Dış politikamıza önemli etkileri olabilecek iki yeni gelime var: FinCEN belgeleri ve Erdoğan-Trump görüşme kayıtları.
Kuşkusuz her ikisi de 3 Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimleriyle ilgili ancak dolaylı olarak Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Haliyle Türk-Amerikan ilişkilerine de bir ölçüde yansıyacak.
FinCEN belgeleri
FinCEN, ABD’nin “Mali Suçlarla Mücadele Ağı”nın İngilizcesinin kısaltması.
2000-2017 yılları arasında bankaların FinCEN’e gönderdiği 2 bin 500’ü aşkın belge sızdırılmış durumda. Finans dosyalarına hâkim gazetecilerin bir süredir üzerinde çalıştığı belirtilen belgeler, haber olmaya başladı.
Bizi ilgilendiren kısmı şu:
FinCEN belgelerine göre Reza Zarraf’ın çantacısı Adem Karahan’ın Türkiye’de siyasetçilere toplam 800 milyon dolardan fazla rüşvet dağıttığı iddia ediliyor!
Öte yandan Cumhuriyet’in dünkü manşetiydi: FinCEN belgelerinde 2013-2014’te “şüpheli para transferi” yaptığı iddia edilen Çalık’ın Aktif Bank’ı da var!
Erdoğan-Trump görüşme kayıtları
ABD Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun Demokrat üyesi Bob Menendez, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brein’e mektup göndererek, ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki konuşmaların kayıt ve dökümlerini Kongre’ye göndermesini istedi!
Demokratlar, Trump’ın Erdoğan’la “yakın ilişkisinin” ABD dış politikasında ve ulusal güvenliğinde olumsuz etkiler doğurduğunu iddia ederek, bunu başkanlık seçimi öncesinde gündeme taşımaya çalışıyorlar.
Demokratlar üç konuda Trump’ı suçluyorlar: “1. Erdoğan’ın S-400 satın almasının ardından yaptırım uygulamadı. 2. Ayasofya Müzesi’nin cami yapılmasına karşı çıkan bir açıklama yapmadı. 3. 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören yasa tasarısını engelledi.”
Bob Menendez, bu üç konuya bakarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu örneklerin her birinde Başkan Trump’ın sergilediği duruşta ya da sessiz kalmasında, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarının teşvik edilmesi yerine, Erdoğan’la ilişkisinin veya başkanın Türkiye’deki şahsi çıkarlarının etkili olduğu görülüyor.”
Yani ABD’li Senatör, Trump’ın bu üç konudaki tavizi, Türkiye’deki şahsi işlerinin karşılığında verdiğini iddia ediyor.
İddialar Bob Menendez’inkilerle sınırlı değil. ABD basınında Halkbank dosyası başta olmak üzere birkaç konuda daha Trump’ın, Erdoğan’a taviz verdiği suçlaması var.
Jeffrey’den PKK’ye ‘operasyon olmayacak’ güvencesi
Ancak ABD basınında tersine, Trump’ın Erdoğan’a tavizlerinin, Ortadoğu’daki çok temel ABD çıkarlarını savunmak adına yapıldığını analiz eden yorumlar da var.
Bu yorumlarda, Trump’ın ABD vatandaşı Rahip Brunson’ı Erdoğan’la anlaşarak kurtarmasından, Erdoğan’la anlaşarak Türkiye’nin PYD’yi egemenlik ilan ettiği bölgeden çıkarma girişimini durdurmasına kadar bir kaç örnek sıralanıyor.
Kuşkusuz bu yorumları doğrulayacak kamuoyu önünde yapılmış kimi açıklamalar da var:
Örneğin Trump’ın “Brunson’un serbest bırakılmasında yardımı için Erdoğan’a teşekkür etmek isterim” (13.10.2018) demesi gibi. Öyle ki bugün Erdoğan’ın en büyük siyasi destekçisi olan Devlet Bahçeli bile o günlerde “Brunson’ın siyasi baskı ve şantajlarla serbest bırakılması düşündürücü” (12.10.2018) demişti. Ve o süreçte bazı bakanlar ABD’nin yaptırım listesinden çıkarılmıştı!
Yine, Türkiye’nin PYD’yi hedef alan askerî harekâtı da, Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in 17 Ekim 2019’da vardığı 13 maddelik anlaşmayla durdurulmuştu. Anlaşmanın ilan edilmesiyle de Trump “Teşekkürler Recep Tayyip Erdoğan, milyonlarca hayat kurtarıldı” diyerek mesaj paylaşmıştı.
Bitirirken son bir gelişmeye dikkat çekelim: ABD bir süredir Suriye’nin kuzey doğusunda PKK’nin Suriye kolu ile Barzanicilerin Suriye kolunu kapsamlı bir anlaşma yapmaya zorluyor. Diğer yandan da PKK ile petrol anlaşması yapıyor. ABD’nin Suriye Özel temsilcisi James Jeffrey bu amaçla bölgedeydi ve anlaşmayı ilerletmek için taraflarla görüştü.
Anadolu Ajansı’nın bu konudaki haberi oldukça dikkat çekiciydi: “ABD’li temsilci Jeffrey, YPG/PKK’ya ‘artık operasyon olmayacak’ iddiasıyla güvence verdi” (22.9.2020).
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
24 Eylül 2020
#1 by puma on 25/09/2020 - 11:11
Guvence verebiliriz. Bu resmi bir guvence mi yoksa centilmenlik anlasmasi mi. Anlasmaya ihanet olursa ne olur. Zaten PYDye operasyon yapilmasi gerekiyorsa bu Suriyenin gorevidir. Hep, PKK ile savasmiyoruz , cunku o bir devlet degil teror orgutu derdik, simdi devletlesiyorlar, bu sayede onlara savas acma hakkimizi yitirecek miyiz. Pkk-pyd kanserli bir doku gibi, disardan toksik maddeler gelirse kanser buyur, operasyon yaparsak belki bu kemoterapi gibi olur, halklar arasindaki dusmanlik artar ya da tam tersine iyi nokta atis yapilirsa kanserli doku yokedilir ama bu zor bir is. Butun dokuyu yokedersek, icindeki masumlarla beraber , yani silahsiz halkla beraber, ona soykirim derler. Ya da ortami duzeltirsek vucut en sorunlu hucreleri apoptosiz yaptirarak temizler geriye saglikli sorunsuz bir vucut kalir. Birisi kanserliyse, ona kemoterapi yapalim mi yapmayalim mi, gibi iki zor karar arasinda kaliriz, butun sistem kemo der, ama en iyi cozum asla kemo degildir, hatta belki ve buyuk ihtimalle durum kotulesir, yalnizca belki biraz zaman kazanilmis gibi olur… Esasinda o kanser yapici toksinlerin gelmesini zamaninda engellemek gerekirdi. Bu olmadigina gore ne yapmak gerekir.. E.Kongar gibiler demokratiklesme derler.. Tamam demokratiklestik diyelim o zaman ortami yalnizca kendi ulkemizde duzeltmis oluruz, ortami dunyada da iyilestirmek gerekir. Iste bu noktada yine Trump mu Biden mi sorusu karsimiza gelir. Turkiyede degil ama dunyada gercek ilericiler Trump’u desteklerler. Kartelin uzantisi yapilar, medya, bilim camiasini finansal olarak kontrol edenler v.s. ise Biden’i destekler. Biden’in ovulecek hicbir yani yoktur, bu yuzden direk Trump dusmanligi uzerinden gidilir. Trump’la reis arasinda bence hicbir benzerlik yoktur, ama su siralar liberal gorunumlu olan kartel’in Trump’u devirmeye calismasi ile Reis’i devirmeye calismasi arasinda benzerlikler var. Mesela Turkiye’de 17-25 denendi, ABD’de Russiagate denendi, birincisi temelliydi, ikincisi temelsizdi. Sonra Turkiye’de 15 temmuz denendi (fiziksel guc), ABD’de “siyah ofke” turuncu devrimi denendi. Kartel’in Trump’suz bir cumhuriytci parti ile sorunu yoktu, benzer sekilde Reis’siz AKP ile sorunu yoktu. Yalniz bu demek degildir ki misyonlari benzerdir veya birinin kaderi digerine baglidir (bizim Ataturkcu/solcu aydinlarimiz oyle birsey dusunuyorsa derhal bu sacmaiktan vazgecmelidir).
Brunson olayi bence, bir tiyatro idi. Bir yonden , Trump, bir santajla Turkiye’ye istedigini yaptirabileceginin mesajini vermis oldu. Boylece, mesela isterse Turkiye’yi s400 vazgecirebilirdi.
Ama aslinda Trump’un s400le bir sorunu yoktu, cunku Rusya ile arasi iyiydi, onlar (antiderindevlet) muhtemelen olumlu anlamdaki yeni dunya duzenini kendi aralarinda , hatta belki Cin’le beraber
tasarlamislardir. Biz bu duzen icinde aleyhimize unsurlar var mi, bilmiyoruz. O yuzden temkinli davranmakta yarar var. Brunson nasil birisi, bir tur muhafazakarlik/misyonerlik imaji olan ve ABDdeki cumhuriyetci tabanin begenecegi bir kisi. Ve bence onun tutuklanmasi numaradandi,
onun kurtarilmasi Trump’a ic siyasette bir gol attiracakti. Bu yuzden sessiz sedasiz kurtarmadilar da show yaparak halka gostere gostere yaptilar bunu. Ya durum soyle olsa ne olurdu,.. onlar tribunlerde, Bak reis, birkamazsan fena olur derlerdi (dediler de), reis ise herseyi goze alir hicbirsekilde birakmazidi, o zaman ne olurdu, Trump’un karizmasi cizilirdi. Demek ki sonuc bastan belliymis. Yoksa niye boyle riskli bir yontem secsinler.
Trump bir tasla bircok kus vurmus oldu. s400u engellemeye calisanlara da mama vermis oldu, ve bu sayede Turkiye’ye yaptirim gerekmeyecekti, cunku bir iki laf etmek Turkiyeyi hizaya getirmek icin yetiyordu. Turkiye de s400leri aktive etmemis gibi yapti. gercekten yapmadi mi, bence su an aktif olmalari daha yuksek ihtimal. Reis bu sekilde Trump’u kurtaran tiyatronun parcasi olduysa bence bu konuda ona tesekur edilmelidir (edildi de (ama farkli bir sebeple), tabi toplamda pozitife gecmesi icin daha coook yol var).
Para trafigini iki kisma ayirmak lazim. Yolsuzluk olanlar, ve yolsuzluk olmadigi halde ABDnin karsi ciktiklari. Bence esas yolsuzluk Zarrab meselesinde degil. Daha dogrusu para trafigine bakarsak
en buyuk pay orda degil. Dincilerin Akp doneminde 3 trilyon dolarlik yolsuzluk yaptigini duymustum. TTB’li biri ise korona felaketinden bahsederken 2 trilyon dolarn yurtdisina cikarildigini soylemisti (belki bunun da yarisi fetoculer eliyle…). Zarrab’in yaptigi nedir , iran’a nakit odememiz ABD (veya derindevlet mi demeli?) tarafindan tek tarafli olarak yasaklandigi icin , bu yasagi delmek icin altinla odeme yapmak. Niye altinla, cunku fiziksel altin aslinda resmen ilan edildiginden daha degerlidir, ve iran belki bunun iki kati fiyatina alabilir. Boyle olunca arada bir fark olusuyor, bir kismi rusvet olarak verilir, bir kismi cebe atilir, gorunurde herkes memnundur, yalniz, kim memnun olmaz, bunu santaj olarak kullanmak isteyenler (onlar da memnundur, ise yararsa..).
Bu aslinda 2 trilyon degilmis, 100 trilyonmus. Paralar ada ulkelerde tutulur. Trump bu paralarin hesabini soracak (tahmin), ABDdeki kiyametin esas sebeplerinden biri bu olmali. Ama tabi, bu operasyon (ya da haber) su an Trump karsiti olarak ta yapiliyor olabilir. O kadar ince olarak olayi takip etmedim.