Basının görevi özetle halka gerçekleri duyurmaktır. Bu nedenle basın özgürlüğü, gerçeği aramaya ve o gerçeği duyurmaya özgürlüktür.
Gerçekler yerine yalanları, hatta iftiraları yazanlara “basın özgürlüğü” istemek ise budalalıktır!
ZAMAN’LA DAYANIŞMA, YALANLA DAYANIŞMADIR
Bu girişi AKP Hükümeti’nin Zaman gazetesine kayyum ataması sonrası başlayan “basın özgürlüğü” tartışmaları nedeniyle yaptık.
Kuşkusuz AKP Hükümeti’nin Zaman gazetesine “el koyması” hukuki değildir. Çünkü AKP Hükümeti Zaman‘ı Ergenekon ve Balyoz süreçlerindeki tertipleri ve iftiraları nedeniyle değil, kendi çıkar çatışması nedeniyle susturmaya çalışıyor. Zira o tertip ve iftiralarda ortaktılar…
Fakat AKP Hükümeti’nin bu “hukuksuzluğu”, Zaman gazetesi için “basın özgürlüğü” kampanyası yapmayı, “Zaman‘la dayanışmayı” gerektirmez!
Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi, basın özgürlüğü gerçek haber için vardır; örneğin ÇYDD’den burs alan kızların askerlerle fuhuş yaptırıldığı alçaklığını yazanlar için yoktur!
Basın özgürlüğü gerçeği kovalayan gazeteler için vardır; TSK’ye kumpas kuran, subaylara en alçakça iftiraları atanlar için yoktur!
Basın özgürlüğü gerçeği yazanlar için vardır; Gezi’yi yapan o pırıl pırıl gençleri hırsızlıkla ve ahlaksızlıkla suçlayanlar için yoktur!
Zaman‘la dayanışma, yalanla dayanışmadır!
CHP’NİN BÜYÜK HATASI
Zaman‘ın arşivlerinde yığılı bu ahlaksız haberler ortadayken, Zaman için “dayanışma” ve “basın özgürlüğü” kampanyaları başlatanlar, aslında gerçeğe değil, yalan habere özgürlük istiyorlar!
Yalan habere özgürlük istemek ise ancak “yetmez ama evetçi” türünden liberallere yakışır, yakışıyor.
Türkiye’de “basın özgürlüğü” edebiyatı yapabilecek en son kesim F-Medya’dır. Onu AK-Medya izler. Bu ikisiyle dayanışmak, bu ikisine “basın özgürlüğü” istemek, hele de devrimciler için, saflıktır, budalalıktır…
Başta CHP yönetimi olmak üzere kimi kesimlerin bu “basın özgürlüğü” tuzağına düşmesi vahimdir. Daha vahimi ise CHP yönetiminin o tuzağa gönüllü girmesidir!
Tersine CHP dahil bu kesimlerin gerçek görevi, FETÖ ile mücadele etmektir; tabii hukuk içinde ve ortağı AKP’yi de hedef alarak…
AKP-CEMAAT ÇATIŞMASINDAN YARARLANMAK
AKP ile Cemaat arasındaki çatışmayla ilgili onlarca yazı yazdık. Hatta AKP ile Cemaat arasında daha çatışmanın açık işareti bile yokken, ABD’deki Gladyo yarılmasına bakarak, bu çatışmanın alt Gladyolara da kaçınılmaz olarak sirayet edeceğini belirttik.
Çatışma başladığında da şu hattı önerdik: AKP ile Cemaat’in çatışması Türkiye’nin yararınadır, demokrasi kuvvetlerinin önünü açar. Bu nedenle çatışmadan azami yararlanmak gerekir. Fakat taraflardan birine destek vermek hatadır.
Dahası somutlamıştık: AKP Hükümeti’nin F Tipi örgütle mücadele etmesi iyidir fakat F Tipi’ne karşı “AKP’yle birlikte olma” çizgisi yanlıştır; “elini tutmamak” yeterlidir.
Diğer yandan F Tipi örgüt ile AKP Hükümeti’nin suç ortaklığını sürekli vurgulamak, her ikisiyle de mücadele etmek gerektiğini vurgulamştık. Zira tersinde Erdoğan karşıtı geniş cepheden kopulurdu…
DEMOKRASİ CEPHESİNİN GÖREVİ
Bugün gelinen noktada demokrasi cephesinin görevi şudur: F Tipi ile mücadele süreci, AKP Hükümeti’nin kenarından dolanmasına izin vermeden, Ergenekon ve Balyoz tertipleri eksenine çekilmelidir.
Bugünün pratiğinde ancak bu şekilde “suç ortaklarıyla” mücadele edilir.
Aksi taktirde süreç iktidara, Erdoğan‘a ve onun başkanlık kampanyasına yarar.
Nitekim “çatışmadan yararlanma” çizgisi yerine “F Tipi’ne karşı AKP’yle birlikte olma” çizgisinin hakim olduğu 3 yıllık siyasal iklimin muhasebesi ortadadır: AKP dört seçim kazanmış, Erdoğan başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına yükselmiştir…
Oysa başta Suriye krizi de ortaya koymaktadır ki, Türkiye’nin ihtiyacı F Tipi Örgüt kadar AKP’den de kurtulmaktır!
Mehmet Ali Güller
6 Mart 2016
#1 by murat on 06/03/2016 - 12:42
Söylediğiniz herşey e
nokta ve virgüle kadar katılıyorum ama AKP karşı cepheyi bile dizayn ediyor bizde bunun karşısinda sadece birbirimize uğraşıyorsak. …..
#2 by Hlya Gltekin on 07/03/2016 - 00:09
“…ÇYDD’den burs alan kızların askerlerle fuhuş yaptırıldığı alçaklığını yazanlar için yoktur!” Cmle dk olmuş azizim.
Date: Sun, 6 Mar 2016 08:43:59 +0000
To: drhulyagultekin@hotmail.com
#3 by Göktuğ on 07/03/2016 - 10:58
Kalemine sağlık.
#4 by Fatih on 08/03/2016 - 14:54
İşte budur. Bu açık gerçeği anlamayanlara hayret ediyorum…
#5 by Doğan on 16/03/2016 - 07:03
Cemaate karşı akp’nin yanında durmak, bir ölçüde “yandaş olmak” demek.
**Akp’nin** cemaatle sözde mücadelesi, hiçbir şekilde desteklenmemelidir.
Hatta genelleştirecek olursak, akp’nin hükümet olarak yaptığı HİÇBİRŞEY desteklenmemelidir. Destekleyenler, onu “meşru bir hükümet” olarak gördüklerini söylemiş olur. (Örneğin hem akp’nin yaptığı birşeyi destekleyip, hem de “istifa etsin” diyemezsiniz.)
Türkiye’de akp, cemaat ve pkk’nın 3’üne birden karşı olmakta neden zorluk yaşanıyor anlamış değilim! Yani hiçbir muhalif grup yok ki, “üçüne de kesin karşıdır, hiçbirine yanaşmıyor” diyebilelim. Garip değil mi bu?
#6 by Murat Aygen on 18/08/2017 - 16:12
1980 öncesi teröristleri, topluma, Kalaşnikof veya Sten makineli-tüfek tutan ellerine Sony video-kamera verilmek suretiyle kazandırılmışlardı. ERDOĞAN-karşıtı gibi görünen muhafazakar İngiliz dergisi The Economist, ATATÜRKÇÜ eylemcilerin “bozuk düzen” ile olan ihtilaflarının (ing. “irreconcilable contradictions”) “savaşım”ını medya zemininde sürdürmekte olduklarını çıtlatmaktan geri kalmamış! Bu yazıyı okuma ihtiyacı duyan ecnebi, yakın tarihimizi, bu “irreconcilable contradictions” lafının cahiliye devrinde sivri dillere pelesenk olmuş olduğunu bilecek kadar da iyi bilir. Kapitalist üst akıl Sn.ERDOĞAN’ın arkasındadır, TUSiAD’ın değil [bkz: “Absurdity in power”, The Economist dergisi, ©2017 The Economist Newspaper Limited, (ISSN) 9 7700 1306-1220, Volume 424 Number 9051, July 29th-August 4th 2017, Yazdıred by Roularta Printing Roeselare Belgium, s.21].