1) Bildiride “darbecilik” ve dolayısıyla suç var mı? Yok. Olmadığı için de bildiriyi hedef alan iktidar, darbe “iması” ve darbe “çağrışımı” diyor. Ancak hukukta “teşebbüs” suçu var, “ima” ya da “çağrışım” diye bir suç yok!
2) Bildiri Milli Savunma Bakanlığının açıklamasındaki gibi “düşmanları sevindirdi” mi? Ya da çeşitli kesimlerin iddia ettiği gibi ABD ve Yunanistan seviniyor mu? ABD ve Yunanistan, amiraller bildiri yazdığı için değil, gözaltına alındıkları için sevinçliler. Dolayısıyla ABD ve Yunanistan’ı sevindirenler amiraller değil iktidardır!
3) Nereden çıktı Montrö? İddia edildiği gibi ortada Montrö diye bir sorun yokken amiraller suni gündem mi oluşturuyor? Hayır, tersine 19 Aralık 2019’dan itibaren “Montrö’de bize tanınan bir hak yok” diyerek konuyu tartışmaya açan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır!
Erdoğan, daha yeni, 5 Nisan 2021 akşamı Amiraller Bildirisi’ne yanıt verirken “Daha iyisi için imkân bulana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz” demiştir. Bu sözler sözleşmeden rahatsız olan taraflara “daha iyisi” diyerek “yeni masa kurma” teklifi sunma fırsatı doğurur…
Erdoğan’ın Kanal’dan savaş gemisi geçirme hedefi
4) Kanal İstanbul ile Montrö arasında hiçbir ilişki yok mu? Kanal İstanbul Montrö’yü riske atmıyor mu? Kanal İstanbul Montrö’yü büyük riske sokuyor. Bizzat Erdoğan 5 Ocak 2020’de “Savaş gemileri gerekirse Kanal İstanbul’dan geçer” diyerek Montrö’nün zeminini torpilliyor! Yine Erdoğan 5 Nisan 2021’de amirallere yanıt verirken “Şu anda İstanbul Boğazı’nda egemen miyiz? Maalesef. Kanal İstanbul Boğaz’daki egemenlik haklarımızı güçlendirecektir” diyerek kanalla Montrö arasında bağ olduğunu ortaya koymuştur.
5) Erdoğan’ın iddiasının tersine, Kanal İstanbul Boğaz’daki egemenlik haklarımızı güçlendirmeyecek, Montrö’yü tartışmaya açarak egemenliğimizi de tartışmaya açmış olacak. Zira şu şartlarda Montrö’den “daha iyisi” yok! Çünkü Montrö feshedilirse, taraflar 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesini zemin alarak uzlaşma aramak durumunda kalacaktır ve o sözleşmeden hareketle kazanacağımız haklar, Montrö’nün gerisindedir.
Montrö’den ABD rahatsız
6) Montrö’den kim rahatsız? Montrö’den en çok rahatsız olan ABD’dir. Çünkü ABD Montrö kısıtlamaları nedeniyle Karadeniz’e “sınırsızca” girememektedir.
Örneğin ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, 4 Mart 2006’da “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” demişti!
7) ABD bu amaçla Ankara’ya çeşitli öneriler getirdi. İmzacı amirallerden Atilla Kıyat açıklamıştı. Dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey, Türk ordusuna Montrö’yü delmeyi önermişti. Teklife itiraz eden amiraller FETÖ’nün Ergenekon-Balyoz kumpaslarına uğramıştı!
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği daha geçen yıl Karadeniz’deki bir tatbikatla ilgili mesajında “Karadeniz’in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla” diyerek Montrö rahatsızlığını ortaya koymuştu.
8) Ruslar nasıl bakıyor peki? Haliyle Rusya ABD’nin Karadeniz’e girmek istemesinden oldukça rahatsız. Örneğin Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Vladimir Visotskiy, Türkiye ile Karadeniz’de çıkarlarının örtüştüğünü, Karadeniz’in sorunlarının sadece Karadeniz ülkeleri tarafından çözülmesi gerektiğini, bunun zeminin de Montrö Sözleşmesi olduğunu, Moskova ve Ankara arasında bu konuda “kesin mutabakat” olduğunu belirtmişti. Yine o dönemde Orgeneral İlker Başbuğ “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere ait bir konudur” demişti.
Karadeniz-Montrö’ye “darbecilik” örtüsü
9) Darbecilik tartışması, bildirideki Montrö ve Karadeniz uyarılarının örtüsüdür. 126 emekli diplomat yaklaşık bir yıl önce, bir tehlikeyi görerek o uyarıyı yapmıştı. O tehlike, şimdi Ukrayna merkezli olarak Karadeniz’deki yeni cepheleşme nedeniyle artan bir tehdide dönüşmüştür. İşte emekli büyükelçilerden sonra emekli amirallerin de dört ay sonra aynı uyarıyı yapması bu nedenledir. Darbecilik tartışmasıyla Türkiye’nin önündeki bu çok önemli tehlikenin üstü örtülmektedir.
10) Devletin Anadolu Ajansı, tam da bu süreçte, 5 Nisan 2021’de, güya iktidarın pek hazzetmediği ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jamess Jeffrey ile bir söyleşi yaptı. Jeffrey özetle “Türk-Amerikan ilişkilerinin sakinleşme döneminde olduğunu, 6 ay sonra çok daha iyi olacağını” söyledi.
Jeffrey neye dayanarak bunu iddia ediyor peki? Biz söyleyelim: ABD, Türkiye’yi NATO üzerinden, Karadeniz’de ve Ukrayna cephesinde Rusya’yla karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Bu konudaki gelişmeleri bu köşede sık sık yazıyorum. Risk büyük. Türkiye kamuoyu, emekli büyükelçilerin ve amirallerin bu uyarısını o nedenle önemle dikkate almalı ve tartışmalıdır. Konuyu “darbecilikle” boğmak, üzerini örtmek, Türkiye’ye kötülüktür!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
8 Nisan 2021
#1 by Trump mu hakli, dusmanlari mi (puma) ..son bir kac dakika haric muhtemelen cok dogru bilgiler on 10/04/2021 - 01:54
Amiraller hakli.
Bu uyaridan pek bir sonuc beklememek lazimdi.
Peki amiraller bu uyariyi niye yapti.
Kanal istanbul konusunda sessiz kalinamaycagi,
gerekirse daha buyuk risk alinabilecegi anlamina gelir mi.
(mesela kepcelerin egzozuna tshirt tikamak gibi).
Darbe degil, darbe ancak buyuk gucler isterse olur.
Bence istemezler.
Yonetimi degistirmek isterlerse baska seyler yaparlar.
Artik devrimler kansiz oluyor.
Mesela Trump devrimi kansiz bir sekilde surmekte.
Bu devrim uluslararasi bir cabanin urunudur.
Rusyanin askeri gucu, Cin’in ekonomik gucu, ve
bati’daki kartelden tiksinenlerin Rusya ve Cin ile
guclerini birlestirmesi sayesinde
binlerce yillik kartel (kabal) yikilmak uzere.
Bence Ukrayna’da olanlar tiyatro.
iki ABD savas gemisinin Karadeniz’e girecek olmasi ayni sekilde.
Savas isteyenler var, ama bence kontrol onlarda degil.
Mesela soyle bir sey olur…
Elitlere cok istedikleri 3. dunya savasinin cikacagi bilgisi verilir.
Onlar inlerine girerler.
Sonra o inlerde yani DUMB denen yeralti sehirlerinde kiskivrak ve sucustu yakalanirlar.
Bazilari diyorlar ki, Kanal istanbul ile Montro bozulmaz, cunku
yabanci gemilerin Karadeniz’e ya da Marmara’ya gecmesi icin once
Canakkale’den gecilmesi gerekir. (ve Canakkale gecilmez olduguna gore..).
Benim itirazim: Bunlar Canakkale’ye de kanal acarlar.
4 buyuk guc var.
ABD, Rusya, Cin, kartel.
Hangisi Montroyu delmek ister.
Eski ABD isterdi (ve Biden baskansa , yenisi de ), kartel ister.
Yeni ABD istemez (cunku Biden gercek baskan degil), istese bile Rusya
ile bu konuda anlasmislardir, Rusya istemeyecegine gore onlarin ortak planinda bu yoktur.
Cin ister mi, .. Cin’in yeni ipek yolu projesine bu yolun bir katkisi olur mu,
bence olmaz. Cin Rusya’ya ragmen boyle bir sey dayatir mi, bence dayatmaz.
O zaman bunu dayatan karteldir.
Katar’la tank palet konusunda nasil bir anlasma yaptik,
kime verdik bu ihaleyi..
Bunun cevabi bence biliniyordur.
Bize soylemesler de para trafigine bakarak baska ulkeler bize soyleyebilir.
Belki wikileaks’ta falan yayinlanmistir.
Yayinlanmadiysa onlara sorulur, belki cevap verirler.
Bence bu cok ince hesaplanmis bir hamle degildi.
Yani ne chp ile ne de yabanci guclerle bir ilgisi var.
Yalnizca vatanseverlerin caresizce yaptiklari bir vicdani itirazdir.
3. dunya savasi ciktigini yani biryerlerde nukleer silahla saldiri yapildigini nasil anlariz.
Elektrikler kesilir, telefonlar ve internet calismaz.
Boyle bir iluzyon cin elektrikler kesilebilir,
telefon ve internet te ayni sekilde ve anda.
Cunku uydular vurulmus olur.
Tabi ki buyuk guclerden biri saldiriya ugrarsa savas kacinilmaz olur,
biz nasil anlasmistik diye sitem edecek zaman olmaz.
Zaten savas isteyen elitlerin amaci da budur.
Hadi pazar gunu saat 2de rusya ve cin’e 1000er tane nukleer fuze atiyoryuz
diye bir plan olmaz. Bir provokasyon gerekir.
iktidari biran once bu Amiral Batti oyununa son vermeye cagiriyorum.
Aksi halde yeniden feto cizgisine geldikleri anlamina gelir, ve
Akp kendisine acilan uluslararasi krediyi kotuye kullanmis olur,
ve bunun hesabi icerden olmasa da disardan sorulur
(o da olmadi, yukardan, obur tarafta..).