad‘ı devirme hedefi de Suriye’nin kuzeyinde bir koridor oluşmasına yarıyor.
Ankara’nın koridorlar aktörleri arasındaki çelişmelerden yararlanmaya çalışması, bir aktörü diğerine karşı kullanması ya da desteklemesi koridoru engellemiyor, aktörlerden birini diğerine karşı güçlendirmiş oluyor, o kadar!
ABD projesi içinde yer alarak ve Barzani‘yle işbirliği yaparak gerçekte ne koridor önlenir, ne de PKK terörü bitirilir!
Daha önemlisi Irak’ı ve Suriye’yi bölmek otomatikman koridor doğrurur ve en sonunda Türkiye’yi de bölünmeye götürür!
Mehmet Ali Güller
27 Aralık 2015
#1 by hidatipek on 27/12/2015 - 09:30
Belki de karşılığını alarak (barzani ortaklığı) Türkiyenin bölünmesini çoktan kabul ettiler. ırak ve suriyeden koparılacak parçalar dahil kürt bölgesinide içeren bir Türkiye birleşik devleti hedefi ile misakı milli sınırlarına (kamuoyuna yem) ulaşacaklarını sanıyorlardır. Sonuçta ülke topraklarının üçte birini kaybetme riskini göze alacak kadar kumarbaz ve vizyonsuzlar çünkü.