Erdoğan’ın oyun planı

İmamoğlu’na “ahmak davası” üzerinden verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük ceza üzerine, Cumhur İttifakı cephesinde iki komplo teorisi dile getiriliyor: 1) Bahçeli başta bazı kesimler, bunun “Kılıçdaroğlu’na yapılan bir operasyon” olduğunu savunuyorlar. 2) AKP içinden bazı kesimler ise bunun “Erdoğan’a yapılan bir operasyon” olduğunu ileri sürüyorlar.

Her iki komplo teorisinin de örtmeye çalıştığı asıl komplo ise Erdoğan’ın saray savaşı için kurduğu şu oyun planıdır:

Bahçeli’nin örtüsü

İmamoğlu’na verilen cezanın hukuksuzluğu ortada: İmamoğlu’nun, YSK üyelerine değil, kendisine ahmak diyen Soylu’ya yanıt verdiği, üstelik görüntülü ortada. Kendisine bu davada 2 yıldan fazla ceza vermesi baskısı uygulanan ama direnen hakimin değiştirildiği de ortada. Dahası, 14 Aralık’ta ceza veren yeni hakimin, 11 Kasım’daki duruşmada “ahmak sözü Soylu’ya yönelik” dediği de ortada.

Tüm bunlar ortadayken, siyasetin cezayı “hukukun kararı” diye yorumlaması, siyasetin hukuğa yaptığı darbeyi gizlemeye çalışması demektir.

Kaldı ki Bahçeli başta bazı kesimlerin verilen cezayı “Kılıçdaroğlu’na operasyon” diye savunmaları asıl operasyonun örtüsüdür. Aslında bu savunma, dolaylı olarak hukuğa yapılan siyasi darbeyi kabul ediyor.

Erdoğan’ın zorunluluğu

İmamoğlu’na verilen cezanın Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçiminde yaramayabileceği, ters tepebileceği elbette olasılık…

Ama buradan hareketle İmamoğlu davasında verilen cezayı “Erdoğan’a operasyon” diye nitelemek hem doğru değildir, hem de asıl operasyonu gizlemektedir.

Bu komplo teorisini savunanların yanıldıkları şu: Bir hamlenin Erdoğan’a sonuçları itibariyle yaramayacak olması, o hamlenin adresinin saray olmadığını göstermez. Örneğin Erdoğan’ın İstanbul seçimini iptal ettirtme hamlesinin sonucu da Erdoğan’a yaramamıştı, ancak Erdoğan o hamleyi yapmak zorundaydı.

Bugün de aynı şey geçerli. Çünkü, Erdoğan’ın manevra alanı daralmış durumda ve daralmış yolda bodoslama ilerlemek dışında şansı yok.

Erdoğan’ın tercihi

Sonuç itibariyle İmamoğlu’na verilen hukuksuz ceza, sarayın belirlediği minderde istediği kişiyle güreşme operasyonudur.

Saray, cumhurbaşkanlığı çarpışmasında, mezhep de dahil her türlü etik dışı yöntemle daha kolay hedef alabileceğini düşündüğü Kılıçdaroğlu’nu minderde görmeyi tercih ediyor. Bunu açık açık söylüyorlar zaten.

Sarayın İmamoğlu’nu, Kılıçdaroğlu’na göre daha zor bir rakip gördüğü de biliniyor. Denklemi kendileri kurmuştu nitekim: İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır.

Erdoğan, İstanbul’u kaybettiği İmamoğlu’na, Türkiye’yi de kaybetmek istemiyor.

Üstelik İmamoğlu’nun yasaklanması Saray açısından iki kazanç demek: Adaylığının engellenmesi ve belediyenin, dolayısıyla kaynaklarının AKP’ye geçecek olması…

İnisiyatif kullanabilirse Kılıçdaroğlu’nda

Özetle Erdoğan’ın oyun planı şu: Önce CHP’nin içine, sonra da 6’lı Masa’nın ortasına bombalar bırakarak, muhalefetin iç karışıklık yaşaması ve kendisinin bundan yararlanması. Somutlarsak, önce Kılıdaroğlu-İmamoğlu saflaşmasıyla CHP’yi bölme, sonra 6’lı Masa içinde çatışma çıkarma, ardından türbana destek konusunda 6’lı Masa’yı ayrıştırma ve bu krizden yararlanarak seçimi kazanma…

Erdoğan’ın oyun planın başarısı, planın gücünden ziyade, rakiplerinin hata yapmasına bağlı. O nedenle muhalefetin Erdoğan’ın oyun planını tersine çevirebilmesi, süreci iyi yöneterek buradan Erdoğan’a karşı seçim zaferini kesinleştiren sonuç çıkarabilmesi mümkün.

Yeter ki Kılıçdaroğlu, türbana yasal güvence açılımı, sansür yasası görüşmelerinde TBMM’de olmama, İmamoğlu’na beraat beklediği gerekçesiyle Berlin ziyaretini iptal etmeme gibi hatalarını sürdürmesin.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
17 Aralık 2022

  1. Nurtekin aran adlı kullanıcının avatarı

    #1 by Nurtekin aran on 18/12/2022 - 06:36

    Kılıçdaroğlu’nun CB adaylığı Almanya’da bitti. Daha önce de referandumda seçmen kütüğünü kontrol etmediği için, seçmen
    olamadı. Oy da kullanamadı.Akşener’in konuşma ve vücut dili herşeyi anlatıyor.

  2. Yasemin Çin adlı kullanıcının avatarı

    #2 by Yasemin Çin on 18/12/2022 - 19:08

    DİN!-diyanet(?)-KUR’AN!-İslam!
    İnsanları, bilgisizce yanlış yollara yönlendirmek için, yalan uydurup, iftiralarını ALLAH’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir?(En’am,144)
    ‘Din'(?!)alanını ellerine geçirmiş, insanlığa düşman, dillerinde sadece iftiralar ile öfke-kin kusmaktan hayatlarımızı cehenneme çevirmiş tarikatlara ve tam bir ‘aforoz’ kurumu haline gelmiş, tarikatların koruyucusu diyanete kim ‘dur’ diyebilecek bakalım…
    Tüm cehaletlerine rağmen, atalar kanı bedeli ve Atatürk’ün eşsiz dehası-çabası ile kurulmuş Cumhuriyeti yıkacaklar! İnanç sömürüsü yapanları durdurabilecek tek ilke Laiklik!!! Ama maalesef iktidar-muhalefet; tüm siyasiler ki, içinde toprak ağaları(!) da var; taht/koltuk kavgası için seviyesi yerlerde söylem üretmekten, eylemsel çözümlerle halkın sorunlarına çare olamıyorlar!
    İlahiyatçılar; fıkıh, icma, hadis-sünnet, hikaye-rivayet, eski âlimler üzerinde çalışıyorlar. Tasavvufcular; mesnevi, risaleler, tasavvuf ehli gibi kul sözlerini anlatıyorlar. Emek-çaba ve zamanlarını, lütfedip de KUR’AN için harcasalar!
    KUR’AN’ın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak Türkçe’ye çevirilerini, bilimsel yöntemlerle, özenle-titizlikle yapsalar, sadece KUR’AN ayetlerini anlatmaya başlasalar da; kâinatın sahibi ALLAH’ın Sözleri ile bilgilenerek, kula kulluk düzeni şirkten kurtularak, inançta özgürlüğümüze kavuşsak!!!
    (Nahl,52):Din dâima ALLAH’ın!
    (Zümer,3): Hâlis/katıksız/kesinlikle/arı-duru/doğru/şirksiz/gerçek/tek/tertemiz din yalnız ALLAH’ın!
    Toplumsal hayatta; namaz-hac-kurban-oruç gibi ritüellere, başörtüsü-câmi-imam-hoca-ezan gibi ‘kutsal’ zannedilenlere indirgenmiş ve hapsedilmiş uygulamalar, ‘din’ (budur/bu kadardır) zannedilmektedir.
    Altıbin küsur ayetten oluşan evrenin/kâinatın muhteşem Kitabında DİN, tüm yaşamdır, hayatın tâ kendisidir. KUR’AN da, bu yaşamın yani dinin anayasasıdır, temel evrensel ahlâkî ilkelerin Kitabıdır. İnsanlık tarihi ile birlikte gelişerek, tekamül ederek yol almayı anlatırken, verdiği ilkelerle, hayata/tüm yaşama; öğütleri, tavsiyeleri, uyarıları ve tarihsel örnekleri ile rehberlik etmektedir.
    Görüntüde ise, dinin TEK kaynağı KUR’AN; kulların, hocaların, imamların dilinde, mezarlıkta, cenazede ölülere üfürme kitabıdır. Bu ALLAH’a ve Kitabı KUR’AN’a en büyük saygısızlıktır.
    (Tevbe,40):Yüce olan, yalnızca ALLAH’ın Sözüdür.
    KUR’AN’ı, anlaşılmasın diye Arapça okutup, ‘peygamber sünneti-hadisi’ diyerek kurdukları bir din var. Sarığı, cübbesi, sakalı olan, okur-yazarlıkları şüpheli hoca geçinenlerin temsil ettiği bu din; insanî değerlerden uzak, ahlâkî ilkeler yoksunu bir anlayışı ve sadece çıkara/menfaate dayanan ticareti temsil ediyor.
    Kurumsal din/inanç satıcı diyanet ve toplumsal din/inanç satıcı tarikatlar; ALLAH’a aracılık yaptıklarını iddia ederek, lüks yaşamlarını, kendilerine kul yaptıklarına finanse ettirmektedirler.
    ALLAH’ın dininde ‘aracı’ YOK!!!
    Eğer bir kişinin ‘aracı’ olması gerekseydi, Yaradan, Peygamberimizi ‘ölümsüz’ yaratırdı ve biz de sürekli gider ona danışırdık! Ona aracılık yetkisi vermemiş, bin küsur yıl önce, KUR’AN’ı iletme/elçilik görevi bittikten sonra canını alarak, yaşamına son vermiştir. (Ahzab,40)’da da; ‘Son peygamber’ diyerek, peygamberliğe de noktayı koymuştur.
    ‘Aracı’ yok, sadece KUR’AN var!
    (A’raf,3):Rabbinizden size indirilen bu KUR’AN’ın bildirdiklerine uyun. O’nu bırakıp da evliyanın/kutsallık payesi verdiğiniz kişilerin peşinden gitmeyin.
    (Ankebut,18):Biliniz ki elçinin görevi, sadece ALLAH’ın ayetlerini açıkça bildirmektir.
    (En’am,106):Rabbinden sana vahyolunan KUR’AN’a uy!
    (Yunus,15):Ben sadece bana vahyolunan KUR’AN’a uyuyorum!
    KUR’AN, ‘atalar dini’ nden de şikayetçidir.
    (Lokman,21):’ALLAH’ın indirdiği KUR’AN’a uyun’ denildiği zaman, ‘Hayır, biz, atalarımızın geleneğinde ne varsa ona uyarız’ derler. Saptırıcı onları alevli ateşin azabına çağırıyor olsa da mı?
    (Türkiye, İran, Afganistan’da yaşananlar; işte size alevli ateşin azabı!!!)
    Ayrıca, bu din satıcıları, estetikten uzak câmilere, bu devasa taş binalara ALLAH’ın evi diyerek(Evrenin sahibinin evi olurmuş gibi!) kutsallık atfederek, hem câmileri, hem de kendilerini dokunulmaz kılıyorlar. Bizlere dayatılanların aksine, eğitime-öğretime önem veren KUR’AN, câmi yerine, ‘okul’a denk gelen mescit kavramını kullanır.
    (Âli-İmran,9-Nisa,140)’da câmi; Tanrı’nın kıyamet günü insanları huzurunda toplayacağının sıfatı olarak kullanılmaktadır.
    Esas en büyük sorun ise, câmilere yani diyanete aktarılan kamu kaynakları! İnanmayanların, câmiye gitmeyen ve farklı inanç sahiplerinin vergilerini de içeren kamu kaynaklarını, yasaları da arkasına alarak kullanmak, açıkça hak yemektir. Diyanetin ve câmilerin finansmanını, diyanete inananlar ve câmiye gidenler, kendileri yapmak zorundadır. Kamunun kaynağını, kendi inanç sistemleri için kullanarak, büyük bir HAK gasbına sebep olmaktadırlar.
    KUR’AN’ın, Arapça okutulma dayatma zulmü yanında, Türkçe çevirileri de özensiz, kopyala-yapıştır yöntemi ile eksik, yetersiz.
    KUR’AN’ın, orjinal Arapça metninde ‘salât’; olan kavram, aslında insanlığı ayağa kaldıracak muhteşem anlamlara sahipken, Farsça karşılığı olan namaza kilitlenmiş, daraltılmış. Yine, Farsça olan ‘peygamber’, ‘oruç’, özellikle ‘günah’ gibi kavramların hepsi Arapça kök anlamları ile araştırılmalı ki, gerçek anlam boyutlarıyla insanlığı aydınlatsın!
    (Yusuf,104-En’am,90):KUR’AN bütün insanlar için öğüttür.
    (Ankebut,51):KUR’AN onlara yetmiyor mu?
    Muhteşem, mükemmel, muazzâm bir tasarım olan kâinatın/evrenin yaratıcısı-yöneticisi ve sahibi ALLAH ve Kitabı KUR’AN; sorgulanarak, araştırılarak anlaşılmayı, hakkettiği sevgiye, öneme, değere, saygıya kavuşmayı bekliyor!!!
    (Zümer,67-Hac,74): ALLAH’ı kadrine-şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar, takdir edemediler!
    (Nahl,81): Umulur ki ALLAH’ın hakkını teslim edersiniz!
    (Zümer,36):ALLAH kuluna kâfi değil mi/yetmez mi?
    TEK olan ALLAH’ın yolundan uzaklaştırdığından ‘firka/mezhep’ bölünmelerine, (Rum,31,32)’de; bölünme sonunda oluşabilecek büyük azaba da (Âli-İmran,105)’de KUR’AN, uyarısını yapmıştır.
    Bakın, mezhep savaşlarından dolayı Ortadoğu kan gölü! Büyük azap da, bu olsa gerek!
    Peygamber dahi olsa kişiye izafe Muhammedî İslam, sıfatlı, ılımlı İslam ve ideolojik, siyasal İslam gibi tanımı insânileştirilen İslam, ALLAH’ın isim hakkını elinden almaktır ve İsa peygambere izafe Hristiyanlık, Musa peygambere izafe Yahudilik, Buda’ya izafe Budizm gibi kişilere indirgenmiş ‘din’ haline getirmektir.
    (Âli-İmran,19): ALLAH nezdinde/katında din İslam!
    (Maide,3): Dinin ismini, İslam koyan ALLAH!
    İslam, KUR’AN’da; insanlık medeniyeti inşâ edecek ilke-kural-kâidelerle, örneklerle, tarihsel yanlışları da göstererek, ALLAH’ın birlikte yürümeyi teklif ettiği ama gönüllü/bilinçli seçim isteyen sırat-i müstakiym, dosdoğru insanlık yoludur. Öyle ki, KUR’AN’ın, bindörtyüz yıl önce işaret ettiği, bu dosdoğru insanlık yolunun temel insan haklarını; Birleşmiş Milletler, ancak, yakın yüzyılda Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi olarak kayıt altına alabilmiştir.
    KUR’AN, özgürlükler Kitabıdır; tüm inanç sömürüsü yapanlardan/kula kulluktan kurtardığı gibi, maddesel değerlere ya da kendinize tapmaktan da kurtarır!!!
    (Nur,34):Andolsun ki! Biz bu KUR’AN’da; size gerçeği açıklayan/açık-seçik anlatan, Söze dayalı deliller/ilkeler, sizden önce geçmiş kimselerden ibret alınacak dersler/örnekler, saygılı olanlar/ALLAH bilincini canlı tutanlar için de öğütler indirdik!
    (Bakara,256):Dinde baskı-zorlama yoktur.
    (A’raf,29):Dini sadece ALLAH’a ait kılın. Nasıl ki, ilk defa sizi yaratan O idiyse, aynı şekilde dönüşünüz yine O’na olacaktır.
    Kıyamete kadar; her âna-zamana söyleyecek sözü olan KUR’AN, bir kere ‘OKU’makla anlaşılabilir mi?!
    (Kehf,29): İster inanırlar, ister inanmazlar!!!

  3. Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    #3 by Anonim on 19/12/2022 - 09:24

    Mehmet Ali Bey Günaydın,
    İzninizle yazınıza olan itirazlarımı sizinle paylaşmak istiyorum.
    Erdoğan oyun planı olabilir maalesef siyaset bütün dünyada artık sanırım böyle yürüyor. Ülke halkları da bunu farkettiği halde şu anlık ellerinden bir şey gelmiyor.
    “önce Kılıdaroğlu-İmamoğlu saflaşmasıyla CHP’yi bölme, sonra 6’lı Masa içinde çatışma çıkarma, ardından türbana destek konusunda 6’lı Masa’yı ayrıştırma ve bu krizden yararlanarak seçimi kazanma…”
    CHP de İmamoğlu-Kılıçtaroğlu kavgası epeydir var ve çok keskin bir kavga yaşanıyor parti içerisinde. Erdoğan’ın bunun için özel bir çaba harcadığı düşünmüyorum. Bu sefer Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymazsa CHP genel başkanlığı ile birlikte bütün siyasi hayatı bitecek Kılıçtaroğlu ve İstanbulu kazanmasından beri gözü hep en tepede olan İmamoğlu. Sizce bu kişileri Erdoğan mı doldurup kavga ettiriyor. Ben fazla bir şey yapmasına gerek kalmadığını düşüyorum.
    6’lı masa yı ayrıştırma olayı da aynı, zaten birlik olamadılar kı ayrışsınlar. Sadece Erdoğan düşmanlığında birleşmiş durumdalar ve bunun üzerinden oy kazanmaya çalışıyorlar.
    “Erdoğan’ın İstanbul seçimini iptal ettirtme hamlesinin sonucu da Erdoğan’a yaramamıştı, ancak Erdoğan o hamleyi yapmak zorundaydı.”
    Buna da katılmıyorum. Böyle bir zorunluluğu yoktu Erdoğan’ın, hatta ilk seçim sonucu açıklandığında milletin kararını verdiğini söylerek kabullendiğini belli etmişti. Bence büyük bir hataydı ve hata bir şekilde, anlamsız olarak tekrarlanıyor. Ak Parti ve Erdoğan tüm iktidar dönemindeki en zayıf günlerini yaşarken, tecrübeli 6 lidere oyun kurarak, siyaseti belirlediğini söylemek anlamsız geliyor. Siyaseti belirleme gücü 6 lı masadadır ve bunu becerememektedirler.
    Bu gerçekle hareket edilirse daha tutarlı ve inandırıcı olacaklardır. Her türlü beceriksizliklerinin suçlusu olarak Erdoğan’ı göstermelerine daha ne kadar tahammul edilebilir bilmiyorum.
    Saygılarımla arz eder, güzel günler dilerim.
    Melike Ayber

  1. Erdoğan’ın oyun planı | Doğa + Yaşam ve Politik Yazılar =Paylaşım Sitesi

Yasemin Çin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın