Artık Suriye’den Libya’ya uzanan ve Kıbrıs ile Akdeniz’i içeren tek bir cephe var.
Bunu Libya ve Suriye’de olayların aynı hedefle (Esad’ı ve Kaddafi’yi yıkmak) ve aynı süreçte (2011’de) başlaması nedeniyle ya da dün Libya’dan Suriye’ye bugün Suriye’den Libya’ya asker ve silah akışı yaşandığı için söylemiyoruz. Geçen aydan beri yaşanan bir durum değişikliği nedeniyle söylüyoruz.
Neyin değiştiğini net saptayabilmek için de olgulara bakmamız gerekiyor:
Türkiye Libya’da NATO desteği aldı
– ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey: “Suriye’deki askeri varlığımızı devam ettireceğiz ve amacımız Rusya için Suriye’de savaşı ‘çıkmaz’ haline getirmek.” (14.5.2020)
– Erdoğan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüştü: NATO Türkiye’nin desteklediği Trablus hükümetine destek verecek (15.5.2020).
– BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pederson: “Suriye anayasa taslak çalışması için Cenevre’de görüşmeleri yeninden başlatmaya hazırız” (19.5.2020).
– Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Rusya ve birkaç ülkenin desteği Libya’da şiddeti tırmandırıyor” (26.5.2020).
– ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı Afrika Kuvvetler Komutanlığı: “Rusya Libya’da savaş uçakları konuşlandırdı” (26.5.2020).
– Rus basını: Türk tankları Libya’da (31.5.2020).
– ABD, Libya’da Rusya etkinliğine karşı Tunus’a asker konuşlandırmayı önerdi (31.5.2020).
– Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Serrac’la görüşen Erdoğan: “Berlin sürecinden NATO’ya kadar tüm uluslararası platformlarda Serrac’la birlikte hareket edeceğiz. ‘Hafter’i kenara koymak mümkün değil’ diyen devlet başkanları hata yapıyor.” (4.6.2020).
ABD’nin “Kürt birliği” hedefi
Bu gelişmelere paralel olarak, bir diğer gelişme de ABD’nin bölgede PKK ile Barzani’yi işbirliğine yöneltme faaliyeti oldu:
– YPG lideri Mazlum Kobani: “Kürtler arasında başlanan diyalogun ilk aşaması başarılı bir şekilde sonuca ulaşmıştır. Diyalogun ikinci aşamasına geçilmiştir. Birlikte başarıp tarih yazacağız.” (29.5.2020). Yani James Jeffrey’in Aralık 2019’dan beri yürüttüğü faaliyet meyvelerini vermişti: İlk görüşme Barzani’ye bağlı Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) üst düzey yöneticisi Fuat Aliko ile YPG komutanı Mazlum Kobani arasında, 21 Aralık 2019’daydı. Ardından James Jeffrey 11 Ocak 2020’de Barzani’nin ENKS örgütüyle İstanbul’da buluşmuş ve onlardan PYD-YPG ile birlik oluşturmasını istemişti.
– Jeffrey’in bu temaslarını askeri temaslar izledi. ABD’nin Ortadoğu’daki güçlerinin komutanı General Frank McKenzie, 26 Ocak’ta YPG komutanı Mazlum Kobani ile görüştü.
– Ardından bu kez Jeffrey’in AKP-PYD-KDP üçgeninde başlattığı diplomasi trafiği var: Jeffrey 11 Şubat’ta Türkiye’ye geldi, Suriye’de şehit olan Türk askerleri için “sahada şehitlerimiz var” dedi ve çeşitli görüşmeler yaptı. Ardından Irak’a geçti ve 17 Şubat 2020’de Neçirvan Barzani’yle, iki gün sonra 19 Şubat’ta da Suriye’ye geçip Mazlum Kobani’yle görüştü. İşin ilginci, aynı gün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ENKS Başkanlık Konseyi Üyesi Nimet Davut ile görüştü!
– ABD bu diplomasi trafiğini yönetirken, bir yandan da Fırat’ın doğusuna, PYD’nin kontrolündeki Haseke bölgesine “yeni petrol stratejisi”nin gereği olarak özellikle mayıs ayında silah ve askeri teçhizat aktardı.
ABD’nin üç hedefi
Olguları sıraladık. Peki bu olgular ne anlama geliyor?
1) ABD, Suriye’yi Rusya için bataklığa çevirmek istiyor.
2) ABD, Suriye ve Libya’da Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmeye çalışıyor.
3) ABD, Türkiye-Rusya çelişmesinden yararlanarak Fırat’ın doğusunda, PYD’nin kontrolünde bir petrol bölgesi kabul ettirmek istiyor.
ABD bunu gerçekleştirirse, stratejik savunma içinde alt kazanımlar elde edebileceğini hesaplıyor.
Ne yapmalı?
Doğru. ABD bu hamlesinde başarılı olursa, Suriye’de “kötünün iyisini” sağlamış olacak; Suriye’ye federal anayasayı ve PYD özerk bölgesini kabul ettirmiş olacak…
Kuşkusuz bunda Türkiye’nin bütüncül bir stratejisinin olmaması ve AKP hükümetinin ikili ajandaya sahip olmasının büyük katkısı var.
Tamam, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü operasyonlar Amerikan Koridoru’nu Fırat’ta kesti ama AKP’nin Fırat’ın batısında kendi nüfuz alanı olarak bir ÖSO koridoru kurma hedefi nedeniyle, Fırat’ın doğusunda bir özerk koridor parçasına razı olma durumunu doğurdu…
Hep söyledik, söylüyoruz: AKP’nin Rusya’ya Suriye’de alan açmak için Rusya’yla işbirliği yapma ama bunu ABD’yle pazarlığında kullanma siyaseti, yani neo-Abdülhamitçilik, oldukça sorunlu bir yaklaşımdır.
AKP son dönemde ABD’ye Rusya’yla ilişkilerinin stratejik değil, taktik olduğu mesajını vermektedir. Yürütülen denge siyaseti ve taktik tercih mesajları büyük hatadır. Türkiye’nin ihtiyacı, Suriye-Akdeniz-Libya hattındaki baş tehdit ABD’ye karşı Rusya’yla işbirliğini stratejik seviyeye çıkarmaktır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
6 Haziran 2020
#1 by puma on 07/06/2020 - 09:27
Herseyi siyasilerden bekleyemeyiz. Bazi seylere ordu onculuk etmelidir. Ama orduda bu bilinc var mi. Bundan supheliyim. Hatta ordunun tepesindeki sahsiyete (HA) hic guvenmemekteyin.
ABD Rusya ne istiyor, ABDdeki iki kanat ta ayni fikirde mi, bunu anlamak lazim. Mesela galiba Trump’un yeni ipek yolu projesi ile bir sorunu yok. Bu proje de Yunanistan limanlarina , hatta belki daha otelere uzanmaktadir. Cin Yunanistanda liman satin almistir. Bu arada derin devletin cumhuriyetci partiden baskan ve baskan adayi olan Bush veRomney Trump’u desteklemeyeceklermis, ve galiba Biden’i destekleyecekler (“partiye ihanet”). Bunda sasilacak bir sey yok, derin devlete butun unsurlariyla Trump’a karsi. Dunyadaki butun solcular, devrimciler, kemalistler Trump’u desteklemelidir. Cunku obur turlu derin devlet kazanacak, dunya buyuk bir kaosa belki ucuncu dunya savasina suruklenecek demektir. Trump kazanirsa bence makul pazarliklarla yeni duzen kurulabilir.
#2 by puma2 on 09/06/2020 - 00:49
Bir de bunlari tek cephe olarak gormek ayri, cephenin hangi tarafinda oldugumuz da bambaska bir mesele. Mesela biz Libyada Serraj’i destekliyoruz, ve Hafter’e darbeci terorist diyoruz, Rusya’dan emin deglim ama sanki Hafter’e daha yakin . Suriyede Astana sureci vardi, ama H.Akar Avrasyayi satti, hem Avrasyaci operasyonlari yapanlarari gorevden aldi, hem de cihatcilara kalkan olurken (ama cihat’in kendisini savunmadi) Suriye ile savasa girdi. Perincek ise H.Akar’i kosulsuz destekliyor gibi. Garip bir durum. ABD hangi tarafta , bence Trump tarafi Rusya tarafinda, derin devlet tarafi Rusya karsiti bir konumda.
Butun bunlar ic politikayi etkiliyor. Bence turkiyenin esas problemi ic politika, en onemli konu bence yas kararlari, ne korona ne egitim, ne secimler, ordu elden gittikce , secimleri chp kazaninca hemen darbe yaparlar. seriatla yonetileceksek, dincilerin kolesi olacaksak, dogu akdenizin zenginliginden de pay istemiyorum.