ABD SEÇİMLERİNDE RUSYA-ÇİN YARIŞI
ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlık süresi doluyor. 3 Kasım’da başkanlık seçimi var. İkinci dönem için yeniden Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olan Donald Trump’ın karşısında ise Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden var. Biden, Trump’tan önceki başkan Barrack Omaba’nın yardımcısıydı.
Aslında 6 ay öncesine kadar Donald Trump’ın seçimleri kazanacağı ve kendisine yönelik “seçkinlerin” tepkisine rağmen ikinci kez başkan olacağı konuşuluyordu. Zira Trump’ın hem rakiplerine hem de müttefiklerine uyguladığı gümrük tarifelerini artırma politikası içeride ekonomiyi canlandırmış, bu da işsizlik başta kimi ekonomik verilere olumlu yansımıştı. Kısacası Trump’ın oyların çoğunu alacak şekilde ekonomiye bir iyileştirme getirdiği genel kabuldü…
SALGIN TRUMP’IN OYLARINI DÜŞÜRDÜ
Ancak koronavirüs salgını Trump’ın oy oranını hızla düşürdü. Çünkü pek çok konuda beceriksizlikle suçlansa da, ekonomiye olumlu dönüşen politikalarından sonra, salgın gibi önemli bir konu, Trump’ın beceriksiz yönetimini iyi resmetmişti.
Trump önce salgını ciddiye almamış ve küçümsemişti. Hatta yönetimi, Çin’in salgınla boğuşmasından memnun açıklamalar yapmıştı. Salgın nedeniyle Çin ekonomisinin sıkıntıya gireceğini, bunun da Amerikan ekonomisine olumlu yansıyacağını savunmuştu.
Ancak salgın önce Avrupa’ya, sonra da ABD’ye sıçradı. Konuyu ciddiye almayan Beyaz Saray önlem de almamıştı. Bir anda ABD salgının merkezi haline geldi. Haliyle Amerikalılar bu somut durum karşısında tepki göstermeye başladılar.
İşadamı Trump ise salgını ciddiye almamasının faturasını ve yönetiminin beceriksizliğini Çin’i suçlamaya kalkarak örtmeye çalıştı. Ancak Trump’ın Çin’i hedef alan komploları kendi devlet kurumlarından bile destek görmedi. Trump yönetimi bu kez Amerikan kamuoyunun genetik kodlarına işlenmiş “anti-komüznizmden” faydalanabilmek için açıktan Çin Komünist Partisi’ni ABD’nin baş düşmanı ilan ederek Çin’e karşı düşmanlığın seviyesini yükseltti.
Ancak tüm bunların Trump’ın düşmekte olan oy oranını durdurmadığı görülüyor…
TRUMP: BIDEN KAZANIRSA ÇİN KAZANIR
Amerikan hegemonyasının zirvede olduğu yıllar boyunca, Türkiye de dahil pek çok ülkede yapılan seçimlerde, kimi adayların Amerikancı olduğu suçlaması yapılırdı. Nitekim doğruydu da…
Örneğin Türkiye’de ABD vatandaşlığı bulunan yöneticiler de oldu, ABD projesine eşbaşkanlık yapanlar da…
Ancak ABD’de ilk kez bir başkan adayı, diğeri tarafından, bu açıklıkta bir başka ülkenin “adamı” olmakla suçlanıyor!
Evet, Donald Trump rakibi Joe Biden’ı açık açık Çincilikle suçluyor.
Örneğin Trump 11 Ağustos’ta Biden’ın Çin konusundaki tutumunu eleştirerek, “Seçimleri ben kazanamazsam, Çin ABD’nin sahibi olacak. Sonra da ABD’liler Çince konuşmayı öğrenmek zorunda kalacak” dedi!
Örneğin Trump 26 Ağustos’ta şöyle bir mesaj attı sosyal medyada: “Sıcak Gelişme: Çin devlet medyası ve Çin liderleri, Biden’ın ABD seçimlerini kazanmasını istiyor. Bu olursa ki olmayacak, Çin ülkemizin sahibi olacaktır.”
Kısacası Trump, Amerikan kamuoyunu Çin korkusu üzerinden etkileyerek seçimleri kazanabilmeyi hedefliyor.
TRUMP RUSÇULUKLA SUÇLANIYOR
Trump’ın Biden’ı Çincilikle suçlaması kadar tuhaf olan bir başka tuhaflık da, Trump’ın başkanlığının birinci dönemi boyunca Rusçulukla suçlanmış olmasıydı!
Seçildiği andan itibaren Rusya’nın Trump’ın lehine seçimlere müdahale ettiği suçlaması yapıldı. Hatta konu yargıya bile taşındı.
Tüm bu süreçte Trump’ın kimi zaman açıklamalarına kimi zaman da politikalarına gönderme yapılarak Trump-Rusya ilişkisi sorgulandı. Öyle ki Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği yönünde raporlar yayımlayan ABD istihbaratına itiraz eden Trump’a “hain” bile denildi.
Trump Kremlin’de “Rusya’nın seçimlere müdahale ettiğine inanmak için bir sebep olmadığını” söylediğinde kendisine Cumhuriyetçi senatörler bile tepki göstermişti. Örneğin Cumhuriyetçi senatör John McCain “Daha önce hiçbir ABD Başkanı kendisini böyle bir despot karşısında hiç bu kadar sefilce aşağılamamıştı” derken, Senatör Lindsey Graham da Trump’ın Kremlin’e ABD ile ilgili bir “zayıflık” mesajı verdiğini savunmuştu (17 Temmuz 2018).
Demokratlar ise Trump’a ateş püskürüyor, onu Rusçu olmakla suçluyordu. Örneğin Demokrat Senatör Mark Warner, “Trump’ın açıklamalarının ABD’nin rakiplerine karşı ülkeyi korumakla ilgili görevinin ihmali anlamına geldiğini” belirtiyordu. Demokratların Senato’daki lideri Chuck Schumer, “Trump’ın ABD’nin hukuki yaptırımlarına, savunma yetkililerine ve istihbarat servislerine karşı Rusya Devlet Başkanı Putin’in yanında yer almasının düşüncesizce, tehlikeli ve zayıf olduğunu” söylüyordu.
Kısacası Trump, ilk dönemi boyunca Rusçulukla suçlandı!
ABD İSTİHBARATI: TRUMP’I RUSYA İSTİYOR, ÇİN İSTEMİYOR
Bu suçlama bitmiş de değil. Trump Biden’ı Çincilikle suçlarken, karşılığında da kendisini Rusçulukla suçlayan raporlarla uğraşıyor.
ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Direktörü William Evanina tarafından kaleme alınan bir rapor, açık açık Rusya’nın 3 Kasım’da yapılacak seçimlerde Trump’ı desteklediğini, bu nedenle Biden’ı karaladığını savunuyor.
7 Ağustos 2020 tarihinde yayımlanan bu rapor, ayrıca Çin’in de Trump’ın ikinci kez seçilmesini istemediğini, bu nedenle Pekin yönetiminin Beyaz Saray’ı artan dozda eleştirdiğini savunuyor.
ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi, Çin’in ABD’deki kamu politikasını şekillendirme ve Pekin’in çıkarlarına karşı olduğu düşünülen siyasi figürlere baskı yapma çabalarını genişlettiğini iddia ediyor.
AMERİKAN HEGEMONYASININ SONU
Özetle ABD başkanlık seçimlerinde başkan adaylarından birinin Rusçulukla, diğerinin de Çincilikle suçlanması, ABD emperyalizminin tarihi açısından olağanüstü bir tabloya işaret ediyor.
Kuşkusuz bu tablo, Amerikan hegemonyasının zayıflamasıyla ilgili…
Zira zayıflayan ABD’nin küresel politikaları gibi, seçimlerinin de kırılganlaştığı düşünülüyor…
Öyle ki yukarıda bahsettiğimiz 7 Ağustos 2020 tarihli ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi raporu sadece Trump’ı Rusya’nın istediği ama Çin’in istemediği iddiasında bulunmuyor. Rapor, İran’ın bile ABD seçimlerine müdahale etmeye çalıştığını savunuyor!
Yıllardır ABD ambargosu altındaki İran’ın bile ABD seçimlerine müdahale edebileceğinin ABD kurumları tarafından savunulabilmesi, emperyalizmin, oldukça hızlı şekilde gerilediğini resmediyor aslında….
Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan son kitabım Amerikan Hegemonyasının Sonu’nu, bu kapsamda okumanızı öneriyorum… Hem ABD ile Çin’in hem de ABD ile Rusya’nın küresel ölçekte çarpışmasının inceleyen kitap, ABD başkanlık seçimlerindeki bu mizaha konu olabilecek tabloyu anlamamıza yardımcı olacak veri ve analizler içeriyor…
Mehmet Ali Güller
CRI Türk
1 Eylül 2020
#1 by puma on 02/09/2020 - 12:32
Bu ruscu-cinci suclamalarinin mizahi degerde olduguna katiliyorum. ruscu suclamasi Trump’u devirmek icin uydurulan bir palavradir, hicbir ciddiyeti yoktur, ama Rusya’nin (ve hatta bence ayric a Cin’in) Trump’u destkledigi gercektir, Desteklemek, iyi gecinmek baska, secimleri manipule etmek baska (zaten nasil yapilabilir ki). Trump’un Biden’i Cinci diye suclamasi da komik, tamamen secime yonelik sarkastik sozlerdir bunlar. Bence bunda son derece hakli, yoksa Trump’a bu sefer Cin’ci derlerdi, Chinagate uydururlardi.
Esas savas derin devlet , antiderindevlet arasindadir. Derin devletin bir suru adi var: finans kapital, illuminati, ingiliz imparatorlugu, kureselciler , kuresel sirket agi, zionazi’ler (siyonist naziler), 13 antik sulale, elitler,.. Esasen satanik bir yapidir. Ayinlerde insan kurban ederler, cocuklarin kanlarini icerler, ve Feysbuk’un sahibi (Mark “Rockefeller”) bunu sosyal medyada dolayli olarak itiraf etmistir ( tinyurl .com /yamyaminitirafi ) .
Antiderindevlet’in icinde ise Rusya-Cin-Trump ABDsi-Brics,.. var. Antiderindevletin diger adi “ulus devletler”, ya da ulusalcilar..
Trump’un korona konusunda basarisiz olduguna katilmiyorum. Basarili oldugunu da iddia etmiyorum. Ama esas savas soylenen sozlerde veya vaka sayisinda falan degil perde arkasindadir. Mesela bu virusu kim yaratti, kim yaydi (ben bakmadim henuz ama hatirlatayim su 190 sayfalik raporu: tinyurl. com /koronaraporu ). para basma tekelini kartelden aldi devlete gecirdi (inandirici bir soylendi, JFK de denemisti, ve hemen oldurumustu) ve para basip halka kredi degil hibe olarak verdi , daha ne yapabilirdi. Batida ve dunyada BigPharma (buyuk eczane) denilen bit TIP kurumu vardir, ve FDA , WHO, v.s. bunun gayriresmi parcalaridir. Bunlarin amaci saglik degil, ticaret, ve soykirimdir. Mesela niye butun dunyada (nerdeyse) kansere karsi kemoterpi uygulanir, dis macunlarina kanserojen flor katilir, lambalara civa katilir, ilaclara hic gerekmedigi halde aspartam katilir, niye GDOlu tohumlar dayatilir, bunlarin hepsi kuresel teror sebekesi(yani derin devlet)in marifetidir.
McCain derin devletin adamidir, bu yuzden Trump’a karsi olmasi normal, ayni Bush gibi, ve cumhuriyetci partiden olmalari birseyi degistirmez. Trump destekcisi eski cia casusu iyi niyetli Robert David Steele, ABDdeki sistemi -parti tiranligi, diye nitelendirmektedir. Trump ise bu batakliga ekilen bir agac gibidir. Bu agac kok saldikca batalik kuruyacaktir (burasi benim benzetmem). Lindsey Graham ise derin devletin adami iken flip yapti (ya da satin alindi) diyorlar.
LG general Dunford ve Carter;a , Suriyede Esat, Hizbullah, Iran, Rusya kol gezerken biz ne yapiyoruz, Esat’i devirmeye calismiyor muyuz , diye firca atiyordu , onlar da esasen Isid’le savasiyoruz diyorlardi, ve Rusya’ya gucumuzu yetmez imasinda bulunuyorlardi.
youtube .com /watch?v=MQwofJEQ6ng
Trump’un oylari dusmus olabilir, ama anaakim medya (derin devlet adli terorist yapinin medya ayagi)
hep yalan soyluyor. Zaten 11 eylulde de nasil organize hareket ettikleri goruldu. Mesela bizde az da olsa yandas olmayan medya var, oralarda hic yok, yo derken, hukumetin degil derin devletin mali demekteyim. E.Kongar, oralarda bagimsiz yargi var, bagimsiz medya var falan diyor da, pek dogru degil.