Türkiye’nin Musul nedeniyle Irak’la karşı karşıya gelmesi en çok ABD’yi memnun ediyor. Yine böyle giderse Türkiye’nin Halep’te Suriye’yle karşı karşıya gelmesi ihtimali de en çok ABD’yi memnun edecek.
Ve daha önemlisi, Türkiye’nin Irak ve Suriye ile karşı karşıya gelmesi, pratikte Amerikan Koridoru’na yaramaktadır.
Açalım:
KOMŞULARLA DÜŞMANLIK EN ÇOK ABD’YE YARIYOR
ABD’nin kuracağı Büyük Kürdistan, bir başka ifadeyle İkinci İsrail, dört ülkenin topraklarını kapsıyor: Türkiye, İran, Irak ve Suriye.
Dolayısıyla ABD gerçekte bu dört ülkeyi hedef alıyor.
Washington açısından Büyük Kürdistan projesinin gerçekleşebilmesi, pratikte bu dört ülkenin yan yana gelememesine, işbirliği yapamamasına hatta karşı karşıya gelebilmesine bağlı.
O nedenle geçmişte İran ile Irak’ın silahlı karşıya gelmesi, Türkiye ile İran’ın siyaseten karşı karşıya gelmesi, yine Türkiye’nin bugün Suriye ve Irak’la cephe cepheye olması en çok ABD’nin işine gelmiştir.
Hatta ve daha önemlisi, geçmişte siyasi cinayetler üzerinden laiklik-İslamcılık çatışması eksenine oturtulmaya çalışılan Türkiye-İran karşıtlığı da bir Gladyo faaliyeti olarak bizzat Amerikan operasyonlarıydı…
BARZANİSTAN NASIL İNŞA OLDU?
Geride kalan son 25 yılın özeti şudur: ABD, topraklarını hedef aldığı bu dört ülkenin karşı karşıya gelebilmesi zemininde İkinci İsrail’i inşa edebilmektedir.
Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanmasının planlandığı Amerikan Koridoru’nun Irak ayağının inşasında İran-Irak karşıtlığı ile Türkiye-Irak karşıtlığının da maalesef payı oldu!
Ankara, Amerikan Cephesi içerisinde hareket ederek ve komşularıyla karşı karşıya gelerek, en sonunda Büyük Kürdistan’ın Irak ayağı olan Barzanistan’ı tanımak noktasına geldi. Daha da vahimi, Ankara bugün bölgede Irak’a karşı Barzanilerle birlikte hareket etmektedir.
Türkiye’nin Barzanistan’ı tanımaya mecbur kalabilmesindeki etkenlerden biri de o yıllarda önüne konan Musul ve Kerkük havuçlarıydı!
ABD’NİN İKİLİ OYUNU
İşte bugün aynı tezgâh yine kurulmuştur. AKP Hükümeti’nin “Musul hevesi”, Türkiye ile Irak’ı karşı karşıya getirmiştir.
Erdoğan, Musul sanki bir Irak şehri değilmiş gibi “Musul’da Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler olsun” diyebilmektedir. Herhangi bir egemen devletin, hele de bu kadar açık bir mezhepçi yaklaşımı kabul edebilmesi mümkün değildir.
Bağdat hükümetinin Musul’u IŞİD’den kurtarabilmek ve Irak içinde bütünleştirebilmek için hem Sünni, hem de Şii kuvvetlere dayanarak yapmaya çalıştığı harekâta karşı Erdoğanların Barzaniler ve Sünni Arap Nuceyfilere dayanarak bir mezhepçi Musul operasyonu yapma peşinde olması, en çok Washington’u memnun etmektedir.
Öyle ki, ABD hem Türkiye’nin önüne Musul havucu koyarak Ankara’yı Suriye’deki koridoru tanımaya mecbur etmeye çalışırken, bir yandan da diğer kuvvetleri dengede tutabilmek için Musul konusunda Bağdat’ın açıklamalarına destek vermektedir.
Kısacası ABD hep yaptığı gibi ikili oynayarak Büyük Kürdistan ana hedefi için yeni kazanımlar, yeni mevziler elde etmeye çalışmaktadır.
ASIL DIŞ POLİTİKA FACİASI RİSKİ KAPIDA
Başladıktan hemen sonra yazdığımız “Fırat Kalkanı’nın açmazları”nda bugün yaşadığımız risklere işaret etmiştim. Türkiye’nin bölge ilkeleriyle, hele de Şam’la işbirliği yapmadığı bir operasyon, kaçınılmaz olarak ABD’ye mahkûm olacaktır!
Ankara’nın Musul nedeniyle Irak’la karşı karşıya gelmesi gibi, yarın Halep nedeniyle Suriye ile de daha sıcak karşı karşıya gelmesi riski vardır.
Bu durum Türkiye’yi bölgeyle ve yeniden Rusya ile karşı karşıya getirir; diğer yandan ABD’ye daha çok mecbur eder!
Asıl dış politika faciası da işte o zaman başlar!
Mehmet Ali Güller
7 Ekim 2015
#1 by Diler on 29/10/2016 - 00:54
Yazılarınızdan çok yararlanıyorum…Ne olup bittiğini anlamış oluyorum.Konuyu anlıyorum da mezhep ayrılığını destekleyenlere bu durum ne yarar saglıyor onu bır türlü anlamış değilim..
İnsanlar sünnı veya şii olsa ne fark edıyor?
Bu durum ABD nın işine yarayan bır polıtıka ıse o zaman ıdare edenler derhal bundan nıye vazgeçmıyor?
Yararı yok zararı çok o zaman nıye vakıt kaybedıyorlar? Bana bırı bunun sebebını söylese…