Mektup ve mutabakat

7 Ağustos tarihli Erdoğan-Trump Mutabakatı: Tampon Mutabakatı diyebileceğimiz bu anlaşma 440 km genişliğinde ve 5-10 km derinliğinde bir bölgenin ele geçirilmesini hedefliyordu. AKP hükümeti 5-10 km derinlik yerine, derinliğin 30 km’ye çıkarılmasıyla tamponun güvenli bölgeye dönüştürülmesini ve bölgenin denetiminin Türk askerinde olmasını istiyordu. Trump’ın Suriye’den asker çekme girişimine karşı olan Kongre ve Pentagon ise denetimin sadece Türk askerinde olmasını kabul etmiyor, ABD askeriyle birlikte olması gerektiğini zorluyordu. 10 km derinliğin ise altındaki PYD bölgesinin fiilen AKP tarafından tanınması karşılığında, 30 km’ye çıkarılabileceği kabul ediliyordu.

6 Ekim tarihli Erdoğan-Trump Uzlaşması: 2 ay boyunca bir gelişme sağlanamaması üzerine Trump ve Erdoğan karşılıklı geri adım atarak 6 Ekim tarihli uzlaşmada, Güvenli Cepler Mutabakatı’nda buluştular: ABD askerleri operasyon bölgesinden çekilecek; Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusuna operasyon yapacak; ABD bu operasyonun içinde olmayacak ve desteklemeyecek; ABD’ye yük olan IŞİD’li tutuklular ve ailelerinin barındırıldığı kampların sorumluluğu Türkiye’de olacak; Türkiye “cep bölgeler” kuracak…

Barış Pınarı Harekâtı

Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı bu şartlarda başladı ama Astana ortakları İran ve Rusya’dan bile istediği desteği alamadı. Bunun en önemli nedeni harekatın Şam yönetimiyle bir anlaşmaya varılmadan yapılıyor olmasıydı. Diğer yandan AKP hükümetinin sahadaki kimi “toprak bütünlüğüne” aykırı eylemleri, özellikle Tahran’da ama Moskova’da da ciddi endişe yaratıyordu. Ancak Moskova yine de harekattan kimi kazanımlar gördüğü için Tahran gibi kökten karşı çıkmıyordu.

Nitekim Şam-Moskova açısından şu kazanımlar oldu: PYD Şam’a 4 maddelik taahhütname ile zorunlu yanaştı; Suriye ordusu, Türk ordusunun denetimine aldığı alandan daha fazlasında, tek kurşun atmadan egemenliğini tesis etti ve AKP’nin hedefi açısından kesintisiz bir 440 km genişliğinde bölge ele geçirmek, eğer Suriye ordusuyla savaşmayı göze almayacaksa, imkânsız hale geldi.

Diğer yandan Pentagon, “kara ordusu” YPG’nin Şam’a teslim olma sürecini stratejik bir kayıp olarak gördü ve ABD Kongresi, Trump’ın Suriye’den çekilme kararını engelleyecek bir tasarıyı hızla devreye soktu. Azil soruşturmasıyla da sıkışmış olan Trump, içeriden gelen bu büyük basıncı içeride dengelemek için hemen her gün Türkiye’yi hedef alan sosyal medya mesajları paylaştı. Erdoğan o tehditlere neden sessiz olduklarını şu sözlerle açıkladı: “Trump baskıları hafifletmek için mecburen tweet üzerinden bazı mesajlar veriyor.”

Erdoğan-Pence Mutabakatı

İşte bu şartlarda ve AKP’nin  8 gündür sessiz kaldığı, kabul edilemez nitelikteki 9 Ekim tarihli “Trump mektubu”nun gölgesinde 17 Ekim’de Erdoğan-Pence Mutabakatı yapıldı.

Harekatın 10. gününde yapılan bu üçüncü mutabakat, imzalanan 13 maddesi incelendiğinde görülecektir ki, iki taraf açısından da hem geri adımlar hem de kazançlar içermektedir:

ABD açısından kazançlar:

1. TSK baskısı altındaki YPG, 5 günlük silah bırakma kararıyla, 32 km derinliğin altındaki “korunaklı bölge”ye taşınacaktı. (Peki ABD o bölgede kalabilecek mi, soru işareti.)

2. PYD’nin Şam yönetimine teslim olma sürecine müdahale edilmiş oluyordu.

3. Moskova’nın zorladığı olası Ankara-Şam ilişkisi baltalanıyordu.

4. Ankara’nın Atlantik cephesinde olan bir ayağı, yeni bir anlaşma ile orada tutulmaya devam ettiriliyor ve Astana cephesinde olan diğer ayağı yerinden oynatılmaya zorlanıyordu.

Erdoğan açısından kazançlar:

1. Erdoğan, 120 km genişliğinde ve 32 km derinliğinde bir cep bölge kazanacaktı.

2. Kişisel mal varlığının da dahil edildiği ABD yaptırımlarını askıya aldırtıyordu.

3. Dünyanın “harekâtı durdurun” baskısına karşı zaman kazanıyordu ve ABD’yle anlaşarak o baskıları bir ölçüde sönümlüyordu. (ABD’nin, Rusya’yla birlikte BM’de Türkiye karşıtı açıklama yapılmasını engellediği unutulmamalı!)

4. Ve elbette mutabakata rağmen harekât, İstanbul’u kaybederek iktidarı inişe geçen Erdoğan için önemli bir siyasi kazanç oldu.

Tuzağa dikkat

Fakat Erdoğan ile Trump’ın anlaşmasının nasıl sonuçlar doğurabileceği, ancak Putin’in yapacağı hamleden sonra netleşecektir. Zira Suriye’de inisiyatif Putin ve Rusya’dadır; Trump ve ABD’nin mutabakat hamlesi ise geri bir mevzide tutunma hamlesinden öte bir şey değildir!

Bitirirken, ABD’nin tüm bu mutabakatlarla zorlamak istediği o tuzak hedefi anımsatalım: Türkiye’yi PYD’yi tanımaya mecbur etmek! “Türkler ile Kürtler arasında arabuluculuk yapacağız” diyen Trump’ın mutabakatı “İki çocuğun (TSK ve YPG) kavga etmesine izin verdik, sonra da ayırdık” şeklinde tanımlamasını ve Erdoğan-Pence Mutabakatı görüşmeleri boyunca ABD heyetinin eşzamanlı olarak PYD yetkilileriyle görüşerek bir “dolaylı müzakere” başlatmasını önemle not edelim!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
21 Ekim 2019

  1. #1 by puma on 23/10/2019 - 10:55

    Ben de kehanetlerde bulunayim. 2020 Kasim’a kadar ABD Suriyede kalacak, PYD konusu dondurulacak. Secimlerden sonra ABD Suriyeyi terkedecek, veya Suriye ve Rusyanin izin verdigi oranda bir varlik gosterecek. Suriye ve Rusya Idlib’i temizlemeye calisacak, Turkiye’ye yeni gorevler verilecek. PYD el altindan Suriye ile anlasacak ve PYDliler normal vatandas olacaklar. Suriye ve Rusya Suriye icin yeni bir anayasa yapacak, Turkiye Iran ve ABD ise buna katkida bulunabilir. Anayasa bir sonuctur derler, yani once pazarlik, ve yeni guc dengesi., sonra bunun kagida dokulmesi.
    ……
    Turkiye ve ABDde buyuk bir ekonomik kriz olmayacak, var oldugu kadar olacak, cunku once bazi gorevlerin tamamlanmasi lazim, ve Cin hem ABD hem Turkiye’ye kredi acabilir (mesela hazine bonosu alabilir). Bu arada Chp; Trump ve Avrasya karsitligindan vazgecmeli, o tarafa pas atmali. Reis’in yaptigi bazi seylerin iyi adamlarin buyuk planindaki gorevler oldugunu bilmeli ve yanlis adam dogru adim atmaz mantigiyla davranmanin bir etkisi olmayabilecegini gormeli.
    Tabi ki yanlislari soyleyeceksiniz, onlara dirneneceksiniz, ama Reis kotudur deyip derin devlet istedi diye onun dogrusuna karsi olmak ta olmaz.
    …….
    Trump “bizi ” “asagilarken” aslinda guclu devlet imaji vermeye calisiyordu, once kendi halkina, sonra dunyadaki cahillere. Aslinda zayif ve zor durumda bir ulkedir. Elinde kozlar vardir, ama bunlari kullanmak kendisi icin tehlikelidir, onun yerine kozlari masaya koyup kayiplarini azaltmaya calisacaktir. Bizim de guya “milliyetci” gorunup “kimse bizim Reis’imizi asagilayamaz” gibi davranmamiz sacma olur. Saray Trump’un durumunun farkinda, cunku Rusya ile yakinligimizdan dolayi dunyadaki gercek durumu biliyoruz, yani bilmemize izin verildigi kadar. Avrasya nasil bizi ikna etti, heralde derin devleti bizimkilere iyice anlatti, ve ayrica kendi gucunu de gosterdi, bizim fuzelerrimiz boyle onlarinin ki soyle diye show yapmislardir. Reis’in guce saygi duydugunu biliyorlar heralde. Gecen sefer bahsettigim “satin alma” olayi baska nasil olmus olabilir.
    ….
    Trumpa “gittik”, Patriot ta alabiliriz dedik. Trump ta “ciddi misin” dedi. Aslinda bunu soyle de okuyabiliriz, “biz bile s400 almayi planlarken sen niye attan inip esege binmek istiyorsun”.
    Bence ABD de s400 alabilir. Karizmayi cizdirmemek icin bunu gizlerler. Nasil Rusya ABDnin
    Ay’a indigi yalanina goz yumuyorsa bunu da saklar. ABDnin Ay’a gitme planlari, Mars’a gitme planlari hep haber oluyor, ama gercegi nedense olmuyor, cunku tamamen bir imaj meselesi butun bunlar.
    ….
    Kilicdar atlantikci gibi gorunmeseydi hersey cok farkli gelisirdi. Mesela belki o zaman derin devlet Reis’i devirmeye calismazdi. Ya da suikast duzenleyip chpnin uzerine atardi, ve geriye guclenmis bir amerikanci fetocu AKP tortusu kalirdi. Orda da ikinci bir adamin olmamasi sorunu var. Bunu da hesaba katmislardir.
    ….
    100 kisinin oldugu gar katliami niye yapildi. Bazi ilericilerimiz, bunun AKPnin secim kaybetmesi sebebiyle oldugunu dusunuyorlar. Bence oyle degil, bu 15 Temmuz’un hazirliklarindan biriydi. Mesela orda Hdpnin onemli adamlari olmedi, yerine o tarafa yakin kimseler olduler. Yani atlantik bir kayip yasamadan, o tarafi Reis’e karsi kiskirtmis oldu. Ataturk havalimaninda 40 kisinin oldurulmesi de 15 temmuz hazirligiydi. Ve digerleri de. Peki acilim surecinin secimden 2 hafta once bitirilmesi ne sebepleydi: evet buyuk ihtimalle secimlerde oy kaybetmemek icindi. Bence orda asker tarafinda farkli tarafta olanlar ayni hedefte birlesti. Ataturkcu olanlar bir beka meselesi olarak gordukleri icin
    operasyon istediler. Fetoculer ise orda kendi kontrolleri varken halka dusmanlik edip halki devlete
    karsi kiskirtmak hedefindeydiler. Yani ayni 28 subat gibi, hem avrasyacilar, hem atlantikciler, farkli hedefte olmalarina ragmen “ayni” kararda birlestiler. Vatan Patisi 24 temmuz 2015 sonrasi guneydogudaki operasyonlardan bahsederken askere toz kondurmuyordu ve “hendeklere gommekten” bahsediyordu, ama o sirada Feto orada bayagi gucluydu. Fetocu askerlein yaptiklarini da ovecek miyiz, askere toz kondurmayalim derken.
    ……
    Chp Muharrem Ince’yi Avrasyaci kanadin lideri olarak atamali. Boylece Reis’in gorevi bittiginde,
    Avrasya rahat rahat Akp’yi devirip ince yonetiminde bir Chpyi destekleyebilmeli. Kilicdar ile Ince biraz mesafeli gorunurler. Derin devlet bunu bilmeyecek mi: Cok ta korkmaya gerek yok, derin devlet o zamana kadar iyice zayiflamis olacak.
    …..
    Sedef Kabas’in yonetiminde bir tartisma programi vardi, aslinda kaliteli bir programdi, ama soyle bir cumle kullanildi: Trump gazeteceilere karsi cikiyor, ama orda bagimsiz medya var ,.. falan. Hayir , orda bagimsiz medya yok denecek kadar az. Anaakim oldugu gibi derin devletin kartel medyasidir.
    Mesela 11 eylul oldugunda hepsi ayni yalani soyleyip durdu. Mesela ucak carpmadan binada patlama olmasi goruntusunu kimse vermedi. Hep milleti aptal yerine koyan duygusal ve “milliyetci”
    bir tavir izlendi. Spiker diyor ki 3. bir bina daha yikildi, halbuki o bina arkada sapasaglam gorunuyor ve 20 dakika sonra yikilacak. Baska bir gazeteci sahitlere soruyor, buraya ucak carpti degil mi, sahitler ucak yok yalnizca patlama var diyorlar, tabi bu TVde gosterilmiyor. Yillar sonra Yutubda gorebiliyoruz.

Yorum bırakın