Sağlıkçının sağlığı, halkın sağlığının garantisidir

Son günlerde konuştuğum pek çok hekimin görüşü ortak: Salgın halkın yüzde 60’ına ulaşmadan “tamamen” ortadan kalkmaz!

Bu kabaca her iki kişiden birinin virüsü kapması demek maalesef.

Peki bu durumda salgınla mücadele stratejisi ne olmalı?

Görünen o ki, salgınla mücadelede şimdiye kadar üç temel model oldu: Birincisi Çin modeli, ikincisi Güney Kore ve Singapur modeli, üçüncüsü de Batı modeli… Ki Batı modelinin iyi bir strateji olmadığı görüldükçe içlerinden Çin modeline dönenleri görüyoruz.

Salgınla mücadele stratejisi

Gelelim bizim ne yapmamız gerektiğine…

Konuştuğum hekimlerin söylediklerinden çıkardığım sonuç şu: Biz yüzde 60’ı zamana yayma stratejisi izliyoruz. Yani “evde kal” kampanyası ile mümkün mertebe salgının dolaşımını yavaşlatıyoruz.

Vaka sayısı, sağlık sisteminin bakabileceği maksimum vaka sayısında tutulabilirse, süreç başarılı götürülmüş olacak.

Vaka sayısı, sağlık sisteminin bakabileceği maksimum vaka sayısını geçtiği anda ise kötü bir sürece girmiş olacağız.

Zira bakılabilecek vaka sayısından fazla hastanın varlığı, bakılamayacağı için kaybedilebilecek hasta sayısının artması demek maalesef.

İşte hekimlerimize göre bu dengenin sürdürülebilmesi için, salgın ne kadar ağır yayılırsa o kadar iyi. Bu da “evde kal” kampanyasının doğruluğunu gösteriyor. (Bu kampanyaya işten atılma durumu nedeniyle katılamayanlara bir devlet çözümü hâlâ bulunamamış olması ayrı bir sorun tabii.)

Fakat meselenin bir de ikinci yanı var…

Sağlıkçıları koruma sorunu

Vaka sayısı ile sağlık sisteminin bakabileceği maksimum vaka sayısını bir dengede götürme işi, zamana göre aleyhimize çalışıyor.

Hayır, sadece vaka sayısının geometrik olarak artacağı nedeniyle değil, sağlıkçı sayısındaki düşüş nedeniyle de…

Zaman, sağlıkçıların da vakaya yakalanma sayısını arttıracak ve bu da vakayla mücadele eden sağlıkçı sayısını düşürecek. Bir hekimin virüsü kaptıktan sonra iyileşse bile yeniden sahaya dönmesi oldukça zaman alacak zira…

İşte koronavirüs salgınıyla mücadele eden sağlık çalışanlarının en büyük sorunu bu.

En virütik ortamda bulunan hekimlerin virüslere yakalanmaması ise pek olası değil. Zira günde iki adet verilen maskeyle ve eldivenle virüsten korunmak mümkün değil.

Dolayısıyla yukarıda yazdığımız salgınla mücadele stratejisinin başarılı olması için öncelikle hekimlerimizi koronavirüsten korumamız gerekiyor.

Çözüm: Hastanelerin tıbbi güvenliği

Peki hekimleri nasıl koruyacağız?

Konuştuğum hekimlerin anlattıklarından çıkan önlem önerileri şunlar:

1) Yalnızca koronavirüs hastaları için ayrı “bölge salgın hastaneleri” belirlenmeli ve diğer hastaneler “hizmet hastaneleri” olarak korona dışı hastalara hizmet vermeli.

2) İlçelerde “salgın takip merkezleri” oluşturulmalı.

3) İllerdeki koordinasyonu “Hıfzıssıhha kurulları” yürütmeli.

4) Koronavirüsle mücadelenin dört aşaması olan tanı, nakil, bakım ve tedavi aşamalarında görev alan sağlık görevlilerine düzenli test yapılmalı.

Kuşkusuz hekimlerimizin başka önerileri de var ama sanırım bu dördü en temel olanları…

Ne yapmalı?

Özetle, bu salgınla mücadeleden en az kayıpla çıkmamız, sağlık çalışanlarının en az kayıp vermesine bağlı.

Yani onları koruyabildiğimiz oranda halkı koruyabileceğiz.

Çünkü sağlık çalışanlarının sağlığı, halk sağlığımızın garantisidir.

“Az test az vaka” hedefiyle “zaman kazanma süreci yürütenlerin”, artık işin esası olan “hastanelerin tıbbi güvenliği” sorununa odaklanması gerekmektedir!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
28 Mart 2020

 

  1. #1 by puma on 29/03/2020 - 14:48

    Bir saglikci icin en kotu senaryo Korona kapmasi degil, korona pozitif diye, kendine normalde evde cok iyi bakabilecekken, karantinaya alinmasi, kalitesiz besinlerle beslenmesi, sacma sapan ilaclar aldirilmasi, camasir suyu artik urunlerine maruz kalmasi boylece daha yavas iyilesmesi, ve sagliginda kalici olabilecek hasarlara maruz kalmasidir. Hatta belki birileri asi icat edecek, ve o asi zorla yapilacak. Virusten olmeyen asidan olecek, ve de Koronadan oldu diyecekler.
    …….
    Sokaga cikma yasagi konusunda soylenebilecek cok sey var . Bazi ilerici insanlarimiz bunun cok kati bir kural haline getirilmesini istiyorlar ki, ben buna karsiyim. Mesela ben marketten kaliteli yiyecekler alip kendimi korona kapsam bile koruyabilecekken, jandarmanin getirdigi katikili bocek ilcali gdolu koruyucu ve renklendirici maddeli kuflu glutenli seylerle yetinecegim (evet prensip olarak solcu /sosyalist olsam da, “kati bir sosyalizm/komunizm”in boyle olsasi yanlarindan da nefret ederim).

    Ayrica sokakta bazi insanlar gunese maruz kalip D vitamini uretip kendilerini koruyabilecekken , evde hapsolup hijyen histerisyle camasir suyu kullanilmasi sebebiyle etrafa yayilan dioksin’imsi toksik maddeleri solumak zorunda kalmasi sebebiyle cigerlerinin iyice hirpalanmasi ve her anlamda daha kolay hastalanabilecek haline gelmeleri ihtimali var.
    ………..
    Bence “bu hastaliga tedavi gerekmez”. Ne demek istiyorum, tedavi olmasa, insanlarin hastalamalari veya olmelerine izin verilse, hastaneler boyle seylere bakmasa, ve insanlarin yuzde 1’i olse bile bu haber yapilmasa, panik yaratilmasa, herkes isine gucune baksa, bence hayat bir sure sonra aynen devam eder, soykirim olmaz. Kesinlikle onermiyorum boyle bir yontemi ama, bu da bir yontem, belki Boris yontemi diyebiliriz buna.

    Hastaligi tamamen tecrit edebilecek miyiz. Simdi bir ihtimal, birilerinin bu virusu yaymasi olabilir. Bu kisiler kimdir bilmiyoruz. Bu yuzden sehirlerarasi seyahat yasaklanabilir. Bu sayede vakalar bir sehir icinde kalir. Yalniz bu kuresel olaganustu kalkmadan once virusun tamamen yokedilmesi gerekir, aksi halde yeniden yayilir ve basa donulur. Ve ayrica virusu kim yaydiysa, onlari ortaya cikarmak ve geregini yapmak , ikinci bir salgina izin vermemek gerekir

    En makul olan bence su andaki gibi gevsek bir sokaga cikma yasagidir. Boylece hastalik yavas yayilir. Insanlar azar azar bununla tanisirlar. Bagisiklik kazananlarin oraninin yavas yavas artmasi saglanir. Sonunda bir denge olusur, tek tuk yeni vakalar teker eker tedavi edilir.

    Simdi , bu virusun dunya finansal sisteminin degismesiyle ilgili oldugunu soyleyen cok kimse var. Ben de zamanlama itibariyle bunun kartel-alliance arasindaki savas;in bir zirve noktasi oldugunu dusunmustum. Mesela bizimle direk ilgili olarak Idlip meselesinin ve S400lerin aktive edilmesi konularinin sonuclandirilmasi beklenen bir doneme rastgelmesi bir tesaduf degildir. Ve bence dunyada buna bencer bir cok hassas konu var. Mesela Trump’un ikinci kere secilmesinin hemen oncesi ne rastgeldi bu. 15 temmuz da oyleydi.

    Simdi buna benim gibiler derin devletin insanliga saldirisi olarak yorumluyoruz. Ama ote yandan derin devletin tarifi sudur: Kaos durumunda sokaklara hakim olacak guc. Bu anlamda bakarsak Bati’da son 5 yilda ciddi bir derin devlet donusumu oldu. Eskisi yikiliyor, yenisi kuruluyor. Mesela Fransada Charlie Hebdo saldirisi olmustu, ve Isid’e atfedildi, ve bence bu saldiri uydurmaydi, ama Isid yaptiysa bile Isid derin devletin esntrumanidir. Yani her halukarda bu derin devletin marifetiydi. Ondan sonra daha kanli ve gercek bir saldiri oldu, 400 kisiyi dogradilar. Hikaye tam anlatildigi gibi degildi, ama dein devletin marifetiydi. Simdi ayni benzer olaylar olabilir mi Fransa’da. Bence olamaz. Macron’dan dolayi degil (acaba Macron flip yapmis olabilir mi..), cunku burokraside, halta, ordada bir isyan vardi. Eski derin devletin gucu azaldi. Ama siyasette, yani milletvekilleri falan anlaminda hala derin devlet guclu olablir. O zaman ne yapilacakti, yeni derin devleti aktive etmek icin bir olaganustu hal gerekiyordu. Bu sekilde eski derin devletin adamlarini avlamak daha kolay olacakti. Sokaklar bos ise onlari yolda yururken tutuklarsiniz ve bir infial olmaz, haber olmaz. Bir yerde gizleniyorlarsa sessizce guvenlik guclerinizle jamming araclarinizla, saklandiklari yere baskin yaparsiniz hic dikkat cekmez, herkes zaten Koronaya odaklanmistir. Bu kastetigim Bati’da olabilecek seyler. Galiba daha cok Isvicre’de saklaniyorlar ve oradan avlaniyorlar. Yani belki Amerikalilarin “anti-Cin” yorumlarini da bu sekilde okumak lazim, derin devletin tepedeki gizli liderleri durumun farkina varmasin, gafil avlansinlar.
    …………….
    Esas konuya donecek olursak, amac hastaligi cabuk iyilestirmek mi, o zaman “gumus suyu cesmeleri” yaparsiniz. Insanlar ondan icerek enfeksiyonu birkac basamakta temizlerler. Bir lira atilan bir otomattan 50 gram su gelir ve o icilir. Kuyrukta beklemek istemeyeneler icin bunun 10 liralik ve 100 liralik versiyinlari yapilir.

    Ayrica D vitamini odalari yapilir. Bu odalar sicak ve kuru tutulur, insanlar bir kabine girerler yarim saat lamba ile guneslenirler.

    Oksijen odalari kurulur, insanlar orada hiprbarik oksijene maruz birakilir.

    Elektrikli tedavi yontmei uygulanir. Nasil bir elektrik: Mesela bu soyleyecegimden emin olmasam da buna benzer tedavilerin olabileceginden eminim. Neil Keenan diye, Aziz Nesin’e benzeyen dunyanin altin stoklarinin pesine dusen bir adam var, ve Healing Computer denen bir makine kullaniyormus, ve insanlari iyi hisstettirdigi gibi Korona’yi da kisa surede temizliyormus. Sordum nedir bu falan diye, dediler ki Almanyaya gitmeniz, 50bin Avro arti vergi falan odemeniz, bir-iki gun egitim almaniz gerekir. Bence devlet bunun pesine dusmeli. SImdi, BigFrma denen terorist yapi var ya iste o buunun yaygiinlasmasini istemez, bu yuzden herseyi cok aciktan yapamiyorlar da olabilirler, cunku goruldukleri yerde bu mafyaya kurban gidebilirler, zaten medya da derin devletin kontrolunde…
    …….
    “Onermiyorum ama””: Elinizden hicbirsey gelmiyorsa sunu deneyebilirsiniz: elinize bir tel, bant, makas, birkac tane pil alirsiniz, once bir pil’le baslayip vucudunuza elektrik verirsiniz. iki telin bir ucunu pile monte edip, diger uclarini vucudunuzun farki yonlerine (mesela iki elinize) degdirirsiniz.
    Teller elinizi yakmasin diye elektrigin gelecegi yuzeyi genis tutmak yararli olabilir, mesela genis bir metal parcasi. Elektrik vucudun daha cok elektrik direnci az olan yerlerinden akar. Farkli noktalarda deneyip zaplama yapilabilir, zan yakmayacak sekilde piller seril baglanarak voltaj artrilabilir.
    ONERMIYORUM dedim yukarida , ama “buna benzer seyler” var dunyada, ancak onlarin ki cok daha sofistike seyler, mesela dalganin sekli frenkansi gibi seyler bir elektronik dever ile belirleniyor.
    Neil Keenan’in sirketinin (Group K) bahsettigi urunde ise “biofeedback” ozelligi varmis, yani bence bir tur yapay zeka bile sayilabilir, vucuttan gelen sinyalleri yorumlayip ona gore kendini ayrarliyor falan.. tamamen palavra da olabilir, ama pek sanmam.. Elektrik deyip gecmeyelim, voltaji enerjisi az bir sey olmaz demeyelim, mesela ben beyne hitap eden bir urunu denedim, yarari da oldu kilo verdim mesela, ancak bir keresinde butun gece uyuyamadim. Kendi uzerinizde deney yaparsaniz hassas organlardan fazla elektrik gecmeyeceginden emin olun, mesela kalp, gozler, beyin gibi yerler elektrige daha hassas olabilir…Bencer sekilde manyetik aletler de var. Zaten elektrik ve manyetizma bir dualite icinde, henuz pek anlamadik, maxwell denklemleiyle baslayabilirisniz , lisede de biraz gormusuzdur.

    Bize zarar vermeyecek bir elektrik viruse niye zarar versin: guzel soru… Simdi patojen/parazit gibi gordugumuz seyler aslinda “farkli dunya”larin yaratiklari olabilir, yani farkli ortamlara ozgudurler Mesela biz oksijenli solunum yapariz, kanser gucreleri oksijensiz. Ya da hava almayan nemli ortdamdaki limonlar kuflenirler, buna zir bir sekilde hava alan gunes goren yerler insan dogasina daha uygundur. Vucudumuza bir mikrop girmistir, bizi curutmeye baslamistir. O mikropla roportaj yapsak, ne isin var benim vucudumda diye sorsak belki de diyecektir ben seni olu zannediyordum.
    Yani belki kendimize o kadar kotu bakmisizdir ki ve sagliksizidir ki mikrop bizi oluden ayrit edemiyor..

    Koronaya gelirsek, bir genetik uzmani genc halktv de demisti ki, insanlari kirip gecirmek virusun de isine gelmez. Onun da yasayacagi bir host’a ihtiyaci vardir. Pratikte bu mantik nasil isler,..onu kesfedemedim.

  1. Sağlıkçının sağlığı, halkın sağlığının garantisidir | (=Öykü-Şiir-Anı-Günce=)------------->>>Doğa+Yaşam+Sağlık

Yorum bırakın