Sinatra doktrini

Frank Sinatra (1915-1998) İtalyan kökenli Amerikalı bir şarkıcıydı. Ama adı bir doktrin oldu! Nasıl mı, anlatalım:

SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze 23 Ekim 1989’da Sovyet rejiminin Varşova paktı üyelerinin tercihlerine saygı göstereceğini açıkladı. Amerikan televizyon kanalı ABC’nin bu açıklamayla ilgili sorusuna SSCB Dışişleri Sözcüsü Gennadi Gerasimov şu yanıtı verdi: “Biz şimdi Frank Sinatra doktrinini uyguluyoruz. Sinatra’nın ‘I did it my way’ (Bildiğim gibi yaptım) adlı bir şarkısı var. Her ülke de kendi yolunu seçer.

Gerasimov’un bu esprili yanıtı, literatüre resmi olmasa da Sinatra doktrinini sokmuş oldu.

AB’nin kendi yolu

Bugünlerde Sinatra doktrini yeniden ama farklı bir anlamda kullanımda. Meslektaşım Gökhun Göçmen dikkatimi çekti:

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, ay başında birliğin dışişleri bakanlarına yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Frank Sinatra gibi olmalıyız: ‘My Way’ (Benim yolum). Çin’e karşı ABD’nin tarafını seçmeyeceğiz çünkü Çin ile ilişkilerimizde aynı çıkarlara sahip değiliz.

1989’da işçi sınıfının ilk devletini satanların argümanı olan Sinatra doktrini, bu kez bir AB yetkilisinin ağzında, olumlu bir anlamda, AB’nin ABD’den bağımsız yol çizmesi gerektiği anlamında kullanılıyordu.

AB’nin Çin’le ilişkileri

ABD’nin ünlü dergisi Economist de 13 Haziran 2020 tarihli sayısında Sinatra doktrinini ele almış: Özetle AB’nin Sinatra doktrini, yani “kendi yolu” hem ABD’yle hem de Çin’le ilişkilerini bütün olarak değil ama kompartımanlar şeklinde ele almasını içeriyor.

Örneğin çok taraflı ticaret, uluslararası kurumların desteklenmesi, salgın sonrası ekonomik toparlanma ve iklim değişikliği dahil pek çok alanda AB’nin Çin’le çalışması ama örneğin Hong Kong ya da Sincian-Uygur bölgesi konularında farklı tutum alması şeklinde…

Nitekim Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, 22 Haziran’da düzenlenen 22. AB-Çin Zirvesi’nin sonrasında yaptığı konuşmada şu vurguyu yaptı: “Çin’le ilişki kurmak ve işbirliği yapmak hem bir fırsat hem de bir gerekliliktir. Buna karşın aynı değerleri, politik sistemleri veya yaklaşımı paylaşmadığımızı da kabul etmeliyiz.

ABD, Çin-AB bağını kesmek istiyor

ABD, Çin’e karşı AB’yi yanında “geleneksel müttefiki” olarak tutmaya, hatta bu da yetmeyeceği için cepheye Hindistan’ı da eklemeye çalışıyor.

AB ülkeleri ise -özellikle Almanya- üretimin ve ticaretin merkezinin Atlantik’ten Pasifik’e kaydığı son 20 yılda, Pekin’le daha yakın olmaya çalışıyor.

Dahası Brüksel 21. yüzyılın geride kalan ilk 20 yılında, giderek daha çok ABD’den bağımsız hareket etmeyi esas alıyor.

ABD ise Çin’i Avrupa ve Afrika’ya bağlayan modern kara ve deniz ipek yollarının geçtiği Kuşak ve Yol inisiyatifini hedef almış durumda. ABD, sadece ticaret değil aynı zamanda kültürel işbirliğinden siyasi işbirliğine döşenen taşlardan oluşan bu yolları çeşitli noktalardan kesmeye çalışıyor; Hindistan’da, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Balkanlarda, Doğu Avrupa’da…

O nedenle ABD’nin Suriye’de de, İran’da da, Libya’da da nesnel olarak Çin’le karşı karşıya geldiğini söyleyebiliriz.

ABD-AB arasındaki temel sorunlar

1 Temmuz’da Almanya’nın dönem başkanlığını devralmasıyla AB’nin ABD’den bağımsızlaşması da, Çin’le işbirliği kompartımanlarını çoğaltması da gündemde olacak…

Nitekim ABD’nin Almanya’dan asker çekme resti bu yeni süreçle ilgili. Berlin-Paris eksenli tartışmaya açılan Avrupa ordusu konusu da. Ve ABD’nin Avrupa başkentlerini Çinli Huawei konusunda sıkıştırması da. Hatta Moskova-Berlin işbirliğinde inşa edile Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı da…

Özetle önümüzdeki yıllar ABD ile AB arasındaki bağların biraz daha zayıfladığı ve AB’nin Çin ve Rusya’yla ilişkileri geliştirdiği yıllar olacak…

Kuşkusuz ABD, transatlantik bağı koruyabilmek için başta NATO (derin hükümetler) olmak üzere pek çok kartı kullanıma sokacaktır.

Beş merkezli dünya

Ancak nihai tablo değişmeyecek.

AB’nin “kendi yolu” konusu da, işte bu “Amerikan rüyası bitiyor, yeni bir dünya kuruluyor” dediğimiz sürecin bir parçasıdır.

Amerikan hegemonyası zayıfladıkça, o hegemonyaya tabi olan ülkeleri çekim kuvveti de azalıyor. Amerikancı bir iktidara rağmen Türkiye’nin belli konularda Avrasyacı düzlemde siyaset yapabilmesi bile bu nedenledir.

Beş merkezli (G-5: ABD, Çin, AB, Rusya, Hindistan) dünya şekilleniyor…

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
27 Haziran 2020

Reklam
  1. #1 by Dr. Murat Aygen on 28/06/2020 - 12:16

    SiNATRA doktrinini geçiniz Sn.Güller. Bizim için mühim olan FECRi EBCiOĞLU / AJDA PEKKAN doktrinidir. 5 Haziran 1964 Johnson Mektubu’nun en doğru çevirisini onlar yapmış ve okumuşlardır. Şöyle: «Çoktandır anladım senin gözün dışarda/ Eskisi gibi bağlı değilsin bana/ Gelmem bu oyuna, bırakmam yanına/ Ne işler açarım başına»! Bir de «Benden uzakta ne arıyorsun sen?/ Yanındaki gidiyor elinden/ Yalanlar bitmez, sana gücüm yetmez/ İnkar edersin, sormaya değmez/ Aaaah ne varsa bende var/ Aaah istediğin kadar» vardı.

  2. #2 by puma on 29/06/2020 - 00:45

    Bence Hindistan cok iddiali degil. Pasif bir ulke. Ayni Gandi gibi. Altyapi sorunlari, esitlik sorunlari, belki ulus olma sorunlari olan heterjoen bir ulke. Batinin GDOlari, ve ASIlarindan buyuk zarar gormus samar oglani olmus bir ulke. Yine de guclu ve zengin bir ulke, ama kutup olacak karizmasi yok henuz.

    ABD daha dogrusu Washington DC , kartelin askeri merkeziydi. Kartel gucunu kaybetme yolunda. O zaman ne olacak, pentagondaki bazi kimseler Nato uzerinden ABDnin Batida lider oldugunu iddia edecek, ote yandan ABD kartel’den Avrupa’ya oranla daha fazla koptugu icin Nato aslinda Avrupa’ya daha yakin. Mesela Trump Nato’dan cikariz, ya da Nato’yu kapatirim gibi birsey demisti. Macron da Nato’nun beyin olumu gerceklesti demisti. Aslinda kastettigi sey kartel’in dagildigi olsa gerek, yani askeri birlik bitiyorsa aslinda ekonomik birlik te bitiyor demektir. Mesela eskiden diyebilirlerdi ki Boeing ve Airbus ucaklarinin fiyatlari ikisi birden pahali olsun, kimden alirlarsa alsinlar toplamda kazancli olalim. .. Ama simdi diyebilirler ki, sirf benden alsinlar diye kendi ucaklarimin fiyatinda indirim yapiyorum.

    Bence ABDnin her konuda net bir fikri yok. Bir tarafta baskanligi ve ordusuyla Trump amerikasi, diger yanda burokarasi, medyasiyla yerlesik duzen ya da derin devlet. Secimleri kimin kazandigi
    sonuclari cok etkileyecek.Iki tarafin koronada onderdikleri ilac bile farkli.Daha cok artik Avrupada konumlanan derin devlet bir korona ASIsi dayatackak, anti-derindevlet ise bu asinin satilmasini engellemek isteyecek. Facebook’un Libra kripto parasi cikartmasina izin verilmemesi de (galiba oyle, emin degilim) benzer bir olay.

  1. Sinatra doktrini | (Öykü-Şiir-Anı-Günce)-----Doğa+Yaşam+Sağlık+Politika

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: