Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu müjdeyi verdi: “Mısır’la diplomatik düzeyde temaslarımız başladı.”
Peki ne oldu? İhvancı Mursi’yi deviren Sisi nedeniyle diplomatik ilişkilerin en alt seviyeye indirildiği Mısır’da yönetim mi değişti? Hayır. Çavuşoğlu hem Mısır’ın hem de Türkiye’nin görüşmeye önkoşulsuz başladığını belirtti.
Çünkü Türkiye’nin ulusal çıkarı, ben dahil çoğumuzun yıllardır belirttiği gibi Ankara ile Kahire’nin Doğu Akdeniz’de işbirliği yapmasından geçiyordu. AKP iktidarı ise Türkiye’nin ulusal çıkarını değil, Sünni mezhepçi ve dar İhvancı bakışla kendi iktidar çıkarını esas aldı, ülkemize koca bir sekiz yıl kaybettirdi!
Aynı durum, daha da ağır olarak Suriye’yle sürüyor. AKP’nin Esad rejimini yıkma hedefinin en önemli nedenlerinin başında, Şam’da İhvancı bir hükümet görmek arzusu vardı. Nitekim, Davutoğlu elinde İhvancıların adlarının olduğu bir listeyle Şam’a gitmiş ve Beşar Esad’dan o isimleri hükümete almasını istemişti.
Sonuç? Esad rejimi ayakta, Davutoğlu ise AKP iktidarından dışlanmış durumda. Suriye’de rejim değiştirme hayalinin Türkiye’ye kaybettirdikleri ise ortada…
Maliyetli gecikme
Türkiye’nin Mısır’la normalleşmeye başlaması, kuşkusuz oldukça “maliyetli bir gecikme” oldu. Elbette bugün adım atmak, yarın adım atacak olmaktan daha iyidir, olumludur, Türkiye adına kazançtır.
Öte yandan Ankara için asıl atılması gereken adım Şam’la anlaşmadır; asıl kritik önemde olan ihtiyaç budur. Türkiye’nin Suriye’yle barış yoluna girmesi, sadece iki komşunun sorunlarını değil, daha büyük ölçekte sorunları çözecektir; ABD’nin bölgemize dair “enerji koridoru” inşa etme planlarını da Doğu Akdeniz’deki büyük güç mücadelesini de Türkiye ve bölge yararına etkileyecektir…
AKP’nin geri adımı, Türkiye’nin ileri adımı
Mısır’la Sisi değişmeden diplomatik görüşmelere başlamak Türkiye’nin değil ama AKP iktidarının geri adımıdır. Türkiye’nin yararına geri adımdır. Zira AKP ile Türkiye’nin çıkarları, çoğu konuda çelişmektedir. Öyle ki, AKP’nin geri adımı, Türkiye’nin ileri adımıdır!
Umarız Mısır’la bu normalleşme belirtileri, hızla Suriye konusunda da anlaşma yolunu açar. Suriye konusunda atılacak “geri adım” Türkiye açısından çok daha yararlı bir ileri adım olacaktır.
Suriye’yle 11 yılın, Mısır’la 8 yılın kaybının maliyeti, elbette muhasebesi daha çokça yapılacak bir konudur.
Erdoğan’ın hayali
Sonuç olarak…
Erdoğan’ın Ankara’dan Şam’a, oradan Gazze üzerinden Kahire’ye ve devamında Trablus ve Tunus’a uzanan İhvancı rejimler zinciri hayali; hayaldi, gerçek olamadı.
İhvancılık Mısır’da ve Tunus’ta bir yılda kaybetti, Şam’a giremedi, Libya’da da adım adım kaybediyor.
Ve İhvancılık en sonunda Türkiye’de de kaybedecek: İşte yeni anayasa, seçim kanunu, insan hakları eylem planı, reform vs. hepsi AKP’nin iktidarını sürdürebilme arayışları içindir.
Binali Yıldırım’ın tekzibine tekzip
Perşembe günü bu köşede, yazımız yerine Binali Yıldırım’ın tekzibi vardı. Yıldırım, “açıklamalarını ‘Binali Yıldırım FETÖ kumpasına sahip çıkıyor’ şeklinde manipüle ettiğimi” iddia etmiş!
Peki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21 Nisan 2016’da aldığı “Ergenekon isimli bir terör örgütü yok” kararı ortada olmasına rağmen, Binali Yıldırım’ın 9 Ekim 2016’dan başlayarak 2017’de, 2018’de, 2019’da, 2020’de ve en son bu yılın başında döne döne sürekli “Ergenekon ve Balyoz vardı, FETÖ’cüler sulandırdı” demesi başka ne anlama geliyor? Bu ısrarlı tutum, özü itibariyle o kumpas davalara sahip çıkmak değil midir?
28 Ocak 2009’da “Yanlış işiniz yoksa, dinlenmekten korkmayın” diyerek FETÖ’nin dinlemelerine itiraz edenlerle alay eden dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bugün bu gerçeğin dile getirilmesine manipülasyon diyor!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
13 Mart 2021
#1 by hüseyin Tekel on 15/03/2021 - 13:12
Mehmet Ali bey, Uzun süredir gönderilerinizi zevkle okuyorum. Çok güzel ve yaralı paylaşımlarınız için çok teşekkürler. Başarın dileklerimle.
#2 by korona ASIsindan suphe duyalim , belki cok gec olabilir (puma) on 15/03/2021 - 22:28
Yalnizca Binali Yildirim degil, “ulusalci olmayan” saskin “sol” ve akademisyenler de “davalar derinlistirmeli” demislerdi , ve sozlerini geri almadilar. Bunlarin icinde mesela kim var, anayasa hukukcusu Birgun yazari neo-chpli ibrahim Kaboglu. Bunun gibi bircok yari veya tam masum, ama tam saskin figur… Bahceli bunlardan nefret eder ama,…
Bahceli de bu kumpaslara destek vermisti.
Kilicdar ise ciliz itirazlarin yapmanin yaninda, kumpascilarin bazilarini kumpas coktukten sonra magdur gazeteciler diye alkislatmisti.
Ulusalci Hrant fetoculer tarafindan olduruldu, suc ulusalcilarin (yurtseverlerin) uzerine atildi.
Bu suclamayi yapanlarin liderlerinden biri “sol gorunumlu” (ayni chomsky, BLM , antifa,..v.s. gibi)
Tarafci Ahmet Altan idi. Ahmet Altan hapisten bir gunlugune cikti, Cumhuriyet’ten Mine Sogut bu durumu alkisladi,”magduriyet”in sonlanmasindan dolayi memnuniyetini ifade etti (eh yani yagilama yok diye belki ( ilahi olmayan) haksizliktan bahsedebiliriz), ama Ahmet Altnan’in bu kumpaslardaki
rolunu gormezden geldi. Can Dundar’in ruhu hala Cumhuriyette etkin, ozellikle ASI konusunda, ve Trump konusunda nerdeyse tam etkin.
Evet, gunumuzdeki “liberal ihanet” nedir: mRNA asilarini Turkiyeye getirmek icin bastirmaktir,
Akpyi asi getirmiyor diye kinamaktir. Kapanmayi cozum sanmaktir (gecici bir rahatlama olabilir ancak). Dogru soyleyenleri komplo teorisici deyip susturmak gormezden gelmek, Abdullah Ciftci, Canan Karatay gibileri bu devirde TV’ye cikartmamaktir (kanallar bundan para aliyorlar mi). Kaliteli insanlari “bilim adina” harcadiktan sonra istediginiz kadar Ataturkcu, solcu olun, Akpyi elestirin bir anlami olmaz. Bu kesim zaten 1908 devrimi, 1960 devrimi, 1923 devrimi iyidir, 12 mart 12 eylul 15 temmuz kotudur biliyor zaten. Onemli olan guncel/acil konularda dogru tarafi tutmaktir.
Derin Devletin tepesinde oldugu soylenen 13 sulaleden bahsedilir.. Roma imparatorluguna ve daha oncesine dayandirilir. Vatikan (Roma) aslinda “yahudi”ymis eskiden, … Antik Misir aslinda burda magdur olabilir. Bu tarihi/dini konularin hepsinin dogru versiyonunu onumuzdeki 10 yil boyunca ogrenebiliriz . Derin Devletin icinde olup ayrildigini idda eden birine gore, Musluman Kardesler (ihvan) aslinda 14. gizli sulaleyi temsil ediyormus. Evet , yani ne kadar dogru oldugundan bagimsiz olarak burdan cikan sonuc sudur, dunyadaki yeni guc olan anti-kartel , ihvandan nefret etmektedir. Yani reis’in ihvani kurtarmaya hicbir sekilde gucu yetmez. Fazla zorlarsa kendisi devrilir.
Dunya degistigi icin (hatta belki 1 nisan bir surpriz olabilir) antiihvanci Misirla barismamiz gerekiyordu, yani yalnizca cikarimiz oyle gerektirdigi icin degil, ayni zamanda ruzgar o yonde estigi icin. Biden gercek baskan olsa boyle bir ihtiyac olmazdi, ihvancilikta israr edilirdi.
Chplilerin Biden’in Reis’le telefonla konusmamasindan umduklari bir medet varsa, vazgecsinler.
Biden’in baska olmadigini anlasinlar.