İkinci tura kalan seçimin ana ekseni şu: Türkiye bir reis mi seçecek, yoksa cumhurbaşkanı mı?
Diğer tüm konular, bu eksenin kenarlarında kalıyor şimdilik. Yarın yeniden önem kazanacak, öne çıkacak ve bazıları belirleyici olacak elbette…
Ekonomide fark yok
Ekonomi-politikaları açısından iki seçenek arasında temelde bir fark yok, ayrıntılarda var. Her iki seçenek de kamucu değil ve neoliberal programı uygulamayı sürdürecek. CHP’li Kemal Derviş’in programını devralan AKP’nin o programı sürdürmesi gibi, Kılıçdaroğlu da bazı rötuşlarla Erdoğan’ın ekonomi programını devam ettirecek…
Tabi kamu ihalele kanununu düzelterek, en çok beşli çeteye kazandıran sistemi değiştirip kazancı diğer sermaye gruplarına da yayarak, aile ve çevresini zenginleştiren sistemi onararak, “yandaş vakıflar” yoluyla tarikat sermayesinin güçlenmesini sağlayan yolu keserek, tabii sosyal devletin bazı gereklerini de yerine getirerek sistemi restore edecek…
Ama kamu hazinesiyle özellerin zenginleştiği sistem esas olarak devam edecek. Neoliberal programı kim uygularsa uygulasın, sonuç değişmeyecek; programın karakteri itibariyle zenginler zenginleşecek, yoksullar yoksullaşcak.
Dış politikada fark yok
Dış politika açısından da iki seçenek arasında temelde bir fark yok, ayrıntılarda var. Her iki seçenek de esas itibariyle Atlantikçi ve NATO’cu çünkü.
Erdoğan, bunu seçim boyunca “sanki değilmiş” gibi gösterebilmeyi becerebildiği için, Kılıçdaroğlu da Erdoğan’ın oynadığı dengeciliği beceremeyecekmiş görüntüsü veren Rusya karşıtlığına düştüğü için, bir fark oluştu…
Aynı durum terör konusu için de geçerli. Bitmiş terörü açılımıyla siyasallaştıran ve büyüten iktidar, denediği halde desteğini alamadığı HDP üzerinden CHP’yi terör destekçisi gösterdi; kendisini de teröre karşı “devlet bekasının” garantörü. Halbuki kim seçilirse seçilsin, her hükümet terörle mücadele etmek zorunda; edemezse hükmedemeyecek çünkü…
Özetle NATO’dan PKK terörüne geniş dış politika yelpazesinde kim seçilirse seçilsin, büyük bir fark olmayacaktır.
Özgürlük alanımızın seçimi
İki seçenek arasında esas fark, birinin sadece partisinin ve seçmenlerinin değil, artık hepimizin, Türkiye’nin reisi olmaya çalışması, diğerinin ise sadece yurttaşların cumhurbaşkanı olacağıdır.
Erdoğan seçilirse “tek adam rejimini” biraz daha zorlayarak iyice reisleşecek; Kılıçdaroğlu seçilirse yurttaşların cumhurbaşkanı olarak yeniden parlamenter rejime dönüşün yolunu açacak.
Erdoğan seçilirse hepimize “şusunuz, busunuz” demeye devam edecek; Kılıçdaroğlu seçilirse şu, bu olmaktan kurtulacak, Türkiye’nin tüm seçmenleri olarak yurttaşlık ortak paydasında yeniden buluşma olanağına kavuşacağız.
Erdoğan seçilirse iktidarı eleştirmekte artık daha da zorlanacağız ama Kılıçdaroğlu seçilirse iktidardan çatır çatır hesap sorabileceğiz!
Gazeteci halk/kamu yararına haber yapabildiği ve aydın halk/kamu yararına iktidarı en ağır şekilde eleştirebildiği oranda özgürlük vardır.
Yurttaş yönetenden hesap sorabildiği oranda özgürdür.
28 Mayıs’ta kalan özgürlük alanımızı ya bir reis seçerek daraltacağız, ya da bir cumhurbaşkanı seçerek genişletebilme olanağını kazanacağız.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
20 Mayıs 2023