Erdoğan’ın BOP kronometresi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa gereği üçüncü kez seçilemeyeceği gerçeği karşısında şu gerekçeye başvurdu: “Türkiye 2018 seçimleriyle yeni bir yönetim sistemine geçti, yani kronometreyi sıfırladı. 2018’de seçilen cumhurbaşkanı, yeni sistemin ilk cumhurbaşkanıdır” (AA, 27.1.2023).

Elbette bu savunmanın hiçbir geçerliliği yok: Çünkü Anayasa sıfırlanmadı! AKP pek çok kez anayasada değişiklik yaptı ama anayasayı değiştiremedi; yürürlükteki anayasa, 1982 tarihli anayasadır. Üstelik, “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklindeki 101. madde hükmü, 2007’den beri anayasadadır ve Erdoğan 2014’te seçilirken de, 2018’de seçilirken de bu hüküm altında seçilmiştir. Yani bu bakımdan “sıfırlanan” bir durum yoktur.

Rejim sıfırlandı

Erdoğan’ın “kronometre sıfırlandı” açıklamasının asıl önemi şuradadır. Erdoğan, “kronometre sıfırlandı” derken, sistemi sıfırladıklarını, rejimi sıfırladıklarını, haliye rejimi yıktıklarını ifade etmektedir. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı görevinin kapsamına işaret eden bir itiraftır bu.

Şöyle ki, Erdoğan’ın eşbaşkanlığını yaptığı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), öz itibariyle ABD’nin çıkarlarına uygun olarak “Ortadoğu’nun dönüşümü” idi. Bu konudaki ilk belgelerden biri, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te Washington Post’ta yayımlanan “Ortadoğu’yu dönüştürmek” isimli makalesiydi. O belgede dönüşümün konusu 22 ülkeydi; ardından BOP “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” oldu ve konusu 35 ülkeye çıktı.

Sıklıkla o belgeler yanlış yorumlanır. Dönüşüm, “sınır değişikliği” olarak değerlendirilir. Ancak gerçekte dönüşüm “rejim değişikliğini” de içermektedir.

Türkiye’nin BOP içindeki dönüşümü iki yönlüydü: Türkiye’nin Kürtlerle Irak ve Suriye’nin kuzeyine genişlemesi bağlamında sınırlarının ve “ılımlı İslam” ile rejiminin değişimi.

Babacan’ın imzası

Son 20 yılın tarihi, gerçekte bu iki alandaki mücadelenin tarihidir. Kuşkusuz ABD hedeflerinin önemli bir kısmına erişemediği gibi, AKP de buna paralel olarak sınır genişletme “açılımını” tamamlayamamıştır, hatta tersine süreç gelişmiş, açılım kapanmış, “Türkiye himayesinde Kürdistan” projesi rafa kalkmıştır. Ancak ne yazık ki rejim değişikliği konusunda önemli kayıplar yaşanmıştır.

Mevcut durum, anayasanın değişmediği, ama mevcut anayasaya uygun olmayan zorlama bir yönetim modelinin dayatıldığı karakuşi bir durumdur. Tam da AKP’nin fıtratına uygun…

Bu süreç, havuçlarla ve sopalarla yaşanmıştır: Onlardan biri de 22 Eylül 2003’te imzalanan Dubai anlaşmasıdır: AKP iktidarı, 8,5 milyar dolar kredi karşılığında Derviş Programı ile başlayan rejim değiştirme faaliyetini sürdürme ve ABD’ye rağmen Kuzey Irak’a tek taraflı müdahalede bulunmama şartlarını kabul etmişti.

Kılıçdaroğlu bu anlaşmaya karşı şöyle tutum almıştı: “Ali Babacan’ın attığı bir imza var. O imzayla, Kuray Irak’a girmemek şartıyla 8,5 milyar dolar kredi verilecekti. CHP iktidarında, bu sözleşmenin altına imza atanlar kesinlikle yüce divana gidecektir. Çünkü bu bir ihanet belgesidir. Bunu affetmeyeceğim.”

Bunu şundan anımsatıyorum: Rejimi yıkmaya girişenlerin bir bölümüyle, diğer bölümüne karşı “rejim mücadelesi” verilemez. Böyle sadece mevcut karakuşi duruma taze kan verilir, yenilenerek sürdürülür. Türkiye’nin ise devrimci ve halkçı bir programla cumhuriyeti yeniden inşa etmeye ihtiyacı var.

O nedenle 2023’te “Erdoğan dönemini” sonlandırmak ve yeni bir cumhurbaşkanı seçmek önemlidir ama “yeniden Cumhuriyet” kararlılığını gösterecek devrimci partileri/isimleri TBMM’ye gönderebilmek de o kadar önemlidir.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
30 Ocak 2023

Reklam
  1. Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: