24 Ağustos tarihli “Libya ateşkesinin hedefi ne?” başlıklı makalemizde dikkat çekmiştik: Trablus ve Tobruk eşzamanlı ateşkes çağrısı yaptı, ancak pek çok ülke konuyla ilgili açıklama yaptığı halde, Türkiye bu konuda sessiz kaldı!
Resmî açıklama yok ama resmi olarak başlayan fakat gayri resmî sonuçlanan temaslar var.
Şöyle ki Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid el-Meşri ve Ulusal Mutabakat Hükümeti İçişleri Bakanı Fethi Başağa Türkiye’deydi. Halid el-Meşri Erdoğan’la, Fethi Başağa da Hulusi Akar’la görüştü.
Ancak ikili Türkiye’deyken ve temaslarını sürdürürken, Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz Es-Serrac, Fethi Başağa’yı görevden aldı. Böylece Fethi Başağa’nın AKP hükümetiyle teması resmiyetini yitirmiş oldu!
Trablus’ta protestolar
Şu soruların yanıtları önemli: AKP hükümetinin müttefiki olan ve çok sık Türkiye’ye gelen Serrac değil de neden el-Meşri ve Başağa Türkiye’de? Serrac, el-Meşdi ve Başağa Türkiye’de resmi temaslarda bulunurken neden Başağa’yı görevden aldı? Bu Ankara’ya nasıl bir mesaj içeriyor?
Ve daha önemlisi de şu: Serrac, AKP hükümetine rağmen mi Tobruk’la ateşkes ilan etti? Özetle Erdoğan ile Serrac ittifakında sorun mu var?
Önce olguları inceleyelim: Trablus ile Tobruk ateşkesinin hemen ardından, Trablus’ta geniş çaplı protestolar başladı. Halk yolsuzluk ve hayat şartlarının kötüleşmesini bir haftadır protesto ediyor.
İlginç olanı şu: Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Serrac, protestocuların taleplerini haklı bulduğunu açıklıyor ancak İçişleri Bakanı Fethi Başağa ise gösterilere provokatörlerin sızdığını söyleyerek sert müdahale istiyor.
Ve fakat Trablus’ta bir haftadır protestolar sürerken de, Başağa Türkiye’de Hulusi Akar’la görüşüyor!
Trablus’ta güç mücadelesi
Serrac ile Başağa arasında bir güç mücadelesi olduğu biliniyor. Serrac’ın son dönemde AKP hükümetinin radarından bir ölçüde çıkma eğilimine girdiği de biliniyor.
Zira Trablus-Tobruk ateşkes anlaşmasından sonra Serrac bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından Paris’e davet edilebildi!
Ankara’nın bu eğilimi görerek güç mücadelesinde Başağa’dan yana ağırlık koyduğu anlaşılıyor.
Kuşkusuz Trablus-Tobruk ateşkes anlaşmasından hemen sonra ortaya çıkan ve bir haftadır süren protesto gösterileri de bu bağlamda değerlendirilmeli. Eylemlere Serrac ile Başağa’nın farklı yaklaşımı da buna işaret ediyor zaten.
Sonuç olarak Başağa’nın darbe hazırlığına karşı Serrac’ın onu Türkiye’deyken görevden alarak karşı-darbe yaptığını söyleyebiliriz bir anlamda. Nitekim Serrac, savunma bakanı ile genelkurmay başkanını da değiştirdi; Nemruş’u savunma bakanı, Haddad’ı da genelkurmay başkanı olarak atadı.
Tablo, İhvan içi güç mücadelesi ve darbe girişimi olarak da yorumlanıyor…
Satranç tahtasında blöflü pişti
Artık mesele şudur: Bu tablo, Ankara’nın Trablus’la yaptığı “deniz yetki anlaşması”na nasıl yansıyacak? Başağa’ya oynayan AKP hükümeti, Serrac’ı tümden kaybetme riski yaşar mı?
Gerçi Trablus’a dönüşte 300 araçlık konvoyla karşılanan Başağa’nın kolay pes etmeyeceği anlaşılıyor ama AKP bu güç mücadelesine dahil olarak her sonuçta Trablus üzerindeki ağırlığını riske atmış oldu.
Doğu Akdeniz’de bunca yalnızlaşmanın içerisinde neredeyse tek müttefik olan Trablus’la da işler sorunlu hale gelirse, bu ciddi bir kayıp olacaktır.
Ancak sürpriz olmayacaktır: İlk düğmeyi yanlış ilikleyerek Kıbrıs’ta Annan Planı’nı destekleyip Güney Kıbrıs ile Yunanistan’a geniş bir alan açan, açtığı alan sayesinde Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de 15 yılda adım adım geniş bir cephe örmesini de seyreden AKP hükümetinin, Trablus’la ilişkileri de kötü yürütmesi kimseyi şaşırtmayacaktır maalesef!
Çünkü satranç tahtası üzerinde blöflü pişti oynanmaz!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
31 Ağustos 2020
#1 by puma on 01/09/2020 - 19:14
Isgal edilen 18 adasini geri almaya calismayan bir ulkeyi kim ciddiye alir ki.
Kilicdar iktidari bu adalari caldirmakla sucladiginda hemen D.Perincek one atilmis, ve Suriyede sicak bir gundem varken Ege adalarini gundeme getirmek bozgunculuktur, gibi birsey demisti. Reis ve Perincek’in imdadina Chpli Unal Cevikoz yetismis gibi, o adalar bizim degil diyormus, kendisi ayrica Halk TV deki konuklardan biridir. Bu arada S.Onkibar’in soyledigine gore HalkTV, Baykal’a 2 milyon fiziksel nakit verilerek Fetoculer tarafindan satin alinmis (niye para veriyorlar ki, bedavaya alsalardi !). HalkTv ye cikanlar genelde kaliteli kimseler, ama azar azar “muhalefetlik adina” atlantikci bir cizgiye getirilmekte gibi ve secim zamani bu durum iyice belirginlesecektir. Bu durumda
halktv ayni tele1 gibi bagis toplasa, bircok programini begensem bile, yardim etmem.
Acaba Reis H.Akar veya S.Soylu’yu gorevden alsa, acaba onlar da gittikleri yerlerde konvoylarla karsilanirlar mi. Niye boyle, eskiden feto ile arasi iyi oldugu belli olan kimseler bakan yapilir. Baska adam mi yok, perincek niye bu duruma itiraz etmez, yoksa reis’i turkiye yonetiyor dediginde, kendisini o Turkiye icinde saymiyor mu. Belki 190 sayfalik korona raporunda bunun cevabi vardir
(bir onceki mesajimda bahsettigim, en azindan Putin’in adi geciyordu).
Tv kanalalarindan rica ediyorum, bir turlu kilicdaroglu’ya demeyi, ve kocaeli’nde dememeyi ogrenemiyorsunuz, bari sunu ogrenin, ozel isimlerin sonuna ek gelince harf yumusamaz.
TubaEmleg’e tesekur etmeyin, cunku boyle biri yok.
Degerli sair ve gazeteci O.ince egitimin ne kadar kotu olduguna ornek veriyordu dedi mesela pisagor teoremi, ucgenin ic acilari…. pardon bu da mi pisagor’a ait, yoksa eskiden de mi egitim kotuydu. Genel olarak sayilar konusunda pek iyi bir millet degiliz, ve ilerici gazetelerimiz dahil hepsinin surekli carpma islemi hatasi yapmasi kabul edilemez. Saglik programinda diyor ki, bu yapilinca su sayi 0,67 kat azalir. kimse de demiyor ki, nasil yani 3 te birine mi iner. Icinde sayi olan herhangi bir haberi okuyunca kolayca kafayi yiyebilirsiniz. Su adam milyon dolarlik yolsuzluk yapti deseniz de , milyar dolar yapti deseniz de halktaki etki ayni olur.
Esas konuya gelirsek, bence bu ikili meb anlasmalari niyet beyani gibi birseydir. Tek baslarina bir kalici sonuca ulasmaz. (evet yaziya herhangi bir katki yapmamis oldum). Akla gelen bir soru, niye 3lu meb anlasmalari olmaz, ya da olsa ne olur. Sonucta en az 10 ulkenin ikna edilmesi lazim. Bir de, acaba bazen yapilan anlasmalar buyuk devletler taraindan sabote ediliyor olamaz mi diye de dusunmeden edemiyoruz. Mesela Cihat Yaycinin gorevden alinmasinda Rusya veya ABDnin etkisi var midir. Rusya ve ABDnin ortkligi ne sekildedir, tamam ABDnin derin devlet kanadina bakarsak, Rusya ile dusmanlar, ama Trump kanadina bakarsak bence bircok konuda anlasmislardir.