AKP, HDP’den daha Kürdistancı!

Siz bakmayın Erdoğan ve Yıldırım’ın miting alanlarında “hayır diyen teröristtir, PKK’lıdır, FETÖ’cüdür” demesine, gerçeği AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu çok açık özetlemiş: “Şengal Kürdistan’ın parçasıdır. PKK Kürdistan’ı parçalamak için uğraşıyor. Bunu kimin emriyle yapıyor, kimin için yapıyor? Bu emri kim veriyor? İran mı bu emri veriyor, Almanya mı bu emri veriyor? Kürdistan’ı kim parçalamak istiyor? PKK kalkmış Kürdistan’ı parçalamaya çalışıyor. Bu yanlıştır, kimse de bunu kabul etmez” (Odatv.com, 24.03.2017)

Bu özlü açıklama şu gerçeği ortaya çıkarıyor: AKP güneyinde bir Kürdistan kurulmasına karşı değil, yönetiminin PKK’de olmasına karşı! Yoksa Barzani’nin yöneteceği bir “Büyük Kürdistan”a ABD ve İsrail’le yarışacak kadar hevesli…

TÜRK-KÜRT FEDERASYONU

AKP’nin ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uyumlu olarak en başında beri hedefi şuydu: Türk-Kürt federasyonu!

ABD’nin iki Irak işgaliyle kurduğu Irak Kürdistanı ve AKP’nin Esad’ı yıkarak kurulmasına mimarlık edeceği Suriye Kürdistanı ile büyük bir federasyon!

Bu hedefin gereği olarak “Türkiye’nin Kürtlerle genişlemesi” tezleri ileri sürüyorlardı, bu hedefin gereği olarak PKK ile masaya oturuyorlardı ve Kürt Açılımı yapıyorlardı, bu hedefin gereği olarak Öcalan’la başkanlık-federasyon pazarlığı yapıyorlardı, bu hedefin gereği olarak PYD lideri Salih Müslim’i Ankara’da ağırlayıp ona “yeter ki Esad’a karşı cephede konumlanın, kantonlarınıza karışmayız” diyorlardı…

Ve elbette bu hedefin gereği olarak Türkiye’yi eyaletlere bölecek türden kanunlar çıkarıyorlardı! Zira Irak Kürdistanı ve Suriye Kürdistanı ile genişleme hedefi, içeride de Türkiye Kürdistanı’na özerklik gerektirecekti!

Başkanlık, federasyon, eyalet sistemi üzerine yapılan tartışmalar ve AKP’nin adım adım bunların yolunu açan siyasetleri, iste bu Büyük Kürdistan’la Ortadoğu’ya genişleme hedefleriyle ilgiliydi…

ABD’NİN ORTADOĞU HEDEFİ

Türk-Kürt Federasyonu ya da Türkiye himayesinde Kürdistan projesi, hem ABD’nin hem de İsrail’in işine geliyordu. Kaldı ki zaten ABD projesiydi!

Bu projeyi 30 yıl önce Türkiye’nin, 12 Eylül yönetiminin önüne getirenler, nasılsa Türkiye himayesinde Kürdistan’ın da en sonunda Türkiye’den toprak kopararak bir Büyük Kürdistan’a dönüşeceğini biliyorlardı. O zamana kadar Türkiye’nin Kürdistan’ı Araplara ve Perslere karşı himaye etmesi yararlıydı!

Çünkü, şu iki ana hedefin oluştuğu çatışmalı bir Ortadoğu ABD için en yararlı Ortadoğu’ydu:

1) Şii Arap-Şii Pers cephesi ile Sünni Türk-Sünni Kürt cephesi karşı karşıya gelmeli.

2) Sünni Araplar ile Şii Arap-Şii Pers cephesi karşı karşıya gelmeli.

Peki bu iki ana hedefin yolu neydi?

1) ABD’ye göre İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’ı dahil ettiği “direniş cephesi”, Irak ve Suriye’deki Kürdistan parçalarının Türkiye’nin himayesine verilmesiyle zayıflatılabilirdi!

2) Türkiye-Mısır-Suudi Arabistan üçlüsüne dayanan bir Sünni blok, İran’ın kumanda ettiği Şii bloğu kontrol altında tutabilirdi.

Bu hedefler Doğu Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Basra Körfezi üçgeni içindeki ABD çıkarlarına hizmet ederdi!

Erdoğan’ın “one minute” ile sahte bir İsrail karşıtlığı üzerinden Sünni bloğun liderliğine soyundurulmasından Kürt Açılımı’na, Lübnan’dan Suriye’yi çıkarmak için tezgahlanmış Hariri suikastından Suriye’de Esad rejimini yıkma hedefli büyük operasyona kadar pek çok olay, işte bu hedeflerin gereğiydi…

AVRASYA’NIN ATLANTİK’E YANITI

Fakat olmadı. Zira Ortadoğu’nun kendi iç dengelerini de muhafaza ederek böylesi bir büyük tablo oluşturabilmek, dahası o tabloya kumanda edebilmek hiç kolay değildi. Şundan:

1) Bir kere ABD güç kaybı yaşıyordu. 50 yıl önce dünya üretiminin yarısını yapan ABD, artık dünya üretiminin yüzde 20’sini yapabiliyordu. Askeri harcamalar, ciddi ekonomik sıkıntılara neden oluyordu. 2008 ekonomik krizi, ABD’nin önemli ölçüde Ortadoğu’dan geri çekilmesine ve işlerini taşeronları yoluyla yapmak zorunda kalmasına neden oldu.

2) Çin olağanüstü hızla büyüyor ve ABD ekonomisine yetişiyordu.

3) Putin yönetimi ile toparlanan Rusya, ABD’nin Ortadoğu’daki hedeflerine karşı konumlanıyordu. Üstelik silahlı konumlanıyordu! Rusya, ABD’nin Suriye operasyonlarına karşı, silahlı olarak Esad rejiminin yanında yer aldı.

Dahası Moskova yönetimi, önüne iki aşamalı bir büyük strateji koydu. İran, Irak ve Suriye cephesi ile ABD’ye direnmek ve bu cepheye olabildiği ölçüde Türkiye’yi dahil edebilmek; en azından Türkiye’yi bu büyük stratejik hesaplaşmada, Atlantik cephesi içinde merkezden kenara çekilen bir kuvvet olmaya teşvik etmek…

4) Esad yönetimi, Suriye ordusu ve Suriye halkı, beklentilerin aksine ABD’nin planladığı, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar üçlüsünün uyguladığı savaşa çok iyi direndi.

5) İran yönetimi, Suriye’yi ABD’ye karşı ne pahasına olursa olsun, kararlılıkla savundu.

6) Mısır’da Müslüman Kardeşler ve Mursi iktidarının yıkılması, ABD’nin Türkiye-Suudi Arabistan-Mısır üçlüsüne dayanan Sünni blok hedefine zarar verdi. Zira Mursi’nin yıkılması Türkiye ile Mısır’ı karşı karşıya getirdi, diplomatik ilişkilerini bile bitirdi. Suudi Arabistan’ın Mursi’nin yakılmasına destek vermesi, Suriye cephesinde birlikte hareket eden Türkiye ile Suudi Arabistan’ı, Suriyeli muhaliflerin denetimi konusunda bir rekabete soktu.

AKP-BARZANİ STRATEJİK İTTİFAKI

Kısacası ne Washington’un ne de AKP’nin yönettiği Ankara’nın hedefleri tam olarak gerçekleşebildi… Üstelik ilerleyememek, yoldaki çelişkileri de derinleştirdi. Özetle AKP’nin Türkiye’yi Kürtlerle genişletme tezli Türk-Kürt federasyonu hedefi gelip bir kayaya dayandı.

Bir kere Türkiye’nin bulunduğu kampta ortaya çıkan çelişkiler, Erdoğan yönetiminin Batı açısından güvenilirliğini tartışmaya açtı. Moskova bunu çok iyi kullanarak, Türkiye’yi Atlantik merkezinden uzaklaştırma stratejisini uygulamaya soktu. (AKP yönetimi de Çin ve Rusya ile ilişkilerini ABD’yle pazarlıkta kullanacaktı!)

Diğer yandan PKK’ye kumanda eden birden fazla kuvvet vardı ve AKP’nin Öcalan üzerinden Kandil’i kendi stratejisine sokma hedefleri sürekli kesintiye uğruyordu.

Ayrıca Kürtçülük, içerde inişe geçmiş AKP’nin iktidarını sürdürebilmesine artık yük oluşturuyordu.

Tüm bu şartlar bir araya geldiğinde Kürt Açılımı bitti, daha doğrusu şartlar değişene kadar rafa kalktı.

Fakat AKP’nin Türkiye’yi Kürtlerle genişletme hedefi sürüyordu. Fakat PKK’ye değil, bu kez esas olarak Barzani’ye dayanarak!

Kürt Açılımı ile normalleşmeye başlayan AKP-Barzani ilişkisi, yeni süreçte stratejik bir ilişkiye dönüştü. Neçirvan Barzani bunu “50 yıllık stratejik ittifak” diye niteledi. Ankara ile Erbil, Bağdat’a rağmen bir petrol anlaşması yapıyor ve Türkiye, Kuzey Irak petrollerini satmaya başlıyordu.

Kısacası Ankara’nın resmi olarak Kürdistan ismini kullanmasından, Ankara ve İstanbul’da Kürdistan bayrağının asılmasına kadar uzanan bir süreç yaşandı.

Öyle ki, bu süreçte AKP yönetimi sadece Irak Kürdistanı’nı değil, Suriye’de de PKK/PYD’ye karşı Barzani’yi desteklemeye başladı. Örneğin IŞİD’le Kobani’de çatışan PKK/PYD’nin yardımına Türk topraklarını kullandırarak Barzani peşmergelerini göndermesi iki yönlü taktik bir hamleydi! Keza, TSK’nin Irak’ın kuzeyindeki kamplarda peşmerge eğitmesi de…

BAŞKANLIĞA HAYIR DEMEK, FEDERASYONA HAYIR DEMEKTİR!

Kısacası, dün ağırlıklı olarak PKK ile ama Barzani’yi de dahil ederek güneye genişlemeyi, yani Irak ve Suriye’yi bölmeyi hedefleyen AKP’nin ana planlamasında bir değişiklik yok. Yine Kürtlere dayanarak ve Irak ile Suriye’yi bölerek güneye doğru genişlemeyi hedefliyor. Öncekinden farklı olarak bu kez, ama şimdilik, dışarda Barzani’ye, içerde Barzanici Kürtlere ve HÜDA-PAR’a ve dayanarak…

Yani aslında AKP dün de bugün de Kürdistancı’dır, hatta HDP’den bile daha Kürdistancı’dır; yola kiminle yürüyeceği değişmektedir sadece, o kadar. (Türk-Kürt Federasyonu hedefini koruyan AKP, en sonunda yola PKK ile yürümek zorunda kalacaktır!)

Başkanlık sistemi, işte bu hedefin yönetim modelidir; federasyonun, Türk-Kürt federasyonunun yönetim modelidir.

Bu durumda 16 Nisan’da sadece başkanlık sistemini değil, federasyonu, Kürdistan’ı, Irak ve Suriye’yle savaşmayı da oylamış olacağız!

16 Nisan’da hayır diyebilmek sadece Türkiye için değil, ateşe sürülen Kürtler ve karşı karşıya kalınacak Araplar ve elbette Persler için de hayır’lıdır!

Mehmet Ali Güller
25 Mart 2017

  1. #1 by Serdar Sağlamtunç, FCSI on 25/03/2017 - 12:42

    Kesinlikle yerinde bir tespit. Ancak #HAYIR söylemi ile birlikte ivedi bir gölge devlet yönetimi sistemi kurulması gerekir. Bunu Vatan Partisi geçen seçimlerde yapmadı ve şimdi farklı yönde gidiyor. Ancak memleketin selameti için kim ne yapabilir kurgusunun yaşama geçirilmesi ve derhal krizden çıkış çalışma planlarına başlanması gerekir. Yoksa 15 yıldır biriktirilen sorunların çözümü için mevcut yapılar – iktidar ve muhalefet – yetersizdir.

  2. #2 by Mayk on 26/03/2017 - 08:53

    Aynen.
    Akp digerleri gormeden kurtlere Kurdistani gostereyim diye hesapladi, ve pek tutmadi gibi.
    Ancak kurtlerin dinci olanlarini etkileyebilir bu sekilde. Ote yandan “milliyetci” ve kurt olmayan sunni dindar kesimde kararsizlari hayira yoneltir.

    Acil konulardan biri de dis borc. Kamunun borcu az olabilir, ama halkin, sirketlerin, bankalarin borcunu sonunda devlet odeyecek.
    Boyle bir garanti olmasa yabancilar borc vermezdi. Bu borcu odemek icin de dagi tasi ormani madeni suyu havayi topragi
    satacaklar ve kirlettirecekler . Sevmedikleri zenginlerin malvarligina el koyacaklar, sevdikleri zenginlere daha cok rant saglayacaklar.
    Yargi-hukuk ve halkin tepkisi bu konularda adim atmaya engel olabilecegi icin mumkun oldugunca
    engelle karsilasmadan, kimseye bilgi ve hesap vermeden bunlari yapmalari gerekecek.
    Yunanlilarin isgal ettigi adalar belki satildi da haberimiz yok. Gunu geldiginde, bu satim olayi (varsa) meclisten gecmedigi icin
    iptal edilecek. Yeni sistemde baskan vatani satarsa, geri almak mumkun olmayacak.

    Evet cikarsa, bazi oldu bittiler yapilacak. Baskanlik hemen tum gucuyle gelmeyecekse de
    yargida once bir sozde Feto temizligi yapilacak, ardindan atamalar yapilacak ve yargi tamamen ele gecirilecek.
    Sonra Chp gibi herhangi bir rakip once medya yoluyla kotulenecek, sonra kapatilacak.
    Boylece dikensiz gul bahcesinde yeni secimler yapilacak. Ilk dort madde degisecek.
    Ilk dort madde su anki meclistede de degistirilebilir, cunku bunu durdurmaya kimsenin gucu yetmeyecek.
    Ilk dort maddeyi hemen degistirmeyebilirler. Devletin dini islamdir gibi bir madde eklerler,
    buna karsi cikanlara da din dusmani derler.

    Tabi bunlar tahminler, ama benim tahminlerim tutuyor.
    Diger bir tahminim de yuzde 60 uzeri hayir cikacagidir (hile olmazsa).
    Yine de rehavete kapilmayip mutlaka oyumuzu verelim.

Yorum bırakın