Tamam 4. sanayi devrimi, tamam bilişim çağı, sosyal medya… Ama roman çağı da henüz kapanmadı!
Fakat nedense Türkiye’de bol malzeme olmasına rağmen “gerçeğin romanı” pek yazılmıyor. Elbette çok iyi romancılarımız ve romanlarımız var ama “gerçeğin romanı” başka…
Örneğin sanıkların anlatımı dışında neden usta bir romancımız Ergenekon’un romanını yazmadı, neden Gezi’nin esaslı bir romanı yok?
Örneğin ABD’nin Kuzey Irak’ta Türk askerlerine çuval geçirerek açık düşmanlık yapmasının politik romanı yazılamaz mı? Örneğin Libya’dan Suriye’ye silah ve militan taşıyan El İntizar gemisinin romanı yazılamaz mı? Üstelik içinde ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin öldürülmesi de var, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile CIA Başkanı Petraeus‘un istifası da. Ve en önemlisi de Erdoğan‘ın emriyle bir Türk diplomatın ABD’li büyükelçisiyle yediği son yemek de…
Böyle onlarca roman konusu sıralayabiliriz sıralamasına ama neden yazılmıyor?
Romancılarımızın politik konulara ilgisizliği mi? Yoksa otoriter siyaset anlayışının ağır baskısı mı? İkisi birden mi? Benim gibi sıradan bir roman okurunun çözemeyeceği derinlikte bir sebepten mi?
MİNE G. KIRIKKANAT’DAN ‘HiÇ KİMSE’
Türk edebiyatındaki bu eksikliği elbette doldurmaya çalışanlar var: Örneğin gazeteci-yazar Mine G. Kırıkkanat.
Gazeteciliğinin dışında ilginç konularda romanlar da yazan Kırıkkanat, son olarak Paris cinayetinin romanını yazdı: “Hiç Kimse”
Gerçeklik zemininde olayı yeninden kurgulayan Kırıkkanat, hem bir roman, hem de “gerçeğin sinemasını” yapmak isteyenlere senaryo yazmış!
Ünlü James Bond ile Görevimiz Tehlike serilerinin bile aynı yıl aynı konuyla çekildiği bir süreçte, Kırıkkanat‘ın romanı, sinema tadında okunuyor: Barselona, Paris ve Moskova’daki sahneler; Ankara-İmralı hattındaki temaslar, istihbarat dünyası, tetikçilerin psikolojisi, ülkelerin dışpolitikaları, istihbarat kurumlarının terör örgütleriyle ilişkisi…
Kırmızı Kedi Yayınları‘ndan çıkan bu romanı uzun uzun anlatmayacağım. “Fransız istihbaratının da yol vermesiyle Ankara-İmralı ortaklı işlenen Paris cinayeti”nin romanını alın okuyun ve benim yazacağımdan çok daha farklı tadlar alın…
Üstelik okurken, bir yandan da gerçeği kendi senaryonuzla bir de siz kurgulayın!
KÖLN’DEKİ GİZEMLİ BULUŞMA
Örneğin benim senaryomda şunlar var:
Paris’te öldürülen üç kadından Sakine Cansız Milano’da çok önemli bir dosyaya erişmişti: Mavi dosyada PKK’ye yardım edenlerin listesi vardı.
Listedeki paravan şirketlerin hangi ülke istihabaratına ait olduğu istihbarat dünyası tarafından iyi bilindiği için, oldukça değerli bir dosyaydı. Dosyayı ele geçirecek bir başkent, diğer başkentlere karşı kullanabilirdi. O nedenle dosyanın varlığı, haliyle Sakine Cansız‘ın varlığı büyük sorundu.
Teşkilat, varlığını öğrendiği dosyanın hemen peşine düştü. Üstelik 1. ve 4. Oslo görüşmelerine bizzat katılan Sakine Cansız‘a herkesten kolay ulaşabiliyorlardı.
Teşkilatın yetkilileri, biri Almanya’da tedavi edilen Talabani‘nin ziyareti sırasında olmak üzere iki kez Köln’de Sakine Cansız‘la görüştü.
Tehditli pazarlıklar neticesinde dosyayı aldılar. Ancak PKK kurucusu olan deneyimli Sakine Cansız bir kopyasını örgütün mali işleriyle ilgili güvendiği bir kadroya emanet etmişti.
İşte bir hafta arayla işlenen Paris ve Moskova cinayetleri bu dosya nedeniyleydi. Moksova’da suikaste uğrayan Kürt asıllı mafya lideri Ded Hasan, PKK’ye silah sağlayan en önemli isimlerden biriydi. Silahların parası mı? İşte o mavi dosyadaydı!
Elbette bu başkentlerde işlenecek suikastler CIA’nın onayını gerektiriyordu. CIA karşılığında Teşkilat’tan Usame Bin Ladin‘in damadını istiyordu. İran’da saklanan damat Süleyman M. Tahran yönetiminin zorlamasıyla bu ülkeyi terketmek zorunda kalmış ve Suudi Arabistan pasaportuyla Ankara’ya giriş yapmıştı.
Bin Ladin‘in damadı Paris cinayetinden 12, Moskova cinayetinden 5 gün sonra Ankara’da bir otelde yakalandı ve CIA’ya teslim edildi!
YAKIN TARİH ROMANI
Dönelim asıl olana, romana…
Mine G. Kırıkkanat‘ın “Hiç Kimse” adlı romanı, aynı zamanda Açılım sürecine, AKP ile PKK’nin ilişkisine, daha da genellersek Türkiye’nin son üç yılına ışık tutuyor.
O nedenle roman iki kere değerli!
“Hiç Kimse”yi okuyun ve 23-24 Nisan’da İzmir Kitap Fuarı’nda olacak Mine G. Kırıkkanat‘a hem roman değerlendirmenizi aktarın, hem de kitabınızı imzalatın…
Kitap dolu bir hafta dileğiyle…
Mehmet Ali Güller
18 Nisan 2016