Başlıktaki soruyu sormamıza neden olan, Doğu Perinçek’in bugünkü yazısıdır. “Savunmada değiliz” başlıklı önemli bir analiz yazısı yazan Perinçek şöyle diyor:
“Artık ABD, Batı Asya’da oluşan yeni durumu kabul etme eğilimi içine girmiştir. İran direnişinin sonuçlarına razı olması ve Suriye’yi bölme girişiminden vazgeçmesi, bu yeni durumun göze çarpan olaylarıdır.” (Doğu Perinçek, Savunmada değiliz, Aydınlık, 17 Haziran 2016)
Peki, gerçekten de ABD Suriye’yi bölme girişiminden vazgeçti mi?
ABD’NİN ANA STRATEJİK HEDEFİ
ABD’nin bölgeyle ilgili ana stratejik hedefinin “Büyük Kürdistan” kurmak olduğunu biliyoruz. ABD’nin iki kez Irak’a saldırması da, beş yıldır Suriye’ye saldırması da bu stratejik hedefin gereğidir.
Çünkü ABD Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan bir koridor kurmak istemektedir. Bu koridor ABD’nin bölgeyi denetlemesinin, Çin ve Rusya gibi rakiplerini Ortadoğu’dan uzak tutabilmesinin yoludur.
ABD’nin stratejik hedefi olan bu koridor Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarından geçmektedir. Koridor coğrafyasında da ağırlıklı olarak Kürtler yaşamaktadır.
ABD 1965’lere dayanan bu hedefini 1986’dan itibaren planlamış ve 1991’den itibaren de hayata geçirmiştir. 1991 ve 2003 Irak işgalleri ile Irak Koridoru’nu, 2011’de başlayan Suriye saldırısıyla da Suriye koridorunu inşa etmeye çalışmaktadır. Böylece Barzani’nin yönettiği Irak Koridoru’nu Suriye’nin kuzeyinden Doğu Akdeniz’e uzatmak istemektedir.
Irak’ta bu proje için esas olarak Barzani’yi değerlendiren ABD, Suriye’de de PYD’yi kullanmaktadır. ABD “kara gücüm” dediği PYD’ye, IŞİD’le savaş adı altında egemenlik alanları inşa etmektedir. PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde üç kantonu bulunmaktadır. İkisi doğuda, birisi batıda olan bu kantonların birleştirilmesi için de fiilen şuanda Menbiç Operasyonu’nu yürütmektedir.
Türkiye daha önce kırmızıçizgi ilan ettiği bu operasyonu, önceki yazılarımızda incelediğimiz gerekçeler nedeniyle sessizce ve kabullenerek izlemektedir!
Dolayısıyla olgular, Perinçek’in iddia ettiği gibi ABD’nin Suriye’yi bölme girişiminden vazgeçtiğini göstermemektedir! Tersine ABD Suriye’yi bölme hedefine bugün daha da sarılmıştır. (Bunu gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği başka bir konudur ve aslında pratikte AKP Hükümeti’nin Rusya-İran-Suriye cephesine düşmanlığına bağlıdır!)
ASKERİN ‘ABD PYD’YLE YAPAMAYACAĞINI ANLADI’ İDDİASI!
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, aslında bir süredir dolaylı olarak bu tezi işliyordu. Hatta Perinçek Kürdistan planının ABD’den önce İsrail’in olduğunu da iddia etti!
Perinçek, “Suriye’nin toprak bütünlüğünde birleştiler” başlıklı yazısında şöyle demişti: “Kürdistan planı, ABD’den önce İsrail’indir. Adı üzerinde ikinci İsrail! ABD vazgeçmek zorunda bırakılabilir. İsrail ise, sonuna kadar diretecektir.” (Doğu Perinçek, Suriye’nin toprak bütünlüğünde birleştiler, Aydınlık 19 Mart 2016)
Kürdistan planının ABD’den önce İsrail’in olduğunu savunan ve bu nedenle ABD’nin bu plandan vazgeçirilebileceğini düşünen Perinçek, aradan geçen üç ay sonunda ABD’nin Suriye’yi bölme girişiminden vazgeçtiğini yazıyor. Demek ki bu üç ayın sonunda ABD Kürdistan planından vazgeçti!
Öyle mi? Olgular tersini söylüyor…
Yeri gelmişken aynı tezin bütünleyeni olduğu için, Perinçek’in yazısının yer aldığı sayfadaki bir habere de değinelim. Aydınlık’ın manşet haberine konu olan “üst düzey güvenlik yetkilisi” şöyle diyor: “ABD, PYD’yi kara gücü olarak görüyordu fakat Rakka’dan sonra iş değişti.” (ABD, PYD ile yapamayacağını anladı, Aydınlık 17 Haziran 2016)
Dolayısıyla ortaya bu mantıkla şu tablo çıkıyor: ABD Rakka operasyonundan sonra PYD ile yapamayacağını anladı ve bu örgütü kara gücü olarak görmekten vazgeçti. PYD kara gücü olmaktan çıkınca, ABD haliyle Suriye’yi bölme girişiminden de vazgeçmiş oldu! Zaten Kürdistan planı ABD’den önce İsrail’indi!
Bunlar son derece hatalı ve tehlikeli tezlerdir. Zira AKP’nin ABD’ye “PYD’yle değil, benimle hareket et” dediği ve ABD ile NATO’nun Suriye’de daha ağırlıklı rol almaya hazırlandığı günlerden geçiyoruz…
EKSEN DEĞİŞTİRMEK DEVRİM GEREKTİRİR
ABD emperyalist bir devlettir ve stratejik hedeflerinden vazgeçmez; zamana yayar, erteler hatta mecbur kalıp rafa bile kaldırır ama vazgeçmez! Bu tür stratejik hedefler ancak emperyalizmin yenilmesiyle ortadan kaldırılır!
Bunun yolu da bellidir: ABD’nin stratejik hedefi olan Büyük Kürdistan’ın geçtiği ülkelerin, yani Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bölgesel işbirliği!
Burada sorunlu halka maalesef Türkiye’dir. Türkiye ABD’nin stratejik hedefidir ama aynı zamanda model ortağıdır, NATO müttefikidir. Türkiye bu ilişki nedeniyle kendisini hedef alan bu projenin, dolaylı olarak mimarlığını yapmaktadır. İşte Irak Koridoru konusunda gelinen nokta ortadadır. Aynı durumun Suriye Koridoru için de geçerli olmaması için zaman daralmaktadır.
Türkiye’yi Amerikan cephesinden çıkararak bölgesel cepheye dâhil edebilmek ise Erdoğanlarla mümkün olmayacağı gibi, sıradan bir hükümet değişikliğiyle de mümkün olamaz. Çünkü bu ağırlıkta bir eksen değiştirmek, 60 yıldır bulunulan bloktan çıkmak devrim gerektirir!
Bitirirken belirtelim: Son tahlilde bölge cephesi Çin ve Rusya’nın da desteğiyle emperyalizmi yenecek ve ABD’nin stratejik hedefini engelleyecektir! Türkiye’nin yanlış tarafta yer alması sadece zamanı uzatacak ve maliyeti artıracaktır!
Mehmet Ali Güller
17 Haziran 2016
#1 by Hüseyin Mercan on 18/06/2016 - 17:18
ABD’nin PYD’ye silah vermesi ve terörist görmemesi Türkiye de iktidar kimin elinde olusa olsun,ABD ve PYD karşımızdadır. Ve bu saatten sonra Tayyip Erdoğan dahil koridor açılmasına sessiz kalamazdı , kalamadı. Dolayısı ile ABD Suriye’de çıkmazdadır. Vazgeçmek zorundadır. Sizin ifadelerinizden “Türkiye’de devrimci bir iktidar olursa, BOP’a engel olur gibi bir anlam çıkıyor ki. Anlamakta zorluk çekiyorum. Sadece Doğu Perinçek’i eleştiriyor olmak için yazılmış zorlama bir yazı.
#2 by Kazim on 18/06/2016 - 18:36
Sevgili Mehmet Ali ; teşhis ve yorumlarına yüzde yüz katılıyorum. Özellikle Suriye ve Irak ile ilgili konjöktürü en iyi bilen , sezen , okuyan ve sizden daha tutarlı ve mantıklı analizler yapan uzman göremiyorum ve bu bağlamda da Türkiye nin Dış Politikada uygulamış olduğu yanlış siyaseti en iyi analiz edip, ilgili siyasilere belgeli tespitleri siz yaptiniz ve analizlerinizde kilavuz olmaya calistiniz. Irak ve Suriye ile ilişkilerimizden düştüğümüz kötü komşu durumu haricinde Ortadoğu da Iran-Mısır-Ürdün ile Kuzeyde en yakın ve en güçlü komsumuz Rusya ile Nato da müttefik olarak görülen Amerika ile dutugumuz durumlar ortada. Yorumlarınızda, “asıl ve son hedefin Türkiye olduğu” vurgusunu devamlı yaptınız ve lütfen yapmaya devam ediniz, cogu anlamamakta direniyor, belki birilerinin aklı er-geç dang eder artık… Sizin en takdir ettigim yonunuz ise ; siyasete girmeden , hic bir parti veya davaya yandaslik veya taraf tutarak , sahsi cikarlariniz icin Rant gozetmeden ve kimsenin Reklamini yapmadan , Ahlaki ve Dogru cizgide yurumeniz ve gercek bir Vatan ve Halksever olmanizdir.
#3 by ftimur on 19/06/2016 - 20:13
Büyük Kürdistan – 2. İsrail – projesi tek başına İsrail’in becerebileceği bir iş olmadığından, bir Amerikan-İsrail projesidir henüz! Ne var ki, günün koşullarında ihtiyaç kalmamış, İsrail’in enerji kaynakları bekçiliği, ABD’ye ekonomik, politik ve insan hayatı olarak yüksek bedeller ödeten ve artık taşımak zorunda olmadığı bir ayak bağı durumuna düşmüştür. Amerikan politika sahnesinin, sağ ve solda, önemli aktörlerinin çoğu durumun farkındalar, Barak Obama, Donald Trump, Bernie Sander dahil.
Kendi çıkarlarına aykırı bu oyunu ABD’nin bir süre daha sürdürmesi HRC’nin başkan olması ile mümkündür ancak! Doğu Perinçek büyük resme bakarak ABD için bunun sürdürülemezliğini görüyor, Sayın Güller ise Hillary’nin kazanacağını!
Ne yazık ki, Rusya, Irak, Suriye ve İran’la ortak hareket edilmesi zorunluğunu, iktidar ve muhalefette, gören ve ülke çıkarlarını herşeyin üstünde tutan, politikacı kıtlığı Türkiye’nin bu kumpası bozmasını zorlaştırmaktadır!
#4 by teomen şanal on 08/07/2016 - 16:14
Doğu bey, kaynak gösteremeyeceğim ama Aydınlıktaki köşesinde 1 sene önce, bir kez daha ABD Kürt Koridorundan vazgeçti demişti. ABD dediğiniz gibi benim tanımınla ”Büyük İsrail, sözde Kürdistan” projesinden vazgeçmez. Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Ortadoğu Projesinden vazgeçtiği gün, o projenin bel kemiği olan bu projeden vaz geçer ki bu da emperyalizmin( küresel sermayenin) yıkımı demektir.